“Biz, hukuk dışı bir rejimin kurulmakta olmasıyla karşı karşıyayız. Açıktan uygulanan yeni rejimle vatandaş sorgusuz, müdafaasız mahkûm edilmektedir. Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum. Suçluların telaşı içindesiniz.” (İsmet İnönü, 14 Aralık 1953)
DP, Meclis çoğunluğuna dayalı bir sivil diktatörlük kurdu. Şöyle ki: Muhalefet partilerinin mitingleri engellendi. Muhalif liderlerin radyodan konuşmaları yasaklandı. CHP'nin önce mallarına el konuldu, sonra kapatılması istendi. Millet Partisi kapatıldı. Yargıya müdahale edildi. Gazeteler kapatıldı. Gazeteciler hapse atıldı. Hatta bir CHP Milletvekili Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın tutuklandı.
CHP'YE KURULAN TUZAK
14 Aralık 1953…
O gün Demokrat Parti (DP), “CHP'nin Haksız Kazançlarının İadesi Hakkında Kanun Teklifi”ni Meclis'e getirdi.
Aynı gün kabul edilen 6195 sayılı Kanun'la CHP'nin tüm mallarına el konuldu. (Resmi Gazete, 16 Aralık 1953)
Ancak CHP'nin “haksız kazançla” suçlanması için sağlam bir gerekçe yoktu.
Birincisi: Atatürk'ün 5 Eylül 1938 tarihli vasiyeti gereği CHP'ye bırakılmış hiçbir para yoktu. CHP bu vasiyetnameyi uygulamaya memur olmaktan başka bir hakka sahip değildi. CHP sadece İş Bankası'nın yönetim kurullarına üç, dört üye sokmuştu. (Mazhar Leventoğlu, Atatürk'ün Vasiyeti, İstanbul, 1968, s. 103, 104, 140,141, 202.)
CHP'nin tüm mallarına el koyan 6195 sayılı Kanun'la Atatürk'ün vasiyeti de iptal edildi. Bu kanunun uygulanmasıyla vasiyetteki kurumlara (TDK, TTK) ve Atatürk'ün yakınlarına artık ödeme yapılmayacağı belirtildi. (Leventoğlu, age, s.147)
İkincisi: CHP çok partili dönemin normal bir siyasi partisi değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, devrimleri yapan, devletin tek partisiydi. Parti devletle bütünleşmişti. Şevket Süreyya Aydemir'in ifadeleriyle, “Bu böyle olunca bu partinin masraflarının da nihayet devlet kaynaklarından karşılanmasından başka bir şekil olamazdı. Nitekim işler öyle yürüdü…” (Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, C. III, İstanbul, 1999, s. 130,131) DP, bu durumu istismar etti.
Üçüncüsü: Eğer gerçekten DP'nin iddia ettiği gibi bir “haksız kazanç” varsa buna Meclis değil bağımsız mahkemeler karar vermeliydi.
Dördüncüsü: DP, 1950'de iktidara gelince derhal dava açabilirdi. 1954 seçimine 6 ay kala kanunla bunun yapılması manidardı.
SUÇLULARIN TELAŞI İÇİNDESİNİZ
6195 sayılı Kanun görüşülürken İsmet İnönü kürsüye gelip aynen şunları söyledi:
“Bu kanun tasarısı; ruhiyle metniyle, her türlü usulüyle anayasaya aykırıdır. Bu tasarı hukuk prensiplerine, insan haklarına, Cumhuriyetin itibarına kastetmek hareketidir. Bu kanun tasarısı, iktidar başında bulunanların Büyük Millet Meclisi'ne karşı bir zorlama teşebbüsüdür.”
İnönü, anayasa dersi veren bir hukuk profesörü gibi bilgece sözler söylüyordu:
“CHP maddî varlığının müsadere edilmesi, bizim için, tasarının hiç önemi olmayan tarafıdır. Biz, hukuk dışı bir rejimin kurulmakta olmasıyla karşı karşıyayız. Açıktan tatbike başlanılan yeni rejimle vatandaş sorgusuz, müdafaasız mahkûm edilmektedir. (Soldan, böyle bir şey yok, sesleri, gürültüler). Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum. (Soldan, gürültüler). Suçluların telaşı içindesiniz…”
O bağırış çağırış içinde İnönü'nün sözleri güçlükle duyuluyordu. Sözlerini şöyle bitirdi:
“Vasiyet ve tesis hakları ve tasarrufları iptal edilmektedir. Tamamıyla hukuk dışına çıkmak yolunda olan bir iktidara karşı son sığınma yeri olan Büyük Millet Meclisi, adaletsizliğin vasıtası haline getirilmek isteniyor.”
“Muhterem arkadaşlar; Sizi (…) ıstırap içinde inleyen vicdanınızla yalnız bırakacağız…”
İnönü, kendisine laf atan bir DP'li milletvekiline, “Işıktan korkuyorsunuz” diye seslendi.
Müzakerelerin sonunda İnönü ve CHP milletvekilleri toplu olarak salonu terk ettiler…
SAÇLARI AK PAK YAŞLI ZAT
İnönü'nün konuşması başta Menderes olmak üzere tüm DP'lileri sarstı.
Öyle ki kendini tutamayan DP Ankara Milletvekili Abdullah Gedikoğlu, İnönü'ye “Sahtekâr, sahtekâr! 1946'yı unuttun mu?” diye bağırdı.
Sonra Başbakan Adnan Menderes kürsüye geldi. Çok öfkeliydi. Adeta hakaret edercesine şunları söyledi: “Demin buraya bu kürsüye yaşlı zat çıktı. Saçları akpak… Bütün manzarası ile hürmete şayan… Fakat bütün tavır, hareketleri ile kelimeyi söylemeyeceğim, neye layık olduğunu siz takdir edersiniz… Sözleri bir tiyatro sahnesinde aktörlük eden bir aktör gibi…”
Menderes, İnönü'den “şu adam” ve “bu zat” diye söz etti. İnönü'yü yalancılıkla suçladı: “Bu zat… Hakikatleri tamamıyla bir tarafa bırakarak yalan söylemiştir” dedi. (Bkz. TBMM Tutanak Dergisi, 17. Birleşim, 14. 12. 1953.)
Ancak İnönü haklı çıkacaktı. DP, çok geçmeden Meclis çoğunluğuna dayalı bir sivil diktatörlük kuracaktı.
MALLAR İADE EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi'nin 11 Ekim 1963 tarihli ve 963/124 sayılı kararıyla 6195 sayılı Kanun iptal edildi. Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında, 6195 sayılı Kanun'un Atatürk'ün vasiyetini iptal ettiğini, bu durumun anayasanın 36. ve 11. maddelerine açıkça aykırı olduğunu belirtti. (Leventoğlu, age, s.109).
CHP'nin el konulan malları, mahkeme kararıyla CHP'ye iade edildi. Ancak CHP bunları almadı. (Aydemir, age, s. 134). İnönü'nün dediği gibi mesele “maddiyat” değildi.
DEMOKRAT PARTİ DİKTASI
DP, başta CHP olmak üzere tüm muhalefeti susturmak istiyordu.
Millet Partisi dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle kapatıldı.
Komünizmle mücadele gerekçesiyle sol muhalefet susturuldu.
Radyo muhalefete kapatıldı.
1954 seçimlerinde DP'ye oy vermeyen Kırşehir ilçe yapıldı.
Cumhuriyet Millet Partisi (CMP), Kırşehir'de, kaymakam izin vermediği için tarlada miting yaptı. Mitingde Konuşan Osman Bölükbaşı, “Mağrur olma Menderes senden büyük Allah var” diye bağırdı.
CHP, Isparta il kongresi polis tarafından dağıtıldı.
İçişleri Bakanlığı, siyasi toplantıları kısıtladı.
6-7 Eylül olaylarında İstanbul'da ve İzmir'de Rumların evleri ve işyerleri yağmalandı.
Menderes,“Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” dedi.
Yargıtay Başkanı, 4 Yargıtay üyesi, 1 başsavcı ve 16 hâkim emekliye sevk edildi. Ankara Barosu'nun protestosuna izin verilmedi.
CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 1 yıl 4 ay hapse mahkûm edildi.
“Hükümetin manevi şahsiyetini tahkir” suçlamasıyla 4 CHP milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı. CHP Kars Milletvekili İbrahim Us, Menderes'e hakaret gerekçesiyle mahkûm oldu.
Menderes'in “çete” dediği Hürriyet Partisi (HP) il başkanlarının Ankara ziyaretleri yasaklandı.
CMP Giresun İl Kongresi'nde kapı ve pencereler kapatıldı, alkış yasaklandı.
Siyaset yaptıkları gerekçesiyle birçok öğretim üyesi tasfiye edildi.
Çok sayıda işçi federasyonu kapatıldı.
CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı'nın dokunulmazlığı kaldırıldı ve tutuklandı.
CHP Parti Meclisi üyesi Halil Sezai Erkut tutuklandı.
Seçim Kanunu'nda yapılan değişiklikle partilerin işbirliği yapmaları önlendi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.
İnönü'nün demecine yayın yasağı getirildi.
İnönü'nün mitingleri basıldı, şehirlere sokulmak istenmedi, taşlandı:
İzmir'de, Zile'de, Kars'ta, Gaziantep'de, Akhisar'da, Manisa'da, Mersin'de, Uşak'ta, Topkapı'da, Konya'da olaylar çıktı. İnönü'yü karşılayanları jandarma dağıttı. Yaralanan ve tutuklanan CHP'liler oldu.
İnönü'nün Balıkesir'e ve Yeşilhisar'a girmesi engellendi. Kayseri'ye ve Uşak'a girmesi engellenmek istendi.
Uşak'ta başına gelen bir taşla yaralandı. Buna karşın Uşak olaylarının sorumlusu olarak İnönü görüldü. “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na muhalefetten dolayı dokunulmazlığı kaldırılıp yargılanmak istendi.
İnönü, Topkapı'da saldırıya uğradı. Mersin'de DP'lilerin saldırısından kurtulmak için yüksekçe bir duvardan atladı.
Bu olaylar sonunda CHP Meclis'i terk etti.
Denizli'de CHP'lileri taşıyan bir otobüs taşlandı.
CHP'li Kasım Gülek ve arkadaşları da Geyikli'de taşlandılar.
İstanbul'da İnönü'yü alkışlayan 31 kişinin ifadesi alındı.
Adana'da 5 CHP'li tutuklandı.
CHP İzmir İl Kongresi engellendi.
Türkiye Milli Talebe Federasyonu Kongresi polis tarafından dağıtıldı.
Halkı kutuplaştıran Vatan Cephesi kuruldu.
Radyodan Ajans Haberlerini ve Partizan Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği mahkemeye verildi.
Eskişehir'de bir temel atma töreninde imam, “Allah muhalefeti kahretsin” diye dua etti.
Bu arada 1958 Haziran'ında gazeteler, benzinin vesikaya bağlandığını, İstanbul'da şeker ve gazyağı sıkıntısının başladığını yazıyordu. O günlerde garnizonlarda zamlarla ilgili espri yapılması yasaklandı. (Şevket Çizmeli, Menderes Demokrasi Yıldızı? 2. Bas. Ankara, 2007, s. 720-746)
7 Nisan 1960'ta DP Bolu Milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu, CHP'nin kapatılması için bir önerge verdi.
Fatin Rüştü Zorlu, “Tek çare vardır: Halk Partisi'ni kapatmak, bütün mebusları tutuklamak…” dedi.
Menderes, grup konuşmasında, “...‘ahlaksızlar, namussuzlar sizi kapatıyoruz' diye, (…) CHP'yi kapatmak lazımdır. (…) Bunların hakkından ancak Meclis gelir. Meclis de muhalefet değil DP grubudur” dedi.
“Silahlı ve düzenli ayaklanmalar” hazırlamakla suçlanan CHP'ye ve muhalif basına karşı 16 Nisan'da 15 kişilik Meclis Tahkikat Komisyonu kuruldu.
İsmet İnönü ise DP'yi şöyle uyardı: “Bu demokratik rejimi istikametinden ayırıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam… Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru haktır.” (Bkz. Altan Öymen, Ve İhtilal, İstanbul, 2013, s. 491 vd.)
79 yaşında gazeteci hapse atıldı

Kendi “besleme basını”nı yaratan Adnan Menderes, muhalif basına göz açtırmıyordu.
1952'de CHP Milletvekili gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın'a, Ulus'ta çıkan “Gözü Kapalı Oy Verme” başlıklı yazısı nedeniyle soruşturma açıldı. Bu arada dokunulmazlığı kaldırıldı.
9 Mart 1954'te Basın Yasası'nda yapılan değişiklikle basın suçlarına ağır hapis ve para cezaları getirildi. (Şerafettin Turan, İsmet İnönü, Ankara, 2000, s. 334, 335)
Hüseyin Cahit Yalçın, Menderes, Köprülü ve Yardımcı'ya hakaret ettiği gerekçesiyle 79 yaşında tutuklandı. (1 Aralık 1954). 26 ay 20 gün hapis, 4444 lira para cezasına çarptırılmıştı. (Metin Toker, İsmet Paşa'yla 10 Yıl, 1965, s. 34)
İsmet Paşa, Yalçın'ın tutuklanmasına çok üzüldü. 30 Kasım'da Yalçın'a bir telgraf çekti. Yalçın'ın tutuklanmasından bir gün sonra, 2 Aralık Perşembe günü İstanbul'a hareket etti. Ertesi gün trenden iner inmez Üsküdar Cezaevi'ne gidip 79 yaşındaki arkadaşını gördü. Sonra İstanbul'da Yalçın'ın kızını ve gelinini ziyaret etti. Cumartesi de Sultanahmet Cezavi'nde Bedii Faik'i ziyaret etti. O da iktidarı kızdırmıştı. Tutuklu yargılanıyordu.
Metin Toker'in ifadesiyle “İsmet Paşa'nın hapishane hapishane dolaşıp mücadele arkadaşlarını ziyaret ettiği devir işte böyle başladı.” (Toker, age, s. 36)
Hüseyin Cahit Yalçın, 7 Aralık'ta 80 yaşına girecekti. CHP'liler, Yalçın'ın doğum gününü cezaevinde kutlamak istediler. Bunun için hazırlattıkları büyük bir pastayı Üsküdar Cezaevi'ne götüreceklerdi. Bunu duyan polis yolları tuttu. Arabalar arandı, kalabalıklar
dağıtıldı. Üsküdar Cezaevi korumaya alındı.
Olayların büyümesi üzerine hükümet geri adım attı. Hüseyin Cahit Yalçın, Şişli Çocuk Hastanesi'ne nakledildi.
80 yaşındaki gazeteci 108 gün hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. (Toker, age, s.52)
Zincirli Basın

DP döneminde çok sayıda gazeteci tutuklandı, çok sayıda gazete toplatıldı veya kapatıldı.1950-1958 arasında gazeteciler için 811 mahkûmiyet kararı verildi. 2324 kovuşturma yapıldı.
Millet'ten Fuat Arna, Nurettin Ardıçoğlu, Dünya'dan Bedii Faik, Ali İhsan Göğüş, Ulus'tan Şinasi Nahit Berker, Nihat Subaşı, Halk'tan Ratip Tahir Burak, Yenigün'den Altan Öymen, Ankara Telgraf'tan Fethi Giray, Hakimiyet'ten Faruk Taşkıran, Vatan'dan 70 yaşındaki Ahmet Emin Yalman, Akis dergisinden Cüneyt Arcayürek, İnönü'nün damadı Metin Toker… Ve daha onlarca gazeteci mahkûm oldu, tutuklandı, hapis yattı. (O zaman damatlar da tutuklanıyordu!)
Ulus, Yeni Halk, Yenigün gazeteleri ile Akis ve Dolmuş dergileri toplatıldı. Demokrat İzmir, Yenigün, Ulus, Vatan, Cumhuriyet gazeteleri kapatıldı. (Çizmeli, age, 720-745)
Ağır bir suç!

1955'te CHP'li Kasım Gülek tutuklandığında onunla aynı odada bulunan gazeteci Nizamettin Nazif de tutuklanmıştı.
Suçu, “Kıçını çevirmek suretiyle savcılık makamına hakaret”ti!
Metin Toker'den dinleyelim:
“Kasım Gülek'in tutuklanmasının ve Nizamettin Nazif hakkında ‘kıçını çevirmek suretiyle savcılık makamına hakaret ediyor' ithamının 1955 yazında şaşırtıcı bir tarafı yoktu. Zira her şey iktidarın o istikamette gittiğini zaten göstermekteydi. Gazeteciler, Sadık Aldoğan gibi siyasetçiler tutuklanıyor, tuhaf bir sadizmle saçları kesiliyordu. CHP'nin ve CMP'nin kongreleri basılıyor, mitingleri valilerin himayesinde bir takım sergerdelerin baskınına uğruyordu. Hatta iktidar artık ayak ayaküstüne atmayı bile ‘hürriyetin suistimali' sayıyordu.” (Toker, age, s. 93)
Toker'in şu yorumu ne kadar da tanıdık: “İktidarın ***esi şuydu: Yıldırma politikası takip ettiği ve herkesin yıldığı havasını memlekete vermek.” (Toker, age, s. 36)
Aradan 60 yıldan fazla bir zaman geçti.
Allah'tan artık ülkemizde bu tür hukuksuzluklar yok! Hep birlikte özgürlüğün tadını çıkarıyoruz!