Orhan Kemal Cemile
Olay arka kapakta bahsedilen bir aşk hikayesinden daha fazlasıydı aslında…
Cemile’yle Necati’nin birbirine nasıl kavuştukları değil de kavuşacakları zamana kadar gerçek varlığını her dönemde sürdüren acı gerçek bir olayın üstesinden nasıl geldikleri anlatılıyor…
Yoksulluk, aç gözlülük, entrika her dönemdeler varlığını sürdüren olaylardı. İnsanlar hep birbirlerinin haklarını yemekten zevk alan yaratıklardı…
Cemile, 15 yaşında bir Boşnak kızıydı. Kollarını dolayabileceği sadece bir abisi ve babası vardı. Oldukça inatçı ve dik başlıydı. Fabrika da abisiyle beraber çalışıyordu ve güzelliğiyle başına hep bela alıyordu...
Olay aslında Cemile ve Katip Necati’nin birbirine olan saf aşklarından dolayı doğan entrika veya klişe olaylardan ibaret değildi… Orhan Kemal sadece iki karaktere yoğunlaşmaktan daha çok o yılların için de ki zihniyet döneminden kaynaklanarak bir topluluk oluşturup, o topluluğu bütünüyle anlatmıştı.
Kısacası olay Katip Necati’nin babaannesinin Cemile’yi kabul etmesiyle veyahut Cemile’nin babası Malik Bey’in kızının yuvadan uçmasının kabullenememesinden yararlanarak yazılmamıştı.
Necati’nin 25 lira 95 kuruşla çalıştığı, Cemile’nin hem evde hem de fabrikada üzerinden üstüne yüklenen sorumlulukları, işçi mahallesinin yıkık dökük; şekilsiz, çatısız, küf kokan odaları, Fabrika da açgözlü Kadir Ağa ve baş yardakçısı Camgöz Sadık’ın düzenbazlıkları, mühendis bir İtalyan’ın suçsuz olduğunu savunması, halkın dolduruşa gelip hakları aramaya çıkmaları, yalanlar, entrikalar… Hepsi yaşanmıştı, yaşanıyordu, yaşanacaktı… Zaman ve dönem farklılıklarıyla beraber…
Cemile abisiyle birlikte Adana’da bir dokuma fabrikasında çalışmaktadır. Lakin fabrikanın aç gözlü olan diğer ortağı Kadir Ağa yüzünden her işçi gibi onlarda geçim sıkıntıları çekiyordu. Fabrikanın tüm otorite ve maddiyatsal açıdan ileride olmasının gerektiğini düşünen Kadir Ağa, Camgöz’ün İtalyanı devirme çabasını öğrendiği halde müdahale etmeyip ona arka çıktığı için sınır çizgisi aşılıp, bıçak kemiğe dayanmıştı. Ve peşi sıra gelen doldurulmadan gelen ayaklanmalar; hakkını savunmaya çalışan işçilerin hep işsiz kalmasına sebep olmuştu.
Bir yandan Cemile’nin başına bela olan Deveci Çopur Halil, ısrarla Cemile ile evlenmek istiyordu. Denemediği yollar kalmamıştı. Vermediği sözler kalmamıştı. İnatçılığı ile artık düzenbazlığa başvuran burnu havada bir karakterdi Deveci Çopur Halil…
Cemile bir yandan Deveci Çopur Halil, diğer yandan ailesi saydıkları insanların dertleriyle, bir taraftan da kendi ailesinin yanında olup, hep kalkınıp, ayakta durmaya çalışması… Cemile’yi unutulmaması gereken bir başyapıt karakteri yapıyordu…
Kitabın oldukça yalın ve anlaşılabilir bir dili vardı. Cümleler açık ve netti. Sadece Kadir Ağa’nın şivesi okurken biraz, zihinde canlandırmada zorluk çıkarıyordu.
Ders çıkartılabilecek, araya ufak bir aşk hikayesi sıkıştırılmış ince bir kitap… Beyinleri olan lakin parayla izole olmuş insanların akıllarını kullanamayıp nasıl birer hayvanlara benzediklerini kolaylıkla aktarabilmişti, Orhan Kemal…
İnsanların hoşgörü ve güvenlerini boşa çıkartmamalıydık hiçbir zaman… Biri sana güvenip arkasına bakmadan koskoca bir fabrikayı bırakıyorsa, o kimsenin sana neden güvenip; bırakıp gittiğin düşünmeli bir insan…
Ya da işledikleri suçların, çevirdikleri entrikaların bir gün ayağına dolaşacağını bilmeli insan… Eee, ne demişler; Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner… Tıpkı Camgöz’ün fabrikada çalışanları işsiz bırakmasıyla beraber kendisinin de işsiz kalması gibi… Şunu bilmeliyiz ki hiçbir hesap defterinin sayfaları dolmadan kapanmaz.
İşte bu yüzden oldukça beğendiğim, tamamen gerçekçi olan bir kitaptı… Acı ve aşktan daha fazlasını kapsadığına inanıyorum. Kelimelerin gücüne… Orhan Kemal’in ise; cümlelerinin gecenin karanlığına doğan güneş olduğuna…
Her zaman bir direniş içindeydik… Her an, her yerde… Sana yapılan haksızlıklara karşı ayakta durmak da, kaybolup; bir ağaç gövdesinin altına sığınmakta senin elinde…