Doğuda ve Batıda Maji
Yazan: Dr. Israel Regardie
On yedi yaşımda, bir arkadaş bana Binbaşı L. A. Waddell'in "Lamaizm" [Not: Yol = lam, Tibetli keşişler = lama, Tibet'te yaygın Tantrik Mahayana Budizmi = Lamaizm] kitabını ödünç verdi. O günlerde, herhalde skolastik araştırma ve kavrayış vaat eden muazzam kalınlığından dolayı, beni bir hayli etkilemişti. Tabii ki, o zamanlarda Maji konusunda hiç bilgim yoktu ve Teosofik eserlerde birkaç referans dışında Budizm konusunda çok az şey biliyordum. Dolayısıyla, kitabın bir bilgi hazinesi olmasına rağmen, kapsamlı donelerini kaçırmış olmam gerekir.
Derken aradan yıllar geçtikten sonra beklenmedik bir anda, bir arkadaşın aracılığıyla tekrar elime düştü. Arada geçen yılların birikimi, kazanılan bir nebze bilgi ve deneyimin ışığında, içeriği bana muazzam heyecan verdi ve büyük bir ilgiyle tekrar ele aldım. Benim için açık saçık ortada duran en belirgin şeylerden biri, Doğu ve Batı yüksek majikal kavramlarının arasındaki olağanüstü benzerlik, hatta temeldeki birlikti. Bunun sebebi, Doğu bilgeliğinin bazı savunucularının iddia ettiği gibi doğu okült felsefe ve uygulamalarının batıya direkt ithali olup olmadığını tartışmak burada benim harcım değil, ama birikimlerime dayanan inancıma göre kesin olarak diyebilirim ki, Batı ülkelerinde yüzlerce yıldır sözlü bir majikal gelenek, pratik seviyede bir gizli öğreti muhafaza edilmiştir. Hatta bu öğreti o denli sırlarla örtülmüştür ki, çoğu insan tarafından varlığı bile fark edilmemiştir. Gizlenmiş mabetlerin kapılarına ruhsal bir rabıtanın çekimiyle görünmeyen bir akımla sürüklenen talihli bireylerin sayısı çok küçüktü.
Zaman zaman, bu dikkatle korunan geleneğin ufak bir kısmı kitaplara sızdı. Bunların arasında Iamblichus ve geç Yeni-Platonistler, Cornelius Agrippa, Pietro d'Abano ve Eliphas Levi, vs. tarafından yazılan eserleri sayabiliriz. Daha kaba unsurları ise eski büyü kitapları, Klavikeller [Not: anahtarlar], Grimoireler [Not: kara kitaplar, telaffuzu Gri-muar] ve Goetia [haykırmalar, telaffuzu Go-eyş-ya] gibilerinde ifade edilmiştir. Yine de genel anlamda, gerçek öğreti sinsilisi ve pratik bilgilerinin muazzam imaları yukarıda belirtildiği gibi sıkı bir ketumlukla kapalı bir çevrenin dışına taşmıyordu. Bu gizliliğin olası sebebi herhangi bir çağda, ülkede, toplulukta yüksek maji, Teurji'nin daha derin ve yüce yönlerini takdir edecek kişilerin az olduğu izlenimden kaynaklanmaktadır. Bu anlayışa varma derin bir sezgi ve çok çalışma gerektirir, bu da çok az insanda vardır. Dolayısıyla, anlaşılmama olasılığı yüksek olan bu bilgelik pırlantalarını dağıtmanın fazla anlamı olmuyor.
Bu aynı varsayımın Waddell'in Lamaizm kitabında da desteklenmektedir. Hatta, bu eserde farkında olmadan epey sözüm ona ezoterik majikal bilgi de sunulmaktadır. Dolayısıyla, Lamaizmin bu yönü konusunda yazarın açıkladığı fikirler çürütülmektedir. Waddell'in iddia ettiği gibi Lamaizm'in bazı uygulamalarının tarihsel Budizm ile pek ilgisi olmadığı fikrine katılabilirim, ama ezoterik Budizm'de öngörülen realitenin majikal yönü konusunda fikirleri gülünçtür, zira yazdığı kitap bir türlü göremediği majikal realiteyi açıkça sergilemekte.
Kitap belli ki, Tibet'te yaygın olan ve keşişler ve münzevilerin uyguladıkları Budizm'in objektif bir araştırmasını gütmektedir. Maalesef, yazarın önyargıları ve yanılgıları açık seçik ortadadır. Şüphesiz Lamaların masalarından rasgele dökülen bazı ekmek kırıntılarını toplayıp onları sadık bir şekilde oldukları gibi kaydetmiştir, ama diyalog kurduğu yüksek inisiye Lamaların sahip olduğu bilgiyi idrak edecek gerekli talim, bilgi ve iç görüye sahip olmadığı kesindir. Sonuç olarak o bilgiden herhangi bir anlam çıkaramamıştı. Hatta Lamaları uygulamaları ile ilgili betimleri saçma ve absürd gelmektedir ve sonuçta psikolojik olarak Lamaları değil sadece kendisini komik hale getirmektedir.
Teurji veya Batı Majisinin bazı yönleri günümüzde nispeten açık bir şekilde açıklanmıştır. "Hayat Ağacı" (The Tree of Life) kitabımı ilk eleştirenler arasında onun esas geleneksel majikal ilkelerin oldukça anlaşılır ve kapsamlı bir açıklaması olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, Dion Fortune'ın başyapıtı "Mistik Kabala" (The Mystical Qabalah) Majikal uygulamaların arkasındaki mistik prensipleri ustaca işlemektedir. Dolayısıyla, bu iki kitaptaki kuramları Waddell'in "Lamaizm" kitabına uyarlayıp Tibet Majisinin bazı muğlak ve gizemli kısımları konusunda bir anlayışa varabileceğimizi düşünüyorum.
İlk başta, majikal çalışmaların çoğu psişik planda, Toplu Bilinçaltının belirli seviyelerde cereyan ettiklerini itiraf etmekte fayda vardır. Ancak bu, belirli bazı mistik ekollerin yaptıkları gibi, onu tamamen karalamak anlamına gelmez. Onun farklı dalları hem doğu, hem de batı efsanelerinde geçen yağmur getirmek, iyi hasat temin etmek, cin ve ifritleri kovmak ve benzeri becerileri içerir. Bu tür marifetleri açıklamayıp indirgemek için rasyonalist bilim adamları epey çaba harcarlar. Son olarak talihsiz olarak epey yer işgal eden cadılık ve büyücülük sınırlarını zorlayan karanlık konulardır. Bunlar hiç bir zaman, hiç bir suretle ilgimi çekmedi. Ama, ister doğu veya batı türden olsun, Majinin esas itibarıyla ilahi bir işlem, bir ruhsal kültür ve gelişme olarak Teurji olduğunu savunurum. Psikolojik açıdan somut ve soyut objelerden enerji çeken bir dizi teknikler olarak yorumlanabilir, böylece libidonun dönüşüyle şuur yenilenmesi yeni yaratıcı fırsatlar sunan pırıl pırıl spontane bir yaşam doğurur. Kişiliği arındırmak için bazısı basit, bazısı son derece karmaşık çeşitli teknik metotlar içerir, patolojik unsurlardan temizlenmiş organizmanın içine Yüksek Benliği davet eder. Bunlar dikkate alınırsa, Majide birbiriyle alakasız gibi gözüken unsurlar, bazı invokasyon (davet/çağrı) ve imgeleme uygulamaları yeni bir anlam kazanır. Bunlar zamanı gelince İlahi Işık için uygun bir araç olabilmesi için şuuru ıslah etmek, iyileştirmek ve yüceltmek için önemli psikolojik araçlardır. Yıllar önce, "Teosofinin Özeti" (An Epitome of Theosophy) broşüründe William Quan Judge tarafından yazılan birkaç söz sanırım bunu iyi ifade etmekte: "Göz önünde tutulması gereken esas amaç, alt benliğimizi o denli açmak ki ruhsal varlığımız içinden parlasın ve rehberimiz olarak hakim olsun. "Gelişme" sadece zamanı geldiğinde yüksek benliğimizin içine gireceği bir aracın hazırlanması şeklinde geçerlidir."
Bu kavram ayrıca majikal sistemimizin görüşüdür. "The Golden Dawn" eserinde, [Not: Regardie tarafından 1937 yılında dört cilt şeklinde basılan Altın Şafak Cemiyetinin gizli öğreti ve ritüel külliyatı] söz edilen Majinin teknik formları, örneğin Pentagram ve diğer ritüeller, Tanrı Formlarına astral olarak bürünmek, elemental varlıkları ve gezegen ruhlarının evokasyonları (varlıkları fiziksel tezahürata celp etmek şart değil), Kutsal Koruyucu Meleğin invokasyonu, hepsi tek bir amaçla uygulanır. Batı Teurji ve Doğu gizemlerin takipçileri böylece temel teorik prensiplerde tamamen hemfikirdirler.
Bir majikal çalışmanın objektif kaydı nasıl tam bir yanılgıyla yorumlanabileceği hakkında söylediklerime açıklık getirmek için, Waddell'den bir iki alıntıyı incelemenin ilginç sonuç vereceğini düşünüyorum, ilk başta eserinin (2nci baskı) 152'nci sayfasında şöyle yazar: "Arınmış bir Gelupta Lama her sabah kalktığında ve odasından çıkmadan önce ifritlerin saldırısına karşı korunmasını güçlendirmek üzere ürkütücü ifrit kralının ruhsal şekline bürünür... Böylece Lama odasından çıktığında... ifrit kralın görüntüsünü almış olur, ve daha küçük ve şer ifritler Lamayı kendi kindar kralları sanarak yanından hemen kaçarlar, ve böylece Lama zarar görmez."
Bu şüphesiz ki ilkel bir yorumdur. Her ne kadar tanrılar veya mevki sahibi bedensiz varlıkların ruhsal formlarına bürünmek tamamıyla doğru aktarılmışsa da, ona atfettiği sebep çocuksu ve aptaldır. Batı Teurjiye gelince, asırlar süren çabalardan sonra bu uygulamanın ruhsal deneyimin en güçlü desteklerinden biri olduğu görülmüştür. Alt benliğinin yüksek psişik benliğini özümsemesi için, astral olarak İlahi bir Gücün veya Tanrının majikal formuna bürünmesi ve aynı zamanda bir invokasyon davetini beyan ederek zihin ve ruhu huzuruna yüceltmekle uygulayıcının kalbine bir yandan Nur inebilir, diğer yandan zihni ve ruhu tinin tarif edilmez ihtişamına ulaşabilir.
Bu sürecin sebebi ve açıklanmasına gelince, kısacası majikal hipoteze göre hem her yerde varolan, hem her şeyi aşan, mutlak güce sahip, dirilten Bir Yaşam bütün evrene nüfuz etmiştir. Üç kez bilinmeyen karanlıktan evrenin oluşumunun başında, evrenin mimarları ve inşaatçıları Kozmokratlar (Cosmocratores) denilen yüce tanrılar veya ruhsal güçler tecelli oldu. Ruhsal özlerinden başka hiyerarşiler doğdu ve bunlar sırasıyla başka gruplar oluşturdular. Bunlar psişik varlığın gizli derinliklerinde Toplu Bilinçaltında sürekli mevcut Jung'un arketipsel imgeleridir. Böylece, beşeri şuurun tanrılarla birleşmesiyle insan ruhu adım adım nihai menşeine yaklaşabilir. Budist görüşünde buna "saf zihnin özü", şartsız ilahi Hakikat bedeni Dharmakaya'dır. Şer varlıkları korkutma amacı bu teknikte yeri yoktur. Bu hipotezin Binbaşı Waddell'e özgün olup olmadığını tespit etmek zor, ama bu tez bütün ilkel halklarda ortak bir temadır, olası olarak derin sorulara basit bir yanıt ile geçiştirmek üzere mizah anlayışlı bir Lama tarafından söylenmiş olabilir, ama aynı zamanda psişik tehlikelerde Tanrı Formlara Bürünmek psişik korunma açısından son derece etkilidir. Bunun mekanizması elemental varlık, cin veya ifritin formdan korktuğu için değil, ama uygulayıcı sembolik formu üzerine almakla ilahi ruhun belirli bir yönüne açılmaktadır ve böylece o Tanrı veya Varlığın yetki ve hakimiyetiyle donanmaktadır.
Majinin batıdaki şekline gelince, Mısır'da bu kozmik güçlere yakın ilgi gösterildi. Özellikleri ve davranışları gözlendi ve kaydedildi. Böylece, basit ve zarif şekilleriyle derin anlamlar taşıyan tanrılarının stilize resmedilişleri gelişti. Batı majisinde kullanılan tanrı formları, Tibet veya Hint değil, Mısır kökenlidir. Bu tanrı formlarının teknik kullanımı irade gücü, imgeleme, ses ve renklerin kullanımını içerir. "Mahatma ("Yüce-ruh", Üstad) Mektupları" (The Mahatma Letters) eserinde bu bağlamda çok anlamlı bir metin geçer, burada Mahatma K. H., Teosofi yazar A. P. Sinnett'e şöyle yazmıştır: "İletişim yöntemleri sözlerle değil, ses ve renk titreşimlerinin karşılıklı etkileşimleriyle olan bu yarı zeki güçlerle nasıl iletişim kurarsınız veya hakim olursunuz? Zira ses ve ışık bu zeka mertebelerinin oluşumunda başlıca unsurlardır ..."
Bu konuya daha derin girmek her ne kadar konumuzu aşsa da, K.H.'ın tanımları sadece elemental güçlere değil, başka güçler için de geçerli olduğunu da ilave edebilirim. Hayal gücünde yaratılan renk ve ışık formu içine teknik titreşimler ve invokasyonlarla (çağrılar) istenilen enerji veya ruhsal gücün enkarne olduğu özel bir kalıp veya odaklama yaratılmaktadır. Çağrılan güçle diriltilmiş tanrının ideal formunu astral forumuna büründürerek, insanın, İlahi Varlığının kalbine yüceltileceğine inanılır ve böylece esasen geldiği o gizemli tarif edilmez Menşeine yaşamıyla kazanmış olduğu beşeriyetini taşıyarak, ruh yavaş yavaş geldiği o yere dönebilir.
Waddell'in mizah ve kavrayış noksanlığının diğer bir örneğini 322. sayfada görüyoruz. Çırakların eğitiminde Lama'nın "olgunluk ve bilgelikten kaynaklandığını aktarmak üzere kalın ve derin bir ses kullanır" yazılmaktadır. Okuyucularımın herhangi bir majikal seremoniyi izlediklerini veya yetenekli bir operatör tarafından beyan edilen bir invokasyon duydu mu bilmem, çünkü bu çok az kişiye nasiptir, ama kullanılan ses tonu her zaman azami titreşim verecek şekilde verilir. Bu ses tonu içimizden gerekli süptil majikal güçleri uyandırmanın ideal tonudur. Ayrıca kaydedilmesi gerekir ki, en iyi invokasyonlar derin, zengin ve yoğun titreşimsel olanlardır. Sesin olgunluk ve bilgelik ima ettiği fikir saçmadır. Bu batılıların yabancı bir sistemi anlamak yerine onu küçümsemelerinin diğer bir örneğidir. Waddell tarafından verilen Tibet ritüel örneklerinde "Om", "Hum", "Has" ve "Fat" gibi birçok mantra vardır, aynı şekilde Batı uygulamalarda "Yah", "Agla", vs. gibi birçok "barbar celp isimleri" kullanılır.
Majikal çalışmalarda ses konusunu başka bir yazımda oldukça kapsamlı bir şeklide açıklamıştım. Burada, sadece Madam Blavatsky'nin "Gizli Doktrin" kitabında çalışmalarda titreşimsel kullanımın çok önemli bir anlamı olduğunu belirttiğini ilave edebilirim. Kendisi bu konuda şöyle yazmıştı: "Ses ve ritmin dört elementle yakın bir ilişkileri vardır... Bu veya benzeri titreşimler tekabül eden güçleri uyaracağı kesindir, bu duruma göre iyi veya kötü sonuçlar verecektir." Majisyen veya Lamaları bilgelik taslayan pozcular olarak peşin hüküm vermeye cüret etmeden önce, ses ve "barbar celp isimleri" kullanımı iyice etüt etmek gerekir.
Tibetlilerde batıda "Kabalistik Haç" dediğimiz uygulamaya benzer bir uygulama bulunması oldukça dikkat çekicidir. Kitabın 423. sayfasında şöyle yazmaktadır: "Her hangi bir ibadet egzersizine başlamadan önce, yüksek Lamalar Hıristiyanların istavroz çıkarmaya benzer bir şekilde üzerlerinde haç çizerler. Lama nazik bir şekilde ya parmağı ya da zile alnına değer ve mistik "Om" hecesini söyler, sonra göğsüne değer ve "Ah" der, sonra karın boşluğuna ve "Hum" der. Bazı Lamalar "Sva-Ha" mantrasını ilave ederler, başkaları da haçı tamamlayarak sol omuza değerler ve "Dam" hecesini söylerler ve sonra sağ omuzda "Yam" derler. Bu hareketlerin amacı beden, söz, zihin gibi Sattva unsurlarının iletişim kurulacak imaj veya kutsal varlık üzerinde odaklamak olduğu iddia edilir."
Yukarıdaki metinin yorumunu yapmadan önce, Kabala ile ilgili bazı kitaplarda bazı temel kuramları göz geçirmekte fayda vardır. Okuyucu, Dr. W. W. Wescott'un mükemmel "Kabala İncelemesine Giriş" yazısına veya Dion Fortune'un daha yeni "Mistik Kabala" kitabına aşinaysa on Sefirot'u bir insan bedenine yerleştiren bir resim görmüştür. Başın üzerinde ilahi ruhu simgeleyen ve bir taç oluşturan Keter Sefirası veya küresi vardır, ayaklarda ise Malkut ve sağ ve sol omuzlarda Gevurah ve Gedulah (Hesed'in diğer adı), Mars ve Jüpiter, Güç ve Asalet [Merhamet] küreleri vardır. Kabalistik görüşe göre Keter insanın dünyada deneyim edinmek üzere enkarne olan dinamik ve öz varlığı Monad'a tekabül eder. Bu Sefira veya gücün beyin ve kalp yerine başın üzerine konulması son derece önemlidir. Her zaman aşağıdaki karanlığın içine nur yayan ruhun ışığıdır. (Kutsal metinlerde yazdığı gibi: "İnsan ruhu Rabbın mumudur" ve ayrıca "Mumu başımın üstüne nur yağdırdı ve ışıyla karanlıkta yürüdüm.") Bu kavrama paralellerini başka sistemlerde de görmek mümkündür. Örneğin, William Quan Judge'in "Teosofinin Özeti" (An Epitome of Theosophy) broşüründe şöyle yazar: "Denilir ki, yüksek benlik olan gerçek insan, İlahi Varlığın bir kıvılcımı olarak onunla birleşme olasılığına sahip görünen beşeri varlığı gölgeler. Böylece denilir ki yüksek Ruh aslında insanın içinde değil ama üstündedir."Bütün mistik ve majikal işlemlerin amacı alt benliği arındırmaktır, böylece normal olarak üzerimizde olan yüksek Benlik arınmış ve kutsanmış bir kılıfa inebilir. Teurjik geleneğine göre, diğer bazı uygulamalarla birlikte Kabalistik Haçın doğru bir şekilde uygulanmasıyla bu amaç başarılabilir. İbadetsel bir egzersiz veya meditasyon olarak aşağıdaki gibi bazı çizimler, İlahi İsimlerin titreşimleri ve dört yüce başmeleğin invokasyonu ile birlikte yapılır:
1. Alına dokununuz ve "Atoh" (Siz) deyiniz
2. Göğse dokununuz ve "Malkut" (Krallıksınız, Melekut) deyiniz
3. Sağ omuza dokunuz ve "ve-Gevurah" (ve Kudretsiniz) deyiniz
4. Sol omuza deyiniz ve "ve-Gedulah" (ve İhtişamsınız) deyiniz
5. Elleri kalp üzerinde kenetleyerek "le-Olahm. Amen" (sonsuza dek, Amin) deyiniz
6. Burada her dört pusula yönüne doğru uygun Pentagram (beş köşeli yıldız) çizilir ve güç isimleri titreşimli bir sesle zikredilir.
7. Kollar her bir yana haç şeklinde açılır ve şöyle söylenir:
8. Önümde Rafael, arkamda Gabriel,
9. sağımda Mikael, solumda Auriel.
10. Önümde Pentagram yanar.
11. ve arkamda altı köşeli Yıldız ışıldar. [Not: Farklı usullerden biri, üste de olabilir]
12. 1-5 basamakları içeren Kabalistik Haçı tekrarla.
Bu ritüele gelince, faaliyetlerini birkaç başlık altında anlatabiliriz. İlk başta sürekli bir denetim ve kılavuzluk kaynağı olarak yüksek benliğin güçlerini çağırır. Takip edecek işlemleri ilahi bir kontrol mekanizmasının altında koyar. Uygun pentagramların çizimiyle ve dört harfli Tanrı isimlerin zikredilmesiyle dört kardinal yönde bütün gereksiz varlıklar defedilir. Sonra içsel psişik dünyanın dört somut işlevlerini resmeden dört Başmelek çağrılır, bunlar aynı zamanda içinde majikal operasyonun cereyan ettiği Benlik çemberini çevreleyen küreyi koruyucu kutuplaşan iki çift olarak sarmaktadır. Kapatmada, tekrar yüksek Benlik çağrılır, böylece baştan sonuna dek bütün ritüel ruhun koruması altındadır. Birinci basamaktan beşinciye dek ilk kısım operatörün yüksek Benliği Sefirotik evrenin yüksek taraflarıyla eşleşmektedir. Hatta, ruhun öz varlığını insanoğlunun toplu bilinciyle birliğini dile getirmektedir.
Eğer daha fazla irdelemek istersek, "Siz" anlamına gelen İbrani sözcük Atoh, beyaz ışığa, her insanı gölgeleyen yüksek Benliği temsil eder. Işığı sembolik olarak ayakları simgeleyen karın boşluğuna (çünkü ayaklara kadar eğilmek ritüelde uygunsuz bir hareket olur) çekmekle ışık haçının dikey kanalı hayal gücünde kurulmuş olur. Yatay kanal da her iki omuza değmekle ve yüksek benliğin kaliteleri aynı zamanda güç, ihtişam, metanet ve şefkati içerdiğini beyan eden isimleri titreşmekle kurulur. Sembolik açıdan dengeleme haçın özelliğidir ve Kabalistik Haçın aurada çizimi ruhun inmesini, şuurda veya majikal kürede dengeyi pekiştirir. Bu mana ellerin kalp üzerinde kenetleşmesi ve le-Olahm, Amen demekle daha da vurgulanmaktadır, zira kalp merkezi Tifaret, ahenk ve denge merkezidir.
Sanskrit kelime Sattva saflık, ritim ve ahenk ima eder. Hint felsefesinin üç Guna'ları arasında Ruhu temsil eder. Benzeri bir şekilde ve temaya benzeşen Batı sisteminde bu üç ilkenin karşılıkları Simyanın Tuz, Kükürt ve Merkürüdür. Bunların arasında Evrensel Merkür insanı gölgeleyen koruyucu ve denetçi kutsal meleğe Keter'e tekabül eder. O alttaki kılıfın kendi ihtişamına yüceltmek için sürekli düzenli bir uygulama beklemektedir. Dolayısıyla, burada yukarıdaki Tibet ibadetsel egzersiz ve Batı geleneğindeki Kabalistik Majinin en önemli uygulamalarından biri arasında büyük bir benzerlik vardır.
Kitapta, Waddell'in Lamaların Komünyon (Eucharist) ayinlerini anlattığı bölümde, diğer bir önemli benzerlik bulunmaktadır. Seremoniyi idare eden rahip veya Lamanın önceki yirmi dört saatin büyük bölümünde ayinsel yıkanma kendisini arındırması ve zihnini mantra veya invokasyonlar tekrarlayarak zihnini yüceltmek zorunda olduğunu anlatmaktadır. Esas ritüelin iç majikal yönü pek iyi ifade edilmemekle beraber şöyle kaydedilmektedir: "Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra ve katılımcılar toplandıktan sonra, yukarıda anlatılan riyazet uygulamalarıyla arınan, cüppe ve pelerinle giyen, rdor jehi t'ag'ın vajra'sını (vajranın anlamı için bakınız Hermetik Dersler - 1) Amitayus Budanın büyük imajının lambasında tuttuğu nektar vazoya koyarak ve diğer ucunu kalbi üzerinde kendi göğsüne deyerek Amitayus'un ilahi özünden bir parça çekip alır. Böylece ilahi ruh bir telgraf kablosundan geçer gibi iplikten geçer ve Lama kalbinin bizzat tanrı Amitayus ile birlik sağladığını ve geçici bir süre için kendisinin o tanrı olduğunu zihinsel olarak hayal etmelidir.