Bu yıl 18.si düzenlenen Marka Konferansı’nda “Özün gözünden samimi bir paylaşım: İç dünyamızdan iş dünyasına” konulu bir konuşma yapan Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur, “Özgürlük zamansızlıktır. Geçmiş ve geleceği önemsemeden anda kalabilmektir. Özgürlük kalbine odaklanmaktır. Başkası ne der, ne düşünür demeden öz değerlere odaklanarak özgür olmaya çalışmaktır” çerçevesinde konuşmasını şekillendirdi.
Türkiye'nin en büyük iş platformu olarak nitelendirilen ve güncel içerikleri ile markaların geleceklerini yapılandırmasına katkıda bulunan Marka Konferansı, iş dünyasının önde gelen liderlerini ağırlamayı sürdürüyor. Bu yıl 18.si düzenlenen konferansta, “Özün gözünden samimi bir paylaşım: İç dünyamızdan iş dünyasına” konulu bir konuşma yapan Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur, “Çok uzun zamandır kendime sorduğum bir soru var. Konuşmama bu soruyu sorarak başlayacağım. Gerçekten özgür müyüz? Geçmişi çok düşünerek, gelecekten bu kadar kaygılanarak, takıntılarımızla, bilgilerimizle, iddialarımızla, yani bunca şey varken özgür olabilir miyiz? Şahsen bu dünyaya kendimizle tanışmaya geldiğimizi inanıyorum” dedi.
ÖZGÜRLÜK BEYNİMİZİN SINIRSIZLIĞI İLE TANIŞMAKTIR
Timur sözlerine şöyle devam etti: “Özgürlük zamansızlıktır. Geçmiş ve geleceği önemsemeden anda kalabilmektir. Özgürlük kalbine odaklanmaktır. Başkası ne der, ne düşünür demeden öz değerlere odaklanarak özgür olmaya çalışmaktır. Yunus Emre’nin ‘Arı namusu terk edemeden, sana varamadım diye’ diye bir sözü vardır. Koca aşık Yunus Emre bile başkası ne der kaygısı ile maşuki ile buluşamamış. Halbuki özgürlük beynimizin sınırsızlığı ile tanışmaktır. Gönlümüzdeki güçle, kudretle tanışmaktır. Kendimizi yüzde 5’le sınırlandırmamaktır. Beynimizin geriye kalan yüzde 95’ine hükmedebilmek değil ama varlığıyla tanışmaktır.”

Konuşmasında insanoğlunun dünyevi sebeplerden dolayı çoğunlukla nefsiyle tanışarak bu dünyadan ayrıldığını ifade eden Timur, “Peki ya gerçek özgürlük ne? Gerçek özgürlük, evi kalbimiz olan özümüzü tanımaya çalışmaktır. Sonra özümsemeye çalışmak. İşte asıl özgürlük budur. Yaşamdaki en büyük ***e bence ruhun özgürlük arayışı, yani hakikat arayışıdır. Hakikatle tanışmaktır. Samimiyetle söylüyorum, gönlümde bu his olmasa bir gün bile çalışmam. Ve hatta Allah’ım beni bu ***e ile çalıştır ve bu ***e için yaşat diye dua ediyorum. Gerçek özgürlük, yani ruhun özgürlüğü, sanatta ve müzikte insanı hiçbir konuşma kadar ya da farklı hiçbir şey kadar ruhuyla buluşturamaz. Ruhun özgürlükle buluştuğu an, insanın yaşadığını fark ettiği andır. O yüzden sanatta ve müzikte kalbimiz değerleriyle uyumludur” dedi.

BİR DAVAMIZ OLMALI AMA DÜNYEVİ BİR DEĞERLE ALAKALI OLMAMALI
Timur, “Özgürlük içindeki sana, yaratana ve hiçliğe olan güvendir. Yani huzurda olmaktır. Sevdiğinin, aşığının, maşukunun huzurunda olmaktır. Huzurlu olma ne güzel bir şeydir; sürekli onunla birliktesin. Şahsen bu yolculukla ilgili olarak dünyevi tecrübelerimden, yani yaşamdan nasıl bir örnek verebilirim diye düşündüm. Birçok örnek geldi aklıma ama en doğru örnek olarak Nef’i verebilirim. Çünkü 28 yaşında sosyal işler yapan bir şirket kurdum. Hukukçuydum ve hiç bilmediğim bir işti. Adını, hayatta ilk ve son defa aldığımız şey nefes olduğu için Nef koydum. Tamamen manevi değerlerle yapılan bir iş, bizi kısa zamanda bambaşka yerlere getirdi. Dört yıl içinde milyar liralık cirolara ulaştırdı, pazar lideri yaptı olduk. Bu çok önemli midir? Anlattıkların yanında hiç önemli değil ama herkes spesifik bir şeyler arıyor. Bunlar çok romantik şeyler. Gerçeğe bakmalıyız. Benim yöntemim bir davamız olmalı ama bu dava kesinlikle dünyevi bir değerle alakalı olmamalı. Amaçladığımız şeylere çok daha kolay ulaşma yolu var. Huzurlu olma yolu var. Aşık olmak var. Konuşmamı, Taptuk Emre’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum; Aşk ile yola çıkan, sırtında dünyayı taşır. Aşksız yola çıkan ise bir ceset taşır.’ Benim önerim sadece aşkı düşünmek; naçizane tek bildiğim bu” diye konuştu.