KAN-SER-OJE'n

Karalarıma..
Karalamalarıma, kaygısız sus baharlarının düş kabrine..
Loş geldin yar..

Bir kelimelik ölümlerdeyim,
İki lafı bir araya getirmelerin derdindeyim,
Üç heceli sıfatınla dilim delindi..
Dörtlükler örttüm saçlarına,
Beş vakit yoktun,
Altında kaldım ardının..
Yediler sesimi,
Sekiz köşesi de küflenmiş, her köşesi de küftenmiş aşk buruşturmalarının..
Dokuz köydeki buluşmalarımın tesiri bir can havli,
O’nca suskunluğum sessiz harflerden değil,
On bir meridyende vuruldu,
On ikisi saatimin..

Loş geldin karama…
Loş getirdin karalamalarıma..
Geldin,
Loşlandım senden..

Geldin,
Üç harflilerle..
AŞK gibi..
SEV gibi…
KAL gibi..
CAN gibi..
DUR gibi..
Durduğun her yeri SES ettiğin gibi süslenmiş başkentime..

Karalarıma..
Aşk ettin kendini..
Karalamalarıma Aşk edildin kendindeki mukaddeslik gibi..

Loş geldin yar..
Zifirime,
Zülüfünle,
Gülüşünü gözüme düşürüşünle,
Zehirime bal eklemelerinle..

Sen,
Bana,
Can geldin ölürken nefesinle..

De..
Gittin sonra..
Üç harflilerle..

GİT gibi,
BİT gibi,
YİT gibi,
SÖV gibi dövercesine,
SUS gibi PUS’tun beni ağzına alınmayacak SÖZ gibi..

Yar…
Seninle loşlandığım gece zifirlerinin yastık altlarında,
Yazdıklarımdan bıktığımda,
Göz akım düştü gözümden akanlarla,
Sen damladım avuçlarıma,
Sen döküldüm senden sökülmüşlüğümle yamalanırken yalnızlığın masalına..

Yar…
Ben içime seni bandım,
Seni yandım üşüdüğüme en çok sen kış olurken,
Yara bandım sandım diye sardım sarmaladım seni her kanayan yar’ama..
Burama kadar geldi yokluğun..
Durama kadar bile ses vermedin bana benli seni bıçaklarken dur ama dinle ve git dediğinde..

Şuramda,
Göğsüm bilirsin değil..
Etimin daha içindeki yerde,
Sana verdim verem hasretlerini,
Sende çektim kesik kesik ciğer bitiren sis dolu isli isimsiz boş saatleri..

Ağzımla kanatıyorum,içimle kaynayan içimi..
Nefesim dişlerimde pıhtı..
dudaklarım alnından kurumuş,gözlerim çizgileride kurutulmuş..
Bir avlu köşesine bebek terketmenin pişmanlığı seni hatırlamak ve benzeri..
Yeni yaşım,sadece göz yaşımdan bozma bir delil..
Ve bilirim,dahaki yıl üç yüz altmış beş gün değil..
Ehil cehaletinde tembih sözcükleri..
KAN,sen varken kırmızıydı..
SER,sendeyken hırpalanmayı sevmeyen bir bozuk ezberdi..
OJE'n,bir bordo gölgesine daha mat,kömür gözle birlikte ömür törpüsünde..
Belki fransız,
Fransız kalmış diğer renklerin dil döngüsü örtüsünde..
Kış bakışı yağış ikliminde irkilirken,
Ankara da çocuk aklım..
Loş gelmiştin...
Ankaradaki ve en karadaki sokak suskunluğu kalanım..
Anka oluyor sonra yalnızlığım karalarla..
Yalnız oturduğum bir bankın,daha önce ıslatılmış sessizliği hatırladığım kadın..


Emre GÖKCE