Egregore – Düşünceyle Yaratılan Varlıklar






Baudelaire‘in “Düşünceyle yaratılan şey, maddeden daha canlıdır” sözü; çoğumuza son senelerde oldukça ilgi görmüş hatta en çok satılanlara girmiş Secretkitabını hatırlatıyor olabilir. Fakat benim sözünü edeceğim şey; ‘neyi düşünürsen onu hayatına çekersin’den oldukça farklı. Okült bir kavram olan Egregore’nin tanımıyla başlayayım: Egregore; kolektif bilinçle veya bireysel olarak yaratılan astral varlıklara verilen genel isimdir. Bu en genel tanımı. Üstelik astral varlık türlerinden de yalnızca biri. Okültizmle ilgilenen biri bu kavramı şöyle açılımlayabilir: insanin beşinci elementi (akasha) ile sahip olduğu yaratma gücünden doğan, astral düzlemde imajinasyon yoluyla oluşturulup, akasha sayesinde hayat bulabilen varlık/entity’lere verilen genel addır. Ansiklopedik tanımlarda “thoughform” yani düşünce formu olarak kendine yer bulmuş. Niyetim ansiklopedik veya ileri okült tanımlarıyla bu yazıyı devam ettirmek değil. Öte yandan, inanılsın veya inanılmasın fark etmez, insanların zihninde farklı bir pencere açabilmek isterim. Bu nedenle Egregore kavramının gerçekliğini bu yazıda sorgulamadan, insanın imajinasyon yoluyla astral düzlemde varlık yaratabilmesini gerçek kabul ederek yazıma devam etmek istiyorum. Böylece mitolojik karakterlerin ortaya çıkışlarına ve gerçekliklerine dair enteresan bir teoriden de söz edebiliriz.
İnsan düşüncesi/imajinasyonu yaratma gücüne sahiptir. Bu yaratma gücü insanlar tarafından bilinçsizce durmadan yapılır. Siz elma düşünürsünüz, elma yansımalar dünyasında belirir ve kaybolur. Bilginin daha öncesine dayanmasına rağmen en bilinen şekliyle ilk kez Ortaçağ’da büyücüler; çeşitli ritüeller ve egzersizlerle bu elmayı kaybetmemenin ve astral düzlemde sabitlemenin yollarını buldular. Elma sabitlenmekle kalmıyor, aynı zamanda astral düzlemde yaşam formuna dönüşüyor. Elma örneğinden çıkıp dilerseniz yerine ejderha, pegasus, kaplan veya unicorn koyabilirsiniz. Kimisi cemiyet olarak tapınaklarını ve kendilerini korumak için biraraya gelip, bir egregore yarattılar. Kendi imajinasyonları yardımıyla -ve bazı ritüeller eşliğinde- o Egregore’a özellikler atfettiler, onu büyüttüler ve güçlendirdiler. Savunma ve saldırı için egregore yarattılar. Yalnız bilmedikleri ya da bildikleri halde umursamadıkları şey şuydu: yaratılan Egregore, yaratan kişinin/kişilerin sorumluluğundadır. Zamanla enerjisel olarak büyüyen egregore, negatif özellik barındırdığı takdirde yaratıcısının başına büyük dert olabilir. Bu bilinçsel yaratma sürecini biraz daha gerilere götürelim. Antik Yunan’a mesela, o dönemin tanrılarına. Mitolojik hikayeler bu bağlamda incelendiğinde, bütün o tanrıların aslında kolektif bilinçle yaratılmış egregoreler olabileceğini düşünmek zor değil. Egregore yaratma sürecinde; bir egregore üzerinde ne kadar çok sayıda insan imajinasyonu varsa; Egregore o ölçüde büyük ve güçlü oluyor. Örneğin; ezoterik bir grubun kendini korumak için yarattığı bir egregore, Zeus kadar hızlı güçlenmez ve muhtemelen hiçbir zaman da o kadar güçlü olamaz. Bu büyüme ve güçlenme hızı tamamen ona bilinçsel enerji gönderen insan sayısıyla alakalıdır. Ayrıca görsellik (put, resim veya fotoğraf) imajinasyonu kuvvetlendirdiğinden ve herkesi ortak bir noktada birleştirdiğinden, yaratım ve enerji aktarımı sürecini hızlandırır.
“As above, so below” – Hermes Trismegistus







Astral düzlemde Yunan pantheonu, Mısır pantheonu, Britanya pantheonu, Afrika tanrıları vs. gibi grupların oluşumu, okültizmde bu şekilde açıklanır. Dünyada insanlar tarafından unutulan bir egregore tanrı, yok olmaya mahkumdur. Çünkü besleneceği imajinasyon enerjisi kalmayacaktır. Aynı zamanda Okültizm ve Ezoterizm, astral düzlemdeki varlıkların hepsini Egregore (insan yaratımı) olarak görmez ve kabul etmez.
Şöyle bir hikayem var: Bir gün, clairvoyant yani üçüncü gözü açık bir psişik, cafe’de ilk kez buluştuğu birinin yanında iki varlık görüyor: Taş Devri’nden fırlamış gibi görünen, insan görünümlü biri kadın biri erkek olmak üzere iki varlık. Karşısındaki insan nereye giderse onu takip ediyorlar. Bir zaman sonra, o insana bunu sorma cesaretini topluyor ve öğreniyor ki o iki varlık, takip ettikleri kişinin çocukluğunda uzun süre hayalini kurduğu ve zamanla hikayeleştirdiği bir kurgunun iki karakteri. Hayalgücüyle besleyip, ritüele gerek bile kalmadan bir şekilde astral düzlemde var olmuşlar ve yıllarca da o kişinin hayalgücüyle, düşünce enerjisiyle beslenip varlıklarını sürdürebilmişler. Burdan yola çıkarak bir Yunan tanrısının (nispeten) ne kadar güçlü olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Aynı zamanda şeytanlar, iblisler yaratan insanlar olarak, kötüyü düşünmemenin önemini de göz ardı etmememiz gerekiyor gibi.. Tam bu noktada ‘iyiyi düşün, iyiyi çağır’a da hak vermiyor değilim.
Bu egregore yaratma bilgisinin günümüze nasıl ulaşmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Oysa okültizm veya ezoterizmle ilgilenen herkesin karşısına çıkan kadim bilgilerdendir ve ezoterik cemiyetlerde mevcut öğretilerdendir. Yine de bu bilgilere ulaşmak günümüzde çok da özel bir çaba gerektirmiyor. Gizli cemiyetlerin ilk öğretilerinden biri: “Sessizlik altındır” Bir majisyen konuşmaz, anlatmaz. Bunun pek çok nedeni var fakat nedenlerin doğru anlaşılmayıp, bu sessizlikkonusunun abartıldığını düşünüyorum. Hermesçilik der ki: “Her us büyük gerçekleri kavrayamaz. Çoğunluk ya aptal, ya kötüdür. Aptalsalar, gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler. Kötüyseler, bu gerçeği kötüye kullanarak, büsbütün kötülük ederler. Gerçeği gizlemekten başka yol yoktur. Bulmak, bilmek, susmak gerek…” Sessizliği bozmanın başa dert açacağı doğrudur, ama dertlerden korkup sessizliğe gömülmek korkaklıktır. Sessizlik sebebi başın ağrımaması içinse, işte orada sıkıntı görüyorum. Daha önce de belirtiğim gibi sessizliğin pek çok nedeni var. Akla ve vicdana uygun nedenlerle köşesine çekilen bir majisyen henüz görmemiş olsam da, varlıklarına inanıyorum. Burada katıldığım tek bir nokta var ki o da gerçeğin ve gücün durmadan, ısrarla kötüye kullanılmasıdır. Bilgi en büyük güçtür, en çok bilenlerin de bilge olmasını beklersiniz, fakat en kötüler onlar oluverirler. Kainatın bana göre en büyük bug’ı ise, yıkmanın yapmaktan her zaman daha kolay olmasıdır. Bir Egregore’u ortadan kaldırmak, o Egregore’u yaratmaktan daha kolaydır.