İ. S. 840 yılında, Karluk Türkleri, Uygurların egemenliğine son vererek Karahanlı Devleti’ni kurmuşlardır. Türkler bu dönemde din olarak İslamlığı kabul etmişlerdir. Türklerin İslamlığı kabul etmeleriyle birlikte yaşam biçimlerinde köklü değişiklikler olmuştur. İslam dininin okumaya, bilgiye, bilime ve bilim adamına büyük değer vermesi, Karahanlılar döneminde bilim ve kültür yaşamının gelişmesine yol açmıştır. Semerkant, Taşkent ve Buhara gibi kentler birer kültür merkezi olmuş, Farabi, İbni Sina, Biruni, Kaşgarlı Mahmut ve Ahmet Yesevi gibi kimi önemli kişiler yetişmiştir.
Selçuklu Devleti döneminde eğitime büyük önem verilmiştir. Medreseler, bu dönemde kurulmuş örgün eğitim kurumlarıdır. İlk medreseler 1040 yılında Tuğrul Bey tarafından Nişabur’da açılmış; bunu Alpaslan döneminde, 1067 yılında açılan Nizamiye medreseleri izlemiştir. Hızla genişleyen imparatorlukta memur gereksinimini karşılama; İslamiyeti yeni benimseyen Oğuzların inançlarını pekiştirme; dönemin aşırı mezhep propagandalarına karşı koyma ve din adamı yetiştirme; yoksul ve yetenekli öğrencileri topluma kazandırma gibi nedenler medreselerin hızla yaygınlaşmasını sağlamıştır. Medreselerin programlarında dinsel, yazınsal, felsefi derslerin yanında olgul (pozitif) bilimlere de yer verilirdi. Medreselerde, ilköğretimden yükseköğretime değin aşamalı bir eğitim uygulanıyordu. Gelir kaynakları vakıflarca karşılanan medreselerde, öğrenciler burslu ve yatılı olarak öğrenim görürlerdi.
Medreselerin hızla yaygınlaşmasının nedenleri nelerdir?
Selçuklular, medreselerin yanında ilköğretim düzeyinde de kurumlar açmışlardır. Küttap adı verilen bu kurumlarda okuma yazma, aritmetik gibi temel bilgiler öğretilir ve din eğitimi gerçekleştirilirdi. Küttaplar genellikle camilere bitişikti. Medreseler ve küttapların dışında Selçuklular, şehzade ve sultanlara danışmanlık yapmak, onlara eğitim vermek amacıyla deneyimli hocalardan yararlanmışlardır. Atabek adı verilen bu kişiler şehzadelerin yanında görevlendirilir ve onlara her konuda rehberlik ederlerdi. Atabeklik çok önemli bir görevdi ve atabek yüksek bir statüye sahipti.
Selçuklular döneminde ortaya çıkmış önemli bir eğitim kurumu da ahiliktir. Ahi, kardeş anlamına gelen bir sözcüktür. Ahilik, mesleki ve dini nitelikte bir lonca kurumu olup, küçük esnaf, sanatkâr usta, kalfa ve çıraklara meslek öncesinde ve meslek içinde yetişme olanağı sağlayan bir meslek eğitimi sistemidir. Ahilik anlayışı, küçük esnaf usta, kalfa ve çırakların mesleki dayanışmalarını, mesleklerini dürüstçe ve özenli bir biçimde yapmalarını ve meslekleriyle ilgili olarak en iyi biçimde eğitilmelerini sağlamayı amaçlamaktaydı.
Çırak, kalfa, usta aşamalarını içeren Ahilik sisteminde, yeterlik ve yeteneğe büyük önem verilirdi. Usta olmak için sınavdan geçmek gerekirdi. Ahilikte meslek eğitimi iş yerlerinde; ahlaki eğitim ise iş dışında, örgütün toplantı yerlerinde gerçekleştirilirdi. Bu eğitimi verenlere muallim, pir ya da ahi adı verilirdi. İslam dininin ve tasavvuf akımlarının el emeği ve alın terine büyük önem vermesi, bu sistemin, meslek üyeleri arasında olduğu gibi, toplum yaşamında da kolayca benimsenmesi ve örgütlenmesini sağlamıştır.