TURAN TAKTİĞİ (KURT KAPANI)
İslamiyet’ten sonra Hilal Taktiği de denilen Kurt Kapanı; kurtların düşmanlarını güvensiz bölgeye çekmek için uyguladığı yöntemdir. Bu taktik ilk Türk devletlerinden itibaren iki aşamalı olarak uygulanıyordu: Sahte ricat ve Pusu.
Savaş anında ordu üç tarafa ayrılıyor, ortadaki merkez kuvvetler düşmana saldırıyordu. Bir süre sonra kaçar gibi geri çekilirlerken yem taktiğini yutup peşinden gelen düşman sağ ve sola ayrılmış gruplar tarafından çembere alınırdı. Taktiğin uygulandığı ve başarılı olduğu en önemli savaşlar Malazgirt Meydan Savaşı(Alp Arslan) ve Mohaç Meydan Muhaberesi(Kanuni Sultan Süleyman)’dir.
SON SAVUNMA TAKTİĞİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda uyguladığı ve Dünya Savaş Literatürüne giren yöntemdir. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” ünlü sözünün amacı; yanındaki birlik çekilse dahi diğer birliklerin mevzisini koruyup sonuna kadar dayanması emredilmiştir.
Yedek birlikleriyle beraber bu buyruğu yerine getiren Türk Ordusu sonunda düşmanı geri püskürtüp Sakarya Zaferi’ni kazanmıştır.
SAD PLANI
Osmanlı İmparatorluğu zamanında uygulanan bu taktik, Osmanlıca’daki SAD harfinin yazım şeklinden uyarlanarak hazırlanmıştır. Harfin kuyruk kısmına süvariler düşmanın kaçmasını engellemek için, güneyine ilk ordu, doğusuna ise ikinci ordu yerleştirilerek düşmanın sarılarak yok edilmesi amaçlanırdı.
Büyük Taarruz’da bu taktik başarıyla uygulanmış, Yunan Ordusu Türk Ordusu’nu Afyon’un kuzeyinden beklerken asıl kuvvet ile güneyden saldırılmıştır.
KEŞİF VE YIPRATMA SAVAŞLARI
Türk Ordusu tarih boyunca genellikle kendisinden büyük ordularla ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bunun doğrultusunda da savaş taktiği planlarını düşmanın morali üzerine kurarak yıpratma hedefiyle hareket etmiştir. Savaştan önce hızlı atlı birlikleri ile düşmana saldırılır, korkutucu nağralar atılır ve aynı zamanda keşif çalışmaları yapılırdı.
Aynı zamanda gittikleri yerlere kendileri ile ilgili korkutucu hikayeler yayar ve psikolojik üstünlüğü sağlarlardı. Düşman moral olarak çökene kadar bu akınlar devam eder ve büyük savaş için üstünlük sağlanırdı. Bu akınlara İslamiyet’ten önce en az erkekler kadar iyi at süren kadınlar da katılır ve birlikte savaşırdı.
GECE BASKINLARI
Türkler tarih boyunca göçebe hayat sürmüşlerdir. Bu sebeple atları en iyi kullanan ırk olmuş, bu sayede geceleri de gündüzler gibi seferlerinde aktif olarak kullanmaya başlamışlardır. Gece yaptıkları beklenmeyen saldırılar ile düşmanlarının alışık olmadığı bir profil çizerek başarıya ulaşmışlardır.
İran asıllı elçi Humeyd’in “Harpte ilk hücümu Türkler yapar, baskın yapar, düşmanı gafil avlarlar, hızlı yürürler ve gece seferlerinde sabrederler, istediklerini yakalar, fakat kimseye yakalanmazlar, Düşmana yağma ve baskın yapmakta son derece mahirdirler” sözleri durumu geçmişin yaşananlarında açıklıyor.