Seni; sana yazmanın güzelliğini sadece ben bilirim ve ben anlarım, çünkü seni sana anlatırken umudumu, hasretimi, sevgimi yazdım.
Ben seni kimsenin bilmediği, göremediği uzaklardan sevdim, derin, gizemli, alımlı, ulaşılmaz bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim.
Kimi zaman uykusuzluğumda, kimi zaman derin uykularımda, kimi zaman yokluğunda, bazen de yanımda olduğun anlarda seni özledim.
Alamadığım, tutmaya cesaret edemediğim, hasretine alev alev yandığım parlak bir inciydin benim için. Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde, seni düşünürken sıcaklığının içimi yaktığı anlarda sevdim.
Sen uyurken gözlerinin derinliklerine daldım, ama en çok da sensizliğime yandım, seni sensiz beklerken. Hiç üşenmeden seni yazdım, yazmayı seni anlatırken, okumayı da sana yazdıklarımı hecelerken öğrendim.
Seni sadece selvi boyun, saçların yada gözlerin, güzel bir yüzün var diye değil, fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin, duruşun ve benim kor halde yanan yüreğimle seni sevdim.
Sen vücudumun dört bir köşesine yayıldığında, beni sardığını ve her nefes alışımda ciğerlerime ılık ılık işlediğini bilerek sevdim.
Seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın, ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim.
Seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı, kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda, o ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim.
Sen ne kadar uzaklarda olsan da, aramızdaki kilometreler ne kadar çok olsa da, ben seni sevmeyi düşünerek sevdim.
Seni kokladım da yazdım satırlarımı hece hece, Seni yazdım nefes bile vermeden, içimdeki sıcaklığını, kokunu yitirmeden.
Çünkü seni nefes gibi yaşıyorum, nefes alır gibi seni yazıyorum.
Ve Sen iyi ki varsın.
alıntı