Dua, istemek demektir. Karnı aç olan bir kimsenin, iştahlı olduğu bir anda yemek istemesi gibidir. Duanın, İslamiyet’teki anlamı ise Allah’tan bir şey istemek anlamına gelir.
Dua iki çeşittir:
1- Lafzi (sözlü) dua,
2– Fiili dua.
Lafzi (sözlü) dua, Allah’tan söz ile bir şey istemektir. Söz ile yapılan duanın kabul edilmesi için bazı şartlar mevcuttur. Bunlar;
1- Dua eden kimsenin Müslüman olması,
2- Ehl-i sünnet itikadında olması yani doğru bir iman ve itikat sahibi olması,
3- İbadetlerinde ihlas sahibi olması yani ibadetlerini sadece Allah rızası için yapması,
4- Beş vakit namazına devam ediyor olması,
5- Fâsık olmaması yani haram işlememesi,
6- Üzerinde başkalarına ait kul hakkı olmaması
7- İstenen şeyin sebebine yapışması yani fiili dua etmesi gibi şartlardır.
Bu şartları yerine getirmeyenlerin duaları kabul olmaz.
Fili dua ise Allah’tan istenilen şeyin olması için gereken sebebine yapışmaktır. Çünkü Allahü teâlâ her şeyi sebep ile yaratmaktadır. Mesela bulut, yağmurun yağması için gerekli sebeplerden biridir. Bunun için Allah’tan bir şey isteyeni kimsenin, onun yaratılması için gerekli olan sebebi yerine getirmesi gerekir. Örnek vermek gerekirse bir yeri ağrıyan kimsenin, ağrı kesici olarak bir ilaç alması gerekir. Bu ilacı alması, fiili dua etmek demektir. Aç olan bir kimsenin bir şey yemesi de, sebebe yapışmak yani fiili dua etmek demektir.
Fiili bir duanın kabul edilmesi için gerekli şart, sebebin etkisinin kesin olması ve iyi bilinmesidir. Lafzi dua ve fiili dua birbirine uygun değil ise, o zaman fiili yapılan dua kabul olur. Bundan dolayı bir Müslüman’ın, faydalı, iyi ve caiz olan yani günah olmayan şeylerin sebeplerini iyi bilip, duanın kabulü için işte bu sebepleri yapması gerekir. Bu sebepler doğru yapılınca, Allah fiili duayı kabul ederek istenilen o şeyi yaratır. Sebepleri yapılan bir şeyi yaratması, Allah’ın âdetidir. Kur’an-ı kerimde mealen, “Dua ediniz, dualarınızı kabul ederim” diye buyurulması, Müslümanlara fiili dua etmek gerektiğini bildirmektedir.
ÖMRÜ BİTMEMİŞ OLANLARA FAYDALI OLUR
İlaç kullanmak, âyet ve dua okumak, üzerine üflemek ve bunları yanında taşımak, kimsenin ömrünü uzatmadığı gibi ölüme de engel olmaz. Kalp, beyin nakli ve ameliyatları, serumlar, aşılar ile diğer bütün tedaviler ölüme engel olmaz. Eceli de geciktirmez. Eceli gelen birçok kimsenin tedavi ve ameliyat anında öldüklerini bilmeyen kimse yoktur. Bunlar ömrü bitmemiş olan kimsenin dertlerini ve ağrılarını ortadan kaldırıp, sıhhatli, neşeli ve rahat yaşamasını sağlarlar. Yani ömrü bitmemiş olanlara faydalı olur.
Duanın kabul edilmesi için, Allah’tan istediğimizin sebebine yapışmak gerekir. Çünkü Allahü teâlâ her şeyi sebeple yaratır. Bunun için tedbir almalı ve gerekli olan sebebi aramalıdır. Dua edildiği ve kabul edildiği zaman, Allah gerekli olan sebebe kavuşturur, sebepte etki ve kuvvet yaratır. Peygamberlere, Evliya zatlara, sevdiklerine dilerse sebepsiz de verir. Bu, Peygamberlerde olursa “mucize”, Evliyada olursa “keramet” denir. Fiili dua etmeden yani sebebe yapışmadan sözlü dua etmek, Allah’ın bu âdetine uymamak olur.
DUA MADDİ SEBEPLERİ BULMAYA YARDIM EDER
Her şeyin yaratılması için ortak manevi sebep, fakirlere sadaka vermek, 70 kere “Estagfirullah min külli mâ kerihallah” diye dua etmektir. İşte bu iki manevi sebep, duanın kabulü için gereken maddi sebepleri, mesela hasta için doğru doktoru ve ilacı bulmak için de yardımcı olur. Bu duanın anlamı, “Yâ Rabbi! Razı olmadığın, beğenmediğin bir şey yaptım ise beni affet! Beğenmediğin şeylerden yapmadıklarımı yapmaktan koru!” demektir.