28 Ekim 1923.
94 sene önce, bugün.
Mustafa Kemal'in Çankaya köşkünde arkadaşlarına “yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz” dediği dakikalarda…
*
10 bin kilometre uzakta, New York yakınlarındaki Elmira şehrinde bir evde, 10 yaşında bir çocuk, babasının daktilosunun başına oturmuş, o çocuksu heyecanıyla mektup yazıyordu.
*
“Gazi Mustafa Kemal Paşa, Angora, Türkiye…
Sayın efendim, ben 10 yaşında Amerikalı bir çocuğum, Türkiye ve yeni hükümetine büyük ilgi duyuyorum. Siz ve bayan Kemal hakkında bir röportaj okudum. Türkiye hakkında bir defterim var. Şimdiden siz ve bayan Kemal hakkında birçok yazı ve resim topladım. Lütfen bir Amerikalı çocuğa küçük bir not ve imzalı fotoğrafınızı gönderin. Bir gün Türkiye'yi görebileceğimi umut ediyorum, saygılarımla, Curtis LaFrance.”
*
28 Ekim 1923 tarihli bu mektup, 27 Kasım'da Ankara'ya ulaştı. Mustafa Kemal okudu, çalışma odasına gitti, oturdu, cevap yazdı.
*
“Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti, hususi…
Mister Curtis LaFrans'a, Ankara…
Mektubunuzu aldım. Türk vatanı hakkındaki alaka ve temenniyatınıza (iyi dileklerinize) teşekkür ederim. Arzunuz vechiyle bir adet fotoğrafımı leffen (ilişikte) gönderiyorum. Amerika'nın zeki ve çalışkan çocuklarına yegane tavsiyem, Türkler hakkında her işittiklerine hakikat nazarıyla bakmayıp, kanaatlarini mutlaka ilm ve esaslı tedkikata (hakkıyla anlayıp, araştırmaya) isnad ettirmeye (dayandırmaya) bilhassa atf-ı ehemmiyet (önem) eylemeleridir. Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı temenni eylerim. Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal”
*
10 yaşındaki Curtis, Amerikan bağımsızlık mücadelesinin kahramanı, yeni kıtaya özgürlük fikrini aşılayan Fransız aristokrat Lafayette'in soyundan geliyordu. Fransız devriminin en güçlü karakterlerinden biri olan Lafayette, Amerikan bağımsızlık savaşı patlak verince Philadelphia'ya gitmiş, İngilizlere karşı Amerikalıların safında yeralmış, general olmuş, George Washington'la beraber İngilizleri söküp atmış, “iki dünyanın kahramanı” ilan edilmişti.
*
İşte böyle bir adamın soyundan gelen Curtis, özgürlük, bağımsızlık hikayeleriyle büyümüştü. O küçücük yaşına rağmen “bağımsızlık” kavramının, dünyadaki en saygın yaşam biçimlerinden biri olduğunu biliyordu. Amerikan gazetelerinde Türk Kurtuluş Savaşı'yla alakalı haberleri okumuş, The Saturday Evening Post dergisinde yayınlanan Mustafa Kemal röportajını okumuş, okudukça hayran olmuş, yeni kurulan şehir “Angora”yı çok merak etmiş, ulaşır mı ulaşmaz mı, ciddiye alınır mıyım alınmaz mıyım diye düşünmeden, 28 Ekim 1923 akşamı yukardaki mektubunu yazmıştı.*75 sene geçti…
*
Tamı tamına 75 sene boyunca Türkiye'nin haberi olmadı.*Çünkü, Mustafa Kemal bu mektubu, fırsattan istifade propaganda için, Türkiye Cumhuriyeti'nin reklamı olsun diye yazmamıştı. Ne gazetelerin haberi olmuştu, ne de Amerikan konsolosluğuna duyurulmuştu. 10 bin kilometre uzaktaki 10 yaşındaki bir çocuğun samimi duygularına, samimi bir cevap vermişti, hepsi buydu.
*
Curtis büyüdü, Yale Üniversitesi'nde okudu, makine mühendisi oldu, Columbia Üniversitesi'nde işletme yüksek lisansı yaptı, Çek cumhuriyetine gitti, Prag'ta Charles Üniversitesi'nde Slav dilleri üzerine eğitim alırken, ikinci dünya savaşı çıktı, ülkesine döndü, aile şirketinin başına geçti, fabrika kurdu, itfaiye kamyonları üretti, Avrupa'dan Afrika'ya onlarca ülkeye ihracat yaptı, çok zengin bir işadamı oldu, Newport Sanat Müzesi'nin, Tarih Kurumu'nun, Newport Müzik Festivali'nin, Redwood Kütüphanesi'nin en büyük sponsoru oldu, “yılın hayırseveri ödülü”nü aldı.
*
85 yaşındayken, ABD'de yaşayan Saliha Sulander isimli Türk vatandaşıyla tesadüfen tanıştı, sohbet sohbeti açınca, Mustafa Kemal'in kendisine yazdığı mektuptan bahsetti. Saliha hanım kulaklarına inanamıyordu, acaba ben mi bilmiyorum diye araştırdı, hayır, mektuplaşmadan kimsenin haberi yoktu. Aslına bakarsanız, Amerikan Life dergisi 1959'da bu mektupları yayınlamıştı ama, dünyadan haberi olmayan sayın Türk basınının haberi olmamıştı. Saliha Sulander derhal Türk büyükelçiliğine gitti, bu mucizevi tesadüfü anlattı. Elçilik görevlilerimiz Curtis'e ulaştı, mektup incelendi, netleştirildi, Ankara haberdar edildi.*Sene 1998… Bülent Ecevit'in talimatıyla, kültür bakanımız İstemihan Talay tarafından Türkiye'ye davet edildi.
*
Curtis, kızıyla birlikte Ankara'ya geldi. “Polatlı diye bir yer olduğunu biliyorum, resmi davetlerden önce Polatlı'ya gitmek
istiyorum” dedi. Herkes merak etti tabii, hay hay gidelim ama, niye? Meğer, Curtis henüz iş hayatına yeni başladığı dönemde Polatlı belediyesi'ne itfaiye aracı satmıştı iyi mi… Gittiler Polatlı'ya, 40 sene önce sattığı itfaiye aracı hâlâ kullanılıyordu.
*
1960'tan itibaren Türkiye'ye defalarca gelmişti, Ankara'yı İstanbul'u İzmir'i gezmişti, tekneyle Ege ve Akdeniz kıyılarımızı dolaşmıştı. Anıtkabir'i ziyaret etmiş, kendisine ömrü boyunca ilham veren Atatürk'ün kabri başında saygı duruşunda bulunmuştu.*Bu defa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi davetlisi olarak Ankara'daydı. “Hayatımın en duygulu anını yaşıyorum” dedi. Mustafa Kemal'in kendisine gönderdiği mektubu, Anıtkabir müzesinde sergilenmek üzere Türkiye'ye armağan etti.
*
Anıtkabir'deki törende kısa bir konuşma yaptı.
“1938'te Atatürk'ün öldüğünü duyduğumda 25 yaşında bir delikanlıydım. Niye ağladığımı kimse anlamamıştı” dedi.
*
2012'de… 99 yaşındayken gözlerini yumdu.
*
Curtis'in hayatını araştırırken, tam bu noktaya geldiğimde, inanın ben de şu an sizin hissedeceklerinizi hissetmiş, inanılmaz tesadüf nedeniyle gözyaşlarımı tutamamıştım…
Curtis'in uykusunda vefat ettiği gece, 10 Kasım'dı!
*
Ve, yarın 29 Ekim.
Amerikalı çocukların ilham aldığı, görmek için can attığı Cumhuriyet'ten, Amerika'ya vizeyle bile gidemeyen cumhuriyete nasıl savrulduğumuzu tekrar tekrar düşünmenin vaktidir.
Yılmaz Özdil