Dünyaca ünlü Felsefeciler yıllardır süre gelen bir araştırma içerisine girerek hayatın asıl ***esinin ne olduğu yönünde bir takım araştırmalara girmişlerdir… Yapılan bu onca araştırmanın içerisinde ise maalesef “Hayatın ***esi nedir?” sorusuna ya da buna benzer türeyen bir takım kalıplaşmış sorularının bazılarına cevap bulamamışlardır…
İnsan fıtratı hayat akışında ilerlemekten çok hayal kurmaya önem veren varlıklardır… Nitekim sürekli geçmişten kopup geleceğe ya da şuan ki mevcut durumundan kopup yani şimdiki durumdan geleceğe yönelik harekete geçme düşüncesine girememektedirler… Amaçsız ve hedefsiz bir gemi, bir tren ya da bir otomobil düşünebilir misiniz? Böyle bir durumun gerçekleşebilmesi için direksiyon başındaki kişilerde bir takım problem olması gerekir… Peki, ne gibi problemler olabilir? Sorusunu duyar gibiyim… Kişi’nin kontrol dışı ilerleyişi söz konusu ise hareketlerinde bir problem eksikliği varsa ya da psikolojik olarak farklı yaklaşım, düşünce sezgileri sunuyorsa bilimsel olarak tıpça özellikle ilk tespit bilinci kapanmış olabilir yönündedir… Bilinç dışı hareket ediyor olabilir… Beyin, kasıtlı olarak intihara teşebbüs düşüncesi komut almış olabilir… Veyahut yaşamış olduğu herhangi bir sıkıntılı sürecin etkisini üzerinden atmak için şoka girmiş olabilir… Bu nokta da ise bu duyguların herhangi birini yaşayan kişi biran önce o ortamı terk etmek isteyecektir… İşte bir geminin, bir trenin ya da bir otomobilin bu sebeplerden ötürü gidiş nedenlerini tahmin edebilirsiniz… Hayatta başımıza gelmeyecek olayları düşünürken bile aslında bir nevi de olsa o olaylara ihtimal tanırız… Bu ve buna benzer birçok garipsenebilecek türdeki olayların ise başımıza gelmesi işte bu sebepten ötürü oldukça mümkündür… Peki, hayatın ***esini bilmeyen nereye? Hangi yola? Ve nasıl? Gidemeyeceği hakkında bir fikri olmayan, cesareti, öz güven eksikliği sorunu olan bu sebepten ötürü ise harekete geçemeyen insan türleri var mıdır? Sorusuna açıklık getirelim öncelikle isterseniz…
Hayatın ***esinin ne olduğunu bilmeyen insan mutlak surette beş parmağın beşini de ne geçecek kadar çok, ne de az hallidir… Kendisine hangi farklı türde amaç ve hedef belirlemiş ise kişinin hayat ***esi odur… Örneğin; Yaşamak, aile, para, aşk, eğitim, kariyer, sağlık gibi geleceğe yönelik endişelerini, kaygılarını yok etmek adına bir takım planlar gerçekleştirmek isteyebilir…
Çocuk yapmak, anne olmak, baba olmak, öğretmen, polis, gazeteci olmak gibi de yine mesleki ideallerini yerine getirmek bir aile olarak statü etiketine bürünme arzusu içerisinde olabilir… Veyahut yeni yerler keşfetmek, yeni lezzetler tatmak, şarkı söylemek, resim yapmak, yazı yazmak, kitap okumak, hayvan beslemek gibi hobilerini gerçekleştirmek isteyebilir… Yine bu nokta da farklı bir hayat ***esi olarak vatan sevgisi, yetim büyütmek, Allah’ı anmak, ibadet etmek, dua etmek, ilahi bir aşk’a yönelerek huzur bulduğu tatminini ve psikolojisini kendisine sunmak istemesi de bir amaç, bir hedeftir…
Bu ve buna benzer daha birçok çeşitli örnekler verebiliriz öyle değil mi? İnanıyorum ki sizinde daha kafanızda birçok örnek unsuru şimdiden belirginleşip, kendi alanında netlik kazandı… Nede çok hayat ***emiz varmış onca örneği saydıktan sonra öyle değil mi? İşte bunların hepsi asıl olarak bir kişi de amaç ve hedef olarak beliren bir gerçekliktir aslında… Yarın ki sınav için yapacağınız hazırlık, iş planı, bir yerden bir yere gitme düşüncesi en basitinden kendi zaruri ihtiyaçlarınızı gidermeniz bile bir hayat ***esidir, bir amaçtır aslında… Bunca amaç ve hedefimizi yerine getirmemize yardımcı olan yaradanımıza ne kadar şükretsek azdır şüphesiz…
Nitekim bu mucizevî evrendeki ilerleyişin, gidişatının çokta farkında olmayan insanlar toplumunun, grubunun da çokta normal yüzdelik seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz… Yani hayat ***esinin farkında olmadan hayatını sürdüren bir takım insanlar da bulunmaktadır… Bu insanların bakış açıları ise normal insana göre daha sığ, geri düşünceli, halk tabiriyle at gözlüklü, tek bir noktaya bakan, kendisine tek bir odak noktası belirleyen toplumdan uzak asosyal insanlardır… Her ne kadar da bir hayat ***elerinin olmadıklarını iddia etseler de maalesef bu literatür yaşadıkları müddetçe geçerli olmayacaktır…
Bazen insanların fıtratı ve yaratılışı gereğince Rabbi tarafından taşımayacağı yük kulun sırtına yüklenmezken bile fani kul, yani bir ‘hiç’ olan varlık bu realiteye karşı çıkarak hayatı kendisine zorlaştırabiliyor… İsyan etmek ne kadar mantıklıca ya da kendi kendini sıkıntıya düşürebilecek noktaya gelmek ne kadar normal bir hareket olarak algılanabilir… Hayatın ve yaşamın olumsuz yanları, ağır şartları bulunmaktadır elbette ama nitekim kişi kendisini psikolojik anlamda sürekli yıpratarak sanki çıkmazlara girmiş hissine kapılması doğru ve sağlıklı bir yaklaşım hareketi değildir… Bu nokta tasavvufice yönde baktığımızda ise kişinin ilahi aşktan uzaklaşması, beşeri olarak da bakış açısını geliştirmemesi, vücudunda ki en önemli organ olan beyni kullanıp düşünmemesi, gözünü kullanıp onca güzellikleri es geçmesi, kalbini kullanıp âşık olamaması hayatın asıl ***esinden de uzaklaşabilmesi gibi de farklı etkenler olabilir… Hayat sanki o insanın gözünde bir zul, bir ızdırap ***esi şeklinde büyüyebiliyor…
O vakit sağlıklı düşünüp, sağlıklı hareket eden pozitif, mantıki, hedefi ve amacı olan, bakış açıcısı full time çalışan, yararlı, faydalı, üretken, etkin insanlar olmaya dikkat edeceğiz… Aslında yine bu noktada insan vücudun da olumsuz etki gösteren beş hastalıktan dördü ise stresli yaşamdan kaynaklı olduğunu biliniyor… Geri kalan yüzde birlik ihtimal ise sağlıksız beslenme ve sporsuz yaşamdan kaynaklandığının peki, biliyor muydunuz? Endişeye mahal yok… Hayatımızda ki her olay, belirli süreçler sonrası bir noktada mutlak surette netleşip, belirli hale geliyor… Siz her ne kadar istediğiniz eforu sarf edip, her duygu haline girip kendinizi yıpratsanız da o konu, o olay hakkında sonuç alamıyorsunuz öyle değil mi? Bizlerin ise sadece bu nokta da mümkün mertebe yapması gerek şeyler ise aslında kendi hayat ***elerini oluşturarak önce yaşamlarını yeni bir düzene sokma girişiminde bulunmak kadar çok basittir…
- Allah’a şükretmek…
- Evrene teşekkür etmek…
- Takıntılarımızı bir noktada bırakmak…
- Geçmişi bırakıp geleceğe yönelik daha prezetabl planlar hazırlamak. Özellikle güzel ve sağlıklı bir yaşam konforumuz için bunu yapmak…
- Stresten uzak durmak yani her duyguyu dozunda yaşamak…
- Hayatta gelişebilecek her olumsuz olaya karşı olabildiğince soğukkanlı davranmak, ani hareketlerden kaçınmak…
- Sevmek ve sevebilmek için imkân oluşturmak…
- Mutlu ve yaşam dolu olmak için imkân oluşturmak…
- Kişinin edinmiş olduğu prensipleri aşmamak kaydıyla içinden gelebildiği kadarıyla bolca gülüp kahkaha atması…
- Duyguyu duygu anında yaşamak ve o bulunduğumuz ortamda bırakıp o ortamı terk etmek…
- Sevdiklerimizle gönlünce eğlenmek… Yaşamın tadını çıkarmak…
- Spor yaparak çevreye ve doğaya karşı bilinçlenmek…
- Kendini bilen bireyler olarak daha ciddi hayat ***eleri edinmek… Ya bu evren için hazırlıklar ya da yaşamımızın sonlandırılmasında ki sürecindeki ahir zaman’a döndürülme noktasına karşı hazırlık yapma gibi arzular hâkimse eğer o tarafa yönelme gibi hayat ***eleri edinmeliyiz… İlahi aşk’a yönelmek misali gibi…
Bu sıralamış olduğum her maddeyi ya da kendinize özgü yeniden hazırlanabilecek maddeleri kendimize kolaylık yaparak bir an önce uygulamaya geçebiliriz… Çokta askıya almamak kaydıyla teker teker gerçekleştirmek adına da sıralamak yapmak istersek eğer tabii bu en sağlıklı olandır… Bir de çok olan hayat ***esi planı insanı daima meşgul eder… Aşırı olamamak kaydıyla, çok olması iyidir… Çünkü hayatı sürekli bir amaca odaklanmış, bir hedefe odaklanmış kişi nerede? Ne yapacağını bilen… Hayatı tadın da ve boş yaşamayan kişiler olarak yaşamlarına devam edeceklerdir… Yaşamın varlığından haberdar olan bilinçli kişiler olacaklardır… Böylelikle meşgul olan beyin, gereksiz ve olumsuz yaşamdan insanı uzak tutarak kendine özgü hazırlamış olduğu listeye koordine olacak ve zamanla da vücut buna adapte olarak ilerleyecektir… Bir noktadan sonra eğer listede ki hedef ve amaçlar tamamlanmışsa biraz ara verip tekrardan yeni hedef ve amaçlar belinlenmelidir… Çünkü zaten vücut bunun sinyalini de belirli bir süreçten sonra verecektir…
James DEAN’ın tam da dediği gibi “Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa.” Merhaba Hayat ***esi…
Gamze Boynueğri
YAŞAM KOÇU