Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak mı uzak diyarların birinde mutlu insanların yaşadığı güzel bir ülke varmış. Bu ülkenin çok başarılı, anlayışlı mı anlayışlı bir kralı varmış. Kral; halkının derdini dinler, sorunlara hemen çözüm bulurmuş. Kimseyi kapısından mutsuz etmeden göndermez, halkı mutlu oldukça kral daha da mutlu olurmuş.
Fakat bu kralın büyük mü büyük bir derdi varmış aslında. Büyük bir aşkla âşık olduğu ve evlendiği kraliçeden çocuğu olmuyormuş. Senelerdir evli olmasına rağmen henüz çocuğunu kucağına alamamış. Fakat tahta geçmek için bir varise de ihtiyaç varmış. Kral gün geçtikçe bu derdi yüzünden erimiş, kilo vermiş. Mutsuz bir adam olmuş çıkmış. Herkes kralın bu haline çok üzülüyormuş ama elden bir şey gelmiyormuş.
Günlerden bir gün, büyük bir hekimin yolu bu güzel ülkeye düşmüş. Ülkede biraz konaklayıp yoluna devam edecekmiş. Fakat hekim nereye gitse halkın kralı konuştuğu duymuş. Sonunda konakladığı han sahibine dayanamamış sormuş:
HEKİM: ‘Kralınızın neyi var Allah aşkına?’
HAN SAHİBİ: ‘Hiç sormayın Hekim bey. O kadar mutlu ve o kadar iyi bir insandır ki… Ama kaç senedir çocuğu olmaz. O yüzden çok dertlidir. Son zamanlarda bu dert yüzünden yüzü gülmez bir kral olmuştur.’
Hekim düşünmeye başlamış. Elinde kralın derdine derman olacak bir şey varmış. Hemen kalkmış ve saraya doğru yola düşmüş. Saraya vardığında kapıdaki adamlara kendini tanıtmış ve kral ile görüşmek istediğini söylemiş. Bir müddet bekledikten sonra Kral onu huzuruna kabul etmiş.
Hekim kralın karşısına çıktığında onu selamlamış. Kral da bu hekimin derdine çare derken ne yapacağını çok merak ediyormuş.
KRAL: ‘Hekim kardeş, söyle bakalım neymiş derdime çare olacak mucize?’
Hekim cebinden birkaç tane tohum çıkarmış. Kralın yanına yaklaşarak anlatmaya başlamış:
HEKİM: ‘Sevgili Kralım. Bu tohumlar sihirli elma ağacı tohumudur. Sizden ricam, eğer çocuk sahibi olmak isterseniz saraya kocaman bir bahçe yaptırın. Yemyeşil ve bir sürü yemiş ağaçlarının olduğu bir bahçe olsun. Tüm halkınız bu bahçeden yararlansın. Bahçeye bu tohumları da dikin ve sabırla bekleyin. Elma ağacı büyüyüp elma verince meyvesinden yiyin. Beklediğiniz müjde sizin olacaktır.’
Kral hekimin bu sözlerine inanmasa da denemekten zarar gelmez diye düşünmüş.
KRAL: ‘Hekim kardeş, dediklerini yapacağım. Eğer dediğin gibi olursa dile benden ne dilersen.’
HEKİM: ‘Sağlığınız Kralım. Ben gezgin bir hekimim. Hiçbir şey istemem. Sizin derdinize çare olsun bana yeter.’
Kral hekimin bu tavrını çok beğenmiş. Hekimi gideceği güne kadar sarayında ağırlamış. Tüm yardımcılarına da haber salarak bir an önce bahçenin yapılmasını emretmiş.



Kralın isteği üzerine bahçe yapılmış, tohumlar ekilmiş. Bahçeye ekilen ağaçlar hemen büyümüş, her yeri yemyeşil yapmış. Fakat elma ağacı bir türlü elma vermiyormuş. Kral aylarca beklemiş fakat ağaç meyve vermemeye devam etmiş. Sonunda kral dayanamamış ve tüm bahçeyi yerle bir etmeleri için yardımcılarına emir vermiş. O kadar öfkeliymiş ki karısının sözlerine aldırış etmeden tüm ağaçları kestirmiş, yerinden söktürmüş. Kraliçe son anda bahçeden elma ağacının bir fidesini kurtarabilmiş. Onu almış ve saklamış.

Günler geçmiş, kraliçe sakladığı fideyi sessiz sedasız bir köşeye dikmiş. Ona güzel bir şekilde bakmış, onu sevmiş, sulamış. Fide hemen büyümüş, çok geçmeden de meyvesini vermiş. Kraliçe sevinçle elmalardan birini koparmış. Koşarak kralın yanına giderek ona müjdeli haberi vermiş. Kralın inancı kalmasa da kraliçenin kalbini kırmamak için elmadan yemiş.
Elma ağacını her gün sulayan ve ona bakan kraliçe, krala da elmadan her gün yedirmiş. Kraliçenin bu kararlı tutumu sonunda başarıya ulaşmış ve hamile kalmış. Dokuz ay sonra da nur topu gibi erkek evladını kucağına almış.
Kral çocuğunun doğduğu gün, ülkede şenlik havası estirmiş. Her yerde düğünler, eğlenceler tertip edilmiş. Kocaman kazanlarda yemekler pişiriliş ve dağıtılmış. Kral kendisine bu mucizeyi yaşatan hekimi de bulmuş. Hekim Kral’ın davetini kırmamış ve ülkeye gelmiş. Kralın sevincine ortak olmuş.
KRAL: ‘Ey ahali, duyduk duymadık demeyin. Bundan sonra her yere yemiş ağaçları diktireceğim, bahçeler yapacağım. Eğer ki aranızdan biri bahçesindeki ağaçlardan birini dahi keserse, onu cezalandıracağım.’
Kral her yere ağaçlar dikmiş ve ülke artık yemyeşil bir ülke olmuş. Herkes yemiş ağaçlarından istediği yemişi yiyebiliyormuş.