“VAZGEÇEBİLME” YETENEĞİNİZİ YİTİRMEYİN!

Özgürlüğünüze, mutluluğunuza ve başarınıza sahip çıkmanın yollarından biri, bazen bir şeylere sahip çıkmamaktır!
Evet! Sahip çıkmamak!
Sahip çıkmaktan vazgeçmek! Gözden çıkarmak!
Ve geride bırakmaktır!
Böyle davranmak alışık olduğumuzun tersidir. Biz, daha çok elde ettiğimiz her şeyi ama her şeyi korumak ve onları asla bırakmamak düşüncesiyle yetiştirildik.
Biz sıkı bir “istifçi” olmayı öğrendik.
Bulduğumuz her şeyi biriktirmeye ve asla elden çıkarmamaya odaklandık böylece.
Ve eğer öyle kalmaya devam edersek, hayatımızın geri kalanında da tıpkı elindeki eski eşyaları elden çıkaramayan insanlar gibi olacağız.
Hayatımız, eski ama kullanışlı olmayan duygularla, düşüncelerle, alışkanlıklarla, ilişkilerle, görev tanımlarıyla, sosyal rollerle ve daha fazlasıyla dolup taşacak.
Ve Taylor Durden’in dediği gibi sonunda sahip olduklarımız bize sahip olacak!
Durden, der ki “Sahip olduğun şeyler sonunda sana sahip olur!”
Özgürlüğün Yolu Vazgeçebilme Yeteneğinden Geçer!
Bu sözü ben söylemedim, Cioran söyledi.
Ama bu, bu sözün altına imzamı atmayacağım anlamına gelmez.
Bazen çok küçük şeyler ayaklarımıza dolanır. Bu bazen kendimizle ilgili ön yargılarımızdır. Bu ön yargılar bazen olumlu ama çoğunlukla olumsuzdur ve bize engel olur.
Bu bazen şirketimizde elde ettiğimiz bir pozisyondur; onu kaybetmekten korkar, risk almaz ve kendi kaderimizi belirlemekten çekiniriz.
Bu bazen bize zarar veren bir arkadaş yahut başka bir yakınımızdır; düzeleceği de, değişeceği de yoktur ama biz umut edip dururuz.
Bu kimi zaman bize vaat edilen bir hayaldir. Bu hayalin pek uzakta olduğunu anlar, hatta bazen gerçekleşmeyeceğini hisseder ama onun bizde yarattığı duyguları, bir hayale inanmanın heyecanını yitirmekten korkarız.
Bu bazen paradır, lükstür, konfordur. Bir kere elimizden kaçırırsak elde edemeyeceğimizi düşünür, biriktirmiş olmak için biriktirir, ondan yararlanmayı unutur, sadece bir köşeye yığarız.
Evet!
Vazgeçemediğin fikirler,
Vazgeçemediğin alışkanlıklar,
Vazgeçemediğin ilişkiler,
Vazgeçemediğin itibarın, duyguların ve daha bir ton şey sonunda fakirleştirir seni. Bir bakmışsın hayatın avucundan kayıp gitmiş, zaman akıp geçmiş ve sen öylece kalakalmışsın.
Hiçbir şey değişmemiş, her şey aynı kalmış!
Aynı sorunlarla boğuşmuş, onlarca fırsat kaçırmış, yeni deneyimlere kapamışsın kapılarını ve aynı suda çok yüzmüş, aynı suda çok yıkanmışsın…
Ve vazgeçmeye vazgeçmeye görmüşsün ki, tüm biriktirdiklerin, atamadığın, kıyamadığın ne varsa hayatını devasa “bir çöp eve” dönüştürmüş!
Evet!
Bir çöp ev olmuş hayatın!
Atmaya kıyamadığın, geride bırakamadığın her şey ayaklarına dolanıp durmuş. Odalarında tek bir boş yer kalmamış, her şey üst üste, alt alta olmuş, her şey alt üst olmuş anlayacağın.
Sonra bir bakmışsın ki, pencerelerinin önü gazete kâğıtlarıyla kaplanmış, evinden içeriye ne ışık girer olmuş ne de hava.
Sonra bir bakmışsın ki, kapının önü bile bir yığınla dolmuş, kapın kapanmış ve açılmaz olmuş. Ve hiçbir şey seni heyecanlandırmıyormuş artık.
Vazgeçmeye vazgeçmeye biriktirdiklerin hayatın olmuş sonunda.
Yani anlayacağın sahip olduğun her şey sana sahip olmuş!
Yani hayatın koca bir çöp ev olmuş anlayacağın.
Kapıları, penceresi kitli, içerisi dağınık ve kirli olmuş…
Yani bir bakmışsın ki…
Hayatın istiflediklerinle dolmuş taşmışta, sana ne bir göz oda, ne nefes alacak bir hava kalmış.
Yani anlayacağın,
Özgürlüğüne, mutluluğuna, başarına ve dahası kendine sahip çıkmak istiyorsan
Bazen bir şeylere sahip çıkma!
Vazgeç!
Vazgeçebilmeyi bil!
Bil ki
Koskoca bir çöp ev olma!