Birey toplum ilişkisi çerçevesinde sosyolojinin ilgi alanına giren önemli konulardan biri de bireylerin toplumsal yapı içinde işgal etmiş oldukları konumlar ve bu konumlara bağlı olarak oynadıkları rollerdir.

Gündelik yaşam bir tiyatro oyununa benzer. Her oyuncuya senaryoda bir yer takdir edilir ve sahnede yapması gereken davranışlar dizisi belirlenir. Tiyatro oyununda olduğu gibi toplumda da bireylerin işgal ettiği bir yer vardır ve bu yere bağlı olarak birtakım davranışları yerine getirmeleri beklenir. Örneğin; öğrenci, marangoz, yaşlı, genç, milletvekili, öğretmen vb. Bu konumlara sosyolojide genel olarak toplumsal statü denir. Bireylerin statülerinin dayandığı kaynaklar servet, soy, cinsiyet, bireysel yetenek, eğitim düzeyi, görevin güçlüğü, sahip olunan iş ve önemi, yaş, medeni durum, gelir seviyesi, dinsel inanış vb. olabilir. Kadın ya da erkek olmak, bir millete ait olmak, soylu bir ailenin üyesi olmak gibi bazı statüler doğuştan gelir. Bazı statüler ise bireyin çabası sonucu sonradan elde edilir: Meslek sahibi olmak, zengin olmak, anne olmak gibi. İster doğuştan isterse sonradan kazanılmış olsun her toplumsal statü bireyin sosyalleşme sürecinde öğrendiği birtakım davranışları da beraberinde getirir. Sosyolojide statülerden beklenen davranışlara genel olarak toplumsal rol denir. Örneğin; bir doktordan öncelikli olarak beklenen rol, hastalarını muayene etmesidir.

Toplum son derece karmaşık sosyal ilişkiler üzerine kurulu olduğu için birey aynı anda birden fazla statü işgal eder ve dolayısıyla birden fazla rol oynar. Bu durum, bir kadının çocuğunun hem annesi hem de öğretmeni olması ya da bir edebiyat öğretmeninin yazarlık yapması gibi bazen rol çatışmalarına bazen de rol pekişmelerine neden olur. Birey birden fazla statüye sahip olmakla birlikte toplumsal hayatta öne çıkan bir statüsüyle tanımlanır. Sosyolojide bu statüye anahtar statü ve bu statünün gerektirdiği davranışa da anahtar rol denilir.

Bireyin sahip olduğu rolleri ile davranış biçimleri arasında güçlü bir bağ vardır. Her birey rolünün gerektirdiği biçimde davranır. Rol çatışması, bireyin yerine getirdiği rolleri arasındaki uyumsuzluktur. Rol pekişmesi, bireyin yerine getirdiği rollerin birbirini desteklemesidir.

Gündelik hayatımız; toplumun çevremizde bulunan kimi insanlara ya da mesleklere daha fazla ilgiyle yaklaştığını gösteren deneyimlerle doludur. Örneğin, iyi giyimli biri yüksek bir statüye sahip olabileceği izlenimi verdiği için ona yöneltilen hitap biçimi diğer insanların hitap biçiminden farklı olur. Toplum her statüye aynı değeri yüklemez. Bu nedenle çocuklar genellikle doktor, mühendis, sanatçı, sporcu olmak isterler ya da böyle bir isteğe doğru toplum tarafından yönlendirilirler. İşte bireyin statülerine toplumun verdiği değere sosyolojide prestijadı verilir. Prestij kavramı toplumdan topluma ve aynı zamanda aynı toplumda zaman içerisinde değişebilen dinamik bir kavramdır. Örneğin eskiden devlet memurluğu prestijli meslek iken günümüzde bankacılık, medya gibi özel meslek alanlarının prestiji artmıştır. Statüden kaynaklanan prestijin yanı sıra bireyin toplumda oluşturduğu kişisel saygınlığına da prestij denir. Bu anlamda prestij, bireyin kişisel özellikleri ve davranışlarıyla toplumda oluşturduğu imaja bağlıdır.

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM