Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sunar Birsöz, Türkiye'de zoraki devam eden, ancak boşanma olmayan evliliklerin, çiftler ve çocuklar üzerinde ciddi psikolojik sorunlara neden olabildiğini söyledi.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2011 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerine göre, Türkiye'de geçen yıl evlenen çift sayısı, bir önceki yıla oranla yüzde 1.7 artarak 592 bin 775'e, boşanan çift sayısı ise bir önceki yıla oranla yüzde 1.3 artarak 120 bin 117'ye yükseldi.

Evlenme istatistiklerinde 105 bin 860 çift ile İstanbul ilk sırada yer alırken, 35 bin 498 çift ile Ankara ikinci, 31 bin 756 çift ile İzmir üçüncü, 19 bin 776 çift ile Bursa dördüncü oldu. Boşanma istatistiklerinde ise 25 bin 884 çift ile İstanbul yine ilk sırada yer aldı.

İstanbul'un ardından 11 bin 149 çift ile İzmir ikinci, 10 bin 491 çift ile Ankara üçüncü, 5 bin 621 çift ile de Antalya dördüncü oldu.

Prof. Dr. Sunar Birsöz, kadınların ekonomik bağımsızlığını elde etmesi ve çalışma hayatına atılmasıyla birlikte boşanmalarda artış yaşanabildiğini söyledi.

Boşanmalarda meydana gelen artışın en temel nedeninin kadının kendi başına yaşamını sürdürebilecek güvene ulaşması olduğunu aktaran Prof. Dr. Birsöz, "Diğer yönden sadece ekonomik bağımlılık ve ailesel baskı nedeniyle sorunlu birliktelikler yaşandığı halde ayrılma olmayan, zoraki devam eden evlilikler var ki, en az boşanılan evlilikler kadar bunlar da ciddi psikolojik sorunlar ortaya çıkarmaktadır" dedi.

Endüstriyel toplumda boşanmalar artıyor

Boşanmalarda çevresel baskının büyük önemi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Sunar Birsöz, kadının toplumdaki ve ailedeki rolü, ailenin beklentileri, geleneksel ailenin boşanmaya karşı katı tutumu, kadının toplumda yalnız yaşama sorunları nedeniyle zoraki biçimde evliliklerin sürdürülmeye çalışıldığını dile getirdi.

Bu tür mutsuz evlilikler içinde yetişen çocuklarda da ciddi psikolojik sorunlar, kadında ve erkekte ciddi rahatsızlıklar, aile içi şiddet, alkol, terk etme ya da ihanet gibi sorunlarla karşılaşıldığını aktaran Prof. Dr. Birsöz, "Medeni olarak düşünürsek anlaşamayan çiftlerin ya da ciddi sorun yaşayan çiftlerin zoraki bir beraberlik sürdürmesi yerine boşanmaları bir ölçüde savunulabilir. Ama bugün için evlilik kurumunun yerine geçen bir müessese henüz yoktur. Bu nedenle ailenin toplumsal rolü ve çocuk yetiştirme bakımından gerekli olduğuna inanıyorum. Ancak, bazı durumlarda aile ilişkileri sürdürülemiyorsa veya bireyler üzerinde ciddi baskılar ortaya çıkarıyorsa, ayrılma veya ayrılıp ikinci bir evlilik yapma çözüm yolu olabilir. İnsanlar değişik nedenlerle ilk evliliklerinde ailesel baskılar, zoraki evlendirilmeler, sevgisizlik gibi nedenlerden dolayı mutluluğu yakalayamamış olabilirler. Bu tip durumlarda da ayrılık bir çözüm olabilir. Bu da endüstriyel toplumlarda bir artış göstermekte" diye konuştu.

Kırsal kesimde boşanma daha zor

Boşanmaların ardından erkeğin çalışma hayatında becerikli olurken, ev hayatında beceriksiz olduğunu ve yalnız yaşamakta zorlandığını anlatan Prof. Dr. Sunar Birsöz, bu tip durumlarda erkeklerin arkadaş sayısının veya içki alışkanlıklarının artması gibi birtakım yapay yolların ortaya çıktığını ifade etti.

Şehir toplumunda çalışan bir kadının tıpkı erkek gibi aktif olarak yaşama katılabildiğini, üretken olabildiğini, ekonomik bağımsızlığını sağlayabildiğini ve o nedenle de boşanmaya daha kolay adapte olabildiğini kaydeden Prof. Dr. Birsöz, kırsal kesimde ayrılan bir kadının mutlaka ailenin himayesine alınarak yalnız yaşamasına izin verilmediğini, o nedenle de çevreden rahatsız edilme, namus ve hayatının kısıtlanması şeklinde çevresel baskılara maruz kalabildiğini dile getirdi.

İntihara neden olabiliyor

Prof. Dr. Sunar Birsöz, özellikle zoraki sürdürülen evliliklerde erkeğin mutluluğu daha çok evin dışında aramaya çalıştığını, kadının ise bu yol kapalı olduğu için daha çok yaşamdan mutlu olmama, sıkıntı, huzursuzluk, gelecek kaygıları ya da çeşitli bedensel rahatsızlıklarla ilgi arayışına girdiğini anlattı.

Prof. Dr. Sunar Birsöz, "Kadınlar bu tür yardım arayışlarıyla sesini duyurmaya çalışıyor. Bunun son noktalarından biri de intiharlar ya da intihar girişimleri olabiliyor. Aslında bütün bu çabaları birer yardım arayışı olarak değerlendirmek lazım. Bu tip durumlarda çiftlerin temel sorunlarına değil de sadece belirtiler üzerine odaklanırsak o zaman çoğu kez yardımcı olmak zorlaşabiliyor. Bu gibi sorunlu durumlarda çift terapileri, aile terapileri, ailedeki temel sorunların giderilmesi, aileye danışmanlık yapılması gibi yöntemler uygulanabilir. Sadece medikal yolla bunu çözmek mümkün olmayabilir" ifadelerini kulland