Düş Güvenliktir Hakkında Bilgi


Düş Dünyası Yaşamda gerçekleşen pek çok olayın mantıksal bir açıklaması yoktur. Bunlardan birisi de, kendi düşlerinin peşinden giden insanların sanki bir güvenlik alanıyla korunuyor olmalarıdır. Evrensel sistem sanki düşleyenlere torpil geçer ve sanki onları korur gözetir. Peki düşleyenlerin sahip olduğu bu güvenlik alanı nereden geliyor? Onları hastalıklardan ve tüm diğer tersliklerden koruyan güç nedir? Yanıt düş’lerdedir; düş’lerin peşinden gitmekte ve onu yaşamakta.

Şu bir gerçek ki günümüz dünyası korku kültürünün
oyun alanı haline gelmiştir. İnsanları korkutarak tüketime, tepkiye ve akılsızlığa sevk etmek modern toplumun gerçekliği olmuştur. Güvende olma hissini ve ihtiyacını kurcalamanın doğal hale geldiği günümüzde insanları korkuyla yönetmek sistematikleşmektedir. Bunun sonucunda yapay korkular yaratılarak insanlara para harcatılır, taraf haline getirilir ve çıkarlar uğruna kullanılırlar. Durum böyle olunca da kişisel etki alanı daralan insanlar dürtüsel tepkiler verir hale gelirler. İşte insani bir drama da böyle başlar..!

Kendini güvende hissetmek tarih boyunca insanların en büyük ihtiyacı olagelmiştir. Zaten insanın temel güdülerinden birisidir güvende olmak. İlkel toplumlardan günümüze kadar çok defa geleceği görme çabaları ve geleceğin belirsizliğini azaltma isteği, kurulan sistemler tarafından sağlanmıştır. İlk insandan bu yana şehirler, ordular, sigorta sistemleri ve pek çok farklı kurum ve yapılar bu nedenle oluşmuştur.

Toplumun bu güvenlik çabası düş’lerinin peşinden giden ve düş’lerini yaşayan insanlar için geçerli değildir. Çünkü düşleyenlerin güvenlik kaygısı yoktur. Onlar düş’lerinin güvenli kollarında yaşarlar. Dolayısıyla düş tarafından korunan bir düşleyenin hasta olması da imkansıza yakındır. Bu en küçük bir soğuk algınlığından tutun da en büyük ölümcül hastalıklara kadar böyledir. Eğer bir kişi üşütmüşse, bunun nedeni düş’üyle bağlantısını bir süre için de olsa kaybetmesidir. İlaçlar ve dış müdahaleler kişiyi iyileştirebilir, ancak kişi, kendi düş’ünün güvenlik alanına yeniden girmelidir. Çünkü asıl yardım içten gelir. Yani kişinin düş’üyle tekrar bağlantıya geçmesinden.

düşler

Kişilerin ölümcül bir hastalığa yakalanmış olması ise düş’üyle bağlantısının koptuğuna bir işarettir. Bu durum ölümcül kazalar geçirenler için de böyledir. Ancak elbetteki bu dönülemez bir durum değildir. Pek çok insan böylesi hastalıklardan sonra bile tekrar eski sağlığına kavuşabilmektedir. Bunun tek sebebi düş’leriyle bağlantıyı yeniden kurmaları ve yaşamın değerini tekrar fark etmeleridir. Her bir hastalık ve kaza, kendi içinde değerli bir
mesaj taşır ve aslında evrenden kişiye gönderilen bir yardım iletisidir. Bu mesajın anlamını fark ederek yaşamak, yani düş’e tekrar sarılmak için çaba sarfetmek gereklidir.

Peki düş’ün güvenlik alanında yer alan düşleyenlerin ortak özellikleri nelerdir? Onları koruyan şey tam olarak nedir..? Tüm bunların cevabı bir zincirin halkalarına benzetilebilir.

Ve her bir halka, insanı düş’e bağlayan zincirin anahtar faktörleridir:

Pozitif tutum ve iyi hislere sahip olmak: Bir dakika düşünün ve soğuk aldığınız en son zamanı hatırlayın! Hemen hasta olmadan önceki bir iki günü anımsayın. Büyük ihtimalle moral ve
duygusal yönden dipte olduğunuz bir zamandı ve zayıf bir anınızdı. Kendini iyi hisseden ve yaşama pozitif bakan insanların bağışıklık sistemi çok güçlü olur. Ayrıca kendimizi iyi hissettiğimizde ise olumlu şeyleri kendimize çekeriz.

Değerlerini yaşamak. Kendini güçlü hissetmek: Değerlerini yaşayan insanlar kendilerini güçlü hissederler ve büyük bir öz tatmin duygusu yaşarlar. Değerleriyle uyumlu şekilde düş’lerini yaşayan insanların gelecek kaygısı olmaz. Kaygıyla hareket etmedikleri için de kararlarını daha etkin şekilde verirler.

Adanmak ve sadakat göstermek: Düş’lerinin peşinden giden ve onu yaşayan insanların en önemli özelliği düş’lerine sadakatle bağlanmalarıdır. En zor durumlarda bile düş’lerinin peşini bırakmayan insanlar bu süreçte güvenlik hissini daha fazla yaşarlar.

İyimserlik. Umut beslemek: İyimser bir tutuma sahip olan insanlar, karşılaştıkları sorunları geçici, o konuya özgü ve dışsal nedenlerle açıklarlar. Elde ettikleri başarılarını ise kalıcı (her zaman), evrensel (her yerde) ve içsel faktörler olan yetenek ve becerilerine bağlarlar. Bu da onların düş’lerine yönelik umut beslemelerini ve çabalarını sürdürmek konusunda kendilerine güven duymalarını sağlar.

‘Düşçe’ konuşmak: Düşçe düşleyenlerin ortak dilidir. İçsel konuşmalar ve kendimize yönelik kullandığımız kelimeler zamanla gerçekliğimiz haline gelir. Düşleyenlerin dilinde olumsuzluk ve umutsuzluk, zihinlerinde kıtlık bilinci ve yaşamlarında düş’lerinin dışında bir şey yoktur. Umutla, tutkuyla ve cesaretle doludurlar.

Zihinsel, fiziksel ve duygusal enerjileri dengelemek: Sahip olduğumuz enerji yaşamsal bir öneme sahiptir. Kendilerini zihinsel, fiziksel ve duygusal enerji düzeylerinde dengeleyen ve bunları sürekli olarak güçlendiren insanlar daha etkindirler. Düşlerinin peşinden gidenler ‘odaklı’ bir şekilde hareket ederler ve böylece tüm enerjilerini dengeli kullanırlar. Bu da düş’lerinden kopmamalarını ve bu yolda enerjilerini korumalarını sağlar.

Ve.. ‘
sevgi’ duymak: Düşleyenlerin kalbinde korku değil sevgi vardır. Düş’lerine sevgiyle bağlıdır tüm düşleyenler. Ancak bu sevgi kendilerinden, yani önce öz’den başlar ve sonra da tüm insanlara yayılır. Düş kalpten kalbe bir köprüdür insanlar için. Her bir düş başka düş’lere bir kapı açar ve sevgiyi de içinden taşır.

Tüm bu faktörler, düşleyenleri düş’lerine bağlayan zincirin önemli halkalarıdır. Ve eğer bu halkalardan herhangi biri zayırlarsa, zincir de zayıflar ve hastalıklara ve tersliklere karşı hassas hale geliriz. Bu nedenle bu faktörlerin her birini ne düzeyde yerine getirdiğimizi devamlı şekilde sorgulamalıyız. Düş’ten kaleler yapmalıyız kendimize ve düş’ümüzün güvenlik alanında olduğumuzun bilinciyle amaçlarımıza sağlam adımlarla ilerlemeliyiz. Düşlerimizin peşinde koşarken güvendeyiz, çünkü düşlemek güvenmektir. Düş güvenliğin ta kendisidir.