Vay canına! Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 11.1 büyümüşüz!
Türkiye ekonomisi bütçe açığı, işsizlik ve enflasyon sarmalında boğuşurken yüzde 11.1 gibi müthiş bir büyümeyi nasıl elde eder?
Avrupa'yı, Amerika'yı, Japonya'yı, hatta Çin'i bile ikiye katlayıp geride bırakmışız!
Tüm dünya bizim büyümemiz yanında nal topluyor!
Helal olsun valla! Başka ne diyebiliriz ki?
Fakat… Tabii akla bazı sualler takılıyor!

* * *
Kâğıt üzerinde, hormonlu büyüme olmasın bu?
Böyle bir gelişme olsa, Türkiye'nin uçması gerekmez mi?
Ekonomi büyüyorsa, halk niye bunu göremiyor?
İşsizlik niye korkunç boyutlarda?
İşçi, çiftçi, memur, emekli neden ağlaşıyor?
Ekonomi büyümüşse ve halkın önemli bölümü yine de aç ise, bu büyümeden ülkenin sadece küçük bir bölümü, iktidar yandaşları, bal tutup parmak yalayanlar faydalandı demektir!

* * *
Genç kuşağın en yetenekli ekonomi yazarlarından olan Murat Muratoğlu, birkaç gün önce SÖZCÜ'deki köşe yazısında şöyle diyordu:
“Daha geçen hafta kuru fasulye, barbunya, nohut ve börülce ithalatında gümrük vergileri sıfıra indirildi. Bu ne demek biliyor musunuz?
Ülke kendini doyuramıyor, yeteri kadar üretilmiyor, el âlemin çiftçisine para ödeniyor. Türkiye'nin kısıtlı kaynağı yurt dışına gönderiliyor demek! Sonra da ülke neden fakirleşiyor?
Sanki ülke kıtlık çekiyor, adını bile bilmediğimiz ülkelerden gıda ürünleri almak zorunda bırakılıyor!
Yahu börülceden bahsediyoruz. Bu ülke neden ‘Sıfır gümrükle' börülce ithal eder? Yetiştiremiyor muyuz? O kadar mı bilmiyoruz bu işi?”
Evet, Murat Muratoğlu haklı…
Dünyada tarım ürünleri kendine yeten 7 ülkeden biriyken, şimdi 126 ülkeden sebze ve meyve ithal eden bir ülke haline geldik.
Zaten dünyada Birleşmiş Milletler'e kayıtlı 193 ülke var, biz bunların üçte ikisinden tarım ürünleri satın alıyoruz! Eh, az başarı (!) sayılmaz bu!
Ve yüzde 11.1 kalkınmışız ha?! Yaşasın!