Tanımadığınız insanların yaşadıkları acılar içinizi acıtıyor, uykularınızı kaçırıyor mu?

Kaba davranışlar, kalabalık, gürültü, parlak ışık, kötü kokular sizi çok rahatsız ediyor mu?

Şiddet içeren programlardan aşırı etkilendiğiniz için, izlemekten kaçınıyor musunuz?

Gerçek hayatta veya sanat eserlerinde gördüğünüz güzellikler, sevgi dolu anlar sizi çok duygulandırıp gözlerinizi dolduruyor mu?

Koşuşturmalı, telaşlı bir günden sonra, karanlık ve sessiz bir odada dinlenmek için güçlü bir ihtiyaç duyuyor musunuz?

İç dünyanız derin düşünce ve duygularla dolu, zengin ve karmaşık mı?

Başkalarına ‘’hayır’’ demek, size çok zor geliyor, bu cevabı verdiğiniz takdirde onları yüz üstü bırakacakmış gibi hissediyor musunuz?

Bakışların üzerinizde olması sizi tedirgin ediyor, huzurunuzu kaçırıyor mu?

Kendinizi sürekli eleştiriyor, en küçük yanlışınızı bile unutmakta zorlanıyor musunuz?

İş ya da aile ilişkilerinizde diğer bireylerin umursamadığı gerilim ve atışmalar, sizin dengelerinizi alt üst ediyor mu?

Başkalarının mutluluğundan kendinizi sorumlu tutuyor; bu duygu sizi, yaşamınızda istediğiniz seçimleri yapmaktan alıkoyuyor mu?

Yukarıdaki soruların büyük bölümüne olumlu yanıt verdiyseniz, siz de toplumun yaklaşık %20’sini oluşturan ‘’aşırı duyarlı’’ insanlardan biri olabilirsiniz.

Belki bu özelliğinizden şikâyetçisiniz ve başkaları gibi daha az duyarlı olmayı istiyorsunuz.

Belki de çevrenizdekiler sizin sorunlu ve hatta ruhen hasta olduğunuzu düşünüyor.

Hissettiklerinizin depresyon belirtisi olduğunu düşünerek, antidepresan ilaçlar kullanıyor bile olabilirsiniz.

Aslında tüm bunlar birer yanılsama!

Çünkü aşırı duyarlılık hastalık değil, bir kişilik özelliği; dolayısıyla tümden değiştirilemez ve ilaçlarla tedavi edilemez!

Yapılandırılabilir!

Tüm zorluklarına karşın aşırı duyarlı olmanın pek çok olumlu yönü de vardır.

Güçlü duygularla sevebilmek, gerçek dostluklar kurabilmek, hayata ve insanlara özen göstermek ve emek vermek, varlığını değerli amaçlara vakfedebilmek, güzel bir yemekten, şarkıdan, manzaradan yoğun tat alabilmek gibi…

Yaşamın sunduğu güzelliklerin daha çok farkına varıldığı için, şükran duyabilmeyi de beraberinde getirir aşırı duyarlılık…

Çoğu aşırı duyarlı kişide, huzur ihtiyacından kaynaklanan huzurlu bir ortam oluşturma becerisi bulunur…

Kederin derinliğini dengeleyen mutluluk zirveleridir yaşadıkları...

Siz de böyle biriyseniz, durumunuzun bir hastalık olmadığını unutmayın!

Ama başkalarından daha kolay strese girdiğiniz için, sağlığınızı korumak amacıyla stresle başa çıkmayı öğrenin!

Bu amaçla da, tüm duygularınızı baskılayan ilaçlara değil, bilincinizi eğitmeye yönelin!

Yeri geldiğinde ‘’hayır’’ demenin yanlış bir şey olmadığını öğrenmeniz, sağlıklı sınırlar çizerek yıkıcı insanların size zarar vermesini önlemeniz, günlük programlarınızı dikkatle yaparak aşırı telaşın önüne geçmeniz, dinlenme ve uykularınıza özen göstermeniz, güvenilir bir aile-dost çevresine sahip olmanız, ‘’aşırı duyarlı’’ olmanın tadını çıkarmanıza, hayatı dolu dolu yaşamanıza yardımcı olacaktır!

Ben de öyleyim; ordan biliyorum ;)