Bigadiç, Türkiye'nin Balıkesir ilinin güneydoğusunda kalan bir ilçesidir. Türkiye'nin ve dünyanın en önemli Bor mineralleri madenlerine sahiptir.Muhteviyatında Selenyum ve Kükürt bulunan kaplıcalarıyla da one çıkan ilçe, tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.

Kökenbilim

Bigadiç'in bilinen en eski adı, "Şans Tanrıçasının İkizi" anlamına gelen Didi-Moti-He'dir. Ayrıca, Bigadiç gibi isimlerin ise "Suyu bol olan yer", "Kuyusu bol olan yer", "Sulak yer", "Sulu ova, sulu yer" anlamına geldiği bilinmektedir.Bunun yanı sıra, değişik efsanelere göre Bigadiç adının Romalı bir generalden veya Bergama Kralı'nın oğlunun adından geldiği rivayet edilmektedir.
Diğer bir bakış açısına göre ise, Bigadiç'te çok boğa yetiştirilmesi nedeniyle "Boğadıç" denildiği ileri sürülmektedir. Halk arasında da çok yaygın olan bu söyleniş tarzının Bigadiç'te dericiliğin çok gelişmesi ile de izahı yapılmak istenmektedir.


Buna ek olarak, Bigadiç tarihi gelişimi içerisinde Akhyrous, Bigadia, Bigados, Bugadıç ve nihayet Bigadiç isimlerini almıştır.



Nüfus

İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 49957'dir. Bunun 14550'si ilçe merkezinde, 35407'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.






Konum

Bigadiç, Marmara Bölgesi, Güneydoğu Marmara alt bölgesi içinde Balıkesir İline bağlıdır. Şehir eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde Balıkesir'e 38 km mesafeye kurulmuştur. Balıkesir ilinin Güneydoğusunda yer alan Bigadiç kuzeyi Kepsut, güneyi Sındırgı, batısı Merkez, doğusu Dursunbey ile çevrilmiştir. Denizden yüksekliği 180 m'dir. İlçe merkezi 39-21 kuzey enlemi ile 28-08 doğu boylamı arasında yer almaktadır.
Bigadiç, Simav Çayı'nın geçtiği Bigadiç Ovası'nın doğu kenarında ve oldukça dik meyilli sırtların batıya bakan eteklerinde kurulmuştur. İlçe arazisi, Simav Çayı'nın açtığı derin ve yer yer genişleyerek küçük ovacık halini almış vadi ile bu vadinin doğusunda bulunan Alaçam Dağları'nın batıya bakan yamaçlarından ibarettir.


İklim

İlçe, Marmara ile Ege Bölgesi geçit iklimi şartlarının etkisi altındadır. Bigadiç'in iklimini, ilçenin konumu nedeniyle Marmara Bölgesi iklimi içinde incelemek gerekirse de belde ikliminde görülen bazı farklılıkları açıklamakta fayda vardır. Bigadiç, Marmara Bölgesi'nin Güney Marmara bölümünde yer aldığı için karasal iklim karakterleri göstermektedir. Burada hüküm süren iklim, civar bölgelere göre daha az şiddetlidir. Yağış bakımından Akdeniz, sıcaklık bakımından karasal iklim özellikleri taşır.


Umumiyetle yazları sıcak ve kurak, sonbahar devresi uzun ve ılık, kış devresi zaman zaman kar yağışlı, bazen kurak, ilkbahar kısa ve yağışlı geçmektedir. Yılın en düşük sıcaklığı -7, en yüksek sıcaklığı +38 derece, yıllık ortalama sıcaklık ise +14.8 derecedir. Rüzgar ise genellikle kuzey ve kuzey-doğudan çok hızlı (8 şiddetinde) esmektedir.
Bitki örtüsü

Bigadiç ilçesi orman yönünden zengindir. Toplam arazidin %61'ini kapsayan orman alanlarında iğne yapraklılar en büyük paya sahiptir. Merkez ve çevresindeki orman varlığı çok olmamakla birlikte, ilçenin güneydoğu bölümleri ve özellikle Ulus Dağı bahsi geçen çam ormanları ile kaplıdır. Ormanlar koru ve baltalıktan oluşmuştur. İlçede orman ürünlerine dayalı kereste, mobilya ve doğrama sektörü gelişmiş düzeyde olup ilçe ekonomisinde önemli bir paya sahiptir.


Tarih

Tarih Öncesi Dönem

Bigadiç ve çevresinde tarih öncesi dönemlere ışık tutan en dikkat çekici yerleşim Babaköy civarındadır. Bahsi geçen yerleşimin 20.yy başlarında Fransız mühendis Paul Gaudin tarafından keşfedilen Kırkağaç-Gelenbe yakınındaki Yortan Mezar Kültürü'nün bir uzantısı olduğu kabul edilmektedir.


MÖ 4000-2150 arasında varolan Yortan Kültürü kendine özgü nitelikleri olan bir kültürdür. Mezar armağanları bakımından da Thermi, Troya ve Beyce Sultan Keramik ve diğer buluntularla karşılaştırılabilir. Bu bakımdan Yortan Kültürü'nün çevre kültürler ile ilişki içerisinde olduğu söylenebilir.


Anadolu Uygarlıkları ve Helenistik Dönem

Bigadiç, eski çağlarda Misya olarak anılan bölgedeki önemli şehirlerden biri olduğu bilinmektedir. Lidyalılar "Kayın Ağacı" anlamına gelen Misya, Anadolu'nun kuzey-batısında yer alıp, kuzeyden Marmara Denizi (Peropontit), batıdan Çanakkale Boğazı (Hellespon) ve Ege Denizi, güneyden Lidya ve doğudan Rindakoz (Adernaz) Çayı ile çevrilidir.


Misyalılar, MÖ 1200 yılında gerçekleşen Truva Savaşı esnasında Truva'lıların yanında Akhalar'a karşı savaşmışlar ve savaş sonunda Truva hakimiyetinin yıkılması üzerine Lidya egemenliğine girmişlerdir.MÖ 546 yılında Persler ile yaptığı savaşı kaybeden Lidyalılar devleti yıkılmış ve Bigadiç'in içinde bulunduğu Misya ve diğer batı Anadolu şehirleri MÖ 334 yılına kadar Pers İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir.


MÖ 334 yılında Granikos (Biga Çayı) kenarında Pers kralı Darius III'ü yenilgiye uğratan Büyük İskender, MÖ 333'te İssus ve MÖ 331'de Gaugamela (Erbil) ovasında Pers ordularını iki defa daha yenerek Anadolu'yu tamamen ele geçirmiştir.


Böylece Büyük İskender'in İran seferi hattı dışında kalarak Persler ve Makedonyalılar arasındaki savaşa sahne olmaktan kurtulan Misya Bölgesi ve Bigadiç, Büyük İskender'in egemenliğine girmiş oldu.


Büyük İskender'in ölümünden sonra sırasıyla Antigonos, Lysimachos ve Selevkos hakimiyetine giren Misyalılar, Selevkosların zayıflaması ve Romalılar ile .Ö 188'de yapılan Apameia (Dinar) Barışı sonrasında Bergama Krallığı'nın bir parçası haline gelir.


Roma ve Bizans Dönemi

Roma, önce himaye, sonra da fetih siyasetinin başlangıcı olarak batı Anadolu'daki krallıkları Selevkoslara karşı korumuştur.Bergama kralı Attalos III'ün MÖ 133'deki ölümü sonrasında vasiyetnamesi gereği krallığı Romalılar'ın eline geçti. Roma egemenliğine karşı ayaklanan Misyalılar başarılı olamayınca MÖ 129 yılında Bergama Krallığı resmen sona erdi.


395'te imparator Büyük Theodosius tarafından Doğu ve Batı Roma olarak ikiye bölünen Roma İmparatorluğu'nda, Misya'nın büyük bir kısmı Doğu Roma (Bizans)'ın Opsekium eyaleti'ne bağlanmıştır.


Selçuklular ve Beylikler Dönemi

1071 yılındaki Malazgirt Savaşı ile başlayan Anadolu'daki Türk hakimiyeti, Alparslan'ın ölümü ile tahta çıkan oğlu Melikşah'ın emriyle yapılan fetihlerle devam etti. Bizans'ın içinde bulunduğu karmaşadan faydalanan Melikşah'ın komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah, devletin sınırlarını Misya dahil olmak üzere Marmara, Karadeniz ve Akdeniz yönlerine doğru genişletti.
1097 yılında Anadolu Selçukluları ve Haçlı Ordusu arasında gerçekleşen Dorileon Savaşı sonucunda Selçuklular'ın İç Anadolu'ya çekilmesi ile Misya bölgesi yeniden Bizans hakimiyetine girdi. 1113 yılında yapılan akınlarla Apollonia (Gölyazı) yeniden Türk hakimiyetine girdi. Ardından Türk birlikleri Adramitium(Edremit) ve Poimanon (Manyas)'a kadar ilerlediler.


III. Haçlı Seferi'nde kara ordusuna komuda eden Almanya Kralı Friedrich Barbarossa, ilkçağdan beri kullanılan Balıkesir-Bigadiç-Sındırgı-Akhisar yolunu izlemiştir.


1243 yılındaki Kösedağ Savaşı ile Moğol İstilası altında kalan Anadolu'da Beylikler Dönemi başlamış, Danişmend ailesine mensup olan uç beylerinden Kalem Bey ile oğlu Karesi Bey, 13.yy sonlarında Misya'ya girdiler. Bigadiç'in Karesi Bey ya da Oğul Paşa tarafından 1300 başlarında fethedildiği düşünülmektedir.


Osmanlı Devleti Dönemi

Orhan Gazi döneminde, Karesi Beyliği'nin Osmanlı Devleti'ne bağlanması ile Bigadiç'te Osmanlı hakimiyeti başlamıştır. 1890 yılında yayınlanan Hüdavendigar Vilayeti salnamesinde Bigadiç hakkında şu bilgilere rastlanmıştır:
“Bigadiç kazası Karesi sancağı merbudatından olup, şimalen ve şarkan Balıkesri kazası, Garben Kütahya sancağı ve cenuben Sındırgı kazası ile mahdudtur. Kaza-i mezküre merbud nevahi olmayıp ancak 52 karyeyi (köy) şamildir. Kazanın nüfusu umumisi 12805 raddesindedir. Dahili kazada 2579 hane bulunur”
1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) sonrasında Bigadiç, Rumeli'den kaçan pek çok göçmen aileye ev sahipliği yapmıştır. Bu göçmen aileler deve yatağı (bugünkü Fethibey mahallesi) yerleştirilmişledir. Sonraki dönemde, özellikle Balkan Savaşları sonrasında Bigadiç göç almaya devam etmiştir.


Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele Dönemi

Yunan ordularının 15 Mayıs 1919'da İzmir ile başlayan ve kısa zamanda tüm batı Anadolu'ya yayılan işgaline karşı, 16 Mayıs 1919'da Balıkesir'de Redd-i İlhak kararı alınmasına müteakip Balıkesir Kongreleri düzenlenmiş, 28 Haziran 1919-10 Mart 1920 arasında düzenlenen bu kongrelere Bigadiç'ten de temsilciler katılmıştır. 9. Kafkas fırkası'ndan dönen Mümtaz Bey önderliğinde Bigadiç Kuva-yi Milliye teşkilatı kurulmuştur.
Akhisar-Soma muharebelerinde başarısız olan Türk kuvvetlerinin Balıkesir-Susurluk hattı üzerinden Bursa'ya çekilmesi ile 30 Haziran 1920'de Yunan kuvvetleri Bigadiç'i işgal etmişlerdir.
26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz'un akabinde Türk ordusu 4 Eylül 1922'de Bigadiç'e girmiştir.


Cumhuriyet Dönemi

Ekonomi

Tarım

Simav Çayı üzerine kurulan Yörücekler Regülatörü ile sulama kanaletlerinin kılcal damarlar gibi sarıp sarmaladığı Bigadiç Ovası, yüksek tarım kabiliyetine sahiptir. Pamuk, tütün, buğday, mısır, susam, nohut, bakliyat, domates, şeker pancarı, ay çiçeği ve her türlü sebzenin yetiştiği yerdir Bigadiç. Sadece İlçe halkına değil civar ilçelere, Balıkesir'e, İstanbul haline tonlarca sebze gönderilir. Bilhassa dağ köylerinde yetiştirilen poyraz fasulyesi, ceviz, kiraz, elma, kestane, kızılcık, incir, armut, nar, dut ve bademin tadına doyum olmaz. Bu ürünler köy köy ayrışır, lezzetlenir. Alabarda köyü nar, Çayüstü (Kılle) köyü ceviz ağaçları ile yüklüdür. Kestane deyince Alan Köyü akla gelir. İncir Babaköyü çağrıştırır. Aşağıçamlı Köyü ise kirazı ile meşhurdur.
Hayvancılık

Et, süt ve yumurta istihsaline dayalı hayvancılık çok gelişmiştir. Bilhassa köylerinde 30.000 Büyükbaş hayvanın beslendiği Bigadiç; Yumurta tavukçuluğu ve etlik tavukçuluğun yapıldığı yüzlerce tavukhanesi ile yüksek bir et, süt, yumurta üretimi bölgesidir. Bundan 20 yıl önce Türkiye'nin yumurta borsası Bigadiç merkezli idi. Tavukhanelerde modernizasyonu yakalamayınca büyük fırsat kaçıran Bigadiç, şu yıllarda etlik tavuk üretimine yönelmektedir.
Sanayi

1990'lı yıllarda sanayileşme zihniyetini yakalayan Bigadiç'te 3 adet un fabrikası, Mobilya İmalathaneleri ve 2 adet Yem Fabrikası mevcuttur.
Termal tatil köyü inşaat çalışmaları bitirilmiş olup yerli ve yabancı turizme hizmet vermektedir. HisarKöy termal kaplıcaları tarihi çok eskiye dayanmakla bölgede arkeolojik araştırmalar yapılmadığından tarih yok olmakla karşı karşıya gelmiştir. Bigadiç yapılan çalışmalarla jeotermal su ile ısıtılmaktadır. Simav çayı boyunda yapılmakta olan devremülkler yerli ve yabancı turizme termal devremülk oluşundan büyük hizmet vermek amacıyla inşaa edilmiştir
Kültür

Bigadiç, yüzyıllardır devam ede gelen güzel adetlerini, geleneklerini çağın şartlarıyla da bezeyerek ama dejenere etmeden günümüze taşımasını bilmiştir.
Hemen her köy, yılın bir gününde hayır yapar. Hayvanlar kesilir, evlerden toplanan malzemeyle çorba kaynatılır. Pilav, helva pişirilir. Kuran okunup dualar yapılır. Civar köyler, ilçeler bu ziyafete davetlidir. Misafirler ağaç gölgesinde, yörük kilimlerinde ağırlanır. Ziyafetten sonra, uzun yıllar görmediğiniz eş dostla görüşürsünüz. O güne kadar görmediğiniz insanlarla tanışır, "Niye daha önceleri tanışmadık" diye hayıflanırsınız. Köylü, şehirli, zengin, fakir, alevi, sünni herkes o hayırda birdir, eşittir.
Davullu, zurnalı, kınalı, sepili düğünler bir başka alemdir.
Bir aşireti dünya devleti yapan dayanışmanın, cömertliğin, kardeşliğin dayanılmaz lezzetini tadarsınız o düğünlerde. Hele o mevlitten sonra yediğiniz, evde yapılmış ekmeğin üzerinde et suyu, sos ve tiftilmiş dana etinden mürekkep, "kapamanın" tadına doyum olmaz.
Davul zurna eşliğinde, Kızılçukur efesinin toprağa diz vuruşuyla göğüs kafesinizin şiştiğini hissedersiniz.
Bigadiç'e özgü değerler


  1. Güveç
  2. Bor
  3. Kapama
  4. Höşmerim
  5. Helva
  6. Bigadiç Kalesi
  7. Aşağı Yoldan Türküsü
  8. Ulus Dağı
  9. Köy ekmeği
  10. Yörücekler Barajı
  11. Jeotermal enerji
  12. Akkaya Suyu / Yayla Suyu
  13. Eski İzmir yolu
  14. Termal turizm / Kaplıcalar
  15. Bigadiç kasapları / Et lokantaları
  16. Hera Termal - Bigadiç
  17. Yağcıbedir Halıları

Yağcıbedir Halıları Yörük aşiretinin örf, adetleri ve geçmişlerini yansıtan bir sanat eseridir.Yağcıbedir halıları İlçe ve merkezi köylerde yaygın olarak dokunmaktadır. Yağcıbedir Halıları çok ince yün ipliklerden dokunur. Atkısı ve çözgüsünde yün ipliği kullanılır. Dm²'sinde 1400-1600 düğüm bulunur. 1 cm'sinde 30-35 ilme bulunur. İlme düğümleri Türk Düğümü (Gördes) çok sağlam atıldığından halıların ömrü çok uzundur. Bu gün Sındırgı yöresinde 10.000- 10.500 civarında tezgahta yılda 300.000 adet çeşitli ebatlarda Yağcıbedir Halısı dokunmaktadır.
Yağcıbedir Halılarının ipi kök boya larla boyanır, boyaları solmaz. Yağcıbedir Halılarında 4 ana renk hakimdir. Lacivert (gök), Kırmızı (Al), Koyu Kırmızı (Nariç), Beyaz (Ak) dır. Yağcıbedir halıları kullandıkça renkler daha güzelleşir ve değer kazanır. Halıların 150-200 yıl ömrü bulunmaktadır. Otantik özelliğe sahiptir. Yağcıbedir Yörük Halkı yaşantısını dokuduğu halısına yansıtmıştır. Halıdaki her motifin bir anlamı bulunmaktadır. Sevinç ve üzüntülerini motif dokuduğu halıya işlemiştir.


Nüfus: 49957 kişi
Yüzölçümü: 1007 km²

Köyleri

- ADALI
- AKYAR
- ALANKÖY
- ALTINLAR
- AŞAĞIÇAMLI
- AŞAĞIGÖCEK
- BABAKÖY
- BADEMLİ
- BALATLI
- GÜVEMÇETMİ
- BAŞÇEŞME
- BEĞENDİKLER
- BEKİRLER
- BOZBÜK
- İĞCİLER
- ÇAĞIŞ-BUCAK MERKEZİ
- ÇALDERE
- ÇAMKÖY
- ÇAYÜSTÜ
- YEŞİLDERE
- ÇEKİRDEKLİ
- IŞIKLAR
- ÇERİBAŞI
- ÇATAK
- ÇÖMLEKÇİ
- DAVUTÇA
- HAMİDİYE
- YOLBAŞI
- DAVUTLAR
- MECİDİYE
- DEDEÇINAR
- DEĞİRMENLİ
- DİKKONAK
- DOĞANÇAM
- DURASILAR
- DÜNDARCIK
- ELYAPAN
- EMİRLER
- ESENLİ
- HACIÖMERDERESİ
- HİSARKÖY
- İLYASLAR
- KADIKÖY
- KALAFAT
- KARGIN
- KARABAHÇE
- KAYALIDERE
- KAYIRLAR
- KIRCA
- KIZILÇUKUR
- KOZPINAR
- KÖSELER
- KÜÇÜKYENİKÖY
- KÜRSÜ
- MEYVALI
- OKÇULAR
- TOPALAK
- OKÇULARYERİ
- OSMANCA
- ÖZGÖREN
- PANAYIR
- SALMANLI
- TOZAĞAN
- TURFULLAR
- YAĞCIBEDİR
- YAĞCILAR-BUCAK MERKEZİ
- YENİKÖY
- YÖRÜCEKLER
- YUKARIÇAMLI
- YUKARIGÖCEK