Kökenleri Rönesans’a kadar dayanan ve sorunsal ya da kavramsal etkileri bakımından bir anlamda günümüze dek uzanan Modern çağ, felsefe tarihin belki de en hareketli ve heyecan verici dönemidir. Bu dönemde Ortaçağ’ın ortak bilim ve felsefe dili olan Latince’den kopulmuş, ulusal dillerde yapıtlar verilmeye başlanmış, bu gelişme kısa süre içinde farklı düşünme biçimlerinin, felsefi tutumların ve akımların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ortaçağ düşüncesi büyük ölçüde Hıristiyanlı k ya da Müslümanlık etkisinde bir felsefi etkinliğe sahne olmuşken, Modern felsefe, bir Anglo-Sakson felsefesinin, Alman felsefesinin, Fransız felsefesinin gelişimine şahitlik etmiştir.
Avrupa düşünürü henüz modern çağın erken dönemlerinden itibaren düşünen bireyin özgür akli etkinliğini vurgulayan yeni tarzda bir felsefe etkinliği ortaya koydu. Ortaçağ boyunca Hıristiyanlığın büyük inanç kurumlarının mensubu olarak yaşayan Avrupa insanı, Rönesans’tan itibaren zaman içinde özgür biçimde düşünüp eyleyen bir bireye dönüştü; dünyayı ve toplumu kendi akli etkinliğiyle yeniden yorumlamak ve kurmak yoluna gitti. Düşünen özne, Batı’nın düşünce sahnesine çıktı ve kısa süre içinde felsefenin tüm önemli kavramları bu özne etrafında yeniden yorumlandı. Bilimde ve teknikte ortaya çıkan gelişmeler Batı insanında, aklın ve bilimin, insanlığın karşı karşıya kaldığı tüm sorunları aşacağına yönelik güçlü bir inanç doğurdu ve bu inanç, kısa süre içinde bilime ve özgür düşünceye dayalı yeni felsefi eğilimlerin ve akımların ortaya çıkmasını sağladı. Her yeni gelişme, eskiden kararlı bir kopuşu, yeniye yönelik güçlü bir inancı beraberinde getirmekte, aydınlanma, akılcılık, deneycilik, maddecilik gibi yeni felsefi akımlar, tutumlar ve yönelimler ağırlık kazanmaktaydı. Bu uzun tarihsel dönem boyunca yapıtlar veren düşünürlerin sayısı ve önemi de gerçekten göz kamaştırıcı- dır. Montaigne, Erasmus, Mirandola, Petrarca gibi Rönesans hümanistleri, Descartes, Spinoza, Leibniz gibi kıta rasyonalistleri, Locke, Hume, Berkeley gibi İngiliz empiristleri, Rousseau, Diderot, D’Alambert gibi Aydınlanma düşünürleri, Machiavelli, Hobbes, Bodin, Grotius, Althusius gibi siyaset felsefesi dehaları, More ve Campanella gibi ütopist düşünürler, Kant, Fichte, Schelling, Hegel gibi Alman idealistleri, Marksist düşünürler, Schopenhauer ve Nietzsche gibi özgün filozoflar hep bu dönemde yetişmiş, felsefenin bugünkü kavram ve sorunlarının biçimlenmesine önemli katkılarda bulunan birçok yapıtlar vermişlerdir.