|| Ötesi, Berisi, Dahası… ||
Aşkın, seninle ödüllenemeyen yanıydı yalnızlık.
Ardı, nefes kesiği.
Ötesi yara, berisi bere, dahası izdir.
Geldiğim kadar gitmenin,
Hatırladığım kadar unutmanın,
Susturan ve üşüten avazlarıma, libas bulmanın vaktidir şimdi.
Çoğalmaya gelmişken, azalarak kaldım cehenneminde.
Benim için,
Öldüğünü görmemek için ölmek oldu artık hayat.
Yalnızlığın aşkla ödüllenemeyen yanısın, sen.
Ardı, biz.
Ötesi yâr, berisi ben, dahası anıdır.
Acının ve ağrının kentidir,
Hayatın hep arka odası.
Zamanın arka bahçesidir biraz da ve sadece hep ‘‘bir gün’’ olarak verilir, dün.
Benim yalnızlıkla cezalandırılmamdı, aşk.
Ardı, ruh âlemi.
Ötesi şer, berisi ecel, dahası kalptir.
Yüzdüğüm kadar boğulmanın,
Tanıdığım kadar yabancılaşmanın,
Eriten ve meleten kelimelere, deyiş bulmanın vaktidir şimdi.
Var olmaya gelmişken, yok olarak yakıldım ateşlerinde.
Benim için,
‘‘Unuttuğunu bilmemek için gitmek’’ oldu artık yollar.
Aşkın yalnızlıkla cezalandırdığıyım, ben.
Ardı, dua.
Ötesi ibret, berisi av, dahası cinnettir.
Hep kendi kendimi ıskalayan bir ahmağım sandım.
Yokluğunda kendimi bulamadığımı, aynadaki boşlukları gördükten sonra anladım.
Dudağındaki soğuk yatağa kıvrılan o sıcak nefesti, sessizlik.
Ardı, figan.
Ötesi dil, berisi şiir, dahası çığıltıdır.
Ben, sen, biz...
İç kanamaları durmayan üç ayrı hastayız şimdi. Hepimiz tekiliz.
Hepimiz aşk tarafından terk edileniz.
Yitirdiğim kadar bulmanın,
Uyuduğum kadar uyanmanın,
Can verdiğim saatlerin hesabından can almanın vaktidir, şimdi.
Yâr olmaya yüz tutmuşken, yârdan oldum kısmetlerin kıtlığında.
Ardı, boş.
Ötesi ömür, berisi karayazı, dahası yazgı hatasıdır.
Aşkın bir arada tutamadığı birbirini anımsatan iki ayrı yalandık, biz.
Buna sadece ayrılık kandı.
Ve o’nu bir yere,
Beni bir başka yere attı.
Ardı, azap.
Ötesi yok, berisi yokmuş, dahası yoktur.