Sevgili okurlarım bizdeki resmi rakamların maşallahı vardır! Hele ekonomiyle ilgili olanların!..
Bunları devlet açıklar, iyiyse en yüksek rakamlar büyük tantana ile verilir. Kötüyse es geçilir.
İki gün önce muhteşem bir açıklama yapıldı:
“Türk ekonomisi bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 11.1 oranında büyüdü. Bu bir dünya rekorudur.”
Başbakan Binali Bey hemen Meclis kürsüsüne çıktı ve şöyle dedi:
“Net yüzde 11.1… Dünyada başka böyle bir büyüme var mı, yok. Bu da Türkiye'ye yakışır.”
Maliye Bakanı Naci Ağbal da kürsüden aynı şeyleri söyledi:
“Millet büyüyor, ekonomi büyüyor, ekonominin üretim çarkları dönüyor.”
Yandaş gazetelerin dünkü manşetlerini hep bu büyüme haberi oluşturmuştu. Muhteşem bir rekor kırmıştık!
ABD, AB ülkeleri, Çin, Japonya, Avustralya, Norveç falan hepsi arkamızdan nal topluyor.
Şimdi gel de inanma ama işin perde arkası biraz farklı!
* * *
Ankara'yı bilenler Arjantin Caddesi'ni de mutlaka bilir. Bir zamanların en işlek caddesiydi.
Barlar, kafeler, konutlar…
Pazar günü oradan geçerken gördüm. Caddeye ıssızlık çökmüş, dükkanların çoğu boşalmıştı. Üzerlerinde ya satılık,ya da kiralık ilanları vardı.
Aracına bindiğim taksici “Abi ben Sincan'da oturuyorum, bizim oralar da aynı. Böyle ilanlar haftalardır duruyor ama bakan yok” dedi.
Sonra Ankara'nın ana arterlerinden biri olan Tunalı'ya girdik. Orada pek konut yok. İş yerlerinin çoğunda yine aynı ilanlar asılıydı.
Ekonomi çökmüştü ama biz büyüme rekoru kırıyorduk!
* * *
Ya biz Türk vatandaşları bu ülkede yaşamıyoruz, ya da onlar yaşamıyor.
Son 14 yılın en yüksek enflasyon rakamları birkaç gün önce açıklandı.
Milyonlarca insanımız işsiz.
Cari açık dayanılmaz noktalara ulaşmış.
Döviz kurları alabildiğince şişmiş.
Dış borçlar derseniz, gerçek Türkiye rekoru işte orada.
Zamlar iğneden ipliğe birbiri ardına patlıyor.
İcra dosyaları tavana vurmuş…
Ama biz büyüme rekorları kırıyoruz. Dünyada bizim gibi büyüyen yok çünkü o ülkelerde resmi makamlar, rakamların üzerinde oynamıyor.
* * *
Böyle hormonlu büyümeleri siz beş yaşındaki çocuklara bile yutturamazsınız. Halk derseniz, hiç yutmaz.
Varsayalım büyüdük, peki bu büyüme topluma yansıyor mu?
Hayır!
İşsizlik azaldı mı?
Tam tersine arttı.
Hayat ucuzladı mı?
O da tam tersine!..
* * *
Üretim özellikle hayvancılık ve tarım sektöründe durdu, traktörler kontak kapadı.
Et ithal ediyoruz…
Buğday, nohut, mercimek, pirinç ithal ediyoruz.
Samanı bile artık yurt dışından getiriyoruz.
* * *
Milyonlarca insanımız hayat pahalılığının altında eziliyor, inim inim inliyor.
Gençler işsiz…
İş arayan bulamıyor.
Sendikasız, sigortasız çalıştırılan milyonlarca kişiye ve taşeron işçilere dönüp bakan yok.
Üstelik şimdi piyasaya Suriyeliler girdi, tarifeler daha da düştü.
İnsanlar üç kuruş emekli maaşını hak edebilmek için gazete yazarlarına akıl danışıyor… Tek umut emekli maaşı!
Öbür yanda ise emekli olmuş insanlarımız ek işlerde çalışmak zorunda. Tek maaş yetmiyor.
62 yaşındaki taksici, Bağkur emeklisi Rıza Bey durumunu anlatıyor:
“Ondalıkla çalışıyorum. İki çocuğum var, biri askerde. Ev kira. Emekli maaşım 1.100 lira. Bu parayla geçinmek mümkün değil. Çok yorgunum ama mecburen durakta taksicilik yapıyorum.”
Son seçim hariç, bugüne kadar bütün seçimlerde oyunu AKP'ye vermiş!
“Bunlar Müslümandır, haram yemezler” diye düşünmüş!
* * *
Peki ama bu çarpık düzenden kazanç elde eden hiç yok mu?
Elbette var.
AKP'nin rantiye kesimi kazanıyor!
Toplumun belki yüzde biri, belki daha da azı.
Memur, işçi, esnaf, çiftçi, ev kadını, serbest meslek sahipleri…
Türkiye yüzde 11.1 büyüyüp yeni dünya rekoru kırmış, sizin de payınıza mutlaka bir şeyler düşecektir.
Beklemek ve biraz sabırlı olmak gerek!