Majikal eylemin ilhamsal bir yönü vardır ve bu yönü anlamamız majikal eylemin gerçekliğine ilişkin algımızı düzeltmemiz açısından önem taşır. “Özel bilinç halleri” majikal eylemin ve sıradan ilhamın ortak şartıdır. Yaratılmaya çalışılan bilinç hallerinin doğru şekilde harmanlanmasıyla ortaya çıkan şey “majisyendir”. Uygun harmanlamanın yapılamadığı durumlarda tehlikeli ve yıkıcı obsesyon durumlarıyla karşılaşılır. Bazı insanların bu güçleri daha az kişisel kontrol demek olan aşırı cinselliğe, uyuşturucuya, sanata yada değişik maji tiplerine kanalize ettiklerini biliyoruz. Kontrolsüz kişi eğer ki şanslıysa bu güçlerin etkisiyle “şifacı” filan olabilir. Maji için gereken bilinç halinin kontrolünü o bilinç haline daha sık girip çıkmayla başarabiliriz. Bu, şiir yazmak için ilham almak gibidir, yada yaratıcı bir hikayedeki kaliteli uydurma kapasitemiz. Dışardan bakınca kolay görünen bu eylemler, kişinin kendisini başka boyutlara açmasıyla alakalıdır ve nasıl işlediklerini açıklamak bile hiç kolay değildir.* “Kişinin kendisini başka boyutlara açması” derken ne demek istediğimi anlamanız lazım.
Astral hakkında yanlış bilinenler ve astralin ilhamla alakası
Ülkemizdeki büyük çoğunluğun astral sözünden anladığı şey aşağı yukarı şudur: üç boyutlu gözlüklerle gezilebilen ve en az bedensel gözlerimizin gördüğü dünya kadar yüksek çözünürlüklü görüntüsü olan sanal bir alem. Astral denilince aklına hemen böylesi “başka bir alem” gelenlerin yaptıkları astral denemeler genellikle başarısız kalır. Sorun astralin algılanışındadır.
Sesin dalgalar halinde yayılması gibi, düşünce de dalgalar halinde yayılan bir yapıdadır. İnsan zihni, bedenimizin de içinde bulunduğu materyal boyutta yer almaz. “Zihnin içinde yer aldığı boyuta astral boyut denir.” Bu tanıma dikkat edilmeli, keza astral varlıkların, alemlerin ve fenomenlerin yapısına ışık tutabilecek bir açıklamadır. Bu tanım, astraldeki herşeyin insanın kendi zihninden ve diğer insanların zihinlerinin etkilerinden kaynaklandığı anlamını vermez; çünkü evrende bizim zihnimizin frekansına yakın frekanslarda başka zihinler olması da ***et mümkündür ve bu demek oluyor ki astral alem insan-dışı varlıklarla iletişime olanak tanıyabilir.
Zihin astral alemde ses dalgalarına benzer özellikler gösteren düşünce dalgaları yayar.** Bu dalgalar vasıtasıyla seziler açılır, telepati kurulur, vizyon görülür ve ilham alınır. İlham denen şey, bir astral dalgadan faydalanmak ve astral dalganın verdiği duyguyu materyal aleme bir dönüşüm geçirterek transfer etmektir. Bu durumda, majikal çalışmayla ilham gerektiren sanatsal çalışmalar neredeyse aynı şeyler oluyor. Bunu açalım..
Modern majikal akımlarda en çok tutulan majikal çalışmalar otomatik yazma teknikleri, sigil ve mühür çalışmaları, resim yapmak yada rastgele dans etmek gibi şeylerdir. Bu çalışmalar, daha eski çağlarda hangi kurallar önerilmiş olursa olsun o kuralları yok sayarlar ve sigilize etmek için herşeyi birbirine katmayı doğru yol olarak görürler. Tamamiyle rastgele davranılır ve Kaos majide “gnosis” denen değiştirilmiş bilinç haline, yani ilham dediğimiz astral kanala girmek tek şart olarak öne sürülür. Aslına bakılırsa bu durumda ilham altında yapılan her türlü eylem majikal eylem olmaktadır ve kişiyi ilham durumuna sokan her çalışma da majikal çalışmadır. Bütün bunlar bu kadar basittir. Harfleri içiçe geçirmek, ilham ile yapıldığında gerçekten gücü olan bir şekil ortaya çıkarır. Fantastik edebiyat kulüplerinde rol yapma oyunu oynayan gençlerin, ortaçağ ve yeniçağa ait majikal metinlerde dirseklerini çürüten amcalardan daha büyük majikal yetenek sahibi olmaları da hiç şaşırtıcı değildir. Zaten fantastik hikaye anlatımı modern majikal ekollerde başlı başına bir majikal eylem olarak kabul görmektedir. İslam’ın ilk yıllarında şiirin, müziğin ve neredeyse tüm diğer sanat dallarının “büyü” kabul ediliyor olması bu açıdan doğrudur. Şuan okuduğunuz yazı da, gücü ne olursa olsun, bir miktar ilhamın katkısıyla yapıldığından elbette büyüdür.
Astral hakkında düşülen yanılgı, astralin yeni çeşit bir HD televizyon olduğunu sanmaktır, piyasadaki kitaplar ve yazılar da bu algıyı destekler niteliktedir. Oysa ki bu yanlış adlandırılan fenomen“astral vizyon” denilen, astral dalgaları görüntüye çevirebilme ve görüntüler yoluyla yorumlayabilme yeteneğiyle alakalıdır. Buna sahip olmanın majide ilerlemeyle ilgisi olsa da yeni başlayanlar için şartlar arasında değildir.
Bazen bir gölge aralığı, bazen bir şarkıdaki iki nota arasındaki geçiş, bazen konuşma içinde geçen garip gelen bir söz; işte bunlar astrale çıkmayı sağlayan şeyler olurlar günlük hayatta. Öyle sanıldığı gibi görüntülü bir yolculuk olmazlar ama aklınızın dalgaları bambaşka şeylere dönüşür. Astral seyahat budur, görseniz de görmeseniz de. Görüye sahip olmak ise herkes için kolay olmayabilir.
Majide ‘Sır’ kavramı
Bir diğer yanlış anlama majideki sır kavramıdır. Sır derken kişinin birilerinden öğrenebileceği birşeyden bahsedilmiyor. Tapınakların yazıtlarında şifrelenmiş bir bilgiyi bin yıllardır kayıpken çözmek ve kimse bilmiyorken o müthiş bilgiye sahip olmak değildir sır. Sır, çok az kişinin bildiği ve ölümsüzlüğe açılan dağların arasındaki gizli bir kapı da değildir, gizli bir mekan hiç değildir (düz anlamlarında). Sır derken anlatılmak istenen, kişiye şuanda açık olmayan şeydir. Kişiye neyin açık olmadığını, kişiden neyin saklandığını bir süre düşünmek lazım. Buna cevap bulabilmek için herkesin kendisine şunları sormasını tavsiye ediyorum: “Dünyada istediğim her türlü gücü ele geçirsem de, her şeyi istediğim kadar tatsam da, herşeye sahip olsam da, istersem peygamber bile olup dünyayı arkama taksam da, hatta sadist bir peygamber olsam ve dünyayı cehenneme çevirsem de, ölürken neyi merak edeceğim? Hala aklımda kalan soru ne olacak? O an hala tatmin olmamış olacak şeyim ne?” İşte budur “sır”.
Sır basitçe “hayatınızın anlamı”dır. “Varoluşun ardındaki giz”dir. Kişinin şok olmuş bir şekilde “ben ‘yok’luk durumunda olmak yerine neden ‘var’ olmaktayım? ne alaka? ne işim var burda? ne oluyor!“ diye haykırmasının arkasındaki haldir bu cevaplanmamış sır. Herşeyi elde etseniz de hiçbir materyal kazanımın, hiçbir konumun size veremeyeceği şeydir sır. Maddi hedeflerden vazgeçiş sebebidir sır. Hayatınızı onu bulmak için vereceksiniz. Ve evet, “hayatınızı vereceksiniz”, keza hayatın anlamını çözmenin son aşamasında bu maddi boyut size yetmeyebilir, bir açıdan bakıldığında kendinizi öldüreceksiniz: eski benliğiniz, bedeninizle de beraber ölecek. Açık konuşalım, bu sırrı edinmek istiyorsanız bu sır için öleceksiniz, düz anlamı dahil.
Kişisel hakimiyetten dünya hakimiyetine din, sır ve felsefe
Eğer bir dine bağlıysanız genellikle “sır” sorusu zaten sizin yerinize cevaplanmış durumdadır ve sizin fazla kafanız karışmaz, mutlu mesut ölümünüze doğru yol alırsınız. Bir dine bağlı olmak, tüm ezoterizmin ve felsefenin asıl arayışı olan bu sorunu çözmeye çalışmayı reddetmek, sorunun cevabını bulmayı başkalarına havale etmek demektir, bu yüzden bir dine bağlı olanların aydınlanma şansı (dini kuran kişi hariç) neredeyse yoktur. Sır, kişinin gerçeklik anlayışı, evrene bakışıdır, evrenin arkasında olduğunu düşündüğü şeydir. Bu en büyük sorun oluyor, eğer tek sorun değilse. Ezoterizmle ilgilenen birçoklarının düştüğü hata, sorgulanan şeyin bu olduğunu anlamamalarından kaynaklanıyor. Bu yüzden ezoterizmi, zaten bildiklerine inandıkları “tanrılarını” doğrulayıcı bilgilerin bir kaynağı olarak görebiliyorlar. Oysa ki ezoterizmdeki tanrı kavramı, sır kavramıyla aynı manadadır: yani kişisel gerçekliğiniz. Evren algınız tanrınızdır, (Crowley’nin ifadesiyle) “öz iradeniz” tanrınızdır, yüksek benliğiniz tanrınızdır, nihai amacınız tanrınızdır, hepsi aynı şeydir. Çünkü evren algınızı, varoluşun “neden varolduğunu” kendi çapınızda bir mantığa oturtunca kendinize de bir anlam bahşedeceksiniz, ki bu size otomatikman bir amaç da sunacak. Varlık problemini çözmek “aydınlanmaktır”. Ezoterik okullardaki ayrım da bu noktadan sonra çıkar, asla daha önce değil. Ezoterizmdeki farklı okulların ayrımını, içinde bulunduğumuz aşamada anlamamız, bir sınıflandırma yapabilmemiz de bu yüzden mümkün değildir; biz sadece izlenimlerimiz (bir nevi gelen kokular) doğrultusunda aralarından seçim yapıyoruz, ve elbette bu seçimlerimiz karakterlerimize uygun oluyorlar.
Ezoterizmdeki sır kavramı başlı başına felsefi bir sorundur. Majikal akımların eski Yunandan fazlasıyla etkilenmeleri ve terminolojilerini oradan edinmelerinin sebebi de majisyenlerin felsefe çalışmalarından kaynaklanır. Zaten bir ülkenin yada medeniyetin yeni birşey ortaya koyabilmesi, sadece Tanrıları katletmekle ve sonra yeni bir Tanrı yaratmakla mümkündür. Bu da yeni bir gerçeklik algısı yani yeni bir felsefe oluşturmak anlamına gelen bir sembolizmdir. Batı medeniyetine hala “Yunan medeniyetinin çocukları” denmesinin sebebi, hala felsefi temelinin aynı olmasıdır. Şimdiki dünyada Batı medeniyetinin dışında kalmayı başarmış tek yer, felsefi kökeni ve dünya algısının farklı olması nedeniyle Asya medeniyetidir, ki orası da şuanda Yunanlıların çocuklarının gücüne ve yayılma hırsına karşı koyamıyor. Bence: “Hakimiyet ticaretle gerçekleşmez”, bunu yetkililere duyurayım : )
Benzer bir yaklaşımı politikaya son yüzyılda en büyük etkilerden birini göstermiş olan bir ekonomistten, Keynes’ten dinliyoruz:
“ İktisatçıların ve siyasal düşünürlerin fikirleri –ister doğru ister yanlış olsun- çoğu zaman sanıldığından daha güçlüdür. Öyle ki, dünyayı esas olarak bunlar yönetiyor. Pratiğin içindeki kişiler, ne kadar kendilerini her tür entelektüel etkiden âzâde zannetseler de, şu veya bu müflis iktisatçıya kul köledir. Gaipten sesler duyduğunu iddia eden çatlak iktidar sahiplerinin hezeyanlarının ardında, mutlaka birkaç yıl öncesinin bir akademik kalemşoru vardır.” ***
Son olarak, Crowley esas konumuzda şöyle konuşmaktadır:
“.. Bunun dikkatli tetkiki insan ırkının gizli Üstatları tarafından âdet üzerine insanlığın kaderini kararlaştırmak için kullanılan düşünce sürecinin doğasını ifşâ edecektir.
Herkes gülmeyi bitirince, ben sizden insanlığın gidişatı üzerine bir tarafta Sezar, Atilla ve Napolyon ve diğer tarafta Platon, Ansiklopediciler ve Karl Marx tarafından yapılan etkileri karşılaştırmanızı isteyeceğim. ..” ****
Fikirler, dünya görüşleri. Bunlar en az üstüne düşülen ama dünyadaki yaşamı, çerçeveyi en çok şekillendiren şeylerdir. Majikal çalışmalar bunun kontrollü değişimini ve kişinin kendi gerçekliğini
a)bulmasını yada b)yaratmasını amaçlar.
*) Bu paragraftaki bilgiler Don Webb (Temple of Vampyre) kitaplarındandır.
**) Walter Jantschik (Fraternitas Saturni)
***) Çoğu fikrine katılmasam da Halil Berktay’ın bu konuda çok isabetli bir yazı dizisi olduğunu ifade etmek isterim, Keynes alıntımın kaynağı oldu. Bu konudaki başlangıç yazısını şu adreste bulabilirsiniz:Halil Berktay - "l fikirlerin arl" balkl ke yazs - Taraf Gazetesi
****) Aleister Crowley – Magick Without Tears kitabından alıntı.
© 2010, BATİNİLER.