Uzmanlar stresi biyolojik ve psikolojik dengenin bozulduğuna ve yeni durumlarda uyum yapılarak yeniden dengeye dönülmesi gerektiğine yönelik bir işaret olarak tanımlıyorlar. Stresin kısa dönemdeki etkilerinden bazıları, kişinin kalp hızının artması, kan basıncının fırlaması, sinirlerinin bozulması, tahammülsüzleşmesi ve bazen verimliliğin düşmesine neden olan sinirlilik ve kaygıdır. Buna karşılık, hedefe yönelik, etkinliği artıran kısa süreli stres, performansı da yükseltebilir.
Çevremizde öyle insanlar vardır ki, deyim tam yerindeyse stresle beslenirler. Eğer stresli bir ortamda değillerse, o ortam onlara monoton gelir ve kendilerini strese sokacak bir şeyler ararlar. İş yaşamında devamlı huzursuzluk yaratan ve bu yüzden devamlı iş değiştiren tanıdığım iki kişi, en sonunda huzurlu bir iş bulunca ilk işleri eşlerini boşamak olmuştu. Çünkü iş yerinde bulamadıkları huzursuzluğu evlerinde yaratmayı başarmışlar, bunun sonucu da boşanmalarla sonuçlanmıştı.
Genellikle üst yönetim kademesindeki insanlar arasında görülen, etrafını kırıp, döken yöneticilerin çevreleri gelecek korkusuyla her dediğine evet diyen yalakalarla doludur. O yalakalar ki, o yöneticilerin gözlerine girmek için her şeyi yaparlar. Başkalarını gammazlarlar, iftira atarlar, dedikodu yaparlar, o dalkavuklardan her şey beklenir.
Aynı duruma siyasi hayatta da rastlanmaktadır. Bir siyasî, içerdeki yöneticileri haşladığı gibi yurt dışındaki kendi mevkidaşlarını da azarlamaktan çekinmez ve bu durum halk arasında iftihar vesilesi olursa bu konuda düşünmek gerekir. Bu tip kişilerin beslenme kaynakları da strestir. Onlar hiçbir zaman stressiz yaşamazlar, huzurlu ortamlar her zaman onları bozar. Bunların çevrelerinden de yalakalar hiçbir zaman eksik olmaz ve bu durumlardan en çok nemalananlar da yine bu yalakalar olur.