Büyüyen kentler, parçalanan aileler ve dostluklar, ekonomik güçlükler, gelecek belirsizliği, içinde yaşanan topumun sosyal ve siyasi düzensizlikleri, yeşil alan yokluğu, şiddetin günlük yaşamın her alanına yayılması, kendini tanıma ve duygularını yönetebilme eğitiminin olmaması, hastalıkların ortalama % 85’inin strese bağlı olmasını açıklamaya yetmez mi?
Stresi, insanın başa çıkamayacağı bir sorun, bir tehdit, ya da hızlı değişime verdiği tepki olarak tanımlamak mümkün!
Yaşamımızda oluşan iyi veya kötü her tür değişiklik, strese yol açabiliyor.
Çok istediğiniz bir eve taşınmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, piyangodan ikramiye kazanmak da, işinizi kaybetmeniz, sevdiğinizden ayrı düşmeniz, parasız kalmanız gibi strese yol açıyor.
Fiziksel hastalıklar, enfeksiyonlar, ergenlik, menopoz gibi hormonal değişimler de, stres yaratan nedenler arasında.
Algısal farklılıklar, stres yanıtının niteliğini belirliyor. Yüksek volümlü müzik bir kişiyi çıldırtırken, bir başkasını eğlendirebiliyor, örneğin.
Kısa dönemli stres uyarıcı olup, kişiyi motive edici etkiye sahip.
Ünlü müzik adamı Leonard Bernstein bu gerçeği, şu sözlerle anlatıyor:
‘’Büyük şeyler başarmak için iyi bir plana ve sıkışmış zamana ihtiyaç vardır!’’
Fakat stres uzun süre devam ederse, hem ruhsal hem bedensel ciddi sağlık sorunlarının kapısını aralıyor!
Modern yaşamda maalesef, yaşadığımız çoğu stres, kısa sürede bitmeyecek türden.
Şimdi gelin, kronik yani uzun süren stresin oluşturduğu etkilere yakından bakalım:
Düşünce Sorunları:
• Hafıza zayıflığı
• Odaklanma güçlüğü
• Karar alma zorluğu / Yanlış kararlar alma
• Olumsuz düşünme eğilimi
• Kaygılı düşünce fırtınaları
• Sürekli tedirginlik
Duygu Sorunları:
• Duygusal dengesizlik
• Tahammülsüzlük ve kolay öfkelenme
• Huzursuzluk, gevşeyememe
• Çaresizlik
• Yalnızlık hissi
• Mutsuzluk ve depresyon
Fiziksel Sorunlar:
• Ağrı ve sızılar
• İshal veya kabızlık
• Baş dönmesi, mide bulantısı
• Göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı
• Cinsel ilgi kaybı
• Sık sık soğuk algınlığına yakalanma
Davranışsal Sorunlar:
• Daha az veya daha fazla yeme
• Çok uzun veya çok kısa uykular
• Kendini izole etme
• Erteleme ve sorumluluklardan kaçma
• Alkol, sigara ve madde kullanarak rahatlamaya çalışma
• Gergin davranışlar, takıntılar (tırnak yeme, saç yolma gibi).
Uzun dönem stres, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, şeker hastalığı, artrit, enfeksiyonlara açıklık ve kanser gibi fiziksel hastalıkların yanı sıra, depresyon ve anksiyetenin de önemli bir nedeni.
Stres bilinci çok gelişmediği için birçok insan, belirtileri yakıcı hastalıklara dönüşmedikçe, stres çözümlemeye yönelik önlemler almıyor; önlemlerin neler olduğunu bilmiyor!
Maalesef, doktorlar bu konularda eğitilmediği için, hastalarını da eğitemiyor!
Hekimlik günümüzde, ancak hastalıklar ortaya çıktıktan sonra, insanları ilaçlar ve cerrahi yollarla adeta ‘’tamir’’ eden bir mesleğe dönüşmüş durumda.
Stresi doğru tanımlamak ve başa çıkma yöntemlerini öğretmek yerine, antidepresan ilaçlar veriliyor.
Stresimiz,- yoksulluk veya kent kirliliği gibi- tamamen bizim kontrolümüzde olmayan nedenlerden kaynaklansa dahi, zihin ve bedenimizi korumamıza, hastalanmamızı engellemeye yardımcı yöntemler var.
Stresle başa çıkmanın ilk adımı, strese yol açan nedenleri anlamak.
Bu nedenlerin bazıları, yukarıda örneklediğim gibi, dışımızdaki faktörlerden kaynaklı.
Dış nedenlerden oluşan streste, o nedenlerin ortadan kalkmasına yönelik toplumsal ve siyasi sorumluluklar üstlenmek, sorunu uzun vadede ortadan kaldırma olasılığının yanı sıra, kişinin sorunlar karşısındaki çaresizlik duygusunu giderip, stresin etkisini azaltmada çok büyük değer taşıyor.
Stresimizin büyük bir bölümü ise, yetişme yıllarımızda, ailemiz ve toplumun zihnimizde oluşturduğu filtrelerden, kendimizi tanımak ve geliştirmek için yeterli çabayı sarf etmememizden kaynaklanıyor!
Kendimizi tanımak ve sorunlarımızı doğru tanımlamak, işin en önemli ve ilk adımı.
Hepinize stresi az, neşesi bol günler diliyorum!