Hariciler kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır ve temel özellikleri nelerdir?
Değerli kardeşimiz;
Hariciler, Hz. Ali döneminde meydana gelen Sıffin savaşından sonra ortaya çıkarlar. Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasında meydana gelen bu savaşta, Hz. Muaviye taraftarları yenileceklerini anlayınca mızraklarının ucuna Kuran sayfaları takarlar, "aramızda Kuran hakem olsun" derler. Bunun üzerine çatışmalar durur, görüşmeler başlar.
İşte bu "hakem olayından" sonra bir kısım insanlar "sen insanları hakem olarak kabul ettin. Halbuki hüküm ancak Allah’ındır" diyerek Hz. Alinin saflarından ayrılırlar. Bunlara "hariciler" denir.
"Hüküm ancak Allahındır" cümlesi haricilerin sloganı haline gelir. Hatta bir gün Hz. Ali halka hitabederken haricilerden biri kalkar,"Ey Ali! Allah’ın dinine insanları ortak kıldın. Hüküm ancak Allah’ındır" der. Bunun üzerine her taraftan "Hüküm ancak Allahın!", "Hüküm ancak Allahın!" sesleri yükselir. Hz. Ali buna mukabil şöyle der: "Söz, hak bir söz, fakat bununla batıl murat ediliyor."
Bir gün Hz. Peygamber ganimet dağıtırken biri çıkar, "Ya Muhammed, adil ol! Adaletle dağıtmadın!" der. Kıpkırmızı olan Hz. Peygamber "Ben adil olmazsam daha kim adil olur?" der ve şunu bildirir: "Dikkat edin, bunun neslinden (bu cinsten) ilerde bir kavim zuhur edecek. Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar."
İşte hariciler bu hadisin çizdiği çerçevede insanlardır. İslam kahramanı Hz. Aliyi bile tekfirden çekinmemişlerdir. Aslında ibadete düşkündürler. Hz. Peygamberin tarifiyle, "Sizden biri onların namazı yanında kendi namazını, onların orucu yanında kendi orucunu küçük görür. Lakin onların imanı boğazlarını aşmaz." Şatıbî'nin yorumuyla, yani okuduklarını anlamazlar.
Hz. Ali, İbn-i Abbası haricilere elçi olarak gönderir. Onlar "Hüküm ancak Allahın!" dediklerinde İbn-i Abbas "Evet der, hüküm ancak Allahın. Fakat Allah karı- koca arasındaki geçimsizlikte hakem tayinini istemiştir. Keza, ihramlı iken avlanan hakkında yine hakem tayin etmiştir. Dolayısıyla karı- koca ve av meselesinde hakem tayin etmek mi önce gelir, yoksa ümmeti ilgilendiren bir meselede mi?"
Hariciler genelde çöl araplarıdır. İslam öncesinde fakir bir halde yaşamışlardır. Çölde yaşamaya devam ettiklerinden İslama girince de ekonomik durumları iyileşmez. Bunların fikirleri basit, tasavvurları dardır.
Bu yüzden dinde mutaassıp, mahakeme güçleri noksan insanlardır. Çabuk öfkelenirler, kolaylıkla infiale kapılırlar. Yaşadıkları çöl misali, sert tabiatlı, katı kalplidirler.
Hariciler ***r-i müslimler yerine hep müslümanlarla uğraşmışlardır.
Hoşgörüsüzlük, fanatiklik, kendinden olmayanlara kapıları kapatmak,kaba kuvvete, şiddete başvurarak politik değişmeyi etkilemek ve dar kafalılık bunların en belirgin özelliklerindendir.
Hariciler her günahı küfür olarak kabul ederler. Büyük günah işleyenlerin ebedi cehennemde olacağını söylerler. Onlara göre küfür ve imanın ortası yoktur. Amelin imandan bir cüz olduğunu iddia ederler. Müşrikler ve kafirler hakkında inen ayetlerin zahiri manalarından hareketle hüküm çıkarırlar.
Mesela, "Ona bir yol bulan için beytullahı haccetmek Allahın insanlar üzerinde hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir" ayetiyle, hacca gitmeyenin kafir olduğuna hükmederler. Halbuki hüküm hac yapmayan için değil değil, onu inkar eden içindir.
Keza, "Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir" ayetiyle fasıkın, günahkarın mü'min olmadığına delil getirirler. Halbuki, Allahın indirdiğini tasdik ( kabul ) etmeyenin kafir olduğuna itiraz yok ise de, Allahın emrini kabul ettiği halde yapmayan günahkarlar yine mümindirler. Bunlara asla kafir denilemez.
Neredeyse bir iman esası konumuna yükseltilen dinî hoşgörüsüzlüğü siyasî ala*na da taşımak, kendinden olmayanlara karşı zora başvurarak sosyal ve politik değişmeyi sağlamaya çalışmak şeklinde özetlenebilecek olan Hârici siyaset anla*yışının uzantılarını sonraki dönemlerde de görmek mümkündür. İslâm tarihi bo*yunca bazı grup ve fırkaların benzer ra*dikal anlayışları bayraklaştırdıkları bili*nen bir husustur. Hz. Peygamber'in İslâm toplumunun oluşup gelişmesinde gös*termiş olduğu esnekliği ortaya koyama*yan Hâriciler zamanla küçük gruplara ay*rılmışlar ve kendilerinin dışındaki müslümanlar için başvurdukları zor kullanma yöntemini kendilerinden kabul etmedik*leri diğer Haricî gruplara da uygulamış*lardır.
Sonuçta giderek küçük gruplara ayrılan Hâricîler'den ancak itidali tercih edenler bugüne ulaşabilmiştir. Günümüz*de Umman, Zengibar, Doğu ve Kuzey Af*rika'da küçük topluluklar halinde yaşa*yan ve artık müslüman çoğunluğu tekfir etmeyen, amaçlarına ulaşmak için de si*yasî cinayetlere başvurmayan Hâriciler İbâdî mezhebine bağlıdır. Aradan geçen uzun zaman onları geniş İslâm topluluğunun etkisi altına almıştır.