Araştırmacıların kesinlikle tarihin ilk simyageri olarak kabul ettikleri kişi MS 300 yıllarına doğru yaşamış olan Mısır'ın Panopolis'inden Zosimos ise de bu yöndeki gelişmenin daha MÖ III. yüzyıldan beri sürdüğü de anlaşılmaktadır. VII. ya da VIII. yüzyılda Bizans'ta yazılmış olan ve kopyaları Venedik ve Paris'te bulunan bir manuskript 40 kadar simyacının adını vermektedir. Listenin başı MÖ 200 yıllarında Nil deltasında yaşamış olan ve çok kapsamlı bir farmakoloji kitabı daha sonra Doğu Roma ve Arap bilginlerince de kullanılmış olan Demokritus ve sonu da MS IV. yüzyılda İstanbul'da yaşadığı bildirilen Şinesus'tur.
Yunan simyasında İran'ın Magi inancı ve Mecusi denilen rahiplerinin doğrudan bir etkisi olduğu ve ayrıca Stoacılığın da katkısı bulunduğu sanılmaktadır. Magi'nin etkisi özellikle Demokritus'un ünlü kitabı "Physica et Mystica"da yazılı olan her reçetenin; Mageistlerin amentüsü niteliğinde olan "Her doğa bir başka doğayla sevinir bir doğa bir başka doğa üzerinde galebe çalar bir doğa öbür doğaya egemen olur" cümlesiyle sona erişinde belirmektedir.
Yunan kültüründe simya Homeros çağından Aydınlanma Çağına kadar olan 2000 senelik süreçte bir gizem olarak kalmıştır. Yunan simyası Synesius ile birlikte Çin ve Hint simyası paraleline kaymıştır ve simya madde bilgisinden çok bağımsız zihinsel bir işlem olarak tanımlanmıştır.