kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu
Toplam 20 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)

    Türk Halk Oyunları - Tüm Türk Halk Oyunları ve anlamları - Tüm yöresel oyunlar

    Türk Halk Oyunları - Tüm Türk Halk Oyunları ve anlamları - Tüm yöresel oyunlar





    ABDURRAHMAN HALAYI:

    Sivas ili Divriği dolayı köylerinden bir kısmında hâlâ rağbettedir.
    Abdurrahman Halayı açıklıkta davul zurna eşliğinde yürütülmekle beraber odada bağlama, çöğür gibi sazlarla da oynanabiliyor. Kadınlar ayrı erkekler ayrı oynadıkları gibi karma halde oynandığı da bazı köylerde öteden beri olurdu. Üç ila 12 kişilik bir dizi tarafından çekilir. Hareketli bir oyundur. Üç kısmından her birinin farklı ayak (figür)'ları vardır:
    1. Esas,
    2. Yanlama,
    3. Hoplama.
    Hafik dolayının Celâlli köyü gibi bazı yerlerde oyuna katılanların sayısı 15-18'e kadar çıkar. Oyunun her ânı bir mücadelenin safhalarını gösterirse de, yerinde yapılan soruşturmalardan menşe mahiyeti anlaşılamamıştır. Sivas'ın nice köyleri Abdurrahman Halayı'nı hiç oynayamıyorlar. Vekâr, erkân ve birlik disiplini açıktır. Bazen şahlanır gibi dramatik, bir an yaşatır; kimi de tevâzu ve tevekkülün ifadesi olur. Bir hâdisenin bilinmez merhaleleri safha safha canlandırılıyor gibidir.
    Oyuna tıpkı Düzhalay gibi başlanır. Oyuncular hilâl şeklinde yanyana dizilidirler. Küçük parmaklardan kenetli eller omuz hizasına kadar kalkar. Kol ve bacaklar gergin, vücutlar diktir. Başçekenin elinde mendil vardır. Pek ağırdan çalmaya koyulan davul zurnaya bir müddet yalnız hafifçe diz oynatma ve ayak ucu hareketleri refakat eder. Bu hâl ihtiyatlı bir sabırsızlanış al'meti gibidir. Notadaki A kısmı iki üç defa tekrarlanınca oyun açılmağa yüz tutar. Buda iki sağ, iki de sol ayağın hareketi ilk figürün hareket motifini vücuda getirir. Çok defa oyuncular yarı karşılaşma şeklinde yönelirler. Bu hâl bir nevi dostluk teatisi gibidir. Figür, bir kere de teklerin sağa ve çiftlerin sola dönmeleri suretiyle tekrarlanır. Bu hareket, âdeta ilerde parlayacak bir hâdisenin başlangıcı sezgisini uyandırır. Eller hep perçinlidir. Oyun azar azar açılınca dizi, ilk ve ikinci figürü birer kere daha, fakat bu sefer canlılaşarak gösterdikten sonra, ikinci kısma geçilecektir.
    İlk kısmın üç figürü şu yolda ardıllaşır: Birinci figür "olunduğu yerde" yapılır. Sağ ayağın iki defa ve sol ayağın iki defa hareketi bu figürde esastır. İkinci figürde kısa bir yürüyüş yapılır. Burada oyun ***et sakindir. Üçüncü figürde hareketler keskinleşmeye ve oyuncular dikelmeye başlar. Önce teklerin yarım sola ve çiftlerin yarım sağa dönerek yaptıkları bu figürde küçük parmaklardan kenetli eller omuz hizalarınca kaldırılmıştır.
    Birinci kısmın notaya göre ayak oyalanışları şu yolda geçer: Notanın A kısmının iki üç tekrarlanışında oyun açılmağa başlar. Bunda iki sağ ve iki sol ayak hareketi ilk figürün esasıdır. Dört dörtlük ölçünün ilk vurgusunda sağ ayak ucu hafifçe yere vurulur. İkinci zamanda yine hafif bir diz kırılmasıyla sağ ayak yerden kesilir, üçüncüde yere konur. Dördüncü zamanda vücut ağırlığı sağ ayağa bindirilir. Bu anda bütün oyuncuların ahenktâr surette sağa doğru küçük bir sallanış yaptığı görülür. Aynı figürü bundan sonra sol ayak tekrarlar; sonunda da vücut sola bindirilirken oyuncuların sola sallandığı görülür. Bu figür birkaç defa tekrarlanır.
    Musiki B kısmına geçince 1, 3 ve 5'inci oyuncular yarım sola, 2,4 ve 6'ncılar yarım sağa dönerler. Yanyana kilitli eller omuz hizasına kaldırılır; kol ve bacaklar gerginleşir. Sağa dönenler sağ ayağın, sola dönenler sol ayağın ökçelerini yere basıp ayak uçlarını -ilk defa soldan başlamak üzere- her vurgu başında sol ve sağa oynatırlar. (Burası sekiz zamanlıdır).
    Musiki B/2'ye gelince, sollar sağa ve sağlar sola dönerek aynı figürü tekrar ederler, Musiki B/3 noktasına gelince, B'de yapılmış olan figür tekrarlanır.
    Şimdi musîki başa dönmüştür. A kısmı bir iki defa tekrarlandıktan sonra oyuncular -tıpkı Düzhalay'daki gibi - bir yürüyüş yaparlar. Bundan sonra çalgı C/1 kısmına geçer.
    Yanlama:
    C/1 ezgisine geçilişte oyuncuların elleri derhal çözülür, manzara bambaşka bir renk edinir. Oyuncuların şimdi teker teker kuvvetli ayak vuruşlarıyla ve parmak çıtlatmalarıyla her biri bulunduğu yerde dönerek oynadıkları görülür. Notaya göre, kısmın girişinde oyuncular B/1'de tarif edilen figürü bu sefer tam sağa ve sola dönerek karşı karşıya düşmek suretiyle, hem de kuvvetli parmak çıtlatışlarıyla tekrarladılar demektir. Sekizinci zamandaki kuvvetli bir el şaplatmasından sonra (Sol kol kuşak hizasına indirilmiş ve sağ kol baş hizasına kaldırılmış olduğu halde) oyuncuların hiç kımıldanmadan çift çift karşılıklı duraklamalarıyla kısım tamamlanır. Bu duruşlarda bir meydan okuyuş hâli sezilir.
    Çalgının C/1 kısmını bir daha almasıyla oldukları yerden geri dönen oyuncular, eş değiştirerek bir daha aynı figürü gösterirler. Musiki C/2'ye gelince bulundukları yerde soldan sağa dönmeye başlarlar. Parmak çıtlatmaları dönüşlerde de devam eder. Kol hareketleri hep birbiri aksine olur (Biri sağdan yukarı kaldırılmışsa, öbür kol soldan aşağı indirilir. Biri önden yana kırıksa, Öteki arkadan yana dirsek vermiştir..)
    Usta ve ergin oyuncular dönüşleri ***et hesaplı çevrelendirirler. Her bir zaman vuruşuna düşen dönüş kıvamını elli dereceden fazla yürütmezler. Böylelikle tam yedinci zamanda karşı karşıya gelinecek bir intizam dairesinde geçen figür, oyunun c'zibesini arttırır.
    Yerinde dönüş sağ ayaktan başlar. C/2'nin ilk vuruşunun birinci yarısında sağ ayak yerden kesilip, az sola konur; ikinci yarısında sol ayak dizden kırılarak arkadan yukarı fırlatılır. Sağ diz de aynı zamanda hafif bir kırma yapar. İkinci zamanın ilk yarısında sol ayak fırlatıldığı vaziyetten indirilirken, vücut biraz daha sola döndürülür ve ayak yere basılır. Zamanın ikinci yarısında sağ ayak dizden kırılarak arkadan yukarı fırlatılır. Bu yapılırken sol diz hafifçe kırılır. Böylelikle devam eden dönüş hareketi yedinci zamanda oyuncuları yüz yüze getirmiş bulunur. Tam yedinci zamanda az önce yukarı fırlatılan sağ ayak oradan çok kuvvetli bir vuruşla solun yanına iner; tam o bunu yaparken de, sert bir el çarpmasından sonra oyuncuların hareketsiz kaldıkları görülür. Bu duruşta sol kol çoğu zaman -dirsekten kırılı vaziyette- baş hizasında yukarı kaldırılmış bulunur, el ayası yere bakar. Sol kol kalçaya kadar aşağı iniktir. (7 ve 8. zamanlarda çalgı tril yaparken oyuncular da kol ve göğüs titreterek ona katılıyorlarsa da eskiden bu titreyişin yapılmadığı bellibaşlı halaycılarca söylenmektedir. Yine duruş vaziyetlerinde, eski oyuncular sol kollarını "dirsek kırmak ve ayası yere dönük eli baş hizasına kaldırmak" suretiyle hiç kımıldatmadan yukarda tutuş ve sağ kolu kuşağın alt hizasına kadar indiriş gibi yiğit işi tavır yaşattıkları hâlde, yenilerin her iki kolu yanlara açtıkları görülmektedir.)
    Oynatma:
    Musikinin D kısmı başlayınca eller kalçadan arka arkaya sıralıdırlar. "Her ölçü zamanında bir ayak değiştiriş" bu figürün esasıdır. Sol ayak hep öndedir. Zamanın birinci yarısında kısa bir adım ileri atılır. Zamanın ikinci yarısında sağ ayağın ucu bunu takip eder (Sağın ökçesi kalkıktır.) İkinci zamanın yine ilk yarısında sağ ayak ucundan kuvvet alınarak sol kısa bir adım daha ileri atılır; ikinci yarısında sağ ayağın ucu onu takip eder. Bu sırada dikkati çeken âhenktar vücut hareketleri ve tartımlı (ritmik) diz kırışları figürü o kadar güzelleştirir ki, seyirciler ayak değiştirmeleri takibe bu katılan âhenktarlık yüzünden bir an için imkân bulamaz olurlar, harekete hayranlıkla dalıp giderler.
    Bu figürün kimi zaman eller bırakılarak yürütüldüğü de olur. O taktirde, parmak çıtlatmalarıyla düz oyun hâlinde yürütülür. Eğer oyuncular tecrübeliyse, düz yürüyüşten ibaret kalan figürün yeknesaklığı giderilmek üzere önceki oyuncu sol ayağı daima kimi sağa kimi sola atıp, bazen de geri geri gitmekle, cümlesi dalgalı yürüyüş gösterirler.
    Heykel duruşuyla son bulan figür:
    "Oynatma" kısmı tarif edilegeldiği üzere devamdayken, musiki tekrar C/1'e geçer. Bu defa oyuna büyük bir canlılık hâkimdir. Kuvvetli parmak çıtlatmalarıyla olduğu yerde yapılan dönüşleri taşkınlıkla tekrarlayan oyuncuların bir an için heykelleşmiş h'le geldikleri ve bu karakterli duruşla bir kahramanlık havası yarattıkları görülür. Figür üç defa tekrarlandıktan sonra yeniden oynatma kısmına geçilir... Az sonra diz çöküşlere başlanacaktır.
    Diz çökmeler:
    "Oynatma"ya bir müddet devam edildikten sonra musiki yeni baştan C'ye geçer. Halaycılar ilk önce C'de yaptıkları figürü bu sefer diz çökmüş vaziyette tekrar ederler. (En önce sağ diz yere konulup sol bacak sola ileri uzatılarak yere ökçeler temas ettirilir. C/1 kısmı C/1 kısmı ikinci defa çalınınca sol diz üzerine gelinerek sağ bacak sağa ileri uzatılıp ökçe yere konur. C/2 -Bunda ayağa kalkılır... Yedinci zamanda kuvvetli bir el çırpmasından ve şiddetlice ökçe vuruştan sonra, hareketsiz durulur. C/1 kısmında da tam yedinci zamanda el çırpılarak duruşlar yapıldığını ve sekizinci zaman süresince hareketsizlik devam eder.)
    Son figür:
    Oyunun usanmadan seyredilebilmesini sağlayan bu tertibe sonuncu figürde de riayet edilir. Evvelki figürün bittiği yerden musiki yeniden D'ye geçer. Halaycılar bununla oynatma figürünü tekrar ederler. İşte bu andan sonra yürütülen son figür ayrıca dikkati çekicidir. Saz son bir defa C kısmını tekrara koyulmakla, oyuncuların çifter sıra numarasına düşenleri, önce diz üstü gelerek enseler yere değecek surette yere sırt üstü yatarlar. Tekler, onların göğüslerine birer ayakla basmış vaziyette kuvvetli parmak çıtlatışlarıyla C figürünü yaparlar. Yine yedinci zamanda sert bir el çırpmasıyla hareketsiz kalırlar. Teklerin bu duruşunda bir yiğitlik hâli vardır. Saz C/1 kısmını bir daha alınca, bu sefer tekler yere serilip çiftler onların göğsüne basarak aynı figürü gösterirler. Musiki C/2'ye girer, cümlesi bu figürü ayakta tekrar ederler. Son duruşta çalgı C/2 kısmının bitim ölçüsünü dört zaman kadar sürdürür. İşte bu süre boyunca hiç kımıldanılmadan durulur.
    Abdurrahman Halayının "Hoplatma"sı:
    Bu hoplatma kısmında oyuncular elele tutuşmuş halde bir hilâl gibi dizilirler. Musiki, hoş bir makam değişimiyle majöre geçer. İki dörtlük ölçünün ilk zamanında oyuncular yarım sağa dönüp sağ ayağı kısa bir adım ileri atarlar. İkinci zamanda sol ayak -ökçe sağ ayağın ucuna gelecek surette- ileri atılır. Üçüncüde, sağ ayak tekrar bir kısa adım ileri atar. Dördüncü zamanda sol onun yanına gelerek, yarım sola dönülür. Beşincide sağ ayak kısa bir adım öne atılarak ökçe üstüne konur. Altıda yukarı kalkık sağ ayak ucu tartımlı bir tarzda sola, yedide sağa, sekizinci zamanda tekrar sola oynatılır. Sekiz zaman süresindeki bu figür, oyuncuların yeniden yarım sağa dönmesiyle, yine sağ ayaktan başlanılmak suretiyle bir müddet devam eder. (Bir kısım oyuncuların bu figürü yapmadıkları görülmektedir. Halbuki figürün Ağırlama kısmını Hoplatma'ya yaklaştıran önemli bir rolü vardır).

  2. #2
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Ayak fırlatmalar:
    Tarif edilegelen figür devamdayken musikinin hızlanmaya başladığı görülür. Oyuncular bu canlanışa göre figür değiştirmek zorunda kalırlar. Zira o figürün fazla kıvraklığa tahammülü yoktur. Ayak fırlatma figürü tempoca epey hızlanabilecek bir musikiye ancak hakkıyla yaraşabilir. Ayak fırlatmalar üç adım yürünüldükten sonra yapılır. Yarım sağa dönük durumdaki oyuncular önce sağ ayağı bir adım ileri atarlar, ikincide sol, üçüncüde sağ birer adım ileri yürütülür. Dördüncü zamanda sol ayak sağın yanına -yere basılacakmış gibi- getirildiği halde, basılmaz; hafif bir diz kırımıyla sağa yukarı fırlatılır. Aynı anda sağ ayağın da ökçesi - yine hafif bir diz kırımıyla - yere pekçe vurulur. Beşinci zamanda sol ayak sağın yanında basılır. Altıda, sağ ayak soldan yukarı fırlatılırken, sol diz hafif bir kırış yapılır. Yedincide, sağ ayak yerine getirilir. Sekizinci zamanda sol ayak tekrar sağa yukarı fırlatılırken, sağ diz hafifçe kırılır. Dokuzuncuda sol ayak tam sağın yanında getirilmeyip az bir şey soldan arkaya konur. Onuncu zamanda sağ ayak sola yukarı fırlatılırken halaycıların hafifçe gerilediği görülür. Bundan sonra sağ ayak fırlatılı vaziyetinden yerine getirilmez, bir adım sağa ileri atılır ve üç adım yürünüldükten sonra tarif edilegeldiği üzere devam eder. Yürüyüşle birlikte on zaman devam eden bu figürün muntazamca yapılması pek hoş bir manzara yaratır.
    Geriye açılışlar:
    Üç adımlık yürüyüşten sonra ayak fırlatılarak olunduğu yerde yapılan figür biraz devam eder. Musiki ilerleyip de Hoplatma notasındaki B işaretli yere gelinince, olunduğu yerde yapılan bundan önceki figürün ayak fırlatmaları bu sefer ekseriyetle her vuruşta yarımşar gerilenerek tekrarlanır. Geri gidişlerde daire genişlediğinden, oyuncu araları mesafelerde kolların gerginleşmesine yetecek kadar açıklaşma fazlalıkları h'sıl olur. Gerilenmenin belirli bir haddi yoktur.
    El bırakmalar, diz vuruşlar ve el çırpmalar:
    Üç adım yürüyüş ve geri açılış tarzlı figür birkaç defa tekrarlandıktan sonra musiki gitgide hızlanmaya koyulur. O aralık halaycılar el bırakarak üç adım yürüyüşten sonra olunduğu yerde yapılan ayak fırlatma figürünü tekrara başlarlar. Yalnız, ayak fırlatma hareketleri yerine diz vuruşlar geçer. Diz vurmalar çömelinmiş vaziyette yapılır. Önce sol dizden başlayan bu figürde sağ dizler yere vurulurken kuvvetli el çırpmaları da olur. Bu figürleri hep çömelik kalarak o vaziyette sıçramalı yürütüşlerle hiç durmadan sürdürdükleri de olur.
    Hoplatma'nın son figürü:
    Diz vuruşlardan sonra doğrularak ayak fırlatmalarına geçen halaycılar, artık coşmuşlardır. Musiki "Keçi Vurdum Bayıra" havasını alır, ki bütün oyuncuların heyecana kapılmasına bu kadarı pek yeter. Düz yürüyüşlü ilerleyiş her iki ayağı yerden kestiren sıçramalar hâlini alır. Sağ ayağın her fırlatılışında yapılan el çırpmaları kulaklarda çınlar. Bir ara eller omuzlara atılır. Bundan sonraki her ökçe vuruluşu yerleri sarsıyormuş hissini uyandırır. Bu da Abdurrahman Hoplatması'nın sonuncu figürüdür.


    ACABAT:
    Bu adı Hacabat şeklinde telâffuz ettikleri de olur. Rize bölgesi köy Horonlarından olup türküsü vardır:
    Acabat'tır yolumuz
    O bölgenin yalı köylerinde deniz hâtırası kokan şunun gibi türküler ayrıca işitilip Horona katılıverir:
    Aşçı hala ayar ayar
    Bir kepçe kor, iki sayar
    Onun ile can mı doyar?

    Heyamol, heyamol, helesa
    Yelesa, heymeli hesa
    Hesa hay...
    Kısacık bir motifin baştan sona tekrarlanmasından ibaret havası iki vuruşlu ve çok canlıdır.
    Acabat oyunu Maçka Horonu'yla yer değişir.
    Prensip itibariyle Rize bölgesi oyunları o kadar canlı, cezbeli ve kemençecinin komuta isteklerine uyarak akıp giden öyle tetik Horonlardır ki, sabit figürlerinden söz etmek çoğu için imkânsızdır.

    Acem Halayı

    ACEM HALAYI:
    Oymak Halayı da denilen bu oyun Çukurova'ya mücavir güney Türkmenleri arasında vardır. Adını eski bir göç yolu hâtırasından sakladığı sanılıyor.

    AÇIK:
    Bingöl bölgesinden Kiğı kazasının Halhal köyü gibi dolaylarında yürütülen oyunlardandır. Toplu ve seyrek olarak 2-8 erkek tarafından oynanır. Tamzara, Narı, Tek Ayak oyunları dizisindendir.
    Açılsın Demir Kapı

    AÇILSIN DEMİR KAPI:
    Rize ve dolayının birli ve ikili oyunlarındandır. Köçek oyununu düşündürür. Çoğunlukla tek oyuncu tarfından yürütülür.Yüz seyircilere dönük olduğu halde daire çizme, arkadan yere kaykılıp yatma ve zaman zaman titreme, oyunun asıl gösterilerindendir. İrticalî görünüşüyle kadın oyunundan taklitçidir denilebilir.
    Açkapı Oyunu

    AÇKAPI OYUNU:
    Safranbolu düğünlerindeki çengi oyunlarındandır. Atlamalı Zeybek oyunlarını andırırsa da, kendine has bazı tavırları dikkati çeker. Oyunda söylenen türkünün ikinci mısraları tekrarlanır. Ezgisi karcığar makamının seyrine uygundur.
    Aç kapıyı ben geldim civanım aman
    Sefâ geldin, hoş geldin ölüyon aman

    El ediye, el ediye
    Gara da gözler kül ediye
    İlk iki mısra, oyuncuların karşılıklı titreşip çömelişmeleri ve çömelikken vücudun belden yukarısını iki tarafa eğe eğe ellerini başları üstünden çevirip yerde parmak burarak tempoya uymaları suretiyle başlar. Ancak, oyunculardan biri sağa eğilince öbürü sola meyleder. Böylece tekrar sağa ve sola vaziyet değişildikten sonra tetik davranışla yer değiştirerek ayağa kalkarlar. Son üç mısra tam bir Zeybek oyunu tartımına uygun nağmelerden ibarettir. O sebepten oyuncular hareketin heyacanına asıl şimdi kapılırlar. Vaziyetleri şöyledir. Göğüsleri ilerde olduğu halde, gözler bebek bebeğe bakacak surette başlar dik durur. Sağ dirsek sağ yana uzanıkken, sağ el omuz seviyesine kalkar. Sonra, yine bu kol dirsekten itibaren öne doğru kırılarak, aşağıya doğru kırık bilekle gelişigüzel bırakılır. Sol el ise hafifçe kırılıp bükülerek az geride bulundurulur. Ayak vaziyetlerine gelince; sağ ayak parmaklar üstünde, topuk yukarda ve diz kapağı dıştan yana bükük olur. Vücut bu ayağa bindirilmez. Sol ayağın tabanı yere basıktır. Vücut ağırlığı tamamen bu ayaktadır.
    Oyuncular olduğu yerde kol ve kalça figürleriyle bir müddet oynadıktan sonra vücut birden sol ayaktan sağ ayağa yükletilir. Sol ayak yana fırlatılıp bir adım öne atılır, sonra da birinci vaziyete geçilir. Yana ayak atış hareketleri böylece tekrarlanır. Sonra, ansızın göğüs göğüse gelinir. Sağ ayaklar ileri atılmak suretiyle de diz kapakları tokuşturulur. Gövde sağa ve arkaya bükülerek hızlı bir dönüş yapılır. Bu şekil de birkaç defa tekrarlanır. Saz aranağmeye geçince diz çökme figürleri başlar.
    Oyuncular, ayakları üstüne yaylanarak sıçraşır ve iki ayak üstüne düşüp akabinde (hemen ardında) de diz çökerler. Diz çöküş vaziyetinde yine hafifçe kalkar sağ diz kapağını - vücudu sola eğerek - yere vurur. Arkasından sol ayağı da aynı şekilde yere toslatarak ayakta yapılan dönüş figürünü diz çöküş vaziyetinde yerde tekrarlayıp ayağa kalkarlar. Bu oyundaki figürlere topluca "numara" denilip türlü adları vardır. Selamlaşma numarası, yan numarası, toplama numarası, ön numarası, atlama numarası gibi (Numara kelimesi Türkçe olmadığına göre, evvel zamanda başka bir tabir kullanıldığı muhakkaktır).
    Açkapı oyunu çoğu zaman erkeklerce oynanmakla beraber, kadın düğünlerindeki çengilerden birinin erkek kıyafetinde oyuna katılmasıyla da yürütülebilir. Çünkü erkek ile kadının bu oyundaki durum ve figürleri farklıdır. Erkeğin daha vekârlı, heybetli, cesur sert, kadının ise nazik ve mahcup bir hâli olur. Bazı figürleri birlikte gösterdikleri halde bazılarında -hele atlamalarda - erkek ve kadın ayrı ayrı oynarlar. Oyunun parmak çıtlatmalarına aynı zamanda dilin damak şaklatmaları da tartımla katılır.
    Açkapı oyununda söylenen türkülerden bazıları:
    Çuha da yelek eklolur, ölüyon
    Çirkin seven dertolur, yanıyon
    Sever isen gozel sev, ölüyon
    Gozel merhametlolur, yanıyon aman
    Sen de yanuk, ben de yanuk
    Sular akar buz bulanuk,
    Eller uyur, ben uyanuk
    -Aranağme-
    Çuha da yelek eğmesi, ölüyon
    Sol yanında düğmesi, yanıyon
    Yine de gozüm seyreyor, yanıyon aman
    Yakın y'rın gelmesi, yandım ben
    Aman hanım, zârif hanım
    Halın hatırın soralım
    Anandan izin alalım
    Bu gece bizde kalalım
    -Aranağme-
    Ay ışıktır varamam, yanıyon
    Dile de destan olaman, ölüyon
    Ay buluta girince, yandım ben
    Bağlasalar duraman
    Elim ***dı (kaydı) dilim ***dı
    Ağam serhoş ne tez aydı
    Hele yanuk olmayaydı
    -Aranağme-
    Bağlama, bozuk ve cura sazlarıyla yürütülen Açkapı oyunu, bazen de iki çiftin karşılaşması suretiyle dört kişi tarafından aynı ayaklarla oynanır.
    Yukarıdaki notanın daha işlemeli başka bir sureti de neşredilmiştir; icrada çeşitlemelere pek elverişli düşen bir ezgidir.

  3. #3
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Afşar Halayı

    AFŞAR HALAYI:
    Bazı Ankara köylerinde seyredilebilen sıra oyunlarındandır.
    Ağır Bar

    AĞIR BAR:
    Kağızman (Kars) dolayında, davul zurna yahut saz veya (yarım asırdır) armonik, kırnata (klarnet) eşliğiyle, yer genişliğine göre 10 ilâ 20 kişi tarafından yürütülen sıra oyunu çeşitlerinin başta gelenidir: Ağır Bar, Alaca Bar, Hançer Barı, Hoşbilezik, Tanzara ve Temur Ağa. Bunlardan yalnız Alaca Bar kadınlı erkekli oynanır. Orada ayrıca Şeyh Şamil ve Ondört oyunları kadın veya erkek tek kişi için olarak vardır. Çoruh ili Öğdem, kazasından meselâ merkez köyünde Ağır Bar tulum eşliğinde 6 ilâ 30 erkek tarafından yürütülmesine karşılık, Ersis köyünde 15-30 erkek tarafından davul zurnayla oynanır. Ardahan'da Bar denilmesine karşılık, köylerinde sıra oyununun adı Halaydır.

    Ağır Hava

    AĞIR HAVA:
    Urfa'nın Birecik kazasında, başta Ağır Hava olmak üzere Şirvanî, Çap, Mimiteşi ve Göven toplu karma oyunları yalnız düğün ve bayramlarda davul zurnayla yürütülürler. Başlıca farkları hız derecelerindedir.
    Eski Kırım oyunlarından bir çeşittir.

    Ağır Kayda

    AĞIR KAYDA:
    Kars merkez kazasının Çakmak köyünde Ağır Kayda ve diz kırma adlı iki oyun revaçtadır. Birincisinin tek kişice, öbürünün kadın erkek karma olarak düğünlerde yürütülmesi görenektir.

    Ağırlama

    AĞIRLAMA:
    Ağır sıfatı gibi Ağırlama tabiri de halk oyunları konusunda farklı anlamlarda kullanılagelmiştir.

    Ağır Zeybek Oyunu

    AĞIR ZEYBEK OYUNU:
    Ağır tempolu ve tarihinin en az yüz yılı için Ege illerimize inhisâr etmiş görünen tekli Zeybek oyunudur. N'diren birkaç oyuncunun birlikte Ağır Zeybek yürütmeye çalıştıkları da yer yer görülmüştür. Yedi figürü vardır:
    1. İleri geri yürüyüş: Üçler. Sağ ayak bir adım ileri (bir), sol ayak ileri (iki), sağ ayak geri (üç), sol ayak geri (dört), sağ ayak basılı, sol ayak yana basar (beş). Kollar aşağıda olarak iki defa tekrarlanır.
    2. Kollu yürüyüş: Birincisi gibidir. Ancak, kollar yukarıda oynanır.
    3. Sallanma ve soldan dönme: Üçler. Sol ayak basılı, sağ ayak ileri geri sallanır (bir), sağ ayak ileri basar ve sol diz üstüne atılır (iki), kalkılır ve sol ayak sağ diz üstüne çekilip soldan yarım dönülür (üç), sol ayak üstünde sıçranılarak yarım sola dönülür (dört), sağ ayak arkaya kıvrık olup, sol ayak üstünde sıçranır ve ayak dikili sol diz üstüne çökülür (beş). İki defa tekrarlanır. İki figür yapılır.
    4. Diz çökme: Üçler. Sağa dönme (sol, sağ, sol). İki ayakla birden bir adım kadar ileri sıçranır (bir); sağ ayak önde, sol ayak arkadadır. Çökülüp sol diz üstüne iki defa vurulur (iki ve üç), çökmede yarım sola dönülerek, sağ diz üstüne basılır (dört), sol ayak üstüne kalkılır (sağ ayak arkadadır), sağ ayak ileri basılıp yarım sola dönülür (beş); sol ayak ilerde, sağ ayak geridedir. İki defa tekrarlanır.
    5. Dönme: Üçler. Soldan dönme. Sağ ayak sol tarafa atılır (bir), sol ayak geriden sola atılır (iki), sağ ayak sola atılır (üç), sol ayak sola atılır (dört), sağ ayak ileri atılır (beş). Bu beşle iki defa dönme yapılmış olur.
    6. Geri yürüme: Üçler. Sağ ayak geri basılır (bir), sol ayak geri (iki), sağ ayak geri (üç), yarım sola dönerek sol ayak ileri basar (dört), sağ ayak ileri basar (beş).
    7. Çapraz ve bağlantı: Üçler. Sağ ayak ileri basılır (bir), sol ayak arkadan kalkıp basar (iki), sağ ayak sağa açılıp basar (üç), sol ayak sağ ayağın kenarına dokunur (dört), sol ayak sola açılarak yere basar (beş). Biraz kaykılmakla sel'm vermiş olur.

    Agooğlu-Ağaoğlu

    AGOOĞLU-AĞAOĞLU:
    Bu oyunun adı eski bir Rumeli türküsünün baş sözleridir. Ağa Oğlu'nun ora ağızlarında söylenişidir. Yıllardır bazı Tekirdağ köylerinde sıra oyunu halinde türküsü söylenerek yürütülüyor. Trakyamızda iç Rumeli göçmen sekene (oturan, ikamet eden ) çok olduğu için, Vardar ötelerinden getirilmiş oyun çe
    İtlerinden olacağı düşünülebilir.

    Akışta

    AKIŞTA:
    Kars-Artvin'den Siirt dolayına doğru Akışta veya Hakışta kelimesi bozula bozula Siirt'te Karakuştani, Bitlis'te Halkuşta ve diğer mücavir şark (doğu) topraklarımızda daha da farklıca söylenişler edinmiş görünüyor.
    Karakuştani oyununun 4 veya 6 erkek tarafından çift çift ve el çırpmaca figürüyle karşılıklı oynandığını maddesinde anlattık. Yani, oyuncular karşılıklı her gerileyip tekrar yüz yüze ilerleyişte el ayalarını çarpıştırırlar ve bu motif oyun süresince belirli ayaklarda tekrarlanır.Havası sözsüzdür.
    Akışta da esasta aynı oyundur. O kadar ki, Kars ve Siirt oyuncularını bir müsamerede peşi peşine seyretseniz hangi oyunun Akışta ve hangisinin öbürü olduğunu yabancı sıfatıyla kolay ayırt edemezsiniz. El Çırpmaca figürü ikisinde birdir. Ezgisinin ilk ölçüsü başlangıcında bu mücadeleci motif tekrarlanır.
    Siirtli olmayan bazı müşahidler (gözlemciler) Akışta'dan Karakuştani telaffuzuna geçen oyun adının bu ikinci şekline göre iki farklı halk etimolojisini düşünmek istemişlerdir:
    1. Karakıştani veya Karakuştan aslında kışları yürütülen bir oyunmuş. Isınılmak üzee oynanırmış. Adı böylece "kara kış"tan mülhem olunmuş (ilham alınmış). Karakışta izafesi "ni" sonekini nispet edinmiş.
    2. Kuzgunun adı "karakuş" olduğuna göre, el çırpmaca figürünün onun kanat çalışından mülhem olabileceği ikinci bir ihtimal halinde düşünülmüştür.
    Fakat, Alkışta veya Arkışta şeklinin aslı arguştağ olduğu henüz Gaziantepli lügatçı Asım Efendi tarafından şu surette belirtilmiştir: "Arguştaki; küçük kızcağızlar oynarlar, bir nevi (çeşit) oyundur (Burhan-ı Kaatı Tercümesi)". Kelime, ferhenge (Farsça sözlüğe) girmiş olan müferres (Farsçalaşmış) Türkçe sözlerdendir.

    Alaca Bar

    ALACA BAR:
    Ağrı ilinin Eleşkirt ilçesinde bu oyun davul zurnayla yürütülür. Yerin büyüklüğüne göre sayısı çoğalabilen erkek ve kadınlarca elele tutuşularak oynanır. Esasen Alaca Bar karma oyun demektir. Merkez kazasının Gülesor köyünde tar çalındığına göre bazı oyun unsurlarının da Azerilerden gelmiş olması mümkündür: Larik (güzel), hazan (hoş), lalo (delikanlı), hazanı(yurt) gibi mahalli tabirler bu cümledendir.
    Bay Kasım Ülgen de Erzurum düğünlerinde yürütülen bir sıra oyunundan bahsederken şöyle demiştir: "Bu oyunda bir kız bir erkek olmak üzere halka kurarlar. Bu oyuna Alaca Bar, Halay gibi isimler verirler. Halay sözü Sivas'tan gelmiş yeni bir kelimedir, lehçede yoktur.

    Alana Oyunu

    ALANA OYUNU:
    Bursa ilinin Gürükle köyünde kadın oyunudur. Düğün ve bayramlarda aralarında iki kişi tarafından oynanır. Söz açılmışken Bursa köylerindeki oyunları alfabe sırasıyla hatırlatalım: Düz Oyun, Güvender, Kalkan Oyunu (toplu oyundur), Karşılama, Kaşık Oyunu, Köçek Oyunu, Köroğlu, Orta Oyunu, Sekme, Yalelli-Çiftetelli, Yümsek Hava Oyunu, Zeybek. Bazı Bursa köylerinde (fakat nadiren), çeşit olsun diye halka kurup Hora da yaparlar. Mesela merkez kazasının İsmetiye köyünde. İhtimal ki eski civar Hrıstiyan köylerinden öğrenilmiştir. Fakat davul zurnayla ve türkü havasıyla yürütülürler.

    Alan Havası

    ALAN HAVASI:
    Çanakkale ilinin Bozcaada ilçesinde yalnız erkeklere mahsus olarak resmi günlerde davul zurna veya klarnet, keman, lağuta ve def ile yürütülen 20-150 kişilik toplu oyundur.Aynı yerin tek, çift ve dörtlü olarak diğer oyunları şunlardır (alfabe sırasıyla): Bıçak Havası, Dört Güllü, Hora, Kaba Güvende, Karşılama, Sirto ve bilhassa Zeybek.
    Alassia Komutası

    ALASSİA KOMUTASI:
    Titreme Horonu gibi Sallama Horonu'nun da gemiciliğe ve balıkçılığa bağlı kendi bölgesinde (Borçka, Hopa yalılarında) sarsıntılı figürleriyle revaçta kaldığına dikkati çeken Bay Kasım Ülgen, Deli Horon denilen çeşitin şöhretinin bilakis Artvin tarafında da yaşadığını ve canlılığına binaen "Çoşkun Çoruh"da denilir olduğunu belirtiyor. Oyunun figür değiştirme yerlerinde verilen komuta "Allasiya"dır. Yani, Çoruh kayıkçılığından müntakil (intikal eden, geçen) bir gemici tabiri olduğu kendiliğinden anlaşılıyor. Filhakika (doğrusu, gerçekten) "Allasiya!"nidası İtalyanca (Cenevizli hatırası)bir tabir olup, aslı alla scia'dır. Heyamola, Heyayisa, Siamole gibi eski Venedikli dilinden kalma gemici tabirlerinden olduklarını eski lügatçılarımız (sözlük hazırlayanlarımız) tespit etmişlerdir. Pazar kazasında Yisa adlı müstakil bir erkek Horonu daha bulunduğu biliniyor. Allasiya, sandalı ters kürekle geri alıp siya ettirmekte kullanılır. Filhakika baş tarafta adı geçen oyunun o figüründe de "daire artık önceki istikametinin aksi tarafına gitmeye başlamış" bulunur.
    Böylece Doğu Karadenizdeki bazı oyunların içerlere kadar kayıkçılık ve balıkçılıktan kalma hatıraları sakladıkları anlaşılmış oluyor. Bunları taklitçi unsurlardan sayabiliriz. Gemici oyunları bahis mevzuudur (söz konusudur). XIII. yüzyılda Trabzon İtalyan tesirlerine açık başlıca deniz transit merkezlerindendi. Şehirde Avrupalı mahalle ve kalesi vardı.
    Evliya Çelebi bile kendi gemi yolculuklarında gemicilerimizin "Eyyam ola, yen ese" gibi halk etimolojisi nakillerine şahit olmuştu. Şemsettin Sami gibi bir iki lügatçimiz "Eyyam ola, Ey ya moli, Hey ya ese, Al aşağı" gibi nidaları keza aslen Türkçe görmek istemişlerdi. Sinop'un eski gemicilik hatırası bahşiş toplama adetlerinden olarak Helassacı'ların kapı kapı dolaşıp söyledikleri beşitlerden işte bir örnek:
    Bir gemim var üç direkli
    Kürek çekerler yürekli
    Tayfası aslan yürekli
    Heyamola, yussa!
    Alay




  4. #4
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    ALAY:
    Düğün alayı gibi topluluk anlamındaki alay kelimesi yurdun dört bir bucağında bilinir, doğru telaffuz edilir ve mesela "halay" gibi telaffuz edilmez. Oyun tarzının adı olan Halay da Sivas gibi yörelerde "alay" telaffuz edilmez. İki söyleniş ayrı tutulurlar. Halayın yerini dilde Alay'ın aldığı ancak beş on köy biliniyor. İstihza (alaya alma, eğlenme) anlamındaki alay kelimemizin aslı topluluk alayından ayrıdır. En eski Türkçe'de "elük" alay etme demekti, bu alay o eskiden bozulmuştur. "Eliklemek", alay etmek, alaya almak demektir.
    Orta Anadolu'nun çoğu semtlerindeki Halay oyunları ile nice köylerdeki Alay adlı toplu oyunlar aynı şeyler midir? Öyle köy var ki Alay ve Halay kelimelerini fasih (düzgün) söylenişleriyle farklı anlamlarında pekala kullanabildiği için, iki kelimenin başkalığı anlaşılıveriyor. Bazen de her iki kelimenin alay telaffuz edildiği nice köylerde görülmektedir. (Sıhhat ve saat kelimelerinin ikisini de "saat" telaffuz eder gibi bir şey oluyor). Buna bakanlar Halay kelimesinin doğrusunun Alay olduğunu sanabilir ki, yanılmış olur.
    İltibas (benzer şeylerin karışması), bazı bucaklarda çoktan umumileşmiştir. Mesela Birecik (Urfa) kazasının Halfeti köyünde Alay, Halay her iki imlanın söylenişiyle bir sıra oyununun adıdır. Adını kimi öyle, kimi böyle söylerler, Kadınlı olarak 5-25 kişi tarafından yürütülür ve bu karmalık "samimiyetin birlikte tecellisi" sayılır. Fakat, aynı yerde bir de Alaya oyunu vardır. Bunların ikisini de Halay ile bir ile bir tutabilir miyiz? Oyun bakımından; evet!
    Diğer bazı yurt semtlerinde görüldüğü gibi Balıkesir bölgesinde de Alay Oyunu tabiri açıkça Halay kelimesinden muhaffeftir (hafifletilmiş, kısaltılmıştır yani dolaylı ilgidir).
    Konya ilinin Cihanbeyli kazasından Oba köyünde Alay erkek kadın karma halde düğünlerde yürütüldüğü için Halay olduğu keza açıktır. Çanakkale ilinin Ayvalık ilçesinden Kıran burgaz köyünde 50 kadar erkek tarafından davul zurnayla çekilen bir Alay oyunu vardır. Alay adlı sonuncu oyunlar Halayların Batı Anadolu'nun son ayakta kalabilmiş uç örnekleri sayılabilirler. Adında alay kelimesi bulunan aşağıdaki maddelerden hangilerinin aynı veçhile Halaylar zümresinden kalmalığını kestirmek, cümlesinin ayrı bir mukayeseli incelemeye tabi tutulmasına bağlıdır. Bütün Halaylar zümresinin mistik menşei sezildiği için bunların Alay ile münasebeti tasavvur edilemiyor.
    Alaydan Alaydan

    ALAYDAN ALAYDAN:
    Bartın'da beşi kız, beşi oğlan çocuklar, beş o tarafa, beş bu tarafa karşılıklı söyleşirler. Çocuk oyunudur:
    - Alaydan, alaydan, Habip alaydan.
    - Ne istersin, ne istersin bizim alaydan?
    - İsteriz, isteriz, güzel isteriz.
    - Güzeldir, makbuldür, kendisi gelmez.
    Gelin almaya gelenler:
    - El eşinen, yoldaşınan, davulunan, zurnasınan aldık gelini.
    Safranbolu'da "aman ey!" nidasını "amani" telaffuz ediyorlar. Bu, bir türkü adı olabilmiş görünüyorsa da, aslında tekerleme bir nidadan başka bir şey değildir. "Amanın" sözü de orada "avanım" veya "avanın" telaffuz edilip kalmıştır. "İmanım" gibi nidadan ibarettir. "Hacela", Hacı Ali Ağa demektir.

    Alay Raksı

    ALAY RAKSI:
    Çanakkale merkez kazasının Özbek köyünde 15-80 erkeğin davul zurnayla bir Halay çeşidi hâlinde yürüttükleri oyundur (Kadınlar da iyi giyimli şenlik günlerinde kendi meclislerinde oynarlar).

    Aldım Param

    ALDIM PARAM:
    Erzurum Barlarındandır. Önce kollar aşağı bırakılarak elele tutuşulur. Sonra eller taraklanıp yürüme ve oturma hareketleri gösterilir. Gerek yürünürken, gerekse ilk hareketlerde asıl vazife sol ayakta olur. Oyunun son hareketi de bu ayakta bitirilir. Oturmasında hareketler bir sağa, bir sola olarak, bir defasında sağ ayak, diğerinde sol ayak üzerinde yapılırlar.




    Al Elma

    AL ELMA:
    El'zığ ve dolayında "Şeve kırma" dedikleri oyuna daha ziy'de kadınlar kalkar ve bu "Al Elma" türküsünü söyleyerek oynarlar. Dizi hâlinde oturan kadınlar kollarını birbirine geçirirler yani kol kola girmiş olurlar. Bu türküyü söylerken de tartım dairesinde sağa sol sallanırlar. Çeyrek asır kadar önceleri bu oyun orada fazla rağbetteydi. Sözlerinin ilk dörtlüsüyle bağlantısı aşağıdadır. Tartımı 10/8'liktir. Oyunun kendisine türküye göre "Al Elma Oyunu" denilmez, daima "Şeve kırma" derler. Otururken oyun çıkarma düşüncesi hoş bir buluştur. Fakat İstanbul için bile çok eskidir.

    Al elmayı daldan al
    Daldan alma benden al
    Duydum gelin oliysin
    Dur ben ölem ondan al
    Uy henom, henom, henom (hanım)
    Eller kınalı henom
    Gözler sürmeli henom

    Aley

    ALEY:
    Bunun Halay kelimesi üzerinde sadece zamanla "h" başlangıcını gidertecek surette müessir (etkili) olduğu düşünülebilmektedir. Halay'ın menşei mistikti ve yardımcı fiili hâlâ "çekmek"tir. Halay çekmek (Hû çekmek denildiği gibi).

    Aleyler Buleyler

    ALEYLER BULEYLER:
    Muğla'nın Datça ilçesinin merkezi olan Reşadiye kasabasında çalgısız olarak yürütülen oyundur. Sekiz on genç kız halka teşkil ederek ve sözleriyle oynarlar. Erkekler de oynarsa da karma hâlde yapılmaz. Aynı ilçenin Kavaklıdere köyünde 1, 2 veya 4 kişilik erkek oyunlarından olarak davul zurnalı Zeybek oyunları ayrıca vardır. Muğla bölgesinde Zeybek, Laz oyunu (?), kaşık veya parmak zilleriyle yürütülen Kıvrak Oyun, yarı sportif mahiyette fakat tartımlı Kalkan Oyunu ayrıca yer yer vardır.

    Alika

    ALİKA:
    Doğu Karadeniz'imizden Pazar kazasının köylerinde geçen toplu oyunlardır. Tekrarlı ve kafiyeli türkülerle iki grup tarafından oynandığı olur. Tulum zurna eşlik eder. Halkası, on kişiden aşağı düşmemek şartıyla karışık olarak da genişleyebilir.

    Aliş Türküsü

    ALİŞ TÜRKÜSÜ:
    Aliş adı Ali'den başka bir şey değildir. Alicik gibi bir yakınlık, sevgi ifade eder. Sözleri şudur:
    Duyulur çifte mavzer sesi Urumelinde
    İhtiyarlar silâh çatar Lofça belinde
    Aliş gelir Aliş
    Aliş türküsü dilinde
    Davullar vurulsun
    Çifte zurnalar çalınsın
    Kabadayılar atlasın, sıçrasın
    Diz vursun ***rı Urumelinde
    Aliş, gitsin Tuna'ya Aliş
    Aliş türküsü dilinde
    Es bre deli rüzgâr es, gönül delidir
    Gönlümüzü kemiren Tuna selidir.
    "Edirne köprüsü taştan" ezgisiyle oyunun sona erdiği olur.
    Alkış Oyunu

    ALKIŞ OYUNU:
    Elazığ'ın Palu ilçesinde iki veya dörder erkekle oynanır. Aynı kazada Kalkan Kılıç Oyunu da vardır.

    Allı Durna

    ALLI DURNA:
    Adını sözlerinden alan, türkülü ve ayakları irticalî oyunlardan olup, bazı Ankara köylerinde revaçtadır.


    Allılar

    ALLILAR:
    Ankara'nın Çankaya ilçesinden Küçük Yozgat bucağı merkez ve dolay köylerinde yürütülüp, kadınlar ayrı mecliste oynarlar. Erkeklerce de oynanır. Bölgenin öbür oyunları şunlardır: Zeynebim, Yıldız, Nazik, Arap Oyunu ayrıca da Halay Sinsin tertipleri .
    Amani Oyunu

    AMANİ OYUNU:
    Safranbolu düğünlerinin çengi oyunlarındandır.
    (Amîni) Evlerine evlerine yol gider (Aman aman oy aman of)
    Nazlı y'rı aramağa kol gider (Aman aman)
    Gadunum gozelim
    Ben yârimle gezerim
    Gozelleri sezerim
    İlk iki mısra "titreyiş ve çömelmelerle" başlar. Mısra sonlarındaki "aman" nidâlarında yanlara doğru kıvrak figürler yapılır. Yani, bir oyuncu sağa, öbürü sola giderlerken ayak temposuyla döne döne bir daire çizer ve devam ederler. Vücut hep titremektedir. Kollar yanlara ve ileri uzatılmış olarak, göğüs iki yana sallanır ve kalçaların intizamlı hareketiyle oynanır. Sağ ayak taban üstündeyken, sol ayak -topuğu hafifçe kaldırılmak suretiyle- parmak uçlarındadır. Bir müddet hafif aksamalarla oyun yürütüldükten sonra, son üç mısraya gelinince türkünün ağırca tartımı sürekli ve kıvrak bir curcunanın canlılığına geçer. Vücut hareketleri ve figürler kıvraklaşmağa başlar. Arka arkaya gelerek biri sağ omuzunu öbürünü sol omuzuna dokundurur ve ak'binde titreye titreye ayrı istikâmetlerde ayrılıverişirler. Bu sefer düz hat üzerinde yanyana ve eller şaklatılarak sağa sola gidip gelişler olur. Göğüsleri kabartıp tokuşturarak ani dönüşlerle irkilirler ve sarılıyormuş gibi hareketlerle gözü aldatırlar. Bütün bunlar oyunun belli başlı çekicilikleridir.
    (Amâni) Var git oğlan var git sende bir hal var (Aman Aman oy oy!)
    Ayağında top top olmuş benler var (aman)
    Anası vermezse kızına yalvar
    Yandım şeker oğlan
    Var git ordan oğlan
    (Amâni) Ezelden âdettir güzele bakmak (oy oy oy!)
    Güzelin hâlinden ne bilir ahmak?
    Yandın şeker oğlan
    Var git ordan oğlan
    (Amâni) Evlerine varamadım ârimden, (oy aman of)
    Ayırdılar beni nazlı yârimden
    Yandım şeker oğlan
    Var git ordan oğlan
    Aynı onunla söylenen başka bir türkünün sözleri de şöyledir:
    Uzun olur uzun yolun selvisi, yandım aman
    (Ben) Bilmeyon benim yârim hangisi
    Hele yavru yavru yavru
    Gülüm aman aman aman
    Evlerinin önü yüksek kaldurum
    Kaldurumdan düştüm beni kaldurun
    Varmam oğlan varman dengim değilsin
    Anamdan babamdan zengin değilsin

    Ankara Zeybeği

    ANKARA ZEYBEĞİ:
    İki kişilik ve davul zurnalı "Ankara Seymen Zeybeği"nden başkadır. Bağlama eşliğiyle 4 kişi tarafından odada oynanır. "Seymen Zeybeği" ise başka meydan oyunudur.

    Aptal Oyunu

    APTAL OYUNU:
    Muğla'nın Mil's ilçesi merkezinde oynanır. "Aptal" mefhumunun (kavramının) kavmî ve mezhebî türlü anlamı ve yorumları bulunduğu için burada hangisinin ne maksatla bahis mevzuu olduğu araştırılmağa değer. Oyunun tarifi bile elimizde yoktur. Mil's ve dolayının öbür oyunları şunlardır: Çıktım Tepe, Fer'hî, Karaoğlan, Soğuk Kuyu, Zeybek. Adlarını bazen türkülerinden almışlardır. Tek ve bazen iki kişi tarafından oynanırlar. Oyuna davul zurna veya bağlama ve saz eşlik eder. Kadınlar kendi aralarında bazısını yürütürler.
    Arapkir Halayı

    ARAPKİR HALAYI:
    Sivas ile Elazığ yolu arasında Arapkir düştüğü için, Arapkir üzerinden Elazığ'a geçmiş görünen kuzeyin oyun çeşitlerini bu son merkezde ve dolayında farketmek mümkündür. Elazığ'ın Maden ilçesindeki, oyunlarla havaları şunlardır: Arapkir Halayı, Halay (Bir Ayak), Horon Oyun Havası, Lorge, Zaza Haleyi, Malatya'da Arapkir Halayı sözsüzdür.
    Arapkir'in merkezinde Karadeniz kemençesi eskiden çok kullanılır ve Horon çeşidi bir kuzey ithâli olarak onunla yürütülürdü. Tamzara da kuzeyden gelerek tutulmuştu. Zaza Haleyi Bingöllerden gelme oymak oyunuydu. Arapkir kadınlarının kendi meclislerinde yürüttüğü tekli ve yarı irtic'len türkülü oyunlarla erkekler meşgul olmaz. Erkek oyunları davul zurnalı meydan çeşitleridir. Sivas'la olan görenek birliği bazen açıktır
    Arap Oyunu

    ARAP OYUNU:
    Ege tarafından şimdilik İzmir'in Karaburun ilçesinde tespit edilebildi. Esas itibariyle yalnız kadınlara mahsus bir oyundur. Eldeki herhangi bir veya iki sazın eşliğiyle tek kadın tarafından oynanır. Şakacı ve taklitli bir oyundur. Bu kadın oyununu neşeyi artırmak üzere çocuk ve erkekler de kendi aralarında yürütürler.
    Konya'da Bozkır ilçesinin Sarıoğlan gibi üç beş köyünde Arap Oyunu 4 erkek tarafından oynanır. Kadınlar kendi aralarında oynarlar.
    Ankara'dan Etimesut'un Erg'zi köyünde Arap Oyunu toplu yapılır. 6 kişi kılık değiştirerek davul zurna veya kaval ile oynarlar.
    Ordu ilinin Kabadüz bucağındaki oyunlar arasında da vardır. Eskişehir'de de vardır.
    Güneyin Türkmen oymaklarında aynı isim altında oynanan temsilî oyunda, ve kez' Erzurum köylerinde bilhassa rağbetteki taklitçi Arap Oyununda raks unsuru hiç yoktur. Buna karşılık daha yaygın surette köy ve kasaba düğünlerinde yer alan üçüncü bir Arap oyunu bilâkis bir nevi izahlı rakstır. Oyuncu, yüzünü karaya, dil ve dudağını kırmızıya boyar. Gözlerinin etrafına un sürer. Başına kara yemeni örtünüp üzerine beyaz sarık sarar. Kanburu olsun diye arkasına bohça konulur. Oyuncu bunun üstünden aba giyer. Gözlerini büyültüp ağzını eğe eğe dilini çıkarır. Parmaklarını bir yandan bir yana sallaya sallaya oynar. Eline bir tef alır. Tefi çala çala hem oynar, hem de aşağıdaki beyitleri söyler:
    Ya Arapoğlu, Arapoğlu
    Git Şam'a doğru, Şam'a doğru
    Damdan düştü bir kedi
    Pişmiş tavuğu yedi
    Arabı da şak şak, Arabı da şak şak
    Ya Arapoğlu kırkında
    Taşakları sırtında
    Ya Hacı Mahmut evlendi
    Evlendi de halt etti
    Arabı da fış fış, Arabı da fış fış
    Arguştak

  5. #5
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    ARGUŞTAK:
    Asya Türk oyunlarının eskilerinden olup, adı ileri zamanda Farsça ferhenklere de girmiştir. Arkuşta gibi söylenişlerle doğumuzda hâlâ çeşitleri vardır. "Arguştak" iml'sı en eski söylenişe göredir. Kelime Türkçe ve "Argış" kısmı büyü demekti. Eki ile birlikte; ortak, koytak, kırıştak, kırıtak, kıstak, otak (otağ) tipli en eski Türkçe sözlerdendir.

    Arka Oyunu

    ARKA OYUNU:
    Samsun merkez ilçesinin Asarağa köyünde düğünlerde yürütülen kibar halli bir oyundur. Erkeklere mahsustur. 4-10 kişi tarafından davul zurna önünde topluca yapılır.


    Arkuşta

    ARKUŞTA:
    Bitlis merkez ilçesinde geçen nesillerden kalmalığı pek yaşlılarca bilinen ve şimdiki mahalli nesle anlatılmış bulunan kadim oyunlardandır. Türkçe sözleri şudur:

    Bitlis'in dağlarında
    Bülbülüm bağlarında
    Bitlis'in içi dere
    Derenin içi kale ray ray ram (Arkuşta)
    Kaleden gördüm y'ri
    Oturmuş ağlar yavrı
    Ağlama nazlı yârim
    Sızlama nazlı yârim
    Zeybek avradın olmuş
    Topraklar başak olmuş
    Bir Bitlis metninde "zeybek" sıfatının geçmiş olması dikkati çekse yeridir.

    Arpazlı

    ARPAZLI:
    Arpazlı oyunu yerlisince çok eski olarak bilinir. İlk arpa mahsulünü iyi ve bol yetiştiren kimse köy halkına bir kır yemeği tertipler ve harman karşısında bu oyunu oynarmış. Tek ve çift yapıldığı gibi toplu da oynanılabilir. Diğer oyunlara nispetle hareketleri çevikçedir. Yedi figürü, sekme ve eşmeleri, ayak çaprazları vardır. Diz çökme ve vurmalarıyla şehir cemiyetlerinde rağbet kazanabilir mahiyettedir.
    1. Yürüyüş: Oyuna kalkılınca sol ayak önde, sağ ayak arkada (bir karış aralıkla) durulur. Buna esas duruş derler. Üç yapılır; yani yerinde olmak üzere sol, sağ ve sol ayak kaldırılır ve indirilirler (Harmandalı'nda olduğu gibi). Yürüyüş; kollar aşağıdadır. Sağ ayak bir adım ileri (bir), sol bir adım ileri (iki), sağ bir adım ileri (üç), atılır. Sol ayak sağ ayağın sağ ayağın yanına getirilip bir defa yere vurulur (dört) ve bir karış kadar sola açılarak yere basılır (beş). Bu hareket üç defa tekrarlanır.
    2. Sağ - sol eşmeler: Üç yapılır. Sağ ayak dizden bükük yukarı kalkar, havada ilerden geriye dört defa sallanır (buna eşme derler). Beşinci sayıda sağ ayak bir karış ileri yere konur, sol diz üstüne çökülür. Sol ayak geri alınarak sağ ayağın yanına getirilirken kalkılır. Üç yapılır. Bu sefer sol ayak dizden bükük yukarı kalkar havada ilerden geriye dört defa eşilir. Beşincide sol ayak sola doğru dönerken yarım dönüş kadar sola atılıp basılır. Sonra sağ ayak üstünde kalınır. Bu vaziyette bir devir yapılmış olur.
    3. İleri - geri çapraz: Üç yapılır. Sağ ayak sol ayağın arkasına (bir), sol ayak sağ ayağın arkasına (iki), sağ ayak sol ayağın arkasına (üç), sol ayağın arkasına (dört), sol ayak yerinde vurup sola bir karış açılarak yere basılır (beş). Buna "arkaya çapraz" derler.
    Bir de "ileri çapraz" yapılır. Önce üç yapılır. Sağ ayak yarım adım ileri (bir), sol ayak sağın arkasından çaprazlamaya gelip yere basar (iki), sağ ayak yarım adım ileri (üç), sol ayak sağın arkasına çapraz gelir (dört), sağ ayak ileri solun yanına gelir ve basar (beş). Üç yapılır. İkinci figürdeki eşmeler tekrarlanır.
    4. Eşmeler: Üç yapılır. Sağ ayak ile sol diz üstüne çelme yapılır (bir), sağ ayak bir adım ileri basar (iki), sol ayak sağ diz üstüne çelme yapar (üç), sol ayak ileri basar (dört), sağ ayak bir adım ileri atılırken çökülüp sol diz yere konur (beş) ve ayağa kalkılır. İsteniyorsa aynı hareket tekrarlanabilir.
    5. Çökme el vurma: Üç yapılır. Sol ayakta bir defa sekilirken sağ ayak ileri atılır ve hafifçe çökülürken eller bir defa birbirine vurulur (bir), sağ ayak ileri basılıp sol diz üzerine çökülür (iki), diz yere vurulurken eller de vuruşur (üç), ikinci defa diz vuruluşta eller tekrar çarpışır (dört), beşte ayağa kalkılır, kollar havadadır. Sol ayak ilerde, sağ ayak -bir karış açıklıkta- geride durur. İstenilirse tekrarlanır.
    6. Gerileme: Üç sayı ile dönme yapılır. Sağ ayak soldan arkaya doğru açılıp basılır. Sol ayak da atılır. Sağ ayak öne atılır, sağ ayak üstünde durulur, sonra geri gitme yapılır. Bunun için de sağ ayak bir adım geri (bir), sol ayak geri bir adım (iki), sağ ayak geri (üç), sağ ayak üstünde yarım sol olurken, sol ayak bir karış sola yer basar (dört), ve sola bir karış açıklıkta yere basar (beş). Sağ kol havada, sol kol aşağı doğru olduğu halde (yani selam vaziyetinde) oyun son bulur.

    Artırma Horonu

    ARTIRMA HORONU:
    Trabzon'un Sürmene ilçesinde Horon, Sıksera, Artırma Horonu, Sallama Horonu vardır. Kemençe veya davul zurna ile 3-50 kişi oynarlar. Oyuncu sayısı çoksa halka kapanır. Kadınlar ayrı oynarlar. Bu bölgede karma horon yapılmaz. Yarma - Asan köyünde de karma oyun ancak hususi yerlerde yürütülebilir. Umumi yerlerde ve kalabalıkta yalnız erkekler halka kurar. Kemençe veya tulum ile 5-50 ve daha fazlası halkada yer alabilirler. Düğün, bayram, bağ bozumu ve en çok yayla ve derneklerde yapılması görenektendir. Bu oyunlar kısmen sportif de sayılıyor; bütün o Karadeniz Bölgesinde keyfiyet bu merkezdedir. Oyunun saatlerce sürdürülmesi biraz da tahammül yarışı teşkil eder.

    Artvin Timurağası

    ARTVİN TİMURAĞASI:
    Bu Artvin oyununda iki veya fazla sayıda oyuncu düz sıra halinde dizilip elele verir ve oyuna hazır dururlar. Münhani (eğri, yay şeklinde) istikameti yoktur. Düz sıra halinde bir mekik işleyişiyle sağa gidip gelmelerle yürütülür. Parçasının (müziğinin) her iki ölçüsünde bir figür yapılır yani her iki ölçüye bir figür üleşerek oyun akıp gider. Her "iki ölçü" figürün tamamlanmasına kadar tekrarlanır.
    Her figür parçanın iki ölçülük kısmında icra olunur. İlk figürlerde parça moderato'dan başlayıp gittikçe hızlanır, allegro'ya geçer. Son figürlere doğru vivaçe derecesine kadar kıvraklık edinir. (Dikkat: Artvin Timurağası, Erzurum'dan oraya alınmış olmakla beraber, figürlerine bazı katımlar (katmalar) yapıldığı açıktır.)
    Arzu ile Kamber

    ARZU İLE KAMBER:
    1. Ankara'nın bazı köylerinde oynanır. Figürleri irticalidir.
    2. Rumeli Türklerinin de bu isimde bir oyunu vardır.
    Arzumani

    ARZUMANİ:
    Kars'ın tanınmış oyun havalarındandır.

    Asgerani

    ASGERANİ:
    Kars'ın tanınmış oyun havalarındandır.
    Ası Zeybek

    ASI ZEYBEK:
    Bazı Isparta köylerinde vardır.

    Aşiney

    AŞİNEY:
    Galata isimli oyun havası gibi Aşiney Oyunu da Antep'in eğlence günlerini şimdilere kadar fazlasıyla ilgilendirmiştir. Havası muayyen (belirli) fakat figürleri sabit değildir. Bu tip türkülü ve tekli kadın oyunlarında umumiyetle kullanılan o bölge oyun motifleri seyrin münasip (uygun) yerlerine yakıştırıla yakıştırıla yürütülür. Oyunun adında bir "Ayşe" anılmaktadır. Kadınlarca kendi meclislerinde oynanır. Adı, Ayşe'den kinaye olup "aşina"kelimesiyle ilişiği yoktur.

    Aşırma

    AŞIRMA:
    Bingöl'ün Kiğı ilçesinden Çerme Köyü dolayına kadar yaygın olan daha kuzeydoğu Anadolu oyunlarındandır.
    Siirt'te Şirvan ilçesinin Küfre köyü oyun çeşitlerince zengin olup Aşırma başta gelir. Aşırma, Harkuşta, Hora, Tepme, Garzani, Daldala, Kılınçkalkan, Lorke. Davul zurna ile açık havada veya darbuka, def, kemençe ile odalarda yürütülürler. Erkeklerin yalnız oynaması bu dolayda adet değil gibidir. Bilhassa köylerde 15-20 kadın erkek birlikte dizilip oyun yürütürler.
    Aşırma Barı

    AŞIRMA BARI:
    Erzurum barlarındanır. "Aşırma Oyunu" ile aynı şeydir. Fakat, figürlerinin epey değişikliğe uğraması yüzünden yer yer farklılaşmış görünen şekillerdir. Başlanırken eller taraklanıp omuz hizasından yukarı kaldırılmışlardır. Önemli hareket kısımları bacak ve ayaklardadır. Önce ayaklar pek ağır hareket ettirilir. Umumiyetle sol ayaktan başlanıp sol ayakta bitirilir. Oyunun oturması ve yürünmesi vardır. Ancak, bunda, oturulmazdan önce sağ ve sola üç kere fasılasız üçer adımlık bir koşu yapılır. Oturum hareketleri de önce oturup kalkma suretiyle oyunun sonuna doğru da yalnız oturulmuş olarak yapılır.

    Aşma

    AŞMA:
    Tokat'ın Reşadiye ilçesinin meselâ Süleymaniye köyü oyunlar bakımından dikkati çekecek derecede zengin görünüyor. Oyun adlarını ve her birinde yer alabilenlerin sayısı: Aşma (4 kişi), Ağırlama (toplu), Ana Kuru (toplu), Çeçer (2 kişi), Çiçekdağı (toplu), Hoşbilezik (toplu), Köçek Oyunu (8 kişi), Necip Halay (toplu), Uçkur Havası (2 kişi), Yanlama (toplu), Deniz Ortasında (toplu).

    Aşşaktan Gelirem

    AŞŞAKTAN GELİREM:
    Erzurum kadın oyunlarındandır.
    Ata Barı

    ATA BARI:
    İklim ve toprağın ahlak ve mizaç üzerindeki etkilerini görebilmek için bilhassa Çoruh oyunlarını insan ve dekorlarının yağız yalçınlığı ortasında akıyorken seyretmeye koşmalıdır. Mevsimlere uygun çeşitleri bile vardır. Menşei (kaynağı) aşk ve kahramanlık olan oyunlardır. Çoruhluların en meşhur oyunu Ata Barıdır. Adı yeni fakat kendisi eski olan asıl Artvin Barı işte budur. Atatürk bu barı 1936 yılı Balkan Festivali'nde İstanbul'da Çoruh takımıyla daha iyi oynadığı için Artvin Barı'nın adı 3 Eylül 1936'dan itibaren Ata Barı olarak değiştirilmiştir. Dinî ve millî bayramlarda ilk t'zim (saygı, ağırlama) oyunu o günden beri artık Ata Barı kaldı. Mahallin her eğlenti vesilesi Ata Barı'yla açılmaktadır. Adı, Atabarı şeklinde bitişik de yazılmaktadır. Bu Artvin oyunu üçten fazla kişiyle halka halinde yürütülür. Her figür, parçanın (müziğin) tek ölçüsüne uyarlanarak oynanır.
    Aten

    ATEN:
    Davul zurnalı sıra oyunları gibi rakslara Afganistan'da verilen toplu addır.

    Atlama Horanı

    ATLAMA HORANI:
    Trabzon'un Maçka ilçesinden hususiyle Galyan - Mesahor köyünde Atlama ve Titreme Horonları fazlasıyla oynanır. Davul zurna veya sırf (yalnız) kemençeyle oynarlar. Halkaya 5-50 kişi imkan varsa katılabilir. Bu atlama karma halde oynanırsa da, titreme mutlaka sırf erkeklerin oyunudur. Aileler arasında tanışıklığı mucip (sebep olan) ve hele kızlarla erkeklerin anlaşıp evlenmelerine vesile hazırlayabilici oyunlardan ikisi bunlardır. Zanay, Larkan gibi köylerde de yürütülürler. Keza, Of ilçesinde oynanırlar. O bölgede davula çoğu zaman "tavul" deniliyor.

    Avşar Beyleri

    AVŞAR BEYLERİ:
    Denizli oyunlarındandır.

    Ayak Oyunu

    AYAK OYUNU:
    Anadolu'da nâdiren de olsa umumiyetle raksa yer yer "Ayak Oyunu" denildiği görülür. Altaylarda da raksa yer yer ayak oyunu denildiği tespit edilmiştir. Uygurlarda Ayak oyunu raksın anlamdaşıdır.

    Aydın Zeybeği

    AYDIN ZEYBEĞİ:
    Ağır Zeybek oyununun öbür adıdır. Aslında Ege bölgemizin temkinli ve ağırbaşlı oyunudur. Bununla beraber Aydın Zeybeği başka taraflarda da epeyce gün görmüş olup ikinci adı Ağır Zeybek'tir.
    Evliya Çelebi Güzelhisar (Aydın) yiğitlerinin giyimini şöyle tasvir etmişti: "Taze civan yiğitleri ser'p' Cezayirli esvabı giyüp başlarında kırmızı fes ve bellerinde pala bıçak ve ellerinde balta ve nacaklı şehbaz yiğitleri vardır. Ser'p' boyanmış mavi zemin dizlik giyerler. Evliya Çelebi'nin zeybeklik görenek ve oyunlarından hiç söz açmayışı buna fırsat düşmemesiyle izah olunabilir. Ancak, zeybekliğin kızanlarından epey söz düşürebilmiştir.
    Bir Aydın "Efe Türküsü" ile Aydın havasından birincisinin sözleri şunlardır:
    Uzun olur (aman) efelerin pıçağı
    Beş yüz dirhem Şam Trablus kuşağı
    Serbest olur (aman) Anadolu uşağı
    Aşırdılar karlı (da) dağdan Keşiş'ten
    Bilmiş ol ki geçmiş olur iş işten
    Silâhı da elinde, kaması da belinde
    Yavrum İzmir yolunda ben bir güzele vuruldum
    Beyitlerin eksik ve fazlaları derleme 'nının veya verenin suçudur. İkincisi şudur:
    Çıksam dağların başına
    Başımı koysam taşına
    Bu ne yaman sevda imiş
    Gelmesin düşman başına
    Aynayı almış dizine
    K'külün dökmüş yüzüne
    Sürmeler çekmiş gözüne
    Yaktı beni ah o güzel
    Bu kadın oyununda söylenir.

    Ay Dolanaydı

    AY DOLANAYDI:
    Erzurum'un Çat ilçesinin Yanî köyünde tutunmuş yarı irticalli oyunlardandır. Adını türküsünden almıştır. Köylü barlarındandır. Oraya yakın beş on köyde daha oynanır. 9-10 oyuncu çalınan tef refakatinde bir ağızdan kendi türküsünü çağırarak şenlikli günlerde oynarlar.

    Ayı Oynatma

    AYI OYNATMA:

    Ayı veya maymunu bir çeşit cebrî oynamaya alıştırmak ve çalgıyla oynatarak para kzanmak erkek Çingelerin marifetlerinden biridir. Bu işin kıdemi ve yaygınlığı bilhassa Çingene göçlerinin tarihindeki menşelerinde aranmalıdır.
    Çingene çergelileri ayıyı bir gelir ortağı gibi sever, bakar ve kullanırlar. XVII. yüzyılın bizdeki durumunu Evliya Çelebi şöyle anlatmıştır: "Esn'f-ı Ayıcıy'n: Bunlar pîrsiz kıptilerdir, cümlesi Sultan Balatşah mahallesinde sakindirler. Avcıbaşılara mensup olduklarından alaya gelirler. Yetmiş kadar olup Kar Yağdı, Avare Durucan, Bin Bereket, Bazu Oğlu, Hayvan Oğlu, Sürü Oğlu n'm Çingeneler ayılırını çekerek ellerinde sopa ve daire ile ayılarına;
    Kalk da gidi ya vasıl
    Al bahşış it fasıl
    Seni dağdan tuttular
    Ayı deye oynattılar
    Bahçede dolap düz
    Sen de dön de görsünler
    Gibi mühmel (anlamsız) lafızlar (sözler) söyleyerek Alay Köşkü dibinden ubur ederler (geçerler)...

    Aykırı Oyunu

  6. #6
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    AYKIRI OYUNU:
    Isparta'nın bazı köylerinde oynanır.
    Ayşe Bengi Oyunu

    AYŞE BENGİ OYUNU:
    Kütahya'nın Emet ilçesinden Hacıbekir köyündeki belirli oyunların başında gelir: Ayşe Bengi, Alay, Bedesten. Tef ve dümbelekle yürütülen ve yalnız kadınlara mahsus olan toplu oyun çeşitleridir.

    Ayşe Oyun Havası

    AYŞE OYUN HAVASI:
    Esi Oyun Havası da denir.



    Bacedum

    BACEDUM:
    Mahalli Trakya oyunlarındandır. Bir adı da Eski Kasap'tır.
    Bağ Belleme Oyunu

    BAĞ BELLEME OYUNU:
    Bağ belleme, mısır çapalama gibi rençberlik işleri Afyon'un köylerinde I. Dünya Harbi'nden önceleri hep imece usulüyle yapılırdı. Bağ bozma, başak toplama, afyon kırma gibi işlerde zaman zaman aynı tarz tatbik edilegelmiştir. Bu yoldaki çalışmaların iktisadî menfaatleri kadar, içtimaî dayanışma faydaları da açıktı. Erkek kadın, konu komşu hep bu işlere karıştıklarından aralarında daha yakın tanışmalar mümkün oluyordu. Hatta yavukluluğa ve evlenmeye yol açılır, köylüler emek ile eğlentiyi kaynaştırıp hoşça vakit geçirmenin yolunu bulmuş olurlardı.
    Bağ Belleme Oyunu işte o elbirlikli çalışmalardan tabiî bir ihtiyaç ve sonuç halinde doğmuştur. Bu oyunu daha ziyade kadın ve kızlar yürütürler.
    Meselâ Arap Oyunu gibi temsilî mahiyetli olmaktan uzaktır. Sade ve katıksız bir köy eğlentisinden ibarettir, kır işi dekoru içinde tasavvur edilmelidir. Bağ Belleme Oyunu'nun en büyük özelliği bir çok duygulu ve zeki köy kızının oyun boyunca irticalen türkü düzüp söylemelerindedir. Oyuna başlanılmazdan önce erkek ve delikanlılar bir kenarda toplaşır. Oyuna katılacak genç kızlar elerinde birer bel veya kürek olduğu halde ortaya gelirler. Güya bir bağ içindeymiş gibi belleme taklidi yaparak türkü çağırırlar:
    Bağa girmeye izin olsun
    Üzüm yemeye gözüm olsun
    diye başlayan türkülerini birtakım irticali beyitler takip eder. Kızlardan en istidatlısı (yeteneklisi) bir çırpıda beyit tertibiyle delikanlılardan birine söz atar. Alınan genç, çalımlı ve kıvrak bir tavırla ortaya atılır, ellerini kaldırıp oynamaya başlar. Delikanlı oyundayken, kızlar el şaplatarak tempo tutarlar. Delikanlının arkadaşlarıyla oyun türküleri çağırırlar. Gösterilen oyunlar Zeybeğe yakındır. Hareketlerde nispeten Çiftetelli çeşnisi de vardır. Gerek bu oyunda gerekse doğrudan doğruya imecede genç kızların bayramlıklarını giyinmiş bulundukları unutulmasın. Bazen delikanlının da coşup uyarladığı beyitle kıza cevap verdiği görülür. Fakat, her iki deyiş kapalıdır. Açık ve lâübâli söz sarf edilmez. Bağ Belleme'den başka her hangi bir yolculukta da yükseltilebilen bu karşılıklı samimi deyişler iki genci evlenme yoluna kadar götürebilir. Ne gariptir ki, kendi aralarında böylesine şiirli konuşmalar sürdürebilen bu duygulu insanlar, bir şehirli görüverince susuveriyor, adeta benliklerinin barınağına sığınmış gibi donakalıyorlar.

    Bahçesinde Hıyarım

    BAHÇESİNDE HIYARIM:
    Adını sözlerinden alan türkülü oyunlardandır. Figürleri irticalidir. Tanınmış mahalli hareket motifleri aralara katılır.
    Bahteveri

    BAHTEVERİ:
    Kars'ın revaçtaki oyun havalarındandır.
    Balalı Tavuk

    BALALI TAVUK:
    Kars'ın toplantı ve düğünlerinde oyunlu olarak söylenen türkülerdendir. Oyununa da Balalı Tavuk Oyunu derler (Bel'lı Tavuk). Figürleri yarı irticalîdir. Kız ve erkek kişi tarafından yürütülür. Başlangıcında sözsüz bir musiki girişi vardır. Bu parça çalınırken oyuncular tartıma uyarak arka arkaya ve daire çizerek yürüyüş yaparlar. Sıra sözlü kısma gelince kız ve erkek karşılıklı duruşurlar. Hem türkü söyler, hem de söz anlamlarına göre hareket figürleri gösterirler. Bu yolda oynarlarken, her karşılıklı söyleşmeden sonra musiki yine tek başına çalınır ve sonra yeniden yürüyüşe geçip oynarlar. Kız ve oğlan arasındaki nöbetleşe sözlerinin ilk kısmı şudur:
    Kız:
    Ondördünde bir kız olsam
    Sen bize gelecek olsan
    Atam anam seni görüp
    Beni danlayacak olsan
    Men bir avuç darı olup
    Yere serpilecek olsam
    Sen dahi bana neynersin?
    Sen dahi bana neynersin?
    Oğlan:
    Sen bir avuç darı olup
    Yere serpilecek olsan
    Men balalı tavuk olup
    Sen dinnersem neynersin?

    Bar
    TÜRK HALK OYUNLARI KATALOĞU
    BAR:
    Doğumuzun Bar adı, belirli figürleriyle tek oyunun adı değil, bir oyunlar zümresinin, sıra oyunu zümresinin toplu adıdır. Çeşitleri Türkler elinde artmıştır.
    Türkçe'de "r" ile başlayan kelime sözlükte bulunmadığı ne kadar meşhursa "r" harfiyle biten tek hecelinin veya ilk hecesi "r" ile biten kelimelerin "ğ" ile dığdığıya (ses değişmesine) uğrayışı da o kadar çok görülür. Doğumuzda bu "r" tam çatlatılarak sağlam durduğu halde, Batı Anadolu'ya gelindikçe dığdığı köylü dilinden emsal kelimelerde başlar. Meselâ, şu Rumeli türküsünde bağ yerine "bar" kullanılmıştır.
    Bahçeye bar diyemem
    Ayvaya nar diyemem
    Alıştım ben güzele
    Çirkine yâr diyemem
    Gerçekten de Rumeli Türkçesinde "ğ" ye dönüş dığdısı hiç yer bulamayıp "r" ler sağlam durur. Bu hal Doğumuzdaki gibidir. Bağdaş kurmak sözü Rumeli'de aslına uygun olarak "bardaş kurmak" tır. Rumeli türküsü:
    Harman yerini süpürdüm
    Bardaş kurdum ben oturdum
    Kahırlanma elâ gözlüm
    Ben askerliğini bitirdim.
    Fakat, Anadolu'da ayrıca "oyunda tutulan eş" anlamına "bardaş" sözünü "bağdaş" söyleyen yerler Batıya doğru vardır. Dığdığılı olanı ikinci merhaledir. Azeri Türkçesinde de aslına uygun Bardaş'a bazı köylerin halkı bağdaş derler. Bardaş Kırgız Türkçesinde bile vardır. Şu halde, "bar" kökü "bağ" da olabilmiştir ki her yerde eş, dost, arkadaş demektir. Erzurum barcıları Barları yalnız ve yalnız "tutmak" yardımcı fiiliyle kullanırlar: Bar tutmak, arkadaş edinmek.
    Bağ, hep bilindiği gibi sap, küme, horum, eski Türkçe'de üzüm kütüğü vs. anlamları da vardır: Bağ tutmak, elele bağlanarak sıra kurmak demek olur. Çağatay Türkçesi'nde "barlamak" düzeltmek, tertip tanzim etmek, zapt ü rabt altına almak demektir. Fiilin "bar" kökü tertip, nizam, dizi ve sıra demek olur: Bar tutmak, sıra kurmak, sıralanmak demektir. Asya'da "bağmak" fiili bağlamak ile anlamdaş olarak vardı. Bizde "barmak" fiili korumak anlamdaşı olarak eskiydi. Barınak ondan gelir, fakat fiili çoktan mehcurdur (unutulmuştur). Şu halde, barmak fiilinin dığdığısı bağmak idi. Bar ile bağ bunda da birdi. Barış ve bağış sözlerimiz anlamca epey uzaklaşmış bulundukları halde, asılda aynılıklarına inanıyoruz. Anlamları dığdığı çatallandırabilir, hatta inceleştirebilir. XIV. yüzyıldan bir Anadolu metninde "eş ve benzer" anlamına beğdeş imlâsı görülmüştür ki aslı "berdeş" olmalıdır.
    Aydın havalisinden Germencik ilçesinin Ortaklar bucağındaki Kızılcapınar köyü eski Alevilikten müdevverdir (devredilmiştir). Parmak'a nesillerdir "barmak" diyegeldikleri halde, şimdi okuryazarları parmak demeye alıştılar. Fakat o köyün yakın sünni köylerinde "bâmak" yahut "barmak" denir. Bardağa "bâdak", var yerine "vâ" diyorlar. "Bâdakçı, tavacı vâ!" Gezgin bir satıcının o köyler arasındaki tanınmış satış nidasıdır. "Vâmak", varmak demektir. Denizli'nin Davaz bucağından köylünün şu sözü bir şakalaşma nüktesidir: "Meemet, âmut âcının dibinde bâdak vâ, bâdağın içinde bö'mez vâ, al da gel!" (Mehmet, armut ağacının dibinde bardak "testi" var, bardağın içinde pekmez var, al da gel!" Şu da o havalidendir:
    Bâdakda bö'mez
    Gözeli kim öpmez?
    Manisa'nın köylerinde mesela yorgan ve parmağa; yogan, bâmak derler. Şu halde oralarda bar kelimesi "bâ" veya "bağ" dığdısına uğrayacaktı. Anadolu'da Bayburt havalisinden bu yana sıra oyunu anlamında ne Bar ne de bağ şekli geçerlikte veya metinlerde yoktur. Fakat, bardaş ve bağdaş ikizliği anlamdaşlıkla yer yer yaygındır. Metin taramalarında "Bar Oyunu" izine düşülmesi belki mümkün olur.
    Büyü, sihir anlamıyla ilgili "bağı, bay, baymak, bağmak" gibi çoktan mehcur (unutulmuş, terkedilmiş) sözler, bizde kullanılmış olduğu ve Asya'da Şamanlıkla ilgili oyunlar bulunduğu için bu eski kelimelerin "bar" dan dığdığılığı ayrıca araştırılmaya değer. Çağatay Türkçesi'nde "bay" bağlayacak sap veya bağlı bağ, "baylamak" da onun fiili ve bağlamakla birdir. Bizde "göz bağcı"büyüleyici demekti. Büyü, Asya'daki "büyi (oyun)" kelimesini andırıyor.
    Oyun anlamındaki "bar" kelimemizin pek eski yaygınlığını yer adlarımızda damgalı görmek mümkündür: Erzurum'un Tortum ilçesinde Bar köyü, Sinop'un Gerze ilçesinde Barcı Köyü, Giresun'da Barça Köyü, Diyarbakır'da Barı Köyü, Sivas'ın Suşehri ilçesinde Barüüzir Köyü vardır. Barzan (Barcı) adlı iki köy Siirt tarafındadır. Bar Köyü Van'ın Gevaş ilçesindedir. Barcı Köyü Ordu'nun Mesudiye ilçesindedir. Anadolu'da sırf çalgıcı ve oyuncu yetiştirerek geçinen köyler bulunduğu için üsttekilerin de bir zamanlar o cümleden olmuşluğu akla geliyor. Kısacası eskiden Barların sahası belli ki genişti.
    Asya Şamanlığında Şaman davulunun bir adının "bar" oluşu, bu davuldaki rumuzlardan birine ve davulun sapına "bar" denilişi ayrı bir araştırma konusudur. Erzurum Barlarından biri Davul Barı'dır. Davulcu çalarak oynar.
    "Bar" ile "barı" birlikte düşünülmelidir. Nasıl ki bağ ile bağı ikizdirler. Bar ile Barı en eski Türk diyaleklerinde birlikte bulunuşu ifade ederler ki sıra oyununda da bu hal esastır. Yenisey yazıtlarında "bağ" bu anlamda vardır. Nihayet, Bar sözü kendi tarihinin belirli bir merhalesinden sonra "büyi"nin yerini Doğu Anadolu'da anlamdaşlıkla tutmuş olabilir. Türkçe'liği kesindir.
    Bazı doğu illerimizde toplu oyun çeşitlerinin genel adı Bar'dır.
    Ağrı'dan Diyadin ilçesinin bütün köylerinde Bar, davul, zurna refakatinde yürütülen 15-20 kişilik kadınlı erkekli karma oyundur. Delikanlı ve kızlar hayat arkadaşlarını çoğu zaman bu oyunlarda seçerler.
    Bingöl'den Kiğı ilçesinin Azakpert köyünde Bar veya Horan adlarıyla yapılan beş kişilik toplu bir oyun vardır, erkeklere mahsustur. Kuzeydoğudan alınmalığı adlarından bellidir; kimi Bar kimi Horan diyorlar. Aynı ilçenin Çerme köyünde görülen şu çeşitler de kuzeyden gelme olabilirler: Koçeri, Aşırma, Üç Ayak, Timur Ağa, Diz Kırma, Kip ve Bulanık. Cümlesi davul zurna, yahut saz ve tef ile 3-17 kişi kadınlı erkekli karma halde oynanırlar.
    Muş'un Bulanık ilçesinde Bar 10-15 veya 20 kişilik davul zurnalı sıra oyunudur. Kadınlar erkeklerden ayrı oynarlar. Varto ilçesinde de vardır. Bir kadın, bir erkek sıralanıp 10-20 kişiyle davul zurnaya uyarak yürütürler. Aynı ilçede bir de Berite (Birite) oyunu vardır.
    Kars'ın Göle ilçesinde yerin genişliğine göre 8,10 veya 15 kişi tarafından yürütülen Bar'da kadınlı erkekli karma dizi tutulur ve davul zurna ile yapılır. Sarıkamış ilçesinde de Bar, davul zurna ve türküleriyle karma olarak yürütülür. Nispeten sade figürlü çeşitleri olduğu için seçkin oyuncu aranılmayıp herkes halkaya katılabilir.
    Erzurum'un Oltu ilçesinden Oltu köyünde yalnız erkeklerce Bar tutulur ve davul zurnayla oynanır. Aynı köyde Şeyh Şamil oyunu da vardır. Davul zurna veya mey eşliğiyle yürütülür, tek erkek oyunudur.
    Bar'da barbaşı, onun yanında koltukaltı ve sonda pöççük yer alırlar.
    Kars'ta 40 kadar Bar çeşidi tespit edilebilmiştir. Orada Halay da birkaç çeşitlik bir zümre teşkil etmektedir. Kars Yallısı, Iğdır Yallısı, Şüregel Yallısı, Çıldır Yallısı gibi yer adlarıyla isimli çeşitler yalnız Kars bölgesinde karşılaşılan bir zümredir. Yallı ve Halay tabirleri arasında uzak mâzide münasebet bulunmuş olması mümkündür. Zamanla belki bir metatez değişimi vukua gelmiştir.
    Kars Barı, Kağızman Barı, Ardahan Barı, Posof Barı (Poshov), Iğdır Barı, Çıldır Barı, Bardız Barı, Ahıska Barı, Gümrü Barı hep oraların yer adlarına göre çeşitlerdir. Bu mahalli Barlar yanında Erzurum tarafından gelme malum çeşitler de Kars havalisinde davul zurnayla oynanır.
    Yaşlılar Millet ve Timurağa Oyunlarının Kars ve Erzurum taraflarından Rize'ye geldiğini söyledikleri gibi, Erzurum'un bir iki oyunu da Karadeniz'den o mıntıkalara geçmişlerdir. Güney, kuzey, doğu ve batıdan karşılıklı intikal ve etkileşmeler olduğu anlaşılıyor.
    Bar tabiri güneydoğudan pek içerlek bucaklara kadar yaygın değildir. Mesela Hakkari taraflarında yoktur.
    Hoşbilezik, Daldalan, Tamzara ve Köroğlu barlarının sözleri de vardır.
    Oyunların sıralanışında düzüm farkları olabilir. Misal olarak üç ayrı dizi tespit ettik ki üçü de makbul imiş:
    1. Başbar, Dello, Sekme, Hoşbilezik.
    2. Sarhoş Barı, Dikine Bar, Sekme, Hoşbilezik, Köroğlu ve Dello.
    3. Aşırma, Narı, Hikâri, Hançer Barı.
    Hoşbilezik
    Altun yüzük hoş bilezik
    Kollar nazik uy uy
    Ben yarimden ayrıldım
    Bana yazık uy
    Daldalan
    Daldalar daldalar kız ninen geldi
    Kız ninen değil o, kaynanan geldi
    Tamzara
    Lilli lilli tamzara
    Nenni balam
    Tamzaranın elleri
    Tombul beyaz elleri
    Köroğlu
    Köroğlu'nun kör piçağı
    Ayvaz'ın gümüş piçağı
    Yerde sürünür saçağı
    Ayvaz yiğitler koçağı
    Vur Ayvazım vur
    Kır Ayvazım kır
    Dön Ayvazım dön
    Barak Halayı

    BARAK HALAYI:
    Barak İki Kamış Oyunu gibi bu Barak Halayı da güney oyunlarımızdandır.

  7. #7
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Barak Oyunları

    BARAK OYUNLARI:
    Oyun çeşitlerinin adları şunlardır: Çobanbeyli Havası, Nahsani Havası, Sarhoş Havası, Keçeli Oyunu, Mimiy Oyunu. Bunlar ağır oyunlardır. Kaba Oyun, Arabî Oyun. Bu ikisi biraz oynak havalardır. Mısrî Oyunu, Senam Oyunu, Cezayir Oyunu. Bu üçü çok hafif ve kıvrak oyunlardır.
    Şirvani Oyunu:
    Süratle söylenen ve oynanan bir havadır.
    Barak Halay Oyunu; Barak İki Kamış Oyunu;
    El ele ve daire şeklinde yürütülen bu oyuna kadınları da katılır. Asıl Barak Oyunları bunlardır.
    Demirci Oyunu:
    Süratle yürütülen bir hava olup İlbaylı (İlbeyli) oyunudur.
    Pekmez Oyunu:
    Hafif ve hızlıdır.
    Lörke Oyunu; Kereboz Oyunu:
    Bu iki oyun Doğu Anadolu'daki çeşitlerin vasıflarını haiz görünüyorlar. Baraklar arasına her halde sonradan girmiş olmalıdırlar.
    Barak kelimesinin Türkçe'nin totem ve efsaneler çağından olduğunu Kaşgarlı'dan (Kaşgarlı Mahmut) öğreniyoruz. Dımışkî, kendi çağında Altınordu'dan saydığı Kıpçaklı kabileler arasında Barak ve Berendi oymaklarını da o taraftan anmıştı. Barak adı, Macaristan ve Romanya'da rol oynamıştır. Macaristan'daki Türkçe kabile adları arasında aynı cümleden olarak Kürt de vardır. Kürt (çığ) oymak adı Yenisey, Göktürk yazıtlarında geçer. Bazı oymaklarını aynı ad ve köyleriyle Anadolu'da da görüyoruz. Rodos karşısındaki Teke ilinde yerleşmiş olan Teke aşiretinin anayurdu Harezm'de ve Serhas civarında kalışı gibi, Barak ve bütün Türk boylarının göçüş çağları da başka başka asır ve yollarda olmuştu. En dağınık gelenleri Abdallardır (Efdalitler).

    Başbar

    BAŞBAR:
    Erzurum'un toplu oyunlarındandır. Barlara ilk bununla başlandığı için "Baş Bar" adını almıştır. (Baş Barı denildiği köyler de vardır.) Sayısı kırkı bulan Barların cümlesinde olduğu gibi bunda da en az üç kişi yer alır. Oyunun düzgünlüğüne halel (zarar) gelmemesi için diziye beşten fazla oyuncu alınmaması tercih ediliyorsa da, görenekte böyle bir tedbirin yeri yoktur. Yer elverişliyse ve oyuncu sayısı çoksa, halkla enikonu genişletilebilir. Barın asıl adı "Serhoşbar" olduğunu da ilave edelim.
    Halay ve Horonlar gibi Barlar da bayram, düğün ve her türlü şenlikli toplantıların başlıca zevk ve neşe kaynağıdır. Hünerli tertipler olmakla beraber, ilk seyredilişte inceliklerine nüfuz edilemez. Dikkat sarfıyla seyredilmeleri gerekir.
    Bara girilmezden önce:
    Barda yer almak üzere alana çıkanlar yan yana dizi kurup birbirlerine serçe parmaklarıyla kilitlenirler. Bar havası o sırada vurulmaya başlamıştır. Tartımına (ritmine) ayak uydurarak birkaç adım ilerledikten sonra yine geriler ve oyuna başlayacak durumu alırlar. Oyunun ana figürleri dışında merasim kabilinden yapılan bu giriş hareketinin en eski görenekteki varlığına dair bir kayıt yoktur. Ancak, herkesi havaya ısındırmak ve bir nevi al'ka muharriki (tahrik edicisi, kışkırtıcısı) olmak bakımından fayda arz etmektedir. Muhtelif yetkili barcılarca şiddetle tensip edildiği, ayrıca da orta ve güney Anadolu'nun Halaylarıyla doğu Barları aynı duyguda müşterek kalmış göründükleri için hareket hak kazanmakta, geleneğe de uygun görünmektedir.
    Başbar'ın Bölümleri:
    Başbar'ı iki kısımda gözden geçirebiliriz: Birinci bölümde 3 figür vardır:
    1. Olunduğu yerde yapılan ayak ve kol hareketleri,
    2. Yürüyüş,
    3. Geri çekiliş
    İkinci bölümün 4 figürü vardır:
    1. Yürüyüş,
    2. Sıçrama,
    3. Çökme,
    4. Geri çekilme.
    Yerinde yapılan figür:
    Bar takımı oyuna girip de birkaç adım ilerledikten sonra gerilenip ana figürlere başlama durumunu alınca (ki bu başlantı figüründe ilerlemenin az veya genişçe olması Barbaşı'nın arzusuna göre değişebilir), oyun bir durgunluk anı geçiriyor gibi olur. Bu mühlette (belli sürede) bariz (açık) bir hareket gerçi göze çarpmaz ama dikkat edilirse "omuz hizasına" kadar kaldırılmış vaziyetteki kolların 9/8 tartımını canlandıracak bir incelikle aşağı yukarı oynatıldığı fark edilir. O aralık güzel kol hareketlerine diz kırmalarının görülür görülmez ve ayak oynatmalarının usul usul katılmış bulunduğu keza anlaşılır. Böylesine hoş bir manzara karşısında seyircilerin duygulanmaması imkânsızdır. Kol, diz ve ayak ucu oynatmalarının musikiyle uzlaşımlı kaldığı bu figürün süresi Barbaşı'nın isteğine bağlıdır.
    Yürüyüşler:
    Bir aralık Barbaşı yanındaki Koltuk'un (yani ikinci oyuncunun) parmağını sıkarak yürüyüşe geçileceğini ihsas eder (anlatır, sezdirir). Bu haber derhal Poççik'e yani son oyuncuya kadar aynı parmak sıkışlarla elden ele ulaşarak yerinde yapılan figürün hareketleri keskinleşmeye, ayrıca da oyun açılmaya başlar. Barbaşı'nın yürüyüş işaretini hemen takip eden ölçünün ilk sekizliğinde sol ayağın ökçesi kaldırılırken, sol diz hafifçe ileri verilir. İkincide sol diz geri alınırken sol ökçe de yere basmış bulunur. O anda sol ayak ucunun hafifçe yukarı kaldırıldığı görülür. Üçte, sağ ökçe kalkıp, sağ diz ileri verilir, dörtte geri alınır. Bu sefer de sağ ayak ucunun biraz yukarı kalktığı görülür. Beşte, gene sol ökçe kalkarken, sol diz ileri verilip, sağ ayağın ucu da biraz kaldırılır. Altıda, sol diz geri alınır ve sol ökçe basılırken sol ayak ucu da yukarı oynatılmış bulunur. Yedide ayak ucu yere güç dokunabilecek kadar sağ ökçe yukarı kalkar, sağ diz de pek tabiî olarak keskince bir kırma yapar. Sol ayağın pençesi bu sefer yukarı kaldırılmaz, yani biraz sağa bükülür. Sekiz ve dokuzuncular da böylece adıma 'made (hazır) bir vaziyette geçer. Aynı sırada kollar az yukarı kaldırılır.
    Öbür ölçünün ilk sekizlik süresinde adıma hazır sağ ayak küçük bir adım ileri atılır. İkide, sol ayak pençesinden kuvvet alınarak sağ üzerinde belirsizce ve ayak değiştirme tarzında bir irkinti yapılır. Üçte, sol üzerinde bir irkinti tekrarlanır. Dörtte, gövde sağa bindirilerek sol ökçe - ayak ucu yerden kesilmeksizin - kaldırılıp adıma hazırlanır.
    Beşinci sekizlikte sol ayak küçük bir adım ileri atılır. Altıda, sağ ayak pençesinden kuvvet alınarak sol üzerinde - yine belli belirsiz ayak değiştirme tarzında- bir irkinti yapılır. Yedide sağ ayak ökçesi yerden kesilip adıma hazırlanılır. Sekiz, bu vaziyette geçer. Dokuzda, sağ ayak bir adım daha ileri atılır ve sonra diğer ölçünün ilk sekizlik süresinde hafif içe vurulmak suretiyle pençe üzerine konulur. İkincide, sol ökçe kaldırılır, her iki ayak pençe üzerine gelmiş bulunur. Üçte, bütün takım sola döner, dörtte ise sol ayaklar bir adım ileri atılır. Beşte, hafifçe yere vurulur. Altıda, sol diz kırılıp sağ ayak yerden kesilerek sol üzerinde hoş bir yaylanma yapılır. Yedide, sağ ayak tekrar yere getirilirken gövde arkaya doğru çekilir. Oyun dizisinin annacı yarım sol dönmüştür.
    Geri çekilişler:
    Sekizincide sol ayak yerden kesilir. Dokuzda, sağın yanına çekilip gelen ölçünün ilk sekizliğinde sağın yanına konur. İkincide, sağ ayak pençesinden kuvvet alınarak sol üzerinde hoş bir ayak değiştirme yapılır. Üçte, sağ ayak yerden kesilir, dörtte küçük bir adım geriye çekilir. Beşte, sağ pençe üstüne basılırken gövde geri alınır. Altıda, sağ geride ve sol ilerde olduğu halde, ayak değiştirme tarzında bir irkinti olur. Yedide, sol ayak yerden kesilir. Sekizde, sağ diz hafifçe kırılır. Dokuzda da sol, sağın yanına çekilip sonraki ölçünün ilk sekizliğinde pençe üstüne konur.
    Sıçrama ve çökmeler, geri geliş:
    Geri çekilişte son vaziyet; sol ayak pençe üstünde olup sol ökçe kaldırılmıştır. 9/8'lik ölçünün ilk sekizliğinde yapılan bu hareketle "Yürüyüşe geçiş" figürü tekrar başlamış oluyor demektir. Yukarda işaret edilen "yürüyüşe hazırlık figürü" bir daha tekrarlanır.
    Bundan sonraki ölçünün ilk sekizliğinde sağ ayak küçük bir adım ileri atılır. İkide, sol ayak pençesinden kuvvet alınarak hafifçe ayak değiştirmek tarzında hoş bir irkinti yapılır. Üçte, sol üzerinde bu irkinti tekrarlanır. Dörtte, sol ökçe kaldırılır, adıma hazırlanılır. Beşte, sol ayak küçük bir adım ileri atılır. Altıda, yere konur. Yedi ve sekizde sol ayak üzerinde iki defa sıçranır. Aynı zamanda sağ ayak da ileri fırlatılır. Dokuzda bu şekilde durulur. (Bu sıçramaların üç defa yapıldığı da olur).
    Geçen ölçünün ilk iki sekizliğinde sağ ayak derhal geri alınıp sol ileri fırlatılır. Üçüncüde, sağ üzerinde iki defa sıçranır. Dörtte, sağ diz kırılarak çökme durumuna geçilir. Beşte tam çökük vaziyette bulunulurken sol ayak sağın yanına getirilip yere vurulur. Altıncı sekizlik bu vaziyette geçer.
    Yedide sıçranılarak ayağa kalkılır, aynı zamanda da sol ayak ileri fırlatılır. Sekiz ve dokuzda sağ üzerinde iki defa sıçranılır. Diğer ölçünün ilk sekizliğinde sol ayak sağın yanına alınarak yere vurulur ve gövde ağırlığı bunun üstündeyken 3 ve 4. Sekizliklerde sağ ayak sola doğru fırlatılır.
    Beşte, gene sağ ayak durdurulmaksızın sağa ileri bir hareketle (yani bir kavis çizercesine) geri getirilir. Altıda, her iki diz kırılmak suretiyle bir çökme yapılır. Yedide, tekrar sıçranıp ayağa kalkılır. Sekiz ve dokuzda sağa "soldan sağa" fırlatılarak sol ayağın ucu hizasına getirilir ve bunu takip eden ölçünün ilk iki sekizliğinde sağ pençe üzerine basılır. Üçte, sol ayak adıma hazır vaziyette yerden kesilir. Dörtte, sağ ayak ucu hizasında yere basacak vaziyette ileri atılır. Beşte, yere vurulur. Altı böyle geçer. Yedide, her iki diz kırılıp tekrar bir çökme yapılır. Sağ üzerinde yapılan bu çökmede sekiz ve dokuz devam eder. Bundan sonraki ölçünün ilk iki sekizliğinde sıçranılır; ayağa kalkılırken yarım sola dönülür. (Bu sola dönüşte oyunun annacı daima değişmektedir.) Üç ve dörtte sağ ayak ileri fırlatılır. Beşte yere basılır. Altıda sol ayak arkaya tartımlı bir fırlatma yaparken sağ diz de kırılarak hoş bir yaylanma yapılır. Son üç sekizlikte sol ayak sağın yanına çekilerek yarım sağa dönülür.
    Ölçü değişince ilk sekizlikte sol ayak yere vurulur. İkincide, gövde ağırlığı bunun üstüne bindirilip belli belirsiz bir ayak değiştirme yapılır. Üçte sağ ayak yerden kesilir, geri çekilir ve dörtte yarım adım geriye basılır. Beş ve altıda sağ ayaktan kuvvet alınarak sol üzerinde ayak değiştirme tarzında ahenktâr bir irkinti yapılır. Yedinci sekizlikte sol ayak yerden kesilir, sekizincide geri çekilir, dokuzda tam sağın yanına gelir. Ölçünün ilk sekizliğinde de pençe üzerine konulup böylelikle yürüyüş vaziyetine geçilinmiş olur. Bütün hareketlerde bir mekik intizamı görülür.
    Başbar, çok kere üçüncü çökmeden sonra tamamlanmış sayılır. Burada Barbaşı'nın işareti de şarttır. Eğer oyun devam edecekse, Barbaşı davulcuya bakmadan takımı yürütür. Devam edilmeyecekse elindeki çevreyi davulcudan yana kaldırmak suretiyle havayı değiştirmesini belirtir. Hem Barbaşı'nda hem de Poççik'te çevre vardır. Çoğu zaman pembe veya beyaz olan bu çevreler sırma yahut ipek işlemelidir.

    Bayburt Dağları

    BAYBURT DAĞLARI:
    Bu oyun Sivas'ın kadın ve erkek halaylarındandır. Başıbüyük ve Beypınarı ile oralara mücavir köylerde oynanan Bayburt Halayı veya Bayburt Dağları, halaycıların elele gelip hilâl şeklinde bir dizi kurmalarıyla başlar. Diğer Sivas ve başka yerler halaylarında olduğu gibi bunda da Başçeken'in elinde bir mendil bulunması adettir. Bayburt Havası'nda ölçü 10/16'lıktır. Tartım, fasıl musikisinin "curcuna"sına uygundur. Ayak hareketlerinin daima sekizlik ve düz zamanlarda yapılması, nefis inhinâlarla (eğrilme, bükülme) icra edilen tartımlı diz kırışlarının ise üç onaltılık aksak zamanlara tamamiyle uyarlanmış bulunması bu oyuna dikkati çeken bir incelik kazandırmıştır.

    Bayburt Dağları'nın tek figürü:
    10/16'lık ölçünün ilk sekizlik zamanında yarım sağa dönülerek sağ ayak kısa bir adım ileri atılır. "Üç onaltılık" ikincide vücut sağ ayağa bindirilirken sağ diz tartımlı bir kırma yapar. Aynı zamanda sol ayak da hafif bir diz kırmasıyla yerden kesilip adıma hazırlanır. Gelen sekizlikte sol ayak bir adım ileri atılır ve üç onaltılıkta sol diz tartımlı bir kırma yaparken, sağ ayak da hafif bir diz kırmasıyla yerden kesilip adıma hazır olur. Sonraki ölçünün ilk sekizlik zamanında yine sağ ayak bir adım ileri atılır, üç onaltılıkta tekrar sağ diz tartımlı bir kırma yapar ve aynı anda sol ayak adıma hazırlanır. Sekizlikte sol ayak sağın yanına getirilip ökçe üzerinde yere konur. (Bunu çeşit çeşit yaparlar. Bazıları sol ayağı ökçe üzerine koymayıp tamamen yere basarlar. Kimi oyuncular da sol ayak ucunu sağ ayak istikametinde yere değdirerek üzerine basmazlar.) İkinci ölçünün son üç onaltılığında yine sağ diz kırılırken, sol ayak da hafifçe yerden kaldırılır. Üçüncü ölçünün ilk sekizlik zamanında sol ayak kısa bir adım sola geri atılır. Oyuncular da yarım sola dönmüş bulunurlar. Üç onaltılıkta sol diz kırılırken sağ ayak yerden kaldırılıp, takip eden sekizlikte solun yanına getirilerek ökçe üstüne konur. (Tamamen yere basılması, yahut pençe üstüne hafifçe dokundurulması kez' caizdir.) Üçüncü ölçünün son üç onaltılığında gene sol diz tartımlı bir kırma yapar. Bundan sonra gelen ölçünün ilk sekizlik zamanında yarım sağa dönülerek sağ ayak kısa bir adım ileri atılır.
    El bırakma:
    Oyun tarif edilegeldiği üzere bir müddet devam ettikten sonra, eller bırakılır. Bu el ayrılımından sonraki ayak hareketleri hiç değişmez. Kol hareketleri Düz Halay'daki gibidir. El çırpmalar, sağ ayak solun yanına getirildiği yerde yapılır. (Bazı köylülerimiz ilk defa el çırptıktan sonra yarım sağa dönerek sağ ayağı bir adım ileri atacağı yerde böyle yapmayıp hafifçe geri aldıkları ve solu onun yanına vurduktan sonra tekrar sola geri almak, sağı da onun yanına getirerek bir daha el çırpmak suretiyle yaptıkları görülmüştür. Şu halde yürüyüşten sonraki figür iki defa yapılmış, iki defa da el çırpılmış oluyor demektir).
    Bayburt Halayı'nda Hoplatma, Tezleme, Sıçratma nevilerinden her hangi birisine rastlanılmamıştır. Türküsünde nakarat yerine geçen "Şen ol Bayburt, şen ol sende nem kaldı?" mısrasına bakılırsa bu oyunun bir ayrılık acısı üzerine tertiplendiğine ihtimal verilebilir.

    Bayburt Halayı, çoğu zaman davul zurnayla değil, türküsü çağrılarak oynanır. Türkünün söyleniş tarzı ayrıca dikkati çekse yeridir. Halay takımı 6 kişilikse bunlardan üçü türkünün bir mısrasını söyler, diğer üçü onu aynen tekrar ederler. Böylelikle söz buhranı katiyen hissedilmeksizin oyunun uzun uzadıya devamı mümkün olur.
    Bayburt Oyunu

    BAYBURT OYUNU:
    Sivas'tan Hafik ilçesinin İpsile köyü ve dolayında yalnız erkeklerce yürütülen adeta biricik sıra oyunu budur. Davul zurnayla halka kurulup oynanır. Ayrıca ikinci bir halka da yerdekilerin omuzlarında ayakta sıra olurlar. Böylece alt katta 5, üst katta 5 erkek birlikte oynarlar. Şarktan gelmeliği adından bellidir. Fakat hangi tarihte buralara getirildiği bilinmiyor (Sivas ilindeki göçmen halkça getirildiği açıktır.)

  8. #8
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Bebek Oyunu

    BEBEK OYUNU:
    1. Yozgat'a aittir.
    2. Kars'ın da tek kadınlık bu isimde sevilen bir oyunu vardır.
    3. "Bebek Sevme" türkülerini yedi kısımda incelemeye lüzum gören bir öğretmenimiz, çocuğun bebeklikten çıkması çağına kadarki merhalelerini ele almış ve bu incelemeyi Kars bölgesindeki duruma göre yürütmüştür:
    A. Ninni veya Halay (Bebeğin uyutuluşunda),
    B. Dandan veya Dandini; bebeği elde oynatırken veya atıp tutarken söylenenler. Kars'tan verdiği bebek sevme türkücüklerinden biri şudur:
    Atim tutim ben seni
    Şekere katim ben seni
    Havıya bulut gelende
    Ağzıma atim ben seni
    Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da Lalay, nenni demektir. Çocuk sevme edaları arasında oyun ve oynatma unsurları da türküler nispetinde vardır.
    Bejini

    BEJİNİ:
    "Bejni" de derler. Bey kelimesinin ora halkınca söylenişidir. Ağrı ilinin Doğu Beyazıt ilçesi bahis mevzuudur. Oraya mahsus olan bu oyun kadınlı erkekli karma halde ve elele tutuşarak sünnet ve evlenme düğünlerinde 5 - 100 kişi tarafından yürütülür, yerin müsaadesine göre halka küçük veya büyük tutulur. Lorke oyunu da aynı cümledendir. Tek kişi bile oynayabilir. Davul zurna yoksa tulum veya kaval oyuna eşlik eder.

    Belita

    BELİTA:
    Siirt ilinin Sasun (Sason) ilçesinde ister tek kişi tarafından, isten toplu olarak yürütülen bu oyunu davul zurna refakat eder. Belita raksına "Belitaya" veya "Belitaî" dedikleri de odur. "Beleti, Belite" diyen köyler de vardır. İsmin vilayet dışında daha da değiştiği yerler vardır.
    Belita'nın toplu oynanışında oyuncu sayısı muayyen değildir. Halka kalabalık olabilir. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı sıralanırlar. Karma halde yürütüldüğü de olur. Asıl erkek oyunudur. Daha ziyade düğünlerde beş on kişi kol kola girip oynarlar. Kadınlı erkekli Belita, tarikat görmüş ve diyalek konuşan köylerde vardır. Siirt ilçelerindeki öbür oymak oyunları şunlardır: Garzanî, Şeyhanî, Miranî, Roşkaî, Pervarî ilçesinde Hozanî, Süvik.
    Ben Bir Kavak Olaydım

    BEN BİR KAVAK OLAYDIM:
    Erzurum'un aslında kadınlarca yürütülen oyunlarındandır.

    Benge

    BENGE:
    Denizli'nin Manastır köyünde halen rağbetteki iki oyun çeşidinden biridir. Benge oyununu 15 kadar erkek toplu olarak ve davul zurna yahut saz refakatiyle yürütürler. (Köşdere adındaki ikinci oyun tek kişiliktir).
    "Benge" oyun adıyla aşağıdaki Bengi, Benk ve hatta Menge, Mengi gibi muhtelif oyun tertiplerinden belirli bir zümrenin bahsine girmiş oluyoruz. Bütün bu isimler aynı bir kelimenin semt semt çeşitlenmiş söylenişleri olduğu gibi, farklıca görünüşteki oyunları da asılda mutlak surette birdi. Ege bölgemizin haldeki hemen biricik sıra oyunu hatırası bu zümreden ibarettir.
    Bengi kelimesinin başka anlamda olanları Türkçe'de vardır. Fakat, her hangi bir mecaz tasavvuruyla da bunların oyun bengisiyle bir tutulmalarına imkân yoktur. Sonra da, tarikatlı ilgili menşe arz eden oyun şeklinin adı Menge'dir. En eski bir söylenişi bu olsa gerektir: İlk ağızda manga adımı, manga yürüyüşü, manga halkası gibi tabirleri hatırlatır. Kaşgarlı Mahmud'un divanındaki bir " manğığ" sözü adım ve yürüyüş demektir. Çağatay diyaleğinde "mangmak", sallana sallana yürümek demektir. Uygurca'da Mengi hatta Mingi sıfattır; yüksek, semavî demektir. Yine Uygurca'da "mengmek, mengü ve mengi" keza vardır. Macarca'da bile "menni" gitmek anlamıyla vardır. Mengi Zeybeği de, kelimenin tam manasıyla bir yürüyüş oyunudur. Şu halde etimolojisini aynı kelimelerde aramak hiç de yanlış sayılmayacak demektir.

    Bengi

    BENGİ:
    Balıkesir'in bazı köylerinde vardır. Meselâ, Manyas ilçesinin Bölceağaç köyünde Bengi veya Cember (çenber) adı verilir. 5-20 erkek tarafından hususiyle (özellikle) gelin arabadan inmezden önce oynanır. Çanakkale'den Gelibolu ilçesinin Yeni köyünde 10-20 erkeğin topluca ve davul zurna refakatiyle yürüttükleri iki oyundan biri Bengi, diğeri Zeybek'tir.
    Bergama bölgesinde Bengi oyununa Alay Havası da derler. Buna bakılınca Bengi'nin Halaylardan bir batı enmuzeci (tipi, örneği) sayılması yanlış olmayacaktır.
    Bengi, en az on kişiyle oynanır, 50,100,1000 kişi oyun birliğinde yer alabilir. Oyunun ayrı bir havası da vardır. Bergama dolayının başlıca oyunudur.
    Bengi'nin kendine mahsus bir çıkış havası vardır. Asıl havadan ayrı olup gezinti mahiyetindedir.
    Davul zurna sayısı ahenk yerinin genişliğine ve oyuncuların çokluğuna göre değişir. Çalgı oyunculara yakın bir yerde vurulduğu gibi, bazı yerlerde de davulcular oyun halkasının içinde ve zurnacılar halka dışında çalarlar. Böylelikle oyuna başka bir insicam (uygunluk, tutarlılık) sağlanmış olur.
    Bengi, bir Efebaşı'nın idaresinde hareket eder. Her figür onun komutasıyla yürütülür. Düzen ve birlik böyle temin olunur. Bengi'de 5 figür vardır. Figür aralarındaki hareketler ise oyunun manasını besler.
    Efebaşı'nın oyuna kalkmasıyla Bengi başlar. Bu sırada çalgılar çıkış havasını vurur. Efenin arkasından kızanlar, birer ikişer metre arayla ayrı ayrı oyuna yönelirler. Efe, ağır ağır yürür. Onlarda peşini takiple halka kurar ve gezinirler. Oyuna katılacaklar tamamlanınca efe "Dohh....!" diye haykırır ve halka durur. Dik ve sert nazarlarla bakışarak halkadakileri gözden geçirirler. Karşılıklı emniyet hasıl olursa yüzlerde hafif bir yumuşama belirir. O sırada asıl Bengi havası çalmaya başlar. Efenin haykırışıyla ağır ağır yürünür. "Havayı alma" sırası, yani figürlere girme anı gelince, ilk figür yine efenin haykırmasıyla başlar. Efebaşı önde olmak üzere halkalanıp dururlar. Sol ayakları önde, sağ ayakları arkadadır ve figür girer.
    I.Yürüyüş:
    Sol ayak bir karış kadar yerinden kalkar ve yerine basar (bir), sağ ayak yine öyle kalkar ve basar (iki), sol ayak kez' kalkar ve basar (üç). Bu üç hareket hep birlikte yapılır. Buna "üçler"denilir.
    Üçlerden sonra oyuna devam edilerek "beşler" yapılır. Yürüyüşte sağ ayak ileri bir adım (bir), sol ayak ileri bir adım (iki), sağ ayak ileri bir adım (üç), sol ayak ileri bir adım (dört), sağ ayak ileri bir adım (beş) olur. (Bu iki figür kollar aşağıda hafif hafif sallanarak yapılır ve iki defa daha üçler ve beşler halinde tekrarlanabilirler.
    II. Kollu Yürüyüş:
    Aynen birinci figür gibidir. Yalnız üçten sonra kollar ağır ağır kaldırılıp beş yapılır ve oynanmış olur. (Bu da istenilirse bir iki defa tekrarlanabilir).
    III. Çelme ve Sola Dönme:
    Halkada bu sefer yüzler içtedir; karşı karşıyadır. Önce kollar aşağıda, üç yapılır. Sonra ağır ağır kollar kalkarken sağ ayaklar sol diz üstüne çelme vurulur (bir), sağ ayak geriye sallanır (iki), sağ ayak bir adım ileri basar (üç), sol ayağı sağın kıyısına vurur (dört) ve bir karış açıklıkla sola basar (beş). Kollar iner. Arkaya üç yapılır. Yani, sol ayak geriye bir adım (bir), sağ ayak geriye bir adım (iki), sol ayak ileri bir adım (üç), kollar kalkar. Sağ ayak sol ayağın diz tarafına çelme vurur (bir), önden geriye sallanır (iki), sağ ayak ilerden bir adım yere basar (üç), sol ayak sağ ayağın kıyısına vurur (dört) ve yarım sola dönülüp yere basar (beş). Bu dönüş sağ ayağın üstünde sol ayak sola atılmak suretiyle yarım sola dönmekle olur. Bundan sonra oyun sola dönmüş olur.
    IV. Sola Yürüyüş:
    Dönüşten sonra, sağ ayak bir adım ileri (bir), sol ayak bir adım ileri (iki), sağ ayak bir adım ileri (üç), sol ayak bir adım ileri (dört) ve sağ ayak bir adım ileri (beş). Kollar ağır ağır iner, üç yapılır.
    Kollar kaldırılır. Sağ ayak solun diz kapağına kadar kaldırıldıktan sonra açılır (bir), sol ayak üstünde sağ ayağın hızıyla yarım sağa dönülür (iki), sağ ayak bir adım ileri yere basar (üç), sol ayak sağın kıyısına vurur (dört), ve yarım adım sol açıkta yere basar (beş). Bu vaziyet, oyunu tekrar eski vaziyetine, yani sağdan yürüyüşe getirir. Üçler yapılır, ikinci figürdeki yürüyüş, yani üçler ve beşler yapılır.
    V. Çelme ve Sağa Dönme:
    Halkalanışta karşı karşıya gelinir, yine üç yapılır. Kollar ağır ağır yükselirken sağ ayak yukarı kalkar (bir), bir adım ileri basar (iki) sağ diz dik, sol diz üstünde yere çöker (üç), ayağa kalkıp sol ayak üstünde durulur (dört), sağ ayak geriden yere basar (beş).
    Kollar aşağıda olarak üç yapılır. Kollar kalkar. Sağ ayak diz üstüne çelme (bir), sağ ayak geri sallanır (iki), sağ ayak bir adım ileri basar (üç), sol ayağın kıyısına vurur (dört), sol ayak havada sallanıp ayak üzerinde soldan geri döner ve sol ayak yere basar (beş). Sonra, sol ayak ileri kalkık (bir), bir adım ileri basar (iki), sağ diz dik, sol diz üstüne çöker (üç), ayağa kalkar ve sol ayak üzerinde durulur (dört), sağ ayak geriye basar (beş), rahat vaziyette sağ kol yukarıda ve sol kol düşük selamlaşarak oyun biter.
    Bengi Oyununda Manalı Hareketler:
    Bengi oyunu büyük bir topluluk esasına göre düzenlidir. Bergama bölgesinde her toplantı, her düğün Bengi ile başlar, Bengi ile biter. Oyun ağırdır. Efenin bütün çalımı, bütün manası üzerindedir. Birliğin 'hengini yaşatması şahsına değer iz'fe ettirir (katar, ekler). Figürlerin arasına giren hareketlerin manasına gelince; oyuna hususi bir hal kazandıran bu hareketler evvelce sık sık yapıldığı halde artık unutulmuş gibidir.
    Bengi'nin ilk figürü bitince halka halinde durulur. Efe "doh" diye haykırır. Oyuncular oldukları yerde bir defa sıçrayıp ayakta dururlar (Bu, üç yerindedir). Efe haykırır, sağ kollar kaldırılır (bir), havada üç defa parmaklar şaklatılır (dört), efe yine seslenir, kollar indirilir (beş).
    Üç beş adım yürünür, efenin sesi tekrar duyulur (bir), sol kollar kalkar, yine üç defa parmaklar havada şaklatılır (dört), indirilir (beş).
    Oyunun ikinci figürü oynanır. Halka halinde durulur. Efe "Hayaaa!" diye haykırır, oyuncular oldukları yerde bir defa sıçrarlar ve ayakta dururlar.
    Efe seslenir, sağ el ile sol omuza hafifçe vurulur. Komuta ile kollar iner, sonra tekrar haykırınca soldan yana yarım dönülür ve sol el ile sağ omuza yine üç defa usulca vurulur, efenin haykırmasıyla indirilir.
    Oyunun üçüncü figürü oynanır. Halka halinde durulur, efe seslenir, olunduğu yerde bir defa sıçranıp durulur.
    Efe "Haydaa!" diye haykırmakla, kollar karşıya uzatılır. Biri çağırılıyormuş gibi parmakla üç defa işaret yapar. Efenin sesiyle kollar iner, üç sayı kadar durulur. Yine komuta üzerine sağ el sol omuza hafifçe üç defa vurur ve haykırınca indirilir.
    Oyunun dördüncü figürü yapılmıştır. Halka halinde durulur. Efe seslenir, olunduğu yerde bir defa sıçrarlar. Efe "dohh" diye haykırır, sağ elle bıyık bükülür. Efenin sesiyle el iner. Sonra yine haykırır, yarım cepheyle dönülür. Tekrar haykırır, sol elle bıyık bükülür. Haykırır, el iner ve üç sayı kadar durulur. Yine efenin sesi yükselir. Sağ elle sol omuza üç defa usulca vurulur, efenin sesiyle kollar iner.
    Oyunun beşinci figürü yapılmıştır. Oyun ağır temposu içinde biter. Oyuncular vakur, düşünceli fakat ümitlidir. Oyun başlarken sert bakışan gözler, orada düşman bulunmadığını görmüşler ve göz göze selamlaşmışlardır. Delikanlılar Leyl''sına yalvarmışlar, bir omzu yorulursa öbür omzu göstermişler, kol uzatarak onu sessizce çağırmışlardır. Sonra da erkeklik gururu onlara bıyık büktürmüştür. O sırada Leyl''ya kavuşmak umudu belirdiğinden sevinç içinde oyuna son vermişlerdir.
    Bengi'nin manalı hareketleri, Bengi havasına uygun üç beş ölçüsüne göre ancak bu kadarlık bir uyarlıkla bulunabilmiştir. Ne yazık ki, bütün bu ara hareketleri çoktan terkedilmiş bulunuyorlar.
    Bu Bengi'de oyuncular aksak bir tartım takibiyle daire çizerek yürürler. Sükûnetiyle azamet telkin eden bu yürüyüş, oyunu seyredenler üzerine heyecan yaratır, çünkü yürüyüşün sonunda ne olacağı belli değildir. Birden, daire küçülür, kükrer gibi sayhalarla (haykırma, n'ra) oyuncular muhayyel (hayali) bir mahluka (yaratığa) saldırıyormuş gibi dairenin ortasına atılırlar. Bu, aynen bir savaş sahnesinin ön tasviridir. Bu oyun seyirciye Kartal Halayı'nı hatırlatır. O halayda, avını gözetleyerek bekleyen avcı ile onun üzerine saldıran kartal taklit edilir. Bu da iptid'î (ilkel) insanın kartal çeviklik ve gücünü edinmeye uğraşmasıdır. Kuvvetini elde edebilmek için hayvanın kanını içmek ihtirasının başka bir şeklidir.
    Balıkesir'de Bengi adında bir Zeybek oyunu vardır. Tek sıra ve karşılıklı oynandığı zamanda değişik figürlerin bazı kısmında, bilhassa (tartımı 9/8'lik aksak olduğuna göre) ölçünün son üç sekizliğinde, sağ ayak ahenkli surette sabit durarak "Bengi!" diye haykırışırlar. Neden haykırıldığına gelince, bunu hiç kimse her hangi bir sebebe affedemiyor (bağlayamıyor). Figürleri, Güvende Zeybeği'nin hareketlerine yakındır. Aradaki fark, Güvende'nin ağır olmasıdır. Bengi'nin heybetli ve gururlu bir çabukluğu vardır.
    Kozan (İzmir)'da Bengi gerekirse yüz kişiyle aynı tempoda yürütülen neşeli bir oyundur.

    Bengi Alay

    BENGİ ALAY:
    Çanakkale ilinden Ayvalık ilçesinin Kıranburgaz köyünde 50 kadar erkek tarafından davul zurna refakatiyle yürütülen oyundur. Batı Anadolu ucunda Halay çeşitlerinden bir hatıra gibi kaldığı adından bellidir. Bengi'nin bir halay çeşidi olduğu anlaşılmaktadır. Alay eki, şüphesiz surette Halay kelimesidir.

  9. #9
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Bengi Zeybeği Havası

    BENGİ ZEYBEĞİ HAVASI:
    Batı Anadolu'nun Zeybek oyunlarına has tartımla, ayrıca da dramatik ifadeyi haiz bir ezgidir. Zaferle neticelenen bir savaştan sonra onu kazandıran meçhul (bilinmeyen) ve ilâhi kudrete karşı duyulmuş şükran borcunu ödemek istercesine heybet ve ubûdiyeti (kulluğu) hareket ve seslerinde kaynaştırabilmiş görünür. İki kısmı şöyle özetlenebilir:
    1. Başlangıç: Tamamiyle usulsüz fakat makamına bağlı bir serbestlikle çalındığı müddetçe, oyunda kaç kişi yer alacaksa cümlesi kendilerine mahsus tavırlarla birer ikişer ve ağır ağır meydana yönelip dairenin çevresi içindeki yerlerine geçerek hallerine bir çeki düzen veriyor görünürler. Yürüyüş tarz ve hareketleri ***et itinalıdır. Ciddi bir işe koyulacakları intibaı seyircilerde uyanır. Havanın seyrinde de aynı kahramanca ağırbaşlılık vardır. Halkaya katılacakların tamamlandığı anlaşılınca baş oyuncunun bir işaretiyle çalgı takımı usullü kısma ***et ustalıkla geçer.
    2. Tartımlı kısma ölçünün mutlaka aksak yerinden, yani dokuzun son üçlü vuruşundan girilir ve şu sırayla yürütülür:
    a. Aksaktan sonraki ilk ölçüde oyuncular vaziyetçe tetikleşerek, bu ilk ölçünün son aksak zamanında hep birden ilk figüre başlarlar.
    b. Üç ve dördüncü ölçülerde ikinci figür yer alır.
    c. Beş ve altıda üçüncü figür yapılır. Oyun ve havasının devamı müddetince diğer figürler de her iki ölçüde bir gösterilirler.
    Ezgi ***et tutumlu ve ağırbaşlı icra edilecek, aksanlı yerleri temkinin ifadesi dairesinde dengi dengine çalınacaktır.
    Oyunun devamı idare edenin arzusuna bağlıdır. Devam edecekse, usullü kısım ona göre tekrarlarıyla uzatılır. Arada idarecinin bir işaretiyle usulsüz kısma yeniden geçilebilir. O taktirde, oyuncular burasını oldukları yerde dinler ve dolayısıyla bir nebze (az) dinlenirler. Sonra yeniden kendilerine çeki düzen verip harekete hazır dururlar. İşaret verilince oyuna koyulurlar. Tartım, oyunun hareketini manalandırdığı için davulcularca ona göre kollanır. Oyun boyunca halkadaki her hangi bir oyuncu aklına estiği anda sıradan ayrılamaz. Çünkü bu bir hakaret sayılır. Birlikte başlar, birlikte bitirirler. Oyunun erkânının şerefi bunu muciptir (gerektirir).
    Çok eski zamanlarda, yani iki taraf karşılıklı saf kurup savaş nizamında duruştukları vadede (sürede, sırada) pehlivanları teker teker er meydanına sürerlerdi. Tarafeyn (iki taraf) pehlivanlarından her muzaffer (galip) fert uçurduğu kelleyi kendi safından tarafa fırlatırdı. Yenilen taraf pes deyince mağlup tarafın kelleleri bir yanda kümelenerek yığının çevresinde Bengi Zeybeği yürütülürdü. Böylece hem zaferin şükran duygusu hem de durumun kutlanışı birlikte ifade olunurdu. Ölülere saygısızlık havasından da ağırbaşlılıkla uzak kalınırdı. Rivayetler bu merkezdedir.

    Benk

    BENK:
    Bengi adının bazı semtlerdeki söylenişidir. Afyonkarahisar ilinden Sandıklı ilçesinin Çalça köyünde toplu olarak yalnız erkeklerin (mesela 10 kişi) düğünlerde davul zurnayla yürüttükleri oyundur.
    Kütahya merkezinde yarı sportif mahiyette olarak sırf kadınlara mahsus bir "Benk Oyunu" vardır. Düğünlerde toplu veya tek kişi tarafından yürütülür.
    Manisa'nın Demirci ilçesinde Benk, 6-8 kişi tarafından oynanır. Kadın ve erkek ayrı ayrı kendi meclislerinde veya karma halde yürütülür. Manisa'nın Gördes ilçesinden Salur köyünde tek veya dörder erkekçe Benk oynanır. Buna karşılık yine o dolaydan yakın başka bir köyde Bengi 10-100 erkekçe yürütülür. Bu fark, Benk ile Bengi'nin ayrı ayrı oyunlar mı oldukları kuruntusuna yol açabilecek mahiyettedir.
    Bergama'dan Salihli ilçesinin Dombaylı köyünde isim "menge" telâffuz olunarak 12-15 kişi tarafından davul zurna refakatiyle oyunu yürütülür
    Berete

    BERETE:
    Bitlis'in sıra oyunlarındandır. Açık halka halinde sıralanıp oynanır.
    Berete sözü Kürtçe zannıyla vardır. Bitlis'ten Kürtçe konuşan köylerde toplu oyunlara umumiyetle verilen isimdir. Berete adında ayrı bir oyun olmadığı Bitlis'ten bilhassa tahkik edilmiştir. "Berete oynayalım" denildiği zaman orada "birlikte oynayalım" denilmek istenilir. Berete sözünün "bir öte"den galat (bozma) olduğunu bilmediklerinden, kelimenin Kürtçe olduğunu zannetmektedirler. Bu cihet muhakkaktır. Türkçe nice sözlerin o havalide bu derecelerde bozulduğuna dair misaller çoktur. Bejni, bey demektir. Bijang, bıçak kelimesinin ayrı söylenişidir vs.

    Bergama Zeybeği

    BERGAMA ZEYBEĞİ:
    Bergama ve dolayında Aydın gibi irtibatlı merkezlerde geçen Zeybek oyunlarından, ayrıca da Köroğlu, Bıçak Oyunları gibi çeşitlerden başka bir de mahallin Bergama Zeybeği ve havası vardır. Bergama Bengisi oyun havası bundan ayrıdır.

    Beri Basu

    BERİ BASU:
    Mardin dolayının oyun havalarındandır.

    Bermende Zeybeği

    BERMENDE ZEYBEĞİ:
    Konya'dan Akşehir ilçesinin Bermende köyü, oyunu zengin köylerdendir. Aydın Zeybeği, Harmandalı, Konyalı, Sallama oyunlarından başka bilhassa kendi Bermende Zeybeği ilçe dışında da hayli yaygındır. Bunlar davul zurnayla 1-4 kişi tarafından oynanabiliyorlar. Kadın erkek birlikte oynamazlar. Kadınlar, türküyle kaşık oyununa veya kaşıksız oyuna kendi meclislerinde kalkarlar.

    Berzini Oyunu

    BERZİNİ OYUNU:
    Sol ayak hafifçe iki kere vurur. Sağ ayak münferiç (ayrılan, açılan) z'viye (açı) halinde kıvrılıp az ileri basar ve sıkıca bir daha basıldıktan sonra sol ayağın yanına gelir. Aynı hafiflikte bir iki kere tekrarlandıktan sonra, hareket tamamlanır. Oyun bu tekerrürle (tekrarlama) sürer.
    Figürce biraz yeknesaktır (hep aynı şekilde, monoton). Havasının Kürt diyaleğinde sözleri de vardır. Güneydoğu illerimizin bazı dağlık köylerinde de oynanır.

    Beş Açılan

    BEŞ AÇILAN:
    Kars havalisi oyunlarındandır. Tabanca ile oynanır. Oyunlara eşlik eden küçük davula veya tefe oralarda "kaval" derler. Davulcunun kasnak genişliği de, yüz kutru da 30 veya 32 santimdir.

    Beş Ayak

    BEŞ AYAK:
    Malatya'nın sözlü oyun havalarındandır.

    Beşkaza Zeybeği

    BEŞKAZA ZEYBEĞİ:
    Fethiye ilçesinin bazı köylerinde ya bu Beşkaza Zeybeği veya Harmandar yahut da her ikisi birbiri arkasına oynanır. Marmaris ilçesinin Fenaket köyünden "Eski raksları bilen yoktur, umumi oyun oynuyorlar, mahalli oyunları yoktur" cevabı alınmıştır.
    Aynı ilçenin Söğüt köyünde Horapsi toplu olarak düğünlerde ve keyif için yapılıyor. Kadınlar kendi meclislerinde oynarlar. Yine o ilçenin Selimiye köyünde Kıvrak Oyun ve Zeybek vardır. Kadın erkek ikişer ikişer köy meydanında yürütülürler. Birkaç çift birden oyuna girerler. "Bu bölge yüzyıllardır kaç-göç bilmez bir halk olmakla, cemiyet hayatları o yolda yürüyegelmiştir. Hatta ev içinde oynayan kadınları ayıplayıp; ben alemin içinde ve meydanda oynadım ve oynarım diye kadınları övünürler bile" deniliyor.

    Fethiye tarafında oynandığı görülebilen Tahtacı Samahı'nın Ağırlama ve Yeldirme kısımları vardır. Fethiye oyunları olarak şunlar hatırlatılıyor: Gınık Oyun Havası, sözlü Gıvrak Zeybek, Beşkaza Zeybeği (Akçaören Zeybeği'dir), Dalaman ( sözlü veya sözsüz), Abdal Havası, Kadıoğlu Zeybeği (Muğla'dandır), Kocaarap yahut Aydın Zeybeği. Bazılarının taşradan alınmalığı adlarından da anlaşılmaktadır: Kınık Oyunu gibi.
    Beyler Bahçesi

    BEYLER BAHÇESİ:
    Kastamonu merkez ilçe ve dolayının oyunlarındandır. Yine o arada bir taraftan Hoşbilezik gibilerin, diğer taraftan Zeybek'in veya Heyamola veya Halay çeşitlerinin bulunması il çevresine her yönden etki veya örneklerin gelmişliğine delildir. Bölgede kadınlı erkekli yürütülen oyunlar vardır. Oyun adları çoğu zaman kendi türkülerinin başlangıç sözlerine göredir: Bahçesinde Hıyarım, Beyler Bahçesi, Aşağı İmaret, Ben Tefimi, Çeliktendir, Bütün ve Yarım Çırdak, Bağbaşı Ayağı, Dere Bekleyen, Erencik, Hendek, Hozurdayor, Karanfil, Kırkçeşme, Kınalı Keklik, Kınık, Sen ne Çapkınsın, Sepetçioğlu, Topal Koşma, Yaş Kiremit, Yaş Nane, Genç Osman, Kaynar Kazan, Pencere, Rakı İçtim, Saide, Söğüt, Yüksek Minare ve başkaları. Karakterlerini başlıklarından bile anlamak türkülerde mümkündür. Bunlar irticali figürlerinde müessirdir (etkilidir). Oranın kalgımak, irkilmek, fingildeşmek, göz süzmek, eğilip bükülmek veya bilakis ağırlaşmak, müşfik ve sokulgan davranmak vs. gibi belirli oyun motifleri yürüyüşler arasında türkünün ezgi motiflerine her fırsat düştükçe benimsetilirler. Eşlik eden çalgılar, davul zurna dışında cüre veya çüre dedikleri cura, bağlama, bulgarı, çökür veya başkaları olabilir. Bazen takım halinde çalarlar.
    Yarı sportif oyunların bile bazen kendi havaları vardır. Mesela, İnebolu'da Heyamola erkekler tarafından ve gemi kızağa çekilirken, yahut indirilirken, hem de bayramlar gibi resmî ve hususi (özel) şenliklerde kendi sözleriyle yürütülür.
    Beylerbeyi

    BEYLERBEYİ:
    Buna Ahmet Bey Oyunu da denir.

    Beyler Zeybeği

    BEYLER ZEYBEĞİ:

    Eskişehir merkez ilçesinin başlıca oyunlarındandır. Buralarda gerek Zeybek, gerekse Halay çeşitlerinden vardır. İlçe merkezlerinde en fazla şunlar oynanıyor: Arap Oyunu, Bengi, Efe Oyunu, İnce Oyun, Kadamay. Göçmenlerden kalıntılar halinde köylerde nadiren ve yer yer şunlar çeşit çoğalsın diye oynanır: Hora, Horra, Polka. Köylerde kadınlı erkekli oyuna kalkıldığı nadir olmakla beraber hiç yapılmıyor denilemez.

    Bezdik Oyunu

    BEZDİK OYUNU:
    Erzincan'ın merkez ilçesindeki eğlentilerde türlü çalgılar eşliğiyle iki kadın tarafından yürütülür. Bezdik, bıktık anlamında, karşılığındadır.

    Bican

    BİCAN:
    Ağrı yöresinde oynanır. Horan karakterindedir. Oyun sırasında Bican türküsü çağrılır:
    Çıktım kerpiç duvara
    El ettim eski yâra
    Ben baktım o bakmadı
    Nâlet gelsin o yâra
    Kerpiç duvar taşlıdır
    Yârim kalem kaşlıdır
    Baktım o yâr oturmuş
    Yârim gözü yaşlıdır.

    Bico

    BİCO:
    Hafik ilçesinde (Sivas) 5-15 erkek tarafından oynanır. Bazı köylerde de vardır. Mesela, Yarhisar köyünde 6-7 erkek tarafından yine davul zurnayla yütürülür. Havası ayrıdır. Sivas ilinin bütün köylerinde oynanmıyor. Yarhisar köyünün öbür oyunları şunlardır: Ağırlama, Hoşbilezik, Tamzara. Sağma (Zahma) bazı havalarda olur. Mesela, Düz Halay veya Çeki Halayı'nın Zahma, Yeldirme ve Yanlama'sı vardır. Sivas ve Tokat taraflarında Bico; "Alevilerde bir dans türküsüdür. Bu dansa 4-8-10 kişi gibi Muayyen oyuncu grupları iştirak eyler":

    Bacada duran yiğit
    Aynası gözel yiğit
    Bacada durma yiğit
    Bıyığı burma yiğit
    Yağlık aldım on beşe
    Yudum serdim güneşe
    Seninki ağ gülise
    Benimki mor menevşe
    Ayna attım çadıra
    Şavgı düştü bayıra
    Bico nerden geliyon
    Ketennikden aşşağa
    Ketennikde neşledin
    Yanal alma dişledin
    Yanal alma biyannan
    Y'r gele veremezim

    Bico nerden geliyon
    Harmanlıktan aşağa
    Dalla bico dahaca bico
    Sende bico, bende bico hey
    Biconun ellerinde
    Çimeydim göllerinde
    Nakarat
    Altın düğme olaydım
    Bicomun kollarında
    Nakarat
    Bijanğ

    BİJANĞ:
    Bitlis'in merkez ilçesinin davul zurnayla bilhassa şu oyunlar yürütülür:
    Bijanğ: Grup halinde parmak oyunudur.
    Değirmenci: parmak tutarak.
    Dokuz Ayak: İki kişi kol kola.
    Govenk: Kol kola ve toplu.
    Halkuşta: El çarpıştırma figürüyle iki grup çeşidi halinde.
    Hımhımı: Kol kola ve toplu.
    Kılıçkalkan: Karşılıklı.
    Narı: Kol kola ve toplu.
    Paporı: Eller birbirleri üzerine bırakılarak ve toplu.
    Sarı Zeybek: Biri kadın, diğeri erkek iki kişi tarafından.
    Temirağa: Kol kola geçirilerek.
    Tenzere: Parmaklar kenetlenerek.
    Teşi (Teşyiğ): Birbiri sıra.
    Tırıngo: Karşılıklı oyun.
    Türkçe türkü ve havaları vardır: Bijanğ, bıçak demektir. Kelimenin oradaki söylenişidir.

    Bir Ayak

    BİR AYAK:
    Tunceli'den Çemişgezek ilçesinin Başekrek köyünde sıra oyunu olarak dört çeşit vardır:
    Bir Ayak, İki Ayak, Üç Ayak, göçmen köyden kalıntı olarak Hora. Davul zurnayla 15-20 erkek tarafından oynanırlar. Farkları ayak figürlerindedir. Hora, tepinme ve sıçramalar halindedir.
    Malatya'nın Kemaliye ilçesinde de şunlar sayılı oyunlardır:
    Bir Ayak, Eğin Kınası, Gecegü, Keklik, Tanzara. Davul zurnayla 10-20 kadar erkek ve kadın tarafından birlikte oynanırlar.

  10. #10
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Bir Evde İki Gelin

    BİR EVDE İKİ GELİN:
    Adını türküsünün sözlerinden edinmiştir. Maraş ilinden Elbistan ilçesinin Y. Yapalak köyünde 10-20 kişi davul zurna ile kadınlı erkekli yarım daire kurup oynarlar. Askere giden bir gencin ayrılık duygusunu eşine ifade etmesinin türkülü oyunudur.

    Birite

    BİRİTE:
    "Berite" gibi farklıca söylenişleri de muhtelif bucaklarda vardır.



    Bitlis Barı

    BİTLİS BARI:
    "Bitlis koççarısı"ndan farklıdır.

    Bitlis Koççarısı

    BİTLİS KOÇÇARISI:
    Aslında Erzurum oyunlarındandır. Bu Bar'ın hareketleri ***et karışık ve başarıyla yürütülebilmesi melekeye bağlıdır. Zira, hemen bütün vücut oynakları veya bunlardan çoğu hep birlikte hareket edeceklerdir. Her hareket ***et tetik ve ani yapılır. Önce, koltuk koltuğa oyuna geçerler. Sonra eller omuzlara çıkar. Kendine has yürüyüşü ve oturması vardır. Özelliği vücut oynaklarından çoğunun eşit hareketle ilgili ve bunu yerine getirmeye mecbur görünmesindedir. Yürüyüşü ya sağ ayakta veya çift ayakta son bulur.



    Boşan Da Dağlar

    BOŞAN DA DAĞLAR:
    Ege'nin tanınmış Zeybek türkülerindendir.

    Bohça Atmak

    BOHÇA ATMAK:
    Aba Atma Oyunu da dedikleri bir çeşittir (Konya-Hadim).

    Buhur

    BUHUR:
    Afyonkarahisar ilinden Dinar ilçesinin Karataş Köyü oyuncularca kendine has bir alemdir: Buhur, İspaha, Kolkırması, Deve ve hususiyle Sapa (Zabbak) oyunları dikkati çekiyor. Bunlar davul veya tef ile oynanırken türküleri de çağrılır. Bazen kalabalık oynanır. O arada Zabbak oyununda 20-25 kişi yer alır. Bu ve Deve Oyunu yalnız erkeklere mahsustur. Düğün ve bayramlarda yürütülürler. Köse, İsbaha ve Buhur oyunlarını kadınlar düğünde gelin olacak kızın mahcubiyetini gidertmek üzere oynarlar. Kolkırması, Deve ve Zabbak oyunlarını köyde herkes iyi oynar.

    Bulanık

    BULANIK:
    Bingöl'den Kiğı ilçesinin Çerme Köyü bölgesinde kadınlı erkekli 3-17 kadar kişi sıra kurup davul zurna (veya tef) ahengiyle yürütürler.
    Bulgur Oyunu

    BULGUR OYUNU:
    Ankara'dan Ayaş ilçesinin Yölker köyünde bu oyunu kadın erkek dört kişi kaval ve saz eşliğiyle oynarlar. İlçenin başkaca oyunları da vardır.


    Bura Bura Oynamak

    BURA BURA OYNAMAK:
    Gerdan kıra kıra oynamak; "baş ve gövde dik dururken başı -dikliğini kaybettirmeksizin- boyun kısmından bir sağ omuza, bir sol omuza doğru epey götürüp getirebilmek ve bunu defalarca tekrarlayabilmektir" ki meleke meselesidir. Boyunun kemiksizliği intibaını uyandırır. Bunun gibi "parmak bura bura oynamak" da Şarkın (Doğunun) orijinal raks figürlerindendir. Öte yandan oyuncunun kendisi de parmak burarak oyun yürütebilir. O taktirde, buruş şaklatmaları çarpara yerini tutmuş olur. İki türlüsü vardır:
    1. Her elin baş ve orta parmakları burulur, yani iki elin parmağı şıkır şıkır işler.
    2. Yahut da, başın yukarısında iki el avuç avuca sarmaştırılarak karşılık iki şahadet parmakları nispeten seyrek tempolarla yüz yüze delk edilip kopartılmak suretiyle şaklatılır. Birinci şıkta şıkırtılar sık olduğu halde, ikincide seyrek seyrek tekrarlanır ve her halde tartım zamanlarına uyulmak mukarrerdir (kesindir, gerekir).
    Avrupalılarda her vesilede taaccüple (şaşkınlıkla, hayretle) karşılanan bir oyun unsuru işte budur. Önce şaşar ve sonra hoşlanarak seyrederler. İdmanlı parmakların buruluşu sert şaklatmalar yürütebilir.
    Bura bura oynamaya Kayseri ve Adana dolaylarında "fındık kırmak" tabir olunur. Mesela oyuncuya "Bir Adana fındığı kır bakalım" denildiği zaman, ora meclislerinde "bura bura oynayış" kastedildiği her yerlice anlaşılır. "Fındıkçılık mecazı, şuhluk manasıyla bura bura oyun yürüten güzelin bu tavrından kinayedir. Bu oyun unsuru, irticali figürlerin başlıca yardımcılarından biridir. Eskiden çengiler çarpara, çağana veya kaşık kullanarak oyuna çıktıkları zaman tabiatiyle parmak çıtlatmalarına hiç lüzum kalmıyordu. Çengi nispeti de esasen çenğ, yani zil çalan oyuncu kadın demekti. Adı geçen tartım araçları meslekten oyuncularda kaldığı için, parmak burmalı oyun hevesk'r çoğunluğun tercih edilen müzik tarzı sayılıyordu.
    Oyun esnasında daha ziyade seyircilerin tartım (ritim) dairesinde ve topluca el şaplatmaları "alkış" manasından farklı bir oyun unsurudur.

    Burçak Tarlası Oyunu

    BURÇAK TARLASI OYUNU:
    Yozgat kadınlarının kendi aralarında ve erkeklerin ayrı meclislerinde yürüttüklerindendir. Adını türküsünden alan tanınmış bir oyundur. Köye düşmüş şehirli bir kızın köy hayatına intibak edememesiyle ilgilidir. Aynı ilden Akdağmadeni ilçesinde şu oyunlar gün gördü: Ağırlama, Halay, Kartal Halayı, Laz Halayı, Sinsin, Yanlama, Zeybek. Bunları çoğu zaman erkekler oynar.
    Yozgat köylerinde çeşitler vardır. Mesela Sorgun ilçesinin darıcı köyünde davul zurnayla şunlar oynanır: Ağırlama, Çevirme, Değirmenci, Kenan, Kiriboz, Kartal, Kamalı, Kol Oyunu, Tilki Oyunu, Tonton, Tek Ayak. Bazıları Halay çeşitleridir.
    Kadınları şunları oynar: Kol Oyunu, Horoz Oyunu, Bedirik Oyunu (Bu sonuncusu sekiz kişiye kadar birlikte yürütülür.)
    Yine Sorgun'un Deveci köyünde kadınlar tef çalarak çift çift Akleyli ve Karanfilli oyunlarını türküleriyle oynarlar. Davul zurna varsa erkekler de Alay Çekme veya Sinsin yaparlar.
    Yozgat bölgesinde davul zurnalı Halayları kadınlar da kendi aralarında oynarlar. Erkek halkasına karıştıkları bazen olur.

    Büdi, Büdik, Biyü

    BÜDİ, BÜDİK, BİYÜ:
    Türkiye dışı Türk diyaleklerinde "raksetmek" anlamında olarak çüvme (çökme dediğimiz), seğirme (seğirtme dediğimiz), seğirmek, sekirkemek, sekirkelemek, sekirmek, siğenmek, tepsemk gibi türlü kelime ve fiiller bulunduğunu eski lügatlardan (sözlüklerden) ve Radloff sözlüğü gibi mukayeseye elverişli ciltlerdeki maddelerden anlıyoruz. Öteden beri oyun ve oynamak gibi aslında daha da şümullü anlamları olan bir tabirle de karşılaşan bu gibi diyalek maddelerinin etimolojileri üzerinde durularak kıdemlerin tespitine çalışılması gerekir.
    Kelimenin XIV. ve XV. Yüzyıllar Anadolu'sunda (tabiatiyle Oğuz gelişinden beri) umumiyetle kullanıldığı ilk metin taramaları sayesinde günümüzde anlaşılmıştır. Bizdeki fiil bükmek, büğmek veya büymek şekillerinde okunabilen ve raksetmek demek olan mastardır.
    XIV. yüzyılda Hoca Mesut Gülşehrî kalemiyle Farsça'dan Türkçe'ye çevrilen ve elde yalnız iki nüshası bulunan Süheyl ü Nevbahar'ın şu mısralarında kelime vardır:
    Saçı saçtılar şazlık ettiler
    Mutı oldular ana yüz tuttular
    Delim dürlü çalgı ile büktüler
    Biraz geçicek dahi kan döktüler
    Aynı tercümede şu da geçer:
    Birincesi oynar, birince büker
    Birincesi seğrir, birince seker
    Burada bükmek, seğirmek ve sekmek fiilleri anlamdaştırlar. Yine XV.yüzyıldan Aşık Paşa'nın "Garipn'me'sinde şöyle deniliyor:
    Kimisi boş er, içer, oynar, büker
    Kimi dün gün durmadan zahmet çeker
    XV. yüzyıldan Abdî'nin Farsça'dan tercümeyle Sultan II. Murat'a arz ettiği "Camaspn'me" deki kullanılış yerinin kalgılayarak oynamak olduğu daha da açıktır:
    Dürlü dürlü kalkıyuben büktüler
    Her birisi oynayuben sektiler
    Dede Korkut'ta "boy boyladı" okunmuş olan birleşimin doğrusu "büy büyledi" olabilir (XIV. yüzyıl).
    Anadolu rakslarımızın tarihi, mevrus (miras kalmış) konuyu m'ziden bu yana devrettirmiş görünen bu kuvvetteki üç beş fıkranın ele alınmasıyla başlatılabilmektedir. Büymek fiilinin (ki burada "k'f-ı y'î" ile okuyoruz) takriben XVI. yüzyılda şehirlerde raksetmek Türkçeleşmişine yerini bıraktıktan sonra köylü dilinde daha da yaşayabilmiş olduğu düşünülebilir.

    Büyü

    BÜYÜ:
    Arapça sihir kelimesinin karşılığı olan bu öz Türkçe söz, anlam bakımından Türk kültür tarihinde dans mefhumuyla karışır gibi oluyor.
    Emsal benzeşmeler dilcileri çoğu zaman tatmin etmişlerdir. Genç çağ büyücülüğünün oyun unsuruyla ilgisi bilinmekle beraber, bütün dans tarihinin menşede dinî olduğuna inanılmış bulunuluyor. Şu halde büyünün de derin çağlarda 'yin unsuru olacağı kendiliğinden anlaşılır.





Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 4 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 4 misafir)

Benzer Konular

  1. Van İlimiz Halk Oyunları.
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Dans Türleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2017, 22:24
  2. Tokat yöresi halk oyunları.
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Dans Türleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2017, 22:21
  3. Artvin Halk Oyunları.
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Dans Türleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2017, 22:15
  4. Tekirdağ Yöresi Halk Oyunları.
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Dans Türleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2017, 22:05
  5. Geleneksel Türk Halk Oyunları Nelerdir ?
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Genel Kültür
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Ekim.2017, 20:57

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort