İyi günler bayım
Tümden gidişimden beri
Hallice bunaltıcı düşlerden uyandım
Bir kalp kırığında- bir sayfa kıvrımında
Belki anlık da olsa, adınızın en ücra köşesinde-
Yağan yağmurlarda,
Bu sefer sahipsiz ve özgür bütün kuşlarda
Sağınızdan esip soluma vurmuştur belki rüzgar.

Siz bayım, içimdeki bütün adamların birer birer iyelikleriydiniz
Tamamlayamadım sizi,
Sizi incitmekten, sizi indirgemekten
Tamamlayacak sonlar yazmaktan korktum.
İçimdeki felaketten sağ çıkardım sizi defalarca,
Çantamın ön gözüne koydum.

Kimi zamanlar öldüğümü en iyi siz bilirsiniz.
Her gece yanınızda kısmi ölümüme müşahitlik ederken siz
Uykumdan etmemek için mi dokunmadınız bana?

Bazı hayatlar vardır yirmi dört saat yetmez
Doğum lekesi gibi verilen kara deliğinize
Ebediyen düşersiniz.
Doğum lekelerinize dokunan kadınların her birine
Kendinizden bir şeyler hediye edişinize duyduğum öfkedir sebebim.

Bayım,
Kaç gecedir anlamayı bıraktınız beni,
O güzel ellerinizi yordum mu sizin?
Dans etmek istediğim çene çukurunuz bana ev sahipliği yapmayı bıraktı mı?
Yoksa yıllık artış oranından mı aldım ağzımın payını?

Bayım kumara meyilli olduğunuz gibi sevdiniz sanki beni
Yokluğunuz çeşitli utançlarımın harmanı olurken
Siz üzerime misli oynayarak riske ettiniz beni.
Kaybetmeyeceğinizi sandığınız bu ikili pilasede
Yitirdiniz gözbebeklerimin size bakarken büyüyüşlerini.


Mecazen sevmenin Nietzsche’liğinde,
Huysuz bucaksız mı gideceksiniz hep?
Az biraz uçlarımdan alsanız bayım,
Bir hayli kırığım.
Bir hayli.

Süregelen bir disiplinsizlikti bayım benimki,
Benzer şeyleri yapamayacak kadar hevesli
Devam edemeyecek kadar topaldı heveslerim.
Ancak her gün usanmadan bir size gülümseyebildim.


Gidilecek onca yol var bayım
Dönmek için ise yok hiç sebep
Olmak zorunda olduğum hiçbir yer yok ama koynunuzdan başka.
Aşk bir zavallılık işi, ne kadar da muhtaç bütün cümlelerim size.
Siz siz olun, yok olmayın bayım.
Sırtınızı bir tek öpmem için çevirin bana.
Varlığınız bile utandırırken beni,
Yokluğunuz yaşadığım her güne kese kağıtları giydirir.

Daha önce de sakallarınızdan bahsetmiştim,
Yeni doğmuş bebeğin annesinin göğsüne duyduğu arsızlık gibi.
Koklamasam öleceğim.
Ah bayım.
Şimdi öleceğim.
Ya da hayır şimdi değil.
Şimdi sadece, kasıklarınızdan öpeceğim.


Kasık demişken,
Ruhunuz kasım, elleriniz temmuz
Her dokunuşunuzda sıcak sulardan geçip soğuk sularda uyanıyorum.
Ürkekliğiniz takılıyor aklıma,
Bu dünya beni bu kadar üzerken
Sizinle alıp veremediği nedir, hiç anlayamıyorum.

Bana dokunan her şeyi çirkinleştiren ben,
Sevilmeye kalıbı uymayan ben,
Her olmak üzere olanın hiç olduramayanı ben,
Ben işte.
İşte tam bu sebepten kaçık keyiflerinizin suçunu kendime atıyorum.


Ama bir de siz bayım,
Bu kadar yabancıyken siz gözünüzü açtığınız bu odalara
Ne kadar da parçam gibi süzülüyorsunuz sudyenimin arasına.
Eşkalinizi saklıyorum içerime,
Kaybetsem bulamayacağım biliyorum.