‘Gözüm arkada kalmayacak’
123 Nisan 1920’de, Ankara’da fiilen bir devletin temeli atıldı. O gün ilk toplantısını yapan Meclis, vatanın kurtuluşu ile devletin kuruluşunu 3 yıl gibi bir sürede birlikte hayata geçirecekti. Bugün, ulusal egemenliğe dayalı yeni devletin ve ardından kurulacak Cumhuriyetin can suyunu aldığı günün yıldönümü...






2Ercüment Ekrem Talu, Tasvir gazetesinde 10 Kasım 1946 tarihli ‘Atatürk’e Ait Hatıralarımdan Atatürk ve Çocuk’ başlıklı yazısında bir anısını şöyle anlatır:

“(...) Döne dolaşa eski Muhafız Bölüğü’nün barındığı kerpiç Köşk eskisinin arkalarına düştük. Burada onar on birer yaşlarında iki çocuk uçurtma uçuruyorlardı. Gazi durdu, çocukların uçurtmayı havalandırmak için yaptıkları insanlık üstü hamlelere bakıyordu. (...) Gazi, yanımıza sokulan çocuğu yakaladı. Çelik bakışlı gözlerini onun yüzüne dikip gülümseyerek sordu:






3“Adın ne senin bakayım?”
“Cemil”
“Çankaya’da mı oturuyorsun?”
“Yok, Ayrancı’da”
“Mektebe gidiyor musun?”
Çocuk başını öne dogru hızla eğdi.
“Eee ... Ne okuyorsun mektepte?”
“Her bir şey okuyorum”
“Peki ben kimim Cemil?”
Çocuk zeki bakışlarını Ata’nın üzerinde gezdirdi:
“Sen Gazi Paşa’sın”
Ata gülümsedi:
“Olmadı Cemil! Ben Gazi Paşa değilim. Beni benzettin sen”
“Yok benzetmedim. İyi biliyorum sen Gazi Paşa’sın”






4“Nerden biliyorsun?”
Çocuk, kendinden emin bir tavırla:
“Çünkü” dedi. “Sana hiç kimse benzemez... “
Çelik gözler bulutlandı. O eşsiz kafanın içinde kim bilir ne düşünceler geçti o anda...





5“Cemil, büyüdüğün zaman ne olacaksın?”
Cevap tereddütsüz çıktı:
“Asker olacağım... “
“Asker olup da ne yapacaksın?”
“Düşman bu topraklara bir daha basacak olursa onu buradan kovacağım.”






6Gazi bir şey demedi. Küçücük Cemil’i kollarından tuttu, kaldırdı ve alnına sıcak bir öpücük koydu.







7Sonra onu oyununa geri gönderip yoluna devam ederken bize döndü, başlangıcı kendi zihninde kalan cümleyi bize hitap ederek tamamladı:






8“Evet... Öyledir. Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak.”







9Nasıl çocuk bayramı oldu?

Meclis’in kuruluş yıldönümü olan 23 Nisan, 1923’ten itibaren Milli Hakimiyet Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Peki 23 Nisan hem ulusal egemenlik hem de çocuk bayramına nasıl dönüştü?





10Kurtuluş Savaşı’nın ardından geride çok sayıda şehit yadigârı yetim kalmıştı. Yeni devletin ve halkın vicdanı bu çocuklara sahip çıkmak istiyordu. Himaye-i Eftal Cemiyeti, bağış pulları hazırladı. Cemiyetin, 23 Nisan 1924’te Hakimiyet-i Milliye gazetesinde “Bugün yavrularımızın rozet bayramıdır” başlıklı duyurusu yayınlandı ve şehitlerden geriye kalan yetim çocuklar için bağış kampanyası başlatıldı.




11Cemiyetin ilan ettiği çocuk bayramı, 1927’de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesinde kutlandı.






1223 Nisan çocuk bayramı olarak ilk kez resmi törenlerle 1933’de kutlandı. Makamlara çocukların oturması da ilk kez 1933’de uygulandı. 1935’te çıkan yasada bayramın adı Milli Hakimiyet Bayramı idi. Uzun yıllar fiilen Milli Hakimiyet Bayramı ile çocuk bayramı bir arada kutlandı.







13UNESCO’nun 1979’u Çocuk Yılı ilan etmesiyle birlikte 23 Nisan, uluslararası nitelik kazandı. 1980’deki yasal düzenleme ile de bayramın adı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak değiştirildi.




14Türkiye, çocuklara milli bir bayramın armağan edildiği tek ülke oldu. 23 Nisan’ın temelinde, Meclis’in açılış günü olması kadar şehitlerinin yadigarlarına kucak açan bir millet vicdanının izi de var.






15