Öğretmenler çok tatil yapıyor diyolar doğru mudur ?
Çocuklarınıza Pepe müzik ve oyunları ile mi ders işliyorsunuz?
Peki Zeki Müren de bizi görecah mııııı :p
Öğretmenler çok tatil yapıyor diyolar doğru mudur ?
Çocuklarınıza Pepe müzik ve oyunları ile mi ders işliyorsunuz?
Peki Zeki Müren de bizi görecah mııııı :p
Ben BİRAZ hızlı gittim galiba. "T" harfini çarşamba günü öğrettim. Bence önemli olan öğencilerin, harfleri ve heceleri nasıl birleştirip okuyacaklarını kavratmaktı. Yani işin mantığını çözüp temeli attıktan sonra diğer tuğlaları üst üste koymak daha kolay. 19 öğrencim var, bir tanesi down sendromlu. Down sendromlu öğrencim dışında kalan 18 öğrenciden 5-6 tanesi okumakta güçlük çekiyor. Onlara da okul çıkışında ekstradan 30 dakika ders vermeyi düşünüyorum.
Uyum sağlamalarına yardımcı oluyorum. Bunu yaparken bazen çikolata ya da şeker kullanıyorum. Bazen de sesimi kullanıyorum (bağırıyorum :D).
Öğrencilerimle aram ***et iyi. Bazen onlardan biri oluyorum. 15 dakika ders, 3-5 dakika oyun-sohbet. 15 dakika ders, kalan 3-5 dakikada sınıf/okul kuralları. Birkaç gün önce "Başka okula gideceğim, sizi yeni gelen öğretmen okutacak!" dedim ve sınıftan çıktım. Öğrencilerden biri arkadaşlarına "Gitse de kurtulsak." demiş :D
3 tanesi ağlamış. Ağlayanlardan birinin annesi whatsapptan mesaj attı. Diğeri okula gelip bana sordu. Genel olarak seviyorlar beni. Sevsinler bir zahmet, 40 takla atıp şebeklik yapıyorum resmen :D
1) <===== Beni böyle seviyorsun, hissediyorum :D Küçük bir çocuk sever gibi seviyorsun ("Pepegim" demenden bunu çıkardım). Hatta senin gözünde bebeğim ben :D Bana güvendiğini hissediyorum.
2) Enerjik ve neşelisin, merhametlisin. Bu bakımdan biraz bana benziyorsun. "Konuşamayışını" ve gülerken nefesinin kesilir gibi olmasını çok seviyorum :D Bazen umursamaz olduğunu hissediyorum (bana karşı değil tabi ki :D). Sende de biraz çocuksuluk var. Eline can simitini almış denize koşuyordun bir fotonda. Onu görünce dedim ki:"Tamam, bu kız zararsız." :D Son olarak pembe yazılarını, sürekli yanlış yazmanı ve seni seviyorum #Harika :D
3) "Vicdan" diyince aklıma Olöyno Tülkü geliyor istemsizce. Sınıfımda bir öğrencim onun "Cevapsız Çınlama" isimli şarkısını ezberlemiş. Neredeyse her gün söyletiyorum. "Öyle geçmez hemen vicdanın izi... dırım dırım..." ... Vicdan, kişiyi o an için durdurup/dondurup düşünmeye iten bir iç ses gibi. Şu sıralar vicdanımın sesi: "Acaba okumaya geçemeyen öğrenciler benim yüzümden mi geçemedi? Eksiklik bende mi? Ama diğer 12-13 öğrenci okuyabiliyor? Of, en iyisi öğrenemeyenlere ekstra zaman ayırayım."
Öğretmenler diğer çalışanlara oranla çok tatil yapıyorlarmış gibi görünebilir. AMA öğretmenlerin her anı dolu geçiyor. Bu akşam itibariyle yedinci haftayı geride bıraktık. Yedi hafta sonunda sınıftaki sandalyeme oturmadığım günler olduğunu görüyorum. Oturduğu yerden ders işleyen ya da öğrencileri ödevlendirip haber sitelerine girip haber okuyan veya telefonunda oyun oynayan öğretmenler de var tabi. Kendimi eleştireyim: Bir ders saati 40 dakika ve ben 40 dakika boyunca ya yazı tahtası önündeyim ya da sıraların arasında gezinerek öğrencilere yardımcı oluyorum. Bazen burunlarını siliyorum, beslenmesi olmayana simit, poğaça, meyve suyu alıyorum. Afedersiniz ama çocuk pantolonunun düğmesini açamıyor, ben açıp kapatıyorum başında bekleyip :D Kendimi "baba" gibi hissediyorum bazen. Bir de öğrenci velileri var tabi. Öğrencilerden daha çok yoruyorlar insanı. Öğrenciye bağırabiliyorsun ama veliye bağıramıyorsun. İçime ata ata kanser olucam :D Doldurulması gereken bir ton gereksiz evrak. İşin içinde egolu yöneticiler de varsa çekilmez bir hal alıyor öğretmenlik. Haftasonu tatilini, derste kullanmak üzere materyal tasarlamak için harcayan öğretmenler var. Kartonlar, yapıştırıcılar, renkli kağıtlar... Ben de bir zamanlar "öğretmenlik ne kadar kolay iş, yata yata maaş alıyorlar" diyordum. Demek ki yaşayıp görmek gerekiyormuş. Belki de bu soruyu espiri amaçlı sordun. Ama vakit ayırıp da cevabı okursan sorduğuna pişman olabilirsin :D
Elbette Pepee'ye dair bir şey kullanmıyorum ders işlerken. Sadece çocuklara teneffüslerde ihtiyaçlarını gidermeleri gerektiğini kavratabilmek için 1-2 kere teneffüs zili çalarken onları önce tuvalete yönlendirmek amaçlı Pepee'nin "çişimiz tuvalete, kakamız tuvalete" sözlerini içeren şarkısını söylemiştim hepsi bu :D
Zeki Müren'e de Allah'tan rahmet diliyorum @Bahar Hanım.
Sinirlendiğinde nasıl olur Sinan?
En sevdiği renk?
En sevdiği yemek?
En sevdiği içecek?
En sevdiği tatlı?
En sevdiği gün?
En sevdiği ay?
Konu VitaA tarafından (03.Kasım.2017 Saat 22:13 ) değiştirilmiştir.
1)Sevdiklerine karşı öfkesi saman alevi gibidir. Sesi yükselir sadece o an. Maximum 30-40 saniye sonra (maximum 1-2 dakika) pişman olup "keşke bağırmasaydım" der içinden. Gerekirse gidip zorla sarılıp gönlünü almaya çalışır sesini yükselttiği kişinin. Yavru kedi gibi paçalarına sürtünür neredeyse :D
2)Sevdiğim sabit bir renk yok. Baharda ve yazın yeşili seviyorum (doğa). Giyim konusunda siyah, lacivert, mavi, gri... Bir de sarı ve kırmızıyı yan yana seviyorum.
3)Çocukken yemek seçerdim. Şimdi öyle bir alışkanlığım yok. Emek isteyen süslü yemeklerde de gözüm yok (olursa yerim o ayrı tabi :D). Dumanı üstünde olan hafif koyu bir mercimek çorbasıyla bir ömür geçirebilirim.
4)En sevdiğim içecek ne yazık ki "kola".
5)Tatlıya o kadar düşkün biri değilim. Evde bisküvi, puding ve sütle yaptığım mozaik pastayı hepsine tercih ederim :D
6)En sevdiğim gün cumartesi. Sebepsizce mutlu hissediyorum.
7)En sevdiğim ay temmuz. Yazın hemen başı. Yani yazın bitmesine daha çok var <3
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)