Bir önceki makalemde hayatı kendin için yaşamayı öğrenmenin, “hayır” diyebilmenin ve kendine öncelik tanıyarak kendini listenin en başına koymanın öneminden bahsetmiştim. Mutlu etme çabasının zamanla ben olmaktan kişiyi uzaklaştırdığı ve kendi hayatını yaşamaktan alı koyarak başkalarının mutluluğuna adanmış bir hayat sürmenin bireyde yarattığı mutlu etme oyununa dur demenin en önemli olan “hayır” demenin yöntemlerini ise bu makalemde bulacaksınız.


Mutlu etme isteği ile dolu hatta mutlu etmeyi bir yaşam biçimi haline getiren kişilerin kelime dağarcıklarında “hayır”a yer yoktur. Genellikle bu kişiler “hayır” diyemedikleri için kendi önceliklerini geri plana atarak başkalarının istek, plan ve programlarına uyum gösterirler. Bu uyum yasası zamanla iyi insan kimliğinin doğmasına neden olur. Çevrenizdeki herkes bu iyiliği size verdiğiniz süre boyunca hediye eder. Ama asıl olan şudur ki sevgi ve sempati duyulan kimliğiniz değil hep elde var durumda olan varlığınızdır.

Zamanla kişiler arasında aldığınız bu rol; sizin her zaman için orada olacağınızın bilinci ile size karşı tavrın gelişmesine neden olur. Yani birileri alışveriş arkadaşına ihtiyaç duyduklarında, sıkıldıklarında ve insana ihtiyaç duyduklarında, bir yerden bir yere gidilmesi gerektiğinde sizin her zaman onların hayatlarında hazır bulunacağınıza inanırlar. Önceleri bu popülerlik insanı mutlu kılsa da zamanla bu hayat tarzı başkalarının hayatlarını yaşamak anlamı taşır. Bu sorun literatürde Memnun Etme Sendromu (The Disease To Please) olarak yer almaktadır.

Peki, makalemizin ana amacına gelelim. Nasıl Hayır Diyeceğiz?

Hayatı boyunca her zaman için kendi önceliklerini ertelemiş kişilerin birden “hayır” demeye başlaması ilk aşamalarda hiç de kolay olmayacaktır. Bu nedenle basit bir iki yöntemle hayatınızın dizginlerini elinize almaya başlamakta fayda var.

Üzgünüm ancak bugün için farklı bir programım var, yarına ne dersin?

Kelimeleri içerdikleri anlamdan çok onu söyleyiş biçiminizle algılanırlar. Yani, durmadan hatta duymadan olur olmaz şeylere hayır demeyeceksiniz elbette. Burada hedef size teklif edilenin sizin o andaki plan ve programınıza uygunluğunu analiz etmeyi öğrenmektir.

“Hayır” güçlü bir kelimedir. Bu nedenle sadece söylemeniz yeterlidir. “Hayır” derken sinirli ya da gergin olmaya veya kelimenin anlamını kuvvetlendirecek ses vurguları yapmanıza gerek yoktur. Hayır derken bunu nedenleri ile dile getirmek hatta dürüst olmak durumunuzu çok daha anlaşılır bir hale getirecektir.

Örneğin: “1 saat sonra bir toplantıya katılmam gerek, bu nedenle şu anda çıkıp sana gelebilmem mümkün değil.” Sadece karşınızdaki kişiyi kırmamak adına 1 saat sonrasında geri dönüş yapmak üzere bir yerden diğerine gitmeye kalkarsanız hem zamanında orada bulunamaz hem de gereksiz yere kendinizi stres altına sokarsınız. Üstelik bu stres ile gittiğiniz yerde de gereken şekilde hareket edemeyeceğiniz için karşınızdakini de mutlu değil mutsuz edersiniz.

O anda ne hissediyorsanız, farklı bir planınız var ise bunları söylemekten çekinmeyin. “Bugün kendimi yeteri kadar iyi hissetmiyorum”; “Canım bugün evden çıkmak istemiyor”; “hazırlanmam gereken bir toplantım var”; “başkasına söz verdim, onu erteleyemem”; “kendime zaman ayırmam gerekiyor”; “evde yapılması gereken işlerim var”… daha niceleri.

Bir önceki makalemde de söylediğim gibi tek alternatif siz değilsiniz. Sizin yerinize başka birileri de o anki sorunu çözmeye yardımcı olabilir. o anda olmak istemediğiniz bir yerde ya da yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmama konusunda “hayır” demeyi bir an evvel egzersiz haline getirin. Bunun için kendinizle konuşun ve iç sesinize mutlaka kulak verin.

Yazar : Gönül Dost