Yeniden Düş
Vakti doldu
Acı çekerken oldu
Aniydi
Çok erken oldu
...Sessizlik çökerken
Sevmeler içinden çıkarken oldu bu Ayrılık..
Varlığınla yokluğun arasında
Oradaki arafta
Göremediğimiz ama var diye inandığımız Kaf dağının ardında;
Avazımdaki gece ayaz yazlara peydah..
Kara imiş sabah
Kara imiş günah
İtlaf edilirmiş
Yürekmiş
Severmiş
Geçer diyenlerde bilir
Geçmezmiş..
Sevemeyenlerdenmiş geçmediğini bile bile
Alaylarla balaylarına gidermiş yeni selamlaşmalar
Ve eski selamsızlıklar kelamsızlıklar getirirmiş..
Sevmelerle Sev’den türeyen ve evveliyle evden götürülen duygularla devden bozma izlermiş arkasına bastığımız dün..
Kaşı gözü düğüm bütün tütün kokulu bakışmaların
Yüzü yüz çevirmiş yüzemiyor imiş gözümde
Yaprağı sarı
Düşemiyor imiş toprağıma güzümde..
Bu şehirde anlatılmak istenen mesele
Ve şiirler arası yolculuklarda mola diye başka bir kola giren nasıl bir meskene gittiyse
—Ki Nedeni hali yalandır bazen gitmelerin—
‘Emre’ itaatsizlikten hüküm giyen bir kanayıştır..
Ayrıca kan arayışımızda henüz temin edilemedi..
Tokatı takatini tartaklar ayılmalarımın
Hüzün var Kadının tırnağında sek renkli rakı beyazının..
Kara imiş satırlar
Kara imiş su içtiğimiz sırçalar
Desem ki;
Aklımın uçurumunda sesin benden sır çalar
Kim bilecek seni nereden nereye yasak ettiğimi?
Kim görecek seni neden ve niye yasal bildiğimi?
Benim tahliyelerim şartsız
Uzatmayalım artık (ellerimizi) yeter
Karalanmış kelimelerdeymiş Bittiler..
Ağzından aralanmış kara bir laf
Her taraf kara
Her yer siyah
Yer yer matem tadı altında tövbeleri verir dudakların aklıma..
Oradan değil
Yakından bakarsan ancak anlarsın
Ben kimdim?
Ve sen kimini terk ettin?
Emre GÖKCE