Kaya, gözyaşının insanın olmazsa olmazlarından olduğunu anlatarak, gözyaşı bezlerinin yaşam boyunca gözyaşı ürettiğini belirtti.
Bunların gözün nemli kalmasını sağladığını ifade eden Kaya, "Gözyaşı olmasaydı, kornea tabakamız buzlu cam gibi olur, kururdu. Gözümüze kum atılmış gibi sürekli batma hissi olurdu. Biz farkında olmadan gözyaşı gözümüzün her tarafını ıslatır, nemlendirir sonra da göz kapaklarımızın iç kısmındaki küçük bir delikten burnumuzun içerisine akar" diye konuştu.
'İlk 12 ay önemli'

Prof. Dr. Kaya, yeni doğan bebeklerde ilk bir ay gözyaşı salgısının olmadığını anlatarak, "Daha sonra açığa çıkar. Hatta ilk üç ay ağladığı zaman sesi çıkar ama gözünden yaş akmaz" dedi.
Bu dönemde gözyaşı bezinin faaliyette olmadığını ifade eden Kaya, "Ancak özellikle üçüncü aydan sonra gözyaşı salgılamaya başlar. Eğer çocuğun gözyaşı kanalları tıkalıysa aşırı sulanma yapar. Bu önemlidir ve tedavisi ilk 12 aydadır. Çocuk bir yaşına girmeden oradaki kıkırdaktan oluşan gözyaşı kanalları, sertleşip, kemikleşmeden bize gelmeleri gerekmektedir. Biz onlara çok küçük bir müdahaleyle o kanalı açıyoruz ve bebek ömür boyu rahat ediyor" diye konuştu.
Kaya, söz konusu işlemin erken bir zamanda yapılması gerektiğini anlatarak, "Bu işlem erken zamanda yapılmazsa kanallar kemikleştiği için 17-18 yaşında burun kemiği de kırılarak çok büyük gözyaşı ameliyatları yapıyoruz" ifadesini kullandı.