William Golding Sineklerin Tanrısı

SİNEKLERİN TANRISI
Britanyalı bir grup çocuğu nükleer savaşının etkisinden kurtarmak için taşıyan uçak, ıssız bir adaya düşer. Ralph, iyi huylu ve zeki bir çocuktur. Büyüklerin baskısından uzakta kendi hallerinde bu adada yaşayacaklarını düşündükçe mutlu olur. Başlarında onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyecek kimse yoktur. Domuzcuk lakaplı şişman ve gözlüklü çocuk ise tam tersine korkmaktadır. Domuzcuk adada mantıklı olarak düşünebilen tek çocuktur. Adadan nasıl kurtulacaklarını düşünmekte ve adada kaç kişi olduğunu saptamak ve hemen bir iş bölümü yapmaları gerektiğine inanır. Bunun için Ralph’in denizden çıkardığı deniz kabuğunu öttürmesini ve uçaktan kurtulan herkesin toplanmasını sağlamasını ister. Ralph ilk başka pek önemsemese de Domuzcuk’un dediğini yapar ve uçaktan kurtulan çocuklar adanın kıyısına gelirler. Çocuklarla hemen bir toplantı yapılır ve toplantıda deniz kabuğunu kim tutuyorsa onun konuşmasına izin verilir. Böylece toplantıların demokrat bir düzen içinde sürdürülmesi sağlanır. Deniz kabuğunu öttürerek tüm çocukları bir araya toplayan Ralph, bu özelliği sayesinde adanın şefi seçilir. Bu karar Jack’ın pek hoşuna gitmez. Jack kilise korosunun başkanıdır ve kendi grubuna liderlik etmektedir. Jack ve grubu hayatta kalmak için avcılığa önem verilmesini savunurken, Ralph ve Domuzcuk ise kurtulabilmek için devamlı yanan bir ateşin olması ve duman sayesinde gemilerin onları kurtarabileceğini savunurlar. Bu anlaşmazlık nedeniyle adada liderlik bölünür. Jack ve ekibi avcılıkla ilgili konulardan sorumlu, Ralph ise düzeni sağlamaktan yükümlü olur.

Adanın en yüksek yerine ateş yakılmasına karar veren çocuklar bu görevi Jack ve ekibine verirler. Avcılık yaparken ateşi de kontrol edebileceklerini düşünürler. Jack çok istemese de bu görevi kabul eder. Yatacak yer için barınak yapılması, meyvelerin toplanması gibi konular ise Ralph ve diğerlerinin görevidir. Ancak kimse Ralph, Domuzcuk ve Simon’a yardım etmez. Ralph her şeyi tek başına yapmak zorunda kalır. Adadaki diğer çocuklar sürekli olarak denize girip eğlenmekte hiçbir işe yardım etmemektedirler. Kurtulmak gerektiğini düşünmemekte, büyüklerin ve kuralların olmadığı bu adada yaşama düşüncesi onları mutlu etmektedir.

Jack ve ekibinin avcılıkla ilgilendiği bir gün sahilden bir gemi geçer. Ancak ateş söndüğü için adadakileri fark edemez. Bunun üzerine Ralph ve Domuzcuk hemen dağın tepesine çıkarlar ve Jack ile yüzleşirler. Ralph ateşin adada en önemli şey olduğunu savunurken, Jack ona aldırmaz ve avladığı domuzdan yemesini söyler. Ancak aralarındaki gerilim başlamıştır bile.

Tam bu sıralarda, küçük çocuklar yılan gibi bir canavardan bahsederler. Her ne kadar Jack ve Ralph onlara inanmasa bile, onlarda gizli gizli korkar canavardan. Bir gece dağın tepesine ölü bir paraşütçü düşer ve rüzgarın etkisiyle paraşüt şişip hareket eder. Çocuklar bunun korktukları canavar olduğuna emin olurlar. Jack ve Ralph ne kadar korksalar da dağa gidip canavara bakmanın en doğru yol olduğuna inanırlar. İkisi de korktuğunu birbirine itiraf edemez, kendilerini en güçlü olarak göstermek isterler. Dağın doruğuna ulaşan Jack ve Ralph artık canavarı inkar edemezler ve korkudan sahile hızla koşarlar. Bir daha hiçbir çocuk dağa gitmez ve ateş yakılamaz. Ateşin sahilde devam etmesi gerektiğini düşünen Ralph ve Domuzcuk bu düşünceyi uygulamaya koymakta başarılı olamazlar.
Canavarın kabul edilmesiyle birlikte Jack ve Ralph arasındaki gerilim artar. Jack, Ralph’in adayı koruyamayacağını iddia eder ve onu korkaklıkla suçlar. Kendisinin avcılık yetenekleri sayesinde herkesi koruyabileceğini söyler ve kendi topluluğunu yaratmak ister. Başlangıçta oy alamasa bile adadan ayrılır ve ormana gider. Büyük çocukların tümü ve küçüklerden bir kaçı Jack’ın yüzü boyalı vahşi kabilesine katılır ve böylece demokratik düzen yerle bir olur. Domuzcuk ve Simon, Ralph’i terk etmezler ve onun şeflik görevine devam etmelerini isterler. Ralph, Domuzcuk’un zekasının farkına varır ve şefliği onun yardımı sayesinde yapabileceğini anlar.

Adada canavar olmadığına sadece Domuzcuk ve Simon inanmaktadır. Simon bunu kanıtlamak için dağın tepesine çıkar ve canavar sandıklarının ölü bir paraşütçü olduğunu anlar. Bu haberi vermek için hemen ormana koşar. O sırada Jack ve ekibi gene bir domuz avlamışlar ve şölen tadında ayin yapmaktadırlar. Simon bir anda kendini bu kabilenin oluşturduğu halka içinde bulur. Jack ve ekibi Simon’ı canavar sanar ve kan dökme isteğine yenik düşüp onu vahşice öldürürler. Artık adada iyi ve kötü diye bir şey kalmaz. Jack ve adamlarının Domuzcuk’un gözlüğünü çalması ise bardağı taşıran son damla olur. Hakkını aramaya giden Ralph ve Domuzcuk dikkate alınmaz ve Domuzcuk adanın en kötü kişisi olan Roger tarafından öldürülür. Artık Ralph için kaçış avı başlatılır ve tüm ada ateşe verilir. Ralph, yakalanırsa Jack ve diğerleri tarafından öldürüleceğinden emindir. Ralph için her şeyin bittiği, ölümle burun buruna geldiği sırada dumanı gören bir askeri gemi adaya çıkar ve çocukları adadan, Ralph’i de ölümden kurtarır.

Sineklerin Tanrısı, saf ve temiz olan çocukların bile ne kadar vahşileşebileceğini, hırslarının esiri olabileceğini göstermektedir. Her insanın içinde hem iyilik hem de kötülük vardır. Zamanla insanlar içinde yatkın olana eğilim gösterirler. Sorgulamayı ve düşündürmeyi sağlayan Sineklerin Tanrısı basit bir konuya sahipmiş gibi görünüp içinde çok şey barındıran değerli bir eser.