Besin maddelerini vücuttaki görevlerine göre aşağıdaki gibi 3 kısma ayırabiliriz .
a) Yapıtaşı olanlar: Bunlar proteinler,yağlar ve mineral maddelerdir.
b) Enerji kaynağı olanlar: Vücutta enerji kaynağı olarak görev yapan ve fazlası yağ doku olarak depolanan besin maddeleridir.Bunlar vücut ısının korunmasında, çeşitli hayati fonksiyonların yerine getirilmesinde,süt üretimi,büyüme ve dokuların yenilenmesi gibi faaliyetlerde ve hareketlerin sağlanmasında vücutta enerji kaynağı olarak kullanılırlar.Enerji kaynağı olarak kullanım önceliğine göre bunlar karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerdir.
c) Özel görevi olanlar: Bazı besin maddeleri vücuttaki yaşamsal olayları yönetir, başlatır ve bitirirler. Vücuttaki kemik gelişimi, görme vb. özel faaliyetlere katılırlar. Bunlar vitaminler ve mineral maddelerdir.
Besin maddelerinin başlıca kaynakları nelerdir?
Karbonhidratlar dediğimiz besin maddeleri, doğada en bol ve ucuza bulunan enerji kaynaklarıdır. Bunları şekerler,nişasta ve lifli maddeler (selüloz) olarak görebiliriz.
Şekerler daha çok pancar gibi kök bitkilerde ve meyvelerde, nişasta daha çok tahıl taneleri ile patates gibi yumru yemlerde, lifli maddeler ise bitkilerin dal, kök yaprak ve saplarında bulunurlar.Enerji kaynağı olan konsantre yemler daha çok nişasta ve şeker bakımından, kaba yemler ise selüloz bakımından zengindir.
Nişasta ve şeker işkembede çok hızlı ve kolayca sindirilirken, lifli maddeler işkembede bulunan ve hayvanla ortak yaşam sürdüren mikroorganizmalar tarafından parçalanıp sindirilirler. Karbonhidrat bakımından zengin olan bu yem maddeleri enerji bakımından zengin ancak yapıtaşı görevi olan proteinler bakımından fakirdir. Yani tahıl taneleri, pancar, patates, çeşitli kuru otlar, değirmencilik yan ürünleri daha çok enerji bakımından zengin olmalarına karşın protein bakımından fakirdirler.
Proteinler ise vücutta dokuların büyümesi , yapıtaşlarının oluşmasında ve et, süt gibi ürünlerin yapısında yer alırlar. Daha çok yağlı tohum küspeleri, baklagiller ve hayvansal kökenli gıdalarda bol miktarda bulunur.Örneğin ayçiçeği,pamuk tohumu, soya,keten tohumu gibi yağlı tohumların küspeleri protein bakımından zengindir. Ayrıca baklagillere (yonca,fiğ,korunga gibi) ait kaba yemler proteince zengin yem maddeleridir.
Yağlar sığır yemlerinde doğal olarak yem maddelerinde % 2-4 oranları arasında bulunurlar. Ayrıca yemlerin enerji değerini artırmak üzere yemlere katkı olarak da uygulanırlar. Ancak sığır yemlerindeki toplam yağ oranı % 6’yı hayvan başına ise 500-600 gr.’ı geçmemelidir. Yine süt sığırlarının beslenmesinde kullanılacak katkı yağların doymuş yağlardan (daha çok hayvansal kökenli) oluşması gerekir. Sıvı yağlar lifli maddelerin (selüloz) sindirilmesini zayıflatır ve süt yağında bozukluk meydana gelebilir. Yine asit yağ gibi yağların kullanılması olumsuz sonuçlara yol açabilir.Yağlar karbonhidrat ve proteinlere göre iki kat veya biraz daha fazla enerji kapsarlar.
Vitaminler yağda ve suda eriyen vitami nler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Yağda eriyen A,D ve E vitaminleri sığırların beslenmesinde daha dikkatli ele alınması gerekir. A vitamini bakımından yeşil otlar zengindir. D vitamini ise güneşte kurutulmuş otlarda bulunur. Ayrıca güneş ışığı sayesinde deri altında üretilir. Bu nedenle güneş ışığından uzun süre mahrum kalan hayvanlarda D vitamini noksanlığı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. K vitamini ile suda eriyen B vitaminleri hayvanların işkembesinde bulunan mikroorganizmalar tarafından üretildiklerinden bu mikroorganizmaların faaliyetlerini engelleyici faktörler olmadıkça eksiklikleri pek görülmez. Hayvanlara verilen yemlerin vitamin ve mineralleri ne oranda içerdikleri her zaman garanti edilemediği için bunların yemlere premiks denilen katkı maddeleri ile yemlere tavsiye edilen miktarlarda katılması eksikliklere karşı tedbirli olunmasını sağlar.
Mineral maddeler ise iskelet sisteminin yapısını oluşturmaları ve vücuttaki bir çok hayati işlevde rol almaları nedeni ile önemli roller üstlenirler. Özellikle kalsiyum (Ca) ve fosfor (P) süt sığırlarının beslenmesinde kritik olarak ele alınırlar. Vitaminlerde olduğu gibi premiksler ile günlük yem karmasına ilave edilmeleri eksikliklerine karşı tedbirli olmayı sağlar.
SIĞIRLARDA SİNDİRİM
Sığırların mideleri diğer geviş getiren hayvanlarda olduğu gibi 4 bölmeden oluşmuştur. Bu midelerden en büyük kapasiteli olanı ve en işlevsel olanı ilk bölme olan işkembe (rumen) dir. Daha sonra sırasıyla börkenek (retikulum), kırkbayır (omasum) ve şirden (abomasum) gelir.Rumen ve retikulum çoğunlukla retikulo-rumen şeklinde birlikte anılırlar. Sığırlarda sindirim sisteminin soldan ve sağdan görünüşleri şekil 1 ve şekil 2’de görülmektedir.
Şekil 1: Sığırların sindirim sistemlerinin soldan görünüşü
Şekil 2: Sığırların sindirim sistemlerinin sağdan görünüşü
Sırasıyla ağızdan başlayarak yenilen yemin sığırların sindirim organlarında nasıl sindirildikleri ve sindirildikleri organların özellikleri şekil 3’te gösterilmektedir.Bu işlemleri iyi anlamak bir çok beslenme hatasını da önleyecek ve hayvanların daha akılcı beslenmesine yardımcı olacaktır. Sığırların sindirim sistemlerinde meydana gelen sindirim işlemleri şekil 5'te özetlenmektedir.
Şekil 3: Yemin süt sığırında mideler içindeki dolaşım hareketleri.
Dudaklar, dil ve dişler.
Dudaklar ağzın hareketli ve kavrama yeteneğine sahip tek organıdır. Otların ve diğer bitkilerin ağza alınması dil sayesinde olur. Sığırların üst kesici dişleri yoktur.Bu nedenle çayır ve meradan iyi yararlanabilmeleri için buralardaki otların uzunluğunun 15 cm yada daha fazla olması gerekmektedir.Ayrıca üst çene alt çeneye göre daha geniştir. Bu durum ve çenelerin yanlamasına hareket kabiliyetine sahip olması ağzın tek tarafından çiğneyebilmeye ve geviş getirme sırasında yanlamasına hareketlerle lokmanın daha iyi çiğnenmesine olanak tanır.
Salgı bezleri ve özefagus (yemek borusu).
Sığırlarda ağzın çevresine yerleşmiş çok sayıda salgı bezi vardır. Bunlardan kompozisyonları arasında çok az farklılık bulunan tükürük salgılanır. Tükürük salgısının ineklerin beslenmesinde önemi büyüktür. İyi bir beslenme programı uygulanan bir inek günde 180 lt civarında tükürük salgılar. En fazla tükürük salgılanması geviş getirme sırasında olur.Geviş getirmekte olan bir hayvan dakikada 160 ml tükürük salgılar.
Tükürük salgısı rumendeki sindirimin sağlıklı olmasını sağlayan ve rumendeki asitliği azaltan bir çok madde içerir. Eğer hayvanın geviş getirmesi ve dolayısı ile tükürük salgılaması azalırsa sindirim bozuklukları meydana gelir. Rumende bulunan ve hayvanın sindirimi için faydalı olan mikroorganizmalar zarar görür. Geviş getirme ve sonuç olarak tükürük salgılanmasını engelleyen başlıca iki faktör vardır. Bunlardan biri, günlük toplam yem içerisindeki kaba yem ve konsantre yem oranıdır. Günlük toplam yem içerisinde kaba yem oranı %50 civarında olmalıdır.
Ancak çok yüksek verimli hayvanlarda kaba yem oranının % 40’a kadar düşmesine izin verilebilir.Kaba yem oranı süt sığırlarında hiçbir zaman % 40’tan az olmamalıdır. Kaba yem bakımından eksik beslenen sığırlarda geviş getirme azalır. Diğeri ise, kaba yemin doğranma uzunluğudur. Çok ince doğranmış patoz samanı,mısır silajı gibi kaba yemler,ayrıca yapısal lif bakımından fakir taze yeşil çayı otu ile pancar,domates ve elma posaları geviş getirmeyi engelleyici etki yaparlar. Bu nedenle bu tür kaba yemler kaba kıyılmış kuru ot veya saman ile karıştırılarak verilmelidir. Yemlerin ıslatılarak veya bulamaç haline getirilerek yedirilmesi de tükürük salgılanmasını azaltan etki yapar.
Özefagus 1 m’ den biraz kısadır ve ağızda tükürük ile karışmış olan yemin rumene geçişini sağlar.Ayrıca geviş getirme sırasında da içeriğin ağza geri taşınmasını sağlar. Bunların dışında sindirimle ilgili bir faaliyeti yoktur.
Retikulo-rumen (işkembe ve börkenek).
Benzerlikleri ve içeriklerinin serbestçe birbirine karışabilmesi nedeniyle ruminantların (geviş getirenlerin) midesinin bu iki ön bölümü genellikle retikulo-rumen olarak anılmaktadır.
Midelerin bu bölümü karın boşluğunun büyük bir kısmının doldurur. Rumen duvarları oldukça güçlü bir kas yapısına sahiptir ve sindirim kanalındaki toplam içeriğin 2/3’ünden fazlası rumende bulunur. Alınan yem 20-48 sa. gibi bir zaman boyunca rumende kalır. Bu süre yemin sindirim kanalından toplam geçiş süresinin (40-72 sa.) yarısı kadardır. Rumenin kasılıp gevşemesi arasında 50-60 sn kadar bir süre geçer. Bu rumen hareketleri ile rumen duvarının içini kaplayan yaprakçıklar yemle temas ederler.
Bu yaprakçıklar rumenin iç yüzeyinin çok geniş bir alanda yemle temas etmesini sağlar. Bu sayede rumende fermantasyon yoluyla oluşan uçucu yağ asitleri gibi sindirim ürünleri rumen duvarından etkin bir şekilde emilirler ve kana geçerler. Rumenin yapısı lifli yemleri uzun süre burada tutmaya ve mikroorganizmalar tarafında fermente edilmeleri için zaman tanımaya müsaittir. Bu sayede lifli yemler geviş getirenler tarafından sindirilebilir.
Ancak kaba yemler çok ince kıyılmışsa rumenden geçiş hızları da yüksek olur ve sonuç olarak mikroorganizmalar tarafından iyi sindirilemezler. Bu gibi kaba yemlerden hayvanlar iyi yararlanamazlar.Ayrıca daha önce de bahsedildiği gibi ince kıyılmış kaba yemler ,sıvı kısım ve öğütülmüş konsantre yemler geviş getirilmeden rumenden hızlı bir şekilde geçerler.Şekil 4’te alınan yemlerin niteliğine göre rumendeki konumları görülmektedir.
Şekil 4: Yemlerin niteliklerine göre rumendeki konumları.
Rumende yemlerin sindirimi mikro organizmalar tarafından gerçekleştirilir. Normal bir rumen içeriğinin her ml.sinde 16 milyar - 40 milyar arasında bakteri ve 200.000 civarında protozoon denilen mikroorganizma bulunmaktadır. Rumende çok sayıda bakteri ve protozoon türü vardır. Bunların türünü yenilen rasyonun özellikleri belirler.
Bu mikroorganizmalar karbonhidratları parçalayarak uçucu yağ asitleri denilen bir kısım sindirim ürünlerine dönüştürdükleri gibi proteinleri de önce parçalayarak amonyağa daha sonra da mikrobiyal proteine dönüştürürler.Buna bağlı olarakda rumende üretilen ve sığırların başlıca enerji kaynağı olan uçucu yağ asitlerinin toplam uçucu yağ asitleri içerisindeki oranları değişir. Rumen içerisindeki ortam mikroorganizmaların çoğalması için idealdir.Rumen içeriğinin pH’ı 5.5-7.0 ve sıcaklığı da 39 - 40 0C arasında olmalıdır. Bu değerler mikroorganizmaların ürettiği çoğu enzimin iş görmesi için en uygun şartları oluşturur. Diğer bir çok bakteri türünün üremesini önleyecek şekilde, rumen ortamında oksijen hemen hiç yok gibidir.Bu mikroorganizmaların oluşturduğu fermantasyonun son ürünleri (uçucu yağ asitleri ve amonyak) rumen duvarından emilirler.
Omasum (kırkbayır).
Omasum çok sayıda kas yaprakçıkları tabakalarını içerir. Her ne kadar abomasum boş haldeyken oldukça hacimli görünse de sindirim kanalındaki toplam içeriğin sadece yaklaşık % 5’i abomasumda bulunur.
Erişkin bir sığırda boş hacmi basketbol topu kadardır. Omasumun fonksiyonu tam olarak anlaşılmış değildir. Omasumda, yapraksı kas tabakaları arasında içeriğin suyu epeyce alınır ve sıkı tabakalar haline gelir. Rumenden gelen su ve mineral maddelerin büyük kısmı buradan emilmektedir. Böylece de bir sonraki bölme olan abomasumda sindirim için salgılanan asit ve enzimler sulandırılmamış olmaktadır.
Abomasum (şirden).
Abomasum ruminantların dördüncü midesidir.Bu mide tek mideli hayvanların midelerine benzerdir.Burada sindirim ile ilgili enzimler ve hidroklorik asit salgılanır.Abomasumun iç duvarında bulunan çok sayıda katlanma organın salgılama sahasını oldukça artırır.Rumende üretilen mikrobiyal proteinler ve rumende sindirilmeden gelen by-pass proteinlerin sindirimi burada başlar ve ince bağırsaklarda devam eder.
İnce bağırsak.
Erişkin sığırlarda ince bağırsak 46 m. uzunluğu olan katlanmış bir tüptür ve genişliği 1-4,5 cm arasında değişir. Pankreas ve bağırsak duvarında salgılanan enzimler rumenden gelen protein,karbonhidrat ve yağların sindirilmesini sağlar. Ayrıca safra kanalı ile gelen safra da yağ sindirimine katılır. İnce bağırsak sindirimin son ürünlerinin başlıca emilim yeridir.
Kalın bağırsak.
Sekum (kör bağırsak) kalın bağırsağın ilk kısmıdır. Rumen gibi depolama görevi vardır. Abomasumda asitle ve ince bağırsaktaki enzimlerle meydana gelen sindirimden sonra, sindirim kanalı içeriği sekumda tekrar mikrobiyal fermantasyona uğrar.Daha sonraki kısım olan kolon (kalın bağırsak) sindirim ve emilim bakımından önemli bir aktiviteye sahip değildir. Kolon dışkının oluştuğu yerdir. Kalın bağırsak duvarında su ve mineraller kolaylıkla emilebilir. Rektum ise dışkılama olmadan önce dışkının biriktiği son kısımdır.
Sindirim ve emilim.
Beslenme bilimi bakımından yem maddeleri yutulduğu zaman vücuda girmiş olmazlar. Sindirilip son sindirim ürünleri sindirim kanalından kan dolaşımına geçtikten sonra yenilen şeylerin vücuda girdiğini söyleyebiliriz. Sindirim, yemlerle alınan oldukça karmaşık yapıda kimyasal özelliğe sahip olan besin maddelerinin, çeşitli salgı ve fermantasyon ile daha basit yapıda ve sindirim kanalından emilebilir hale getirilmesidir.
Genellikle yemin tamamı sindirilebilir halde değildir. Sindirilemeyen kısım dışkıyla vücuttan atılır. Basit şekerler gibi bazı basit bileşikler de herhangi bir sindirim işlemine uğramadan bağırsaklardan emilir. Bununla beraber, ruminantlarda bu basit bileşikler direk olarak emilmek yerine rumendeki bakteriler tarafından fermente edilirler ve çoğunluğu fermantasyon ürünleri şeklinde rumen duvarından emilir.
Şekil 5: Değişik bölgelerde sindirim işlemleri.
SÜT SIĞIRLARININ BESLENMESİNDE YEMLER
Süt sığırlarının beslenmesinde kullanılan yemleri kaba yemler ve konsantre yemler olmak üzere ikiye ayırabiliriz.
Kaba yemler:
Ham selüloz (lif) bakımından zengin ancak besin maddeleri bakımından daha düşük değerli olan yemlere kaba yemler denir. Kaba yemleri silajlar, kuru otlar, samanlar, yeşil kaba yemler ile çayır ve mera otları olarak sıralayabiliriz.
Özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde kaliteli kaba yemlerin kullanılması, dengeli ve ekonomik beslemenin birinci şartıdır.Çünkü süt ineklerine verilecek günlük toplam yemin yarısı kaba yemlerden karşılanmalıdır. Bu, hayvanın sağlığı, sindirim faaliyetlerinin düzenli olması ve istenilen süt yağı ile süt veriminin sağlanabilmesi için mutlaka gereklidir. Süt sığırlarının beslenmesinde saman ve düşük kaliteli kuru otlar gibi zayıf kaba yemler kullanıldığında hayvanın ihtiyaçları karşılanamaz ve süt verimi düşer. Hayvanın gereksinimlerini karşılamak üzere günlük kaba yem oranı düşürülüp, fabrika süt yemleri gibi yemlerin miktarının artırılması durumunda ise süt yağı düşer, asidoz ve ayak hastalıkları gibi bir çok metabolik hastalık ortaya çıkar. Ayrıca fazla konsantre yem kullanılması gerektiğinden besleme programı ekonomikliğini kaybeder.
Ülkemizde kaba yem olanaklarının kısıtlı olduğu yerlerde sağım dönemindeki ineklere günde 3-4 kg saman 8-10 kg yada daha fazla fabrika süt yemi verildiği görülmektedir.Bu durumda inek yukarıda bahsedilen bozukluklara yakalanmakta, süt yağı ve yıllık toplam süt verimi düşük olmaktadır.
Kaliteli bir mısır silajı enerji bakımından oldukça zengindir. Günde 25-30 kg mısır silajı yedirildiğinde ineğin yaşama payı ile süt verimi için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmı karşılanabilir. Ancak mısır silajı protein bakımından yeterli olmadığı için mısır silajının yanı sıra kullanılacak olan konsantre yemlerin proteince zengin olması gerekir.
Domates ve bezelye posası silajları protein bakımından zengin silajlardır. Enerji kapsamları mısır silajına göre nispeten düşüktür. Bu nedenle enerji bakımından desteklenmelidirler. Pancar posası ise kuru maddeleri çok düşük olduğu için besin maddeleri bakımından fakirdir. Büyük kısmı su olduğu için özellikle yüksek verimli ineklere çok fazla verilmemelidir. Özellikle de protein bakımından çok düşük değerlidir.
Buğdaygillerin henüz tanelerin süt dönemindeyken biçilmesi ile yapılan silajlar da iyi bir kaba yemdir.Ancak protein bakımından çok değerli olmadıkları gibi enerji bakımından da mısır silajına göre daha zayıftır. Çayır otu yada buğdaygil hasılı silajları benzer değerlikte silajlar olarak yine de samana göre iyi kaliteli kaba yemlerdir.
Yonca, fiğ ve korunga gibi baklagil kuru otları protein bakımından zengin ve zamanında biçim yapıldıysa enerjileri bakımından iyi durumda olan kaba yemlerdir. Kalsiyum bakımından zengin olduklarından kaba yem olarak kullanıldığında ineklerin kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynarlar.
Çayır kuru otları ve kurutulmuş buğdaygil hasılları da mısır silajı ve baklagil kuru otlarından sonra değerli kaba yemlerdir. Ancak protein bakımından daha düşük değerli olmaları nedeni ile baklagil kuru otları ile karıştırılarak verilmeleri daha faydalı olur.
Samanlar hem düşük besin maddeleri kapsamaları hem de sindirilebilirliklerinin düşük olması nedeni ile özellikle de yüksek verimli ineklerin beslenmesinde tavsiye edilmezler. Ancak bazı durumlarda günlük toplam yeme az miktarda dahil edilebilir yada düşük verimli ineklerde kaba yemin bir kısmını oluşturabilir.
Konsantre (yoğun, kuvvetli) yemler:
Konsantre yemler enerji, protein yada her ikisi bakımından zengin olabilen yemlerdir. Bir de vitamin ve mineraller bakımından yemleri takviye etmeye yarayan ve premiks adı verilen katkılar vardır.
Enerji konsantresi olarak yem karmalarında en çok kullanılanlar nişasta bakımından zengin olan tahıl taneleridir. Süt sığırlarının konsantre yem karmalarında kullanılan başlıca tahıl taneleri mısır, arpa, buğday, yulaf ve çavdardır. Genellikle protein oranları % 8-12 arasında değişir.Kolay sindirilebilir karbonhidratlardan olan nişasta oranları yüksek olduklarından tek başlarına verildiklerinde yada alıştırılmadan fazla miktarda verildiklerinde asidozise neden olurlar. Bunlardan çavdar içerdiği tanen nedeni ile lezzetsiz olduğundan konsantre karmalara fazla miktarda katılmaz. Protein bakımından eksik olduklarından özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde protein konsantreleri ile takviye edilmelidirler. Buğdaygil tanelerinin sığırlara kırılarak ve hatta daha iyisi ezme şeklinde verilmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde büyük bir kısmı işkembede değerlendirilmeden dışkı ile atılır.
Kepek, razmol ve bonkalit gibi değirmencilik yan ürünleri de sığırların beslenmesinde oldukça fazla kullanılır. Kepek yüksek selüloz içerir. Protein bakımından buğdaygil tanelerine göre biraz daha zengin ancak enerji bakımından daha fakirdir. Kepeğin yem karmasında hayvanlar alıştırılarak çoğaltılması olabilecek sindirim bozukluklarını engeller. Konsantre karmanın % 20'den fazlasını aşmaması önerilir.
Melas hem ekonomik hem de enerji bakımından değerli bir yem maddesidir. Toplam günlük yemin kuru madde esasına göre % 15'ine kadar verilir.Miktarının alıştırılarak çoğaltılması gerekir.Yemlerin lezzetliliğinin artırılmasını ayrıca da bezelye ve domates posası silajlarının enerji değerlerinin artırılmasını sağlar. Silaj yapımı sırasında kolay eriyebilir. Karbonhidratlardan fakir fiğ, yonca, bezelye ve domates posası gibi yemlere karıştırılması hem enerji değerini hem de silaj kalitesini artırır. Saman ve kuru otlara yedirilmeleri sırasında melas dökülmesi bu otların sindirilebilirliğini düşürür.
Protein konsantrelerinin başında en çok kullanılanları yağlı tohum küspeleridir. Bunlardan ayçiçeği ve pamuk tohumu küspesi en çok kullanılanlardır.Ayçiçeği tohumun küspesi üretiliş şekline göre kalitesi ve protein düzeyi bakımından oldukça değişkenlik göstermektedir. Pamuk tohumunda ise ekspeller yolla üretilenlerin enerjisi yüksek ama protein değeri daha düşüktür. Pamuk tohumu da bütün olarak hayvan başına 3 kg'a kadar yeme karıştırılabilir.
Soya küspesi ve tam yağlı soya özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde değerli yemlerdir. Rasyonda verim artırıcı özelliğe sahiptirler.
Süt sığırlarının beslenmesinde üre de protein kaynağı olarak kullanılmaktadır. Ancak bazı noktalara dikkat edilmelidir. Günlük toplam yem kuru maddesinin % 0.5'ini aşmayacak şekilde rasyona katılabilir. Ayrıca doğumdan sonraki ilk dönemde üre kullanımı tavsiye edilmez.Üre kullanımında şu noktalara dikkat edilmelidir:
1- Yemin her yerine homojen dağılımı sağlanmalıdır.
2- Üre kullanılan yemler kolay sindirilebilin karbonhidrat kaynaklarında zengin olmalıdır.
3- Üre kullanılan yemler kükürt ve kobalt bakımdan takviye edilmelidir.
4- Üreli yem aşağıdaki gibi araştırılarak yedirilmelidir:
- İlk üç gün toplam yemin 1/4'ü üreli yem 3/4'ü üresiz
- İkinci üç gün toplam yemin 2/4'ü üreli yem 2/4'ü üresiz
- Üçüncü üç gün toplam yemin 3/4'ü üreli yem 1/4'ü üresiz
-Sonra tamamen üreli yeme geçilerek bir alıştırma dönemi uygulanır.