Günlük hayatta “mezhep” kelimesi ile karşılaşıyoruz. Özellikle basında, medyada “mezhep savaşları”, “mezhepçi” ve “mezhepçilik” gibi ifadeler sık sık kullanılıyor.

Mezhebin kelime anlamı, yol demektir. İslamiyet’te ise mezhep deyince iki farklı şey anlaşılır:



1- İtikatta (inançta) mezhep (Sünnilik, Şiilik, Vehhabilik gibi)
2- Amelde mezhep (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhebi)


Bu yazımızda itikatta mezhebin ne olduğunu açıklamaya çalışacağız. İtikatta mezhep, inanılacak şeylerde takip edilen yol demektir. İtikat mezhepleri hakkında sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“Beni-İsrail (İsrailoğulları, Yahudiler) 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlar 70’i yetmişi Cehennem’e gidip, sadece bir fırkası kurtulmuştur. Nasara (Hıristiyanlar) da 72 fırkaya ayrılmıştı. 71’i Cehennem’e gitmiştir. Bir zaman sonra ümmetim (Müslümanlar) da 73 kısma ayrılır. Bunlardan 72’si Cehennem’e gidip sadece bir fırkası kurtulur.”

BENİM VE ESHABIMIN YOLU

Eshab-ı kiram yani Peygamber efendimizi görmekle şereflenen Müslümanlar, Cehennem’den kurtulan bu bir fırkanın hangisi olduğunu sorduklarında, “Cehennem’den kurtulanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir” buyurdu. Ehl-i Sünnet mezhebini bildiren bu hadis-i şerifin “Sünen” isimli dört hadis kitabında da bulunduğu, “Milel-Nihal” kitabında bildirilmiştir.

Peygamber efendimizin ve Eshabının yolunu ifade eden “Ehl-i sünnet vel-cemaat” ifadesi de buradan gelmektedir. Ehl-i sünnet vel-cemaat ifadesi, “sünnet ve cemaat ehli” yani “sünnet ve cemaat yolunda olanlar” demektir. Buradaki sünnet Peygamber efendimizi, cemaat ise Eshab-ı kiramı ifade etmektedir. Çünkü Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin tabeleleri ve arkadaşları yani O’nun cemaatidir. “Ehl-i sünnet vel-cemaat” yerine kısaca “Ehl-i sünnet” ifadesi de kullanılmaktadır. “Sünni” de Ehl-i sünnet yolunda olan kimse demektir.

Bu konuda, İmam-ı Rabbâni olarak tanınmış olan büyük âlim Ahmet Faruki Serhendi hazretleri Mektubat isimli kıymetli eserinde buyuruyor ki:

“Bu 73 fırkadan her biri, İslamiyet’e uyduğunu savunmaktadır. Cehennem’den kurtulacağı bildirilmiş olan yolun kendileri olduğunu iddia etmektedir. Müminun suresinin 53. âyetinde ve Rum suresinin 32. âyetinde mealen, “Her grup, her fırka, kendisinin doğru yolda olduğunu zannederek sevinmektedir” buyuruldu. Halbuki bu farklı fırkalar arasında kurutulacak olan bir fırkanın işaretini ve alametini Peygamber efendimiz ‘Benim ve Eshabımın yolunda olanlardır’ diye bildirmiştir. İslamiyet’in sahibi olan Muhammed aleyhisselam, kendini bildirdikten sonra Eshab-ı kiramı da ifade etmesine gerek olmadığı halde bunları da söylemesi şu anlama gelir: ‘Benim yolum ile Eshabımın gittiği yol aynıdır. Kurtuluş yolu sadece Eshabımın gittiği yoldur.’

PEYGAMBERE İTAAT EDEN ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR

Bunun gibi Nisa suresinin 80. âyet-i kerimesinde mealen buyuruldu ki: ‘Resulüme (Peygamberime) itaat eden, elbette Allah’a itaat etmiş olur.’ Peygambere itaat, Allahü teâlâya itaat demektir. Peygambere uymamak, Allah’a isyan demektir. Nisa suresinin, Allah’a itaatin Resulüne itaatten farklı olduğunu zannedenler için indirilen 150. âyetinde mealen buyuruldu ki: ‘Allah’ın yolu ile Resulünün yolunu ayırmak istiyorlar ve senin söylediklerinin bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. Bu ikisi arasında farklı bir yol açmak istiyorlar. İşte bunlar elbette kafirdir.’

Eshab-ı kiramın yolunda gitmediği halde Peygambere uyduğunu söyleyen kimse yanılıyor. Aslında Peygamber efendimize uymuş değil, isyan etmiş oluyor. Böyle bir yol tutanlar, kıyamette kesinlikle kurtulamayacaktır.

Eshab-ı kiramın yolunda giden fırka, şüphesiz Ehl-i sünnet vel-cemaat yoludur. Allahü teâlâ, bu fırkanın hiç yorulmadan ve yılmadan çalışan âlimlerine, büyüklerine bol bol mükâfat versin! Çünkü Cehennem’den kurtulan fırka, yalnız bunlardır. Peygamber efendimizin Eshabına dil uzatan bir kimse bunlara uymaktan, dolayısı ile doğru yolda olmaktan elbette mahrumdur.” (80. Mektup)

MATÜRİDİ VE EŞARİ MEZHEBİ

Ehl-i sünnet yolu yani Sünnilik içinde Matüridi ve Eşari ismiyle iki ayrı mezhep var diye biliniyor olsa da, aslında bu ikisi farklı iki mezhep değildir. İmam-ı Matüridi ve İmam-ı Eşari, Ehl-i sünnet itikadını (inancını) anlatan, açıklayan iki büyük âlimdir. Bu iki âlim, itikadı bozuk olan sapıklara karşı ve eski Yunan felsefesinin yanlış yoluna saplanmış maddecilere karşı tek doğru yolu savundular. Bu iki Ehl-i sünnet âliminin yaşadıkları zaman aynı olsa da, bulundukları yerler ayrı ve dine yapılan saldırılar farklı olduğundan, savunma metotları ve eleştirileri birbirinden farklı olmuştur. Ama bu durum mezheplerinin farklı olduğunu göstermez.

Görüldüğü gibi, Ehl-i sünnet yolu, Ehl-i sünnet itikadı, bir veya birkaç kişinin ortaya çıkardığı bir mezhep değil; dinin doğru olarak anlaşılması için inanılması gereken, Peygamber efendimiz ve Eshabının bildirdiği ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları ile hiç değişmeden günümüze kadar gelen itikat (inanç) bilgileri demektir.


Alıntıdır.