BETA SEÇİMİ:
Tüm gerekli şartlar dikkate alınarak kurulmuş uygun bir akvaryum hazırlandıktan sonra, sıra bu akvaryuma ev sahipliği yapacak olan betanın seçilmesine ve satın alınmasına gelir. Bu seçim, büyük ölçüde kişisel zevke bağlıdır. Türün sahip olabileceği renk ve desen çeşitliliği çoğu zaman karar verilmesini güçleştirir. Bunun yanı sıra, son yıllarda ülkemizde de hızla yaygınlaşan, farklı kuyruk şekillerine sahip betalar bu seçimi biraz daha zorlaştırır. Kişisel beğenilerin ötesinde, beta seçiminde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.
Öncelikle betanın sağlıklı olup olmadığı belirlenmelidir. Bunun için önce renge ve dış görünüme bakılır. Renk canlı ve parlak olmalıdır. Solgun renk, stres veya hastalık belirtisi olabilir. Ayrıca, deri üzerinde farklı renkte, solgun veya kızarmış bölümler bulunmamalıdır. Mermer denilen, 2-3 renkli beta varyetelerinde farklı renklerde bölümler bulunabilir. Burada bahsedilen, herhangi bir hastalık ya da yaralanma belirtisi olabilecek türden renk farklılıklarıdır. Deri pürüzsüz, pul dizilişi düzgün olmalıdır. Deri üzerinde bozulmalar, pullarda dökülmeler, kist ya da benek tarzı oluşumlar olmamalıdır.
Gözler, ağız çevresi ve solungaçlar dikkatle incelenmelidir. Gözlerde bulutsu bir görünüm, büyüklük veya yerleşimlerinde orantısızlık, hareket kabiliyetinde azalma vb. durumlar betanın sağlıksızlığına işaret eder. Ağız çevresinde ve solungaçlarda deformasyonlara sık rastlanır. Ağız ve dudaklar düzgün ve orantılı olmalı, solungaç kapakları birbiriyle aynı boyda ve solungaç açıklığını kapatacak biçimde gelişmiş olmalıdır. Ayrıca bu bölümlerde herhangi bir hastalık belirtisi olup olmadığı belirlenmelidir. Pamukumsu gri veya beyaz renkte oluşumlar, mantar veya columnaris gibi hastalıkların belirtisidir. Solungaçlarda soluk renk, normalden daha koyu kırmızılık, solungaç kapaklarının açılıp kapanmasında anormallik vb. belirtiler de balığın çeşitli sağlık sorunları olduğunu gösterir.
Yüzgeç ve kuyruk yapısı da kontrol edilmelidir. Yüzgeçlerde yırtılma, delinme, parçalanma gibi etkiler; aslında iyileşmeleri zor olmasa da, balığın diğer hastalıklara karşı güçsüz düşmesine sebep olabilir. Uygun şartlara sahip temiz su ve iyi bir diyet sağlandığında bu yırtılma ve delinmeler hızla iyileşir. Hatta tamamen parçalanmış kuyruk bile en fazla 1-2 ay içinde kendini yeniler. Ama eğer uygun şartlar oluşturulamazsa yaralı bölümler bakteri istilasına ev sahipliği yapabilir. Bu yüzden, satın alırken sağlam yüzgeçlere sahip bir betanın seçilmesi daha uygun olacaktır.
Betanın gövde yapısı da incelenmelidir. Karın bölgesinde şişkinlik veya zayıflık görülüyorsa, sindirim sistemi rahatsızlıkları veya iç parazit ihtimali vardır. Ayrıca, özellikle çift kuyruk ve delta kuyruk varyetelerinde, vücudun orta kısmında veya kuyruk başlangıcında deformasyonlara sıkça rastlanır. Bunun kontrolü için betaya üstten bakmak yeterlidir. Omurgada herhangi bir eğrilik tespit edilirse, o balık seçilmemelidir. Çünkü bu tür deformasyonlar iyileşemeyecek rahatsızlıklardır.
Dış görünüş olarak sağlıklı olduğu belirlenen betanın davranışları da kontrol edilmelidir. Harekete ve dış etkilere karşı çok duyarlı bir tür olan beta, normalde akvaryumun yanına yaklaşıldığında bile tepki gösterir. Bu tepki; eğer insanlara alışmış bir balıksa, akvaryum camına yaklaşmak ve sizi incelemek olacaktır. Bulunduğu akvaryumda bir süre geçirmiş ve belirli noktalarda yem almaya alışmış balıklar genelde bu tepkiyi gösterir. Tam tersi durumda ise, yani eğer beta insanlara veya bulunduğu ortama henüz alışmadıysa, tepkisi camdan uzaklaşmak ve saklanmaya çalışmak olmalıdır. Her iki durumda da betanın normal davranış özelliklerini sergilediği söylenebilir. Buna karşın; eğer balık tepkisiz kalıyorsa, hareketlerinde normal olmayan bir yavaşlık farkedilirse, fazla hareket etmeden aynı noktada kalıyor, sürekli olarak dipte veya yüzeyde yüzüyorsa, balığın çeşitli hastalıklara yakalanmış olduğu, en iyimser ihtimalle stres içinde olduğu anlamına gelir. Bu gibi davranışlar gösteren bir beta uygun seçim olmayacaktır.
Hareketli, normal davranışlara sahip bir beta belirlendiğinde, son olarak yeme ilgisi kontrol edilmelidir. Çok obur bir tür olan beta, normal şartlarda hemen her tür yemi kabul eder. Ayrıca, hızlı hareketlerle yeme yönelmelidir. Yeme karşı ilgisiz olan veya kuru yem kabul etmeyen balıklar, beslenme konusunda sorun yaratabilir. İyi hazırlanmış bir menü ve biraz özenle bu tür düzensizlikler telafi edilebilir. Ancak yine de, özellikle yeterli tecrübeye sahip olmayan akvaristler için, beslenmesinde sorun olmayan bir balığın seçilmesi daha uygun olacaktır.
("Sağlık" bölümünde anlatılacak olan hastalıkların, özellikle de hastalık belirtilerinin incelenmesi, beta seçiminde oldukça faydalı olacaktır...)
Seçilen betanın büyüklüğü, özellikle de yüzgeç ve kuyruk uzunluğu da önemli bir kriterdir. Daha önce de bahsedildiği gibi; beta fazla uzun bir yaşam süresine sahip olmayan, ortalama 2-3 yıl yaşayabilen bir balık türüdür. Yavru betalar yaklaşık 4 aylık bir sürede yetişkin boylarının neredeyse % 80'ine ulaşırlar. Bu süreden sonra boyca büyüme çok yavaşlar ve yüzgeçlerde ve kuyrukta uzama hızlanır. Bu özelliklerini dikkate alırsak; seçilecek olan betanın boyca büyük olması ve uzun kuyruk ve yüzgeçlere sahip olması, o betanın büyük ihtimalle yaşlı olduğunu, en azından 1,5-2 yaşına zaten ulaşmış olduğunu gösterir. Aslında bu bir genellemedir, çünkü balığın daha önce içinde bulunduğu koşullar da vücut ve kuyruk yapısına etki eder. Yine de, uzunca bir süre beslemeyi düşündüğümüz bir balık almak istiyorsak, mümkün olduğunca genç bireylere yönelmek uygun olacaktır. Satın alındıktan sonra ancak birkaç ay yaşayacak olan bir balık, hem hayal kırıklığı hem de üzüntü sebebi olabilir.
Genç bireylerin satın alınmasının başka avantajları da vardır. Özellikle üretim düşünen akvaristler için, kendi damızlıklarını yetiştirmek üzere genç bireylerin alınması yararlıdır. Çoğu zaman hobiciler bu konuda hataya düşmekte, ve üretim için rastladıkları en büyük balıkları almaya çalışmaktadır. Bu balıkların hangi şartlarda büyütüldüğü, ne tür hastalıklar geçirdiği, ne şekilde yemlendiği vb. özellikler bilinmediği için üretimde verimin düşük olması, hatta tamamen başarısız olunması riski her zaman mevcuttur.
AKLİMATİZASYON:
Çevremizdeki akvaryumcularda bulabileceğimiz betaların büyük bir kısmı Uzakdoğu ülkelerinden ithalat yoluyla gelmiştir ve hâlihazırda bir veya birkaç kez su değişimine maruz kalmış balıklardır. Oldukça dayanıklı ve dirençli bir tür olmasına karşın, beta da diğer balıklar gibi ani su değişimlerine karşı hassastır. Ani pH yükselmeleri, ısı farklılaşmaları gibi etkiler, balığın sağlığını tehdit eder.
Yeni aldığımız betayı bekleyen bir başka önemli tehlike de stresdir. Çünkü stres, balığın doğal davranışlarını ve beslenmesini önemli ölçüde etkiler. Zamanla zayıf düşmesine ve hastalıklara karşı savunmasız kalmasına neden olur. Özellikle yeni bir ortama giren beta, alışma sürecinde kolayca strese kapılabilir. Bu yüzden satın aldığımız betanın aklimatizasyonu, yani yeni akvaryumuna alıştırılma süreci dikkat isteyen bir konudur.
Öncelikle, hazırlanan akvaryumun beta için gereken şartlara sahip olduğundan emin olunmalıdır. Akvaryumun şekli, dekorasyonu, tank arkadaşları vs. etkenlerin, yeni alınan balığın alışmasını zorlaştıracak özellikte olmamasına dikkat edilmelidir. Biyolojik döngünün oturması ve zararlı maddelerin akvaryumdan uzaklaştırılması için, balığı eklemeden en az bir hafta önce akvaryumu hazırlamak uygun olacaktır. Bu süre, su hazırlayıcılar ve biyolojik katkılar kullanılarak kısaltılabilir.
Yeni alınan betanın aklimatizasyon sürecinde ilk adım, bulunduğu poşet veya kaptaki su değerlerini test etmek ve bulunan değerleri, konulacağı akvaryumdaki değerlerle karşılaştırmak olmalıdır. pH ve sıcaklık özellikle kontrol edilmelidir. Ayrıca, eğer imkan varsa, amonyak (NH4), nitrit (NO2), nitrat (NO3), gH ve kH da test edilebilir. Bu sayede başlangıç noktamızın ne olduğu hakkında yeterince fikir edinmiş oluruz. Bulunan değerler birbirinden çok farklıysa, alıştırma süreci normalden çok daha yavaş yapılmalıdır.
Eğer test yapma imkanımız yoksa, en kötü ihtimal düşünülmeli ve su değerleri arasında büyük farklılıklar olduğu varsayılarak işe başlanmalıdır.
Sıradaki adım, sıcaklığın eşitlenmesidir. Bunun için ısıtıcılar kullanılabilir veya betanın bulunduğu poşet ya da kap, ılık veya soğuk su içinde bekletilebilir. Ancak en kolay yol, balığın kapalı bir poşet içerisinde yeni akvaryuma konulmasıdır. Bu yöntemle, 5-10 dakika içinde sıcaklığın eşitlenmesi sağlanır. Eğer akvaryumda ısıtıcı çalışmıyorsa buna da gerek yoktur. Suların oda sıcaklığında eşitlenmesi için birkaç dakika beklemek yeterlidir.
Sıcaklık farkı kalmadığından emin olunduktan sonra, balık içinde bulunduğu suyla birlikte genişçe bir kaba alınır ve su değişim işlemi başlar. Bu işlem, kaptaki suyun akvaryum suyuyla değiştirilmesi olarak tanımlanabilir. Eğer gerekli testler yapılmış ve tüm parametreler birbirine yakın çıkmışsa, 10-15 dakika içinde tamamlanabilir. Ancak eğer değerler farklıysa veya test yapma imkanı yoksa, en az bir saat boyunca devam etmesi tavsiye edilir.
Su değişiminde iki yol izlenebilir. İlkinde, bir parça hava hortumu yardımıyla, akvaryumdan kaba su akması sağlanır. Bir kez sifonlamak sürekli su akışı için yeterlidir. Su geçişinin çok yavaş, hatta seyrek damlalar halinde yapılması en uygun yoldur. Bu sayede şartlarda meydana gelebilecek ani değişiklikler önlenmiş olur. Kaptaki su hacmi arttıkça, üstten bir miktar su boşaltılabilir. İkinci yol ise, balığın bulunduğu kaba düzenli periyotlar halinde akvaryum suyu eklemektir. Her 10 ya da 15 dakikada bir, kaptaki suyun yaklaşık beşte biri kadar su eklenir. Birkaç kez bu işlemi tekrarladıktan sonra, eğer gerekli görülürse üstten su alınır. Su değişim işlemi ne kadar yavaş yapılırsa, balığın etkilenmesi ve strese girmesi de o kadar önlenmiş olur. Bu yüzden mümkün olduğunca uzun sürdürülmesi önerilir.
Artık son adıma, yani balığın akvaryuma konulmasına geçilebilir. Balık bir kepçe yardımıyla yakalanır ve yeni yaşam alanına bırakılır. Bu işlemin süretle yapılması ve balığın fazla ürkütülmemesi yararlı olur. Kaptaki suyun hiçbir şekilde akvaryum suyuna karıştırılmaması gerekir.
Balık akvaryuma alındıktan sonra ışıkların bir süre kapalı kalması stresi önlemekte yardımcı olur. Ayrıca, tercihe bağlı olarak stres giderici ürünler de kullanılabilir. Birkaç saat sonra ışıklar açılır ve ilk yemleme yapılır. Balık yeni ortamında yem almakta zorlanabilir. Daha önce bulunduğu yerde kullanılan yemden bir miktar temin edilmesi veya daha iyi bir yol olarak canlı yem verilmesi yararlı olur.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, beta az miktarda su içinde bile yaşamını sürdürebilir. Bu özelliği sayesinde, diğer balık türlerinden farklı olarak, betanın aklimatizasyonunda bazı pratik yöntemler de izlenebilir. Balığın alındığı yerden yeterli miktarda su alınması ve hazırlanan akvaryuma bu suyun koyulması bunlardan biridir. Eğer akvaryum hacmi büyükse, balık birkaç günlüğüne daha ufak bir kapta da tutulabilir. Bu sayede, su değişim işlemi günler boyu sürdürülebilir.
Eğer yeni aldığımız balık, halihazırda içinde balık bulunan, karma bir akvaryuma koyulacaksa, en az 10 gün süreyle bir karantina akvaryumunda tutulması gerekir. Bu süreçte dikkatli biçimde izlenerek herhangi bir hastalık belirtisi taşımadığından emin olunmalı, gerekirse dezenfekte veya tedavi işlemlerine tabi tutulmalıdır. Bu sayede akvaryuma dışarıdan hastalık girmesi engellenmiş olur.