kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    KaMoreNa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Kerem
    Üyelik tarihi
    20.Kasım.2015
    Mesajlar
    7,091
    Mentioned
    2332 Post(s)
    Tagged
    68 Thread(s)

    Icon4 Kudüs meselesi ve Müslümanların içler acısı hali | Levent Gültekin | Diken

    ABD’nin cahil, şımarık başkanı Trump, İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan eden kararını tanıyarak Ortadoğu’ya pimi çekilmiş bir bomba bıraktı.

    Esasında bu, bir günde ortaya çıkan bir durum değil.
    Her yıl küçülen bir Filistin ve nereye varmak istediğini en başından beri bilinen bir İsrail var.
    İsrail, hedefine varmak için Filistin’deki işgali her yıl yeni yerleşim yerleri açarak biraz daha genişletiyor.
    Filistin haritada, bir nokta kadar küçülmüş, açık hava hapishanesine dönüşmüş ve İsrail Kudüs’ün bütünüyle ele geçirmiş durumda.
    Onlarca yıldır adım adım uygulanan bir politikanın neticesi bu.
    Peki hal buyken Filistin’i, Kudüs’ü önemseyen Müslümanlar ne yaptılar? Ne yapıyorlar?
    Bağırmak, kızmak, tehdit etmek.
    Bir de dua ile bütün sorumluluğu Allah’a havale etmek.
    60 yıldır “Allah’ım İsrail’i kahret” bedduasıyla sonuç alacağını düşünen milyonlarca Müslüman var.
    Fakat bunca yıldır milyonlarca insanın dualarının niçin bir sonuç getirmediği üzerinde düşünmeden; bıkmadan usanmadan aynı yolu deniyorlar.
    Hatta bunca duaya rağmen nasıl oluyor da İsrail her geçen gün daha fazla güçlenirken, İslam ülkelerinin ise her geçen gün daha da etkisiz hale geldiğini de sorgulamıyorlar.
    Beddua, Müslümanlar için sorumluluktan kaçmak, tembelliğin sebep olduğu güçsüzlüğün ve çaresizliğin üzerini örtmekten başka bir anlam taşımıyor.
    Yani haksızlık yapana karşı duracak bir güçleri olmadığı, o gücü elde edecek bir aklı ve enerjiyi oluşturamadıkları için meseleyi Allah’a havale etme kolaylığına kaçıyorlar.
    Halbuki İslam bütün tedbirleri almayı, bütün sorumluluğu yerine getirmeyi ve sonucu Allah’tan beklemeyi vaaz ediyor.
    Müslümanlar ise tam tersi, hiçbir şey yapmıyor ve slogan atarak sorumluluktan kaçıyorlar.
    Bu da doğal olarak bir sonuç getirmiyor.
    Peki Müslüman ülkeler niçin bu halde?
    Neden güçsüzler? Neden dünyada bir varlık gösteremiyorlar? Nasıl oluyor da bir İsrail, 56 Müslüman ülkeyi hiçe sayarak böyle bir adım atabiliyor?..
    Müslüman ülkelerinin tepkisini, tavrını kimse ciddiye almıyor. Çünkü dünya meselelerinde devletler gücü oranında söz sahibi olurlar. Yani haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak gerekiyor.
    Gücün yoksa, istediğin kadar bağır, tehdit et bir sonuç almak imkansız.
    Kabul edelim ki 56 Müslüman ülkeden tek bir tanesi bile bu anlamda bir varlık gösteremiyor.
    Teknolojide, bilimde, sanatta, edebiyatta, eğitimde… her alanda görülen korkunç bir geri kalmışlığın neden olduğu güçsüzlük var.
    ‘Düşmanla’ savaşmak için bile ‘düşmanın’ silahına, ekonomik, siyasi desteğine ihtiyaç duyan bir toplumdan kim niye korksun ki?
    Müslüman ülkelerin geri kalmışlığının temelinde inancın bütün meseleleri çözeceğini sanan, buna göre yaşam kurmaya çalışan anlayış yatıyor.
    Yani bu dünyada huzurlu, yaşanabilir hayatlar kurmayı değil, öldükten sonra cennete gitmeyi önceleyen anlayış bütün İslam dünyasını çürümeye mahkum etti.
    İslam ne yazık ki; Müslüman ülkeler için ayıpları, yetersizlikleri, eksiklikleri, başarısızlıkları örtmek için istismar edilen bir değer olmaktan başka bir anlam taşımıyor.
    Sorumluluktan kaçmanın, tembelliğin, yetersizliğin, cehaletin üzeri İslam’la örtülüyor.
    Bir tarafta kifayetsiz, beceriksiz, kendi çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen siyasetçiler, diğer tarafta o siyasetçilerin yaptıkları inanç istismarına tav olup o siyasetçilerin yetersizliğini, cehaletini, tembelliğini, beceriksizliğini görmezden gelen Müslüman toplumlar var.
    Bu birliktelikten sağlıklı bir sonuç beklemek pek gerçekçi değil.
    Mesela bir ülkenin güçlü olabilmesi için iyi bir eğitim sistemine, daha iyinin, doğrunun bulunması için rekabet ortamına yani katılımcı özgür bir ortama, toplumsal barışı sağlamak için eşitlikçi anlayışa ve sağlıklı bir adalet sistemine yani güçlü kurumlara ihtiyaç var.
    İyi bir eğitim sistemin yoksa, özgürlükçü bir ülke değilsen, hukuku tesis edememiş, tartışmayı, verimli rekabet ortamı kuramamış, fırsat eşitliğini sağlayamamış, kurumları tesis edememiş, bütün yetkiyi bir kişinin otoriter siyasi anlayışına terk etmişsen gelişemiyorsun, güçlenemiyorsun tam tersine zayıflıyorsun.
    Bu esasında sadece Müslümanların sorunu değil. İnancı veyahut ideolojiyi toplumsal meselelerde norm yapan baskıcı, otoriter anlayışa sahip bütün ülkeler benzer durumda.
    Ne yazık ki Müslümanların da her derde devam gördükleri din yorumları, tüm bu değerlerin oluşmasının önünde en büyük engel olarak duruyor.
    Bu tıkanıklığa, geri kalmışlığa neden olan anlayışı sorgulamadan sadece bağırarak, kızarak, dua, beddua ederek sorunların üstesinden geleceğini sanmak cehaletten başka bir şey değil.
    Bu anlayıştan kurtulamadığı, sahici bir güce ulaşamadıkları için Müslüman ülkeler her meselede olduğu gibi Filistin meselesinde de hep kaybeden taraf oldu.
    İktidarlarını korumak, sürdürmek için ABD’nin İsrail’in desteğine ihtiyaç duyan kifayetsiz siyasetçiler, toplum önünde Filistin meselesinde en sert sözleri söylemekten geri durmadılar. Toplumun duygularını sömürdüler. Hiçbir şey yapmadan sadece bağırdılar, kınadılar.
    Birkaç dinî söyleme, duygu kabartıcı söze tav olan toplumlar da bu istismara çanak tuttular.
    Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Numan Kurtulmuş gibi kimi AK Partili siyasetçiler “İktidarı bize verin Gazze özgür olsun”, “Cumhurbaşkanlığını verin Gazze özgür olsun”, “Başkanlık sistemine ‘Evet’ deyin Gazze özgür olsun” cümleleriyle girdikleri her seçimde bu konuyu istismar ettiler.
    Her seferinde istediklerini elde etmelerine rağmen Gazze konusunda tek bir adım atmadı ya da atamadılar. Çünkü ülkeyi büyük adımlar atabilecek, büyük bir ülke haline getirmek gibi bir dertleri yoktu. Sadece iktidarı istiyorlardı. Nitekim hiçbir şey yapmadılar.
    Özgürlüğü, eşitliği, hukuku, toplumsal barışı yok eden politikaları, yaklaşımı, siyaset anlayışı sebebiyle bu siyasetçiler güçlü ülke olmanın önündeki en büyük engel.
    Bu ikiyüzlülük, bu tiyatro oyunu sadece Türkiye siyasetçilere has değil.
    Bütün Müslüman ülkelerdeki siyasetçiler benzer bir hamasetle Filistin sorununu istismar ettiler.
    Ve ne yazık ki bugünlerde “Kudüs bizimdir!” diye meydanlara akan insanlar da bu zavallılığa alet oluyorlar.
    İslam ülkelerinde korkunç bir sahtelik sürüp gidiyor. Hepsi numara, hepsi oyun. Gerçekçi, sahici, sonuç alıcı bir çaba içine girmeden bir şey yapıyormuş gibi görünme oyunu bu.
    En acı olan ise oyunun figüranlığını o ülke halkları yapıyor.
    Bütün bunların üzerinde düşünmeden meydanlara akmak, mitingler yapmak, İsrail’e ve ABD’ye lanetler okumak, sabah akşam beddua etmek kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil.
    Ülkemizi, topraklarımızı, değerlerimizi, geleceğimizi ve tabii ki inancın önem atfettiği değerleri korumak için güce ihtiyacımız var.
    Bilim, teknoloji, felsefe, sanat, eğitim, tarım… her alanda varlık göstermeye ihtiyacımız var.
    Hesap veren bir siyaset anlayışına ihtiyaç var. İşini iyi yapamayan siyasetçinin, en dindarı da olsa, alaşağı edildiği bir siyasi anlayışa ihtiyaç var.
    Kudüs, dindarlık taslayarak kurtarılamaz.
    Dine daha sıkı sarılarak, İsrail durdurulamaz.
    ABD gibi güçlü devletlerin haksızlıklarıyla da bu kafayla baş edilemez.
    Güçsüzlüğümüze sebep olan anlayışı görmezden gelip en havalı sözlerle Kudüs’e sahip çıkmak, İsrail’e meydan okumak, bağırmak, tehditler savurmak ikiyüzlülükten, yalancılıktan, sahtekarlıktan başka bir şey değil.
    Bu anlayış terk edilmezse korkarım sadece Kudüs’ü değil her şeyimizi kaybedeceğiz.

  2. #2
    BOZKURT21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    05.Mart.2015
    Mesajlar
    26,707
    Mentioned
    975 Post(s)
    Tagged
    37 Thread(s)
    Olaylara sonradan tepki verme bir hastalık belirtisi olsa gerek. Baksanıza İslam dünyası Kudüs meselesini işler olup bittikten sonra tepki veriyor!
    Filistinliler Sami ırkından ve Arap olmasına rağmen en çok mağdur olan toprakların ülkesinde yaşıyorlar.
    Tamam kabul. Mağdurları millet olarak korumak, kollamak ve sevmek bizim en güzel hasletlerimizden. Ancak ne kendimizi kandıralım ne de başkalarını. Filistin topraklarında insanlar mülteci hayatı yaşıyor 1948’den bu yana! 12 milyon Filistinlinin 5 milyondan fazlası kendi ülkesinde ve çevre ülkelerde mülteci halde yaşıyor.
    Peki, bunun müsebbibi sadece İsrail mi?
    II. Abdülhamit’in Filistin topraklarına karşı gösterdiği hassasiyetin hatırasına yeterince sahip çıkamayan İttihat Terakki Partisi mi suçlu?
    1909’dan itibaren Arapların Filistin topraklarını Yahudi yerleşimcilere üç kuruşa satmaları da bir o kadar suçluluk değil mi?
    2 Kasım1917 Balfour Deklarasyonunda Filistin topraklarında İsrail devleti kurmak için yola çıkan İngilizlerle neden ittifak yaparak Türk’e karşı savaşmayı seçti bazı Arap aşiret ve sonradan devletçik olanlar?
    Türklerin Arap bölgelerinde işgalci olduğunu ders kitaplarında okutan Arap devletleri Filistin ve Kudüs sorununda neredeler? İşgalci İngiliz, Fransız; şu anda işgalci İsrail, ABD, İngiltere ve Batı ittifakıyla kol kola ve Batı-ABD’nin İslam topraklarında kök salması için her türlü kolaylığı sağlayan sözüm ona İslam ve Arap devletleri neredeler?
    "Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme" sloganıyla yola çıkan Yahudilere ve Balfour’a destek veren Arap şeyhleri bugün hangi kralların dedeleri bilen var mı?
    1920-1940 yılları arasında Osmanlı’yı topraklarından çıkaran Bazı Arap aşiret ve şeyhleriyle Siyonist örgütler arsında ne gibi pazarlıklar yapıldı biliyor musunuz?
    Hadi bunları geçelim. 1948’de İsrail devletinin BM ve İngiliz baskısıyla kurulmasında Arapların hiç mi suçu yok?
    Arapların 1948 sonrası İsrail’e karşı sözüm ona duruşları ve savaşlarında neden birlik olmadıklarını gündeme getirmemiz gerekmiyor mu?
    Arap-İsrail savaşları 1967, 1973 yıllarına kadar deva etmesine rağmen ve İsrail her seferinde batı ittifakı tarafından korunması ve desteklenmesine rağmen Arap aşiret devletleri İngiliz, Amerikan, Fransa, Rusya gibi devletlerin ağzının içine bakmıyorlar mıydı?
    Arap dünyasına baktığımızda silah ve teknoloji çöplüğüne dönen coğrafyada yaşamaktan mutlular mı? Arap dünyasında hadi diyelim krallıklar baskı, şiddet yoluyla halkı sindiriyor. Ancak hiç mi bir Allah’ın kulu, aklı başında birileri çıkıp milletin önüne geçip Arapların batı emperyalizminin boyunduruğundan kurtarılması amacıyla mücadele başlatmaz!
    Güya İslam dünyasına önderlik edecek âlim denilen ve aklını kullanmaktan aciz bazı âlim, şeyh, lider bozuntularının ağzına bakarak gerçek İslam’ın kendi savuna geldikleri Arap cahiliyesi olduğunu görmekten uzak insanlar mıdır tüm Araplar? Değildir elbet.
    Ancak teknolojiyi sonuna kadar kullanan ancak hareket kabiliyetleri körelmiş, mangurtlaşmış bir toplumla hareket etmek ve onlarla uzun vadeli ittifaklar, planlar yapmak özellikle mücadele ve vatan denildi mi akan suların durduğu milletler için tehlikelidir!
    Şunu bilir şunu söyleriz: Milli mücadele ruhu olmayan bir milletin kendi yolunu bulması zordur. Ekonomik güçle milli bağımsızlıkları bahşedilen ülkelerin ipi her zaman başka devlet ve şirketlerin elindedir. Efendilerinin izin verdiği kadar özgürdürler! Ancak efendilerinin ürettiği her malı almak onların boynunun borcudur!
    Unutulmamalıdır ki Kudüs Tolunoulları ve İhşidlerden(Akşitler)den itibaren Türk devletlerinin yönetimine girmiş, daha sonra Memlük Türk devletindeyken 1517’de Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı toprağı haline getirilmiştir.
    İhşitler(Akşitler: 935-969) Türk devletinin kurucusu Muhammed B. Togaç’ın kardeşi Hasan ve oğulları Ebul Kasım ve Ebu Hasan Ali ve vezirleri Ebü’l-Misk Kâfûr’ün mezarının Kudüs’te bulunduğunu hatırlatmak Kudüs’te Türk varlığının ne zamandan itibaren başladığını anlatmaya yeter sanırız.
    Her şeye rağmen Kudüs’te Türk duruşumuzu devem ettirmek ve onlara; tüm mazlumlara karşı gösterdiğimiz gibi her zamankinden daha fazla avzalanarak, siyasi, ekonomik ve her türlü desteği vermekle mükellefiz. Bu haslet bize Yaradıcının bahşettiği meziyettir. Bu da böyle biline!
    Yorum sizlerin..:(
    Konu adamlığa geldi...
    Sen kalk istersen.



Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 3 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 3 misafir)

Benzer Konular

  1. Cevap: 0
    Son Mesaj : 09.Kasım.2017, 20:54
  2. Tüylerimizi Diken Diken Eden Yılanlara Dair Bilmediğiniz 10 Korkutucu Hikaye
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum İlginç Olaylar ve Yazılar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Temmuz.2016, 15:09
  3. Suriyeliler Meselesi | Levent Gültekin | Diken
    Konu Sahibi KaMoreNa Forum Makaleler & Köşe Yazarları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Temmuz.2016, 12:30
  4. Erdoğan'ın Siyasi Zekası | Levent Gültekin | Diken
    Konu Sahibi KaMoreNa Forum Makaleler & Köşe Yazarları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 16.Haziran.2016, 12:15
  5. 'Ümmetin Lideri' Partili Cumhurbaşkanlığı İstiyor! | Levent Gültekin | Diken
    Konu Sahibi KaMoreNa Forum Makaleler & Köşe Yazarları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 13.Haziran.2016, 11:13

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort