Şeytanın tuzakları nelerdir?
Şeytanın İcraatları
Kur’an-ı Kerim ayetlerinde şeytanın ne gibi icraatlar yaptığı ve yapacağı değişik yerlerde nazara verilir. Mesela:
“Bir vakit meleklere: ‘Âdem için secde edin’ demiştik; İblis’ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.
Biz de Âdem’e şöyle demiştik: ‘Ey Âdem! Şüphesiz bu İblis sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun.
Doğrusu cennette sana ne acıkmak var ne de çıplak kalmak.
Ve sana orada ne susuz kalmak var ne de sıcaktan bunalmak’
Sonunda şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: ‘Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve hiç bitmeyecek bir saltanatı göstereyim mi?’
Derken (Hz. Âdem ve Havva) ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtmeye başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da, şaşırdı.
Sonra Rabbi, onu seçti de tövbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.”
(Taha Suresi, 116-122)
“Bir vakit meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O ise, ‘Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?’ demişti.
İblis dedi ki, ‘Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım.’
Allah buyurdu: ‘Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. Onlardan gücünün yettiğini sesinle ürküt. Süvari ve piyadelerinle üzerlerine saldır. Mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaatte bulun.’
Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.
Doğrusu benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.”
(İsra Suresi, 61-65)
“İblis şöyle dedi: ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak içlerinden ihlâslı kulların müstesnadır.’” (Hicr Suresi, 39-40)
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve çirkin işlere teşvik eder.” (Bakara Suresi, 268)
“Onlar, Allah’ı bırakırlar da yalnız dişilere taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar.
Allah şeytana lanet etti. O da: ‘Elbette senin kullarından belli bir pay edineceğim, dedi. Ve onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntularla oyalayacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler.’
Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.
Şeytan onlara vaad eder ve onları boş kuruntularla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir. (Nisa Suresi, 117-120)
Şimdi, bunların bir nevi açılımı olarak şeytanın neler yaptığına, ne gibi hile ve tuzaklarla insanları aldatmaya çalıştığına biraz daha yakından bakmaya çalışacalım:
Şeytan günahları güzel gösterir
“Şeytan onlara amellerini güzel gösterdi…” (Neml Suresi, 24)
Bu manayı ifade eden çok ayetler vardır. Mesela, En’am 43, Enfal 48, Nahl 63, Ankebut 48, Hicr 39…
Şeytanın en büyük icraatı, günahları insanlara güzel ve cazip bir şey olarak sunmasıdır. Mesela, iki kişi tartıştıklarında işi kav***a kadar götürebilirler, hatta bu küçük tartışma cinayetle bile sonuçlanabilir. Zira öfkede akıl yoktur. Öfke hâkim olduğunda, insan sağlıklı düşünemez. Sonuç olarak, taraflardan biri mezara, diğeri de hapse gider.
Bunlar selim bir akılla düşünseler elbette böyle ağır bir fatura ödemeyeceklerdi. Ama şeytan onlara kötü amellerini güzel göstermiş ve böyle acı bir sonuca sevk etmiştir.
Şeytanın günahları güzel göstermesi şuna benzer: Biri var, pislikleri çok güzel ambalajlara koyuyor, insanlara tatlı bir şeymiş gibi yediriyor…
Bu konuda bir başka ayette şöyle buyrulur:
“Rabbinden bir ‘beyyine’ üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine süslü gösterilip de heva ve hevesleri ardına düşmüş kimseler gibi midir?” (Muhammed Suresi, 14)
Mümin, Rabbinden bir beyyine üzeredir.Beyyine, delil-hüccet- ayet gibi anlamlar taşır. Kâfir ise, kötü işler yapar. Bu kötülükler şeytan tarafından kendisine süslendirilmiştir. Söz*gelimi, “içki içmekle ne olur sanki, insan şu dünyada keyfine bakmalı” gibi bir desiseyle şeytan onu kandırmıştır. Böyle kimseler artık heva ve heveslerinin peşinden giderler.
Antik çağ felsefesindeki “hedonizm” görüşü, nefsin kötü arzularına, heva ve hevese uymaktan başka bir şey değildir. Bu görüşün taraftarları günümüzde de sayıca hayli kalabalıktır.
Hedonizm (hazcılık/lezzetiye) ekolü denilen bu felsefî akım, hayata zevk ve lezzet noktasından bakar. Bunların ***eleri, duyuların tatminidir, zevktir. Günümüzde pek çok insan bu şeytanî akıma kapılmış, her türlü günahı mubah sayarak adeta insanlıktan çıkmışlardır.