Büyük ve karmaşık moleküllü besinlerin, kendilerini meydana getiren daha küçük moleküllere parçalanarak, hücre zarından geçebilecek hale getirilmesine sindirim denir.
Protein, yağ ve karbonhidrat gibi kompleks yapılı besinlerden, hücrelerin yararlanabilmeleri için bu bileşiklerin sindirilmeleri gerekir.
Bunların sindirimi sonucu oluşan monomerler (yapıtaşları), hücrelere alınarak enerji kaynağı olarak ve yeni moleküllerin sentezinde kullanılır.
Canlının gereksinim duyduğu vitaminler, mineraller (sodyum, magnezyum, potasyum, klor, kalsiyum, fosfor, demir v.s) ve su dışarıdan hazır alınır. Ancak bunlar hücre zarından geçebilecek büyüklükte olduklarından, kimyasal sindirime uğramazlar.
SİNDİRİM ÇEŞİTLERİ

Canlılarda hücre içi ve hücre dışı olmak üzere iki çeşit sindirim görülür.
Hücre İçi Sindirim

Hücre içerisine alınan besinlerin sitoplazmada yapıtaşlarına kadar parçalanmasına hücre içi sindirim denir. Protistalarda (tek hücreliler), sölenterlerde ve süngerlerde görülür. Besinler hücre zarı tarafından besin kofulu oluşturularak endositozla hücreye alınır.
Hücre içi sindirimde görev yapan enzimler, lizozomlarda bulunur. Bu enzimler, hücre içine alınan organik besinlerin yapıtaşlarına kadar parçalanmasını sağlar. Sindirim sonucu oluşan monomerler, hücre sitoplazmasına geçerken, sindirim artıkları, eksozitoz ile hücre dışına atılır.
Hücre Dışı Sindirim

Dış ortamdaki büyük moleküllü besinlerin, hücreden salgılanan enzimlerle parçalanması ve hücre içine alınması olayına hücre dışı sindirim denir. Küf mantarları, toprak solucanı, böcekçil bitkiler, salyangoz, deniz kestanesi ve omurgalıların tümünde görülür.
Hücre dışı sindirim, canlının hücre içi sindirime göre daha büyük moleküllerden yararlanmasına olanak sağlar.
SİNDİRİM NASIL GERÇEKLEŞİR?

Besinlerin sindirimi sırasında, fiziksel ve kimyasal olarak parçalanma olayları gerçekleşir. Alınan besinlerin, sindirim sisteminin farklı kısımlarında fiziki olarak (diş ve kas gibi yapılar kullanılarak) küçük parçalara ayrılmasına mekanik sindirim denir.
Bu olay sonucunda, oluşan besin yapı taşları, hücre zarından geçemezler. Bu sindirimin amacı, enzimlerin etki derecelerini artırmaktır.
Besinlerdeki büyük moleküllü maddelerin, sindirim enzimleri yardımıyla, yapıtaşlarına kadar parçalanmasına ise kimyasal sindirim denir.
Kimyasal sindirimle; yağlar yağ asiti ve gliserole, proteinler amino asitlere, karbonhidratlar glikoz, fruktoz ve galaktoza kadar parçalanır.
İNSANDA SİNDİRİM SİSTEMİ

İnsanda sindirim borusunun ana bölümleri; ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüstür. Ayrıca ince bağırsağa açılan ve sindirime yardımcı olan karaciğer ve pankreas gibi yapılar da vardır.
Ağız

İnsanda sindirim ağızda başlar. Ağızda sindirimde etkili olan dil, diş ve tükrük bezleri bulunur.
Dil

Besinlerin tadının algılanmasını ve birbirine karıştırılmasını sağlayan organdır. Dildeki sinirler, ağ şeklinde olduğundan dil her yöne hareket edebilir ve besinlerin yutağa gönderilmesini sağlar.
Dişler

Besinlerin mekanik olarak parçalanmasını sağlayan kemik oluşumlarıdır. ınsanlar doğduklarında dişleri yoktur. Altıncı aydan itibaren süt dişleri çıkmaya başlar. Altı ile yedi yaşlarında süt dişleri dökülür, yerine kalıcı dişler çıkmaya başlar.
Dişin görünen kısmı taç, diş etine gömülü olan kısmı boyun, çene kemiğine gömülü kısmı ise kök adını alır. Dişler dıştan içe doğru mine, dentin ve öz bölgesi olmak üzere üç kısımdan oluşur. Mine vücudun en sert maddesidir. Dentin dişin kemik kısmını oluşturur.
Besinlerin alınması sırasında dişlerle çiğneme oranının artırılması, kimyasal sindirimin daha hızlı yapılmasını sağlar. Çünkü mekanik sindirim sonucunda, besinlerin yüzeyi artırılmış ve enzimlerin daha hızlı reaksiyon gerçekleştirmesi sağlanmış olur.
Tükürük bezleri

İnsanda kulak altı, dil altı ve çene altı olmak üzere üç çift tükürük bezi bulunur. Bu bezlerin ürettiği tükrük sıvısında; mukus, amilaz enzimi, sodyum ve kalsiyum iyonları vardır.
Tükrükteki amilaz enzimi ağızda karbonhidratların kimyasal sindiriminin başlamasını sağlar. Tükrük ayrıca besinlerin ıslatılması ve yumuşatılmasında rol oynar. Yutma ve konuşmayı kolaylaştırır.
Yutak ve Yemek Borusu

Yutak; Ağızdan gelen besinlerin yemek borusuna ve mideye iletilmesini sağlar. Yutma sırasında soluk borusuyla yemek borusunun başlangıcında bulunan gırtlak kapağı (epiglottis) soluk borusunu kapatır.
Yemek borusu; Yutak ile mide arasındaki kısımdır. Yemek borusunun yapısında en içte epitel doku, ortada halka ve boyuna olarak yerleşmiş düz kaslar, dışta ise bağ doku bulunur.
Yemek borusunda bulunan kaslar besinlerin peristaltik hareketlerle mideye iletilmesini sağlar. Borunun iç yüzeyindeki goblet hücrelerinin ürettiği mukus, besinlerin iletilmesini kolaylaştırır. Yemek borusunda mekanik veya kimyasal sindirim yapılmaz.
Mide

Sindirim borusunun en geniş organıdır. Üst taraftan yemek borusuna, alttan ise on iki parmak bağırsağına bağlantılı iki kapısı vardır.
Midenin iç kısmında iki katlı mukoza tabakası, ortasında enine, boyuna ve çapraz yerleşmiş düz kaslar, dış kısmında ise bağ doku bulunur. Bağ dokunun üzerini periton denilen karın zarı örter. Bu zarın salgıladığı kaygan sıvı, mide ve bağırsakları dıştan yağlayarak kayganlaşmasını ve dolayısıyla çalışırken birbirine sürtünmesini engeller.
Mide bezleri tarafından üretilen mide öz suyunda HCI, pepsinojen ve lap enzimi (süt çocuklarında) bulunur. HCl, pepsinojen enzimini aktif hale getirir ve mideye gelen mikroorganizmaları öldürür. Mide öz suyu asidiktir (pH: 2 – 3).
Midenin kendini sindirmemesi için gelişmiş bir mukoza tabakası vardır. Bu mukoza tabakasının bir başka önemli görevi de, kan yapımından gerekli olan B12 vitaminin emilmesini sağlayan özel bir madde salgılamaktır.
Mide, besinlerin depolanmasını mekanik ve kimyasal sindirimin yapılmasını sağlar. Midenin çalışması gastrin hormonu ve vagus siniriyle düzenlenir.
İnce Bağırsak

Sindirim borusunun diğer elemanlarında olduğu gibi, dıştan içe doğru bağ doku, düz kaslar ve epitel dokudan oluşan sindirim kanalıdır. İnce bağırsak boyunca bulunan halka ve boyuna kaslar, kasılarak peristaltik hareketlerle besinlerin iletilmesini sağlar.
İnce bağırsağa geçen asitli maddeler (kimüs adı verilen ve mideden gelen bulamaç), bağırsağın çalışmasını başlatır.
İnce bağırsak, sindirimin tamamlandığı ve emilimin yapıldığı yerdir.
İnce bağırsak; onikiparmak bağırsağı, boş bağırsak ve kıvrımlı bağırsak olarak üç bölümden oluşur.
İnce bağırsağın, mideye bağlandığı kısma oniki parmak bağırsağı (duodenum) denir.
Karaciğer ve pankreas sindirimle ilgili sıvılarını, onikiparmak bağırsağına açılan water kabarcığına boşaltırlar.
İnce bağırsak yüzeyinde çok sayıda kıvrımlar (villus) vardır. Bu villuslar, bağırsaktan yapılan besin emilimini artırır. Villusların üzerindeki mikrovilluslar ise emilim yüzeyinin daha da genişlemesini sağlarlar.
İnce bağırsakta besinlerin peristaltik hareketlerle ilerlemesini kolaylaştırmak için mukus salgılayan goblet hücreleri vardır.
Mideden onikiparmak bağırsağına gelen asidik kimüsün etkisiyle bu bölgeden sekretin, gastrin ve enterogastrin hormonları salgılanır.
Sekretin hormonu; pankreastan bikarbonat iyonlarının salgılanmasını sağlayarak, ince bağırsak pH sının bazik özellik kazanmasını sağlar. Ayrıca karaciğerde safra üretilmesini ve salgılanması ile pankreasın enzim salgılamasında da etkilidir.
Kolesistokinin hormonu; safra sıvısının, safra kanalına boşaltılmasını sağlar. Ayrıca pankreası uyararak enzim salgılamasını sağlar.
Enterogastrin hormonu; açlık durumunda midedeki salgı bezlerinin salgı üretmesini engeller ve mide hareketlerinin yavaşlamasına neden olur.
Kalın Bağısak

Sindirim kanalında dıştan içe doğru görülen bağ doku, düz kaslar ve epitel doku kalın bağırsakta da vardır. Sindirim artıklarının anüse taşındığı yapıdır. Yapısında artıkların hareketini kolaylaştıran mukus salgılayan goblet hücreleri vardır.
İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yere kör bağırsak denir. Burada apandis denilen bir çıkıntı vardır. Bu yapının iltihaplanması apandisit hastalığını oluşturur.
Kalın bağırsak ile ince bağırsağın birleştiği yerde bulunan kapak, kalın bağırsağın içindeki bakterilerin ince bağırsağa geri dönüşünü engeller.
Kalın bağırsak rektum denilen yapı ile sonlanır. Rektumun vücut dışına açılan kısmına anüs denir. Kalın bağırsakta kimyasal sindirim yapılmaz ve yapısında villus yoktur.
Kalın bağırsakta suyun, bazı tuzların ve buradaki bakteriler tarafından sentezlenen B ve K vitaminlerinin emilimi yapılır. Kalın bağırsaktan artıkların atılması, peristaltik hareketlerle sağlanır.
SİNDİRİME YARDIMCI ORGANLAR

İnsanda karaciğer, pankreas ve safra kesesi salgıladıkları maddelerle besinlerin sindirilmesinde etkili olur.
Karaciğer

Karın boşluğunda midenin sağ üst kısmında yer alan karaciğer, vücudumuzun en büyük organıdır.
Karaciğer sağ ve sol olmak üzere iki loptan, her lop ise binlerce küçük lopçuktan oluşur. Lopçuklar karaciğerin en küçük yapısal birimleridir.
Karaciğer tarafından gerçekleştirilen hemen her görev lopçuklarda yapılır. Lopçukların çevresinde toplar damar, safra kanalları ve karaciğer atar damarının kolları uzanır.
Karaciğer lopçuklarında alyuvar yapan retikulo endotel hücreleri ile ömrünü tamamlamış alyuvarları parçalayan kupfer hücreleri bulunur
Karaciğer sağ lobunun alt yüzeyinde safra kesesi yer alır. Karaciğer hücreleri tarafından salgılanan safra (öd sıvısı), ince kanalcıklar yardımıyla karaciğer kanalına getirilir.
Karaciğer kanalı, karaciğerden çıktıktan sonra iki kola ayrılır. Bir kol fazla safrayı safra kesesine götürür.
Koledok kanalı olarak bilinen diğer kol ise safrayı on iki parmak bağırsağının başlangıcında bulunan water kabarcığına döker.
Safra sıvısının görevleri şunlardır:


  • Yağları daha küçük parçalara ayırarak mekanik olarak sindirilmesini sağlar.
  • Yağın sindirimi sonucu oluşan yağ asitleri ve gliserol ile yağda eriyen vitaminlerin (ADEK) emilimini kolaylaştırır.
  • Kanda oluşan çeşitli yıkım ürünlerinin atılmasında etkilidir. Örneğin hemoglobinin parçalanma ürünü olan bilirubin ve karaciğerde sentezlenen kolesterol gibi.
  • Bağırsağa gelen asidik besinleri nötralize ederek pH nın yükselmesini sağlar.
  • Antiseptik özelliği ile zararlı bakterilerin öldürülmesini sağlar.

Karaciğerin görevleri şunlardır:


  • Vücut ısısının ve kan basıncının düzenlenmesini sağlar.
  • Zehirli maddeleri (hidrojen peroksit gibi) zehirsiz hale dönüştürür (detoksifikasyon).
  • Pıhtılaşmayı sağlayan protrombin ve fibrinojeni üretir.
  • Kanın damarlar içinde pıhtılaşmasını engelleyen heparini üretip kana verir.
  • Yaşlanan alyuvar hücrelerini parçalar.
  • Embriyonik dönemde ve kansızlık durumunda kan hücrelerinin üretilmesini sağlar.
  • Kanda bulunan glikozun fazlasını, glikojen halinde depo eder ve kanda glikoz eksikliğinde, bu glikojeni parçalayarak glikozları kana verir.
  • Esansiyel (temel) olmayan tüm amino asitleri sentezler.
  • Protein metabolizması sonucu oluşan NH3’ü (amonyak) üreye çevirir.
  • A, D, E, K ve B12 vitaminleri ile demir ve bakır gibi mineralleri depolar. A vitamini sentezler.
  • Proteinlerin ve karbonhidratların, yağlara dönüşümünü sağlar. Bu sayede, vücuda alınan besin fazlasının depolanabilecek hale getirilmesinde etkili olur.

Pankreas

Karın boşluğunda mide ile oniki parmak bağırsağı arasında yer alan pembe renkli bir organımızdır.
Pankreasın sindirimle ilgili salgıları; (amilaz, lipaz, tripsinojen, kimotripsinojen enzimleri, DNA az ve RNA az enzimleri), virsung kanalı ile vater kabarcığına getirilir.
Oradan da oniki parmak bağırsağına dökülür. Pankreasın enzim salgılaması için, sekretin ile kolesistokinin hormonlarının ve vagus sinirinin birlikte etki yapmaları gerekir.
BESİNLERİN SİNDİRİMİ ve EMİLİMİ

Besinlerin sindirimi ağızda, midede, oniki parmak bağırsağı ve ince bağırsakta yapılır. Salınan sindirim enzimleri görevleri bitince parçalanarak bağırsak hücrelerine geri emilir ve böylece protein kaybı engellenir. Besinlerin sindirildiği organlar tabloda gösterilmiştir.


Sindirim sonucunda oluşan yapıtaşlarının, kan dolaşımına katılmak üzere bağırsak hücrelerine alınmasına emilim denir. Sindirilen besinler, sindirim kanalının çeşitli bölümlerinde emilebilir. Örneğin ağızda, bazı zehirler ve nikotin, mide de sodyum, klor, brom ve iyot emilir.
İnce bağırsakta emilim; bütün besinlerin sindirimi ince bağırsakta tamamlanır. Bu nedenle emilimin en çok olduğu yer ince bağırsaktır. Emilme difüzyonla ve aktif taşıma ile olur.
Aynı büyüklükte olmalarına rağmen farklı besin maddeleri farklı hızda emilir. Örneğin galaktoz glikozdan daha hızlı, glikoz da fruktozdan daha hızlı emilir. İnce bağırsaktan emilen besin maddeleri iki farklı yolla alınarak, karaciğere doğru taşınır.
Vitaminler ve inorganik maddeler gibi besinler, sindirim sisteminden hiçbir değişikliğe uğramadan emilerek kana karışır. Çünkü bu besin maddeleri hücre zarındaki porlardan geçecek kadar küçüktür.
KAN KILCALLARINDA EMİLENLER

Glikoz, galaktoz, fruktoz, amino asitler, mineraller, su ile B ve C vitaminleri ince bağırsak hücrelerinden difüzyon ve aktif taşımayla kılcal kan damarlarına emilir.
Bu besinler kapı toplar damarıyla karaciğere taşınır. Karaciğerde gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra, karaciğer toplar damarıyla, alt ana toplar damara taşınır ve sonra kalbe getirilir. Buradan bütün vücuda dağıtılır.
LENF KILCALLARINA EMİLENLER

Yağ asitleri ve gliserol ince bağırsak villuslarının epitel hücrelerine geçtikten sonra, hücre içinde yeniden yağ (trigliserit) sentezlenir. Trigliseritler, golgi aygıtında lipoproteinlerle kaplanarak suda eriyebilen şilomikron denilen yapılara dönüşür.
Şilomikronlar lenf kılcallarına geçtikten sonra buradan peke sarnıcı aracılığı ile göğüs kanalına taşınır. Göğüs kanalından sol köprücük altı toplar damarına geçer ve oradanda kalbin sağ kulakçığına gelir. Bu sayede yağlar kan dolaşımına katılmış olur.
Bağırsaktan emilen yağın % 80 – 90 kadarı villüs merkezindeki kanala, buradan da lenf damarlarına ve daha sonra da kana karışır. Tereyağındaki gibi kısa zincirli yağ asitlerinin bir kısmı suda çabuk eridiklerinden dolayı, trigliseritlere dönüşmez ve kılcal kan damarlarına geçer.
Kalın bağırsakta emilim; sindirilen besin maddelerinin içerisinde bulunan suyun kalan bölümü, sodyum ve klor iyonları kalın bağırsaktan emilir. Kalın bağırsakta, bakteri faaliyetleri sonucunda posadan K ve B vitaminleri ayrıştırılır. Bu vitaminler ve tuzların emilimi de kalın bağırsakta gerçekleşir.
OMURGALILARDA SİNDİRİM SİSTEMİ

Omurgalı canlıların sindirim kanalı; ağız, yutak, yemek borusu, ince bağırsak ve kalın bağırsaktan oluşur. Memelilerin dışındaki omurgalılarda, sindirim artıkları, boşaltım maddeleri ve üreme hücreleri, ortak bir kanaldan vücut dışına atılır (kloak). Memelilerde ise sindirim artıkları anüsten dışarı atılır.
Bu yapılara ek olarak, karaciğer ve pankreas gibi organlar da çeşitli salgıları üreterek sindirime yardımcı olur.
Kuşlarda sindirim sistemi; gaga, yutak, yemek borusu, kursak, mide, taşlık, ince bağırsak, kalın bağırsak, kör bağırsak ve kloaktan oluşur. Kuşlarda ağız, gaga şeklini almıştır ve dişleri yoktur.
Ağız ve yutaktan geçen besinler, kursakta depolanır ve yumuşatılır. Buradan mideye gelen besinler, mide öz suyu ile biraz daha yumuşatılır ve kimyasal sindirimleri başlar.
Taşlığa geçen besinler, besinlerle birlikte alınan taşlar yardımıyla mekanik olarak sindirilir. Besinler ince bağırsağa geçince karaciğerden gelen öd (safra sıvısı) ile mekanik, pankreastan gelen enzimlerle kimyasal olarak sindirilir.
Sindirim sonucu oluşan besin yapıtaşları ince bağırsaktan kana emilir. Sindirim atıkları ise kalın bağırsağa geçer ve kloaktan dış ortama atılır.
Memelilerde sindirim sisteminde; Ağız aktif bir rol oynar. Tüm omurgalılar içinde yalnız memeliler besini ağız içinde çiğnerler. Bu nedenle farklı şekil ve görevleri olan diş yapılarına sahiptirler. Etçil memelilerde çene yapısı kuvvetli, kesici dişler uzun ve sivri, köpek dişler gelişmiş, azı dişler ise körelmiştir.
Otçul beslenen memelilerin çoğunda çene yapısı otları koparmaya uygun yapıdadır. Bu memelilerin üst çenelerinde köpek dişleri yoktur. Ancak azı dişleri gelimiştir. Alt çenede bulunan kesici dişlerle birlikte köpek dişleri de koparma görevi yapar.
Geviş getiren otçul memelilerde mide; işkembe, börkenek, kırkbayır ve şirden olmak üzere dört bölmelidir.
Otçul olan bu canlılarda besin öğütücü ve kesici dişler tarafından alınır, işkembeye gönderilir. Burada belli bir süre depo edilir. Bu sırada börkenekteki bazı bakteriler besinin bir bölümünü parçalar. Depolanan besin daha sonra ağıza parça parça gönderilip çiğnenir. Bu olaya geviş getirme denir.
Ağızda çiğnenen besinler, ikinci kez yutulunca; önce midenin kırkbayır sonra şirden bölümlerine geçer. Bu sırada besin, sindirim sıvılarıyla parçalanır. Bu canlıların ince bağırsağı oldukça uzundur.
OMURGASIZLARDA SİNDİRİM SİSTEMİ

Sünger ve sölenterlerde; torba şeklindeki vücut boşluğu sindirimin gerçekleştiği kısımdır. Bu boşluk ağız ve anüs görevi yapan tek bir açıklıkla vücut dışına açılır. Böyle sindirim sistemlerine eksik sindirim sistemi denir.
Sölenterlerden hidrada; besin alınmasını sağlayan bir sindirim açıklığı, bu açıklığın etrafında ise besinlerin yakalanmasını sağlayan tentaküller vardır. Bu uzantıların içinde knidosit denilen yakıcı hücreler bulunur.
Hidra, su ortamında yaşayan çok küçük hayvanlarla beslenir. ılk önce avını yakıcı hücrelerle felç eder. Tentakülleri ile yakaladığı besinleri açıklıktan sindirim boşluğuna (gastrovasküler boşluk) aktarır.
Sindirim boşluğuna bakan hücreler alınan besinlerin kısmen sindirimini sağlar (hücre dışı sindirim). Kısmen sindirilmiş besinler, sindirim boşluğuna bakan hücreler tarafından fagositozla alınır ve hücre içi sindirimle parçalanır. Sindirim sonucunda oluşan atık maddeler ise besinlerin alındığı sindirim açıklığından dışarı atılır.
Yassı solucanlardan Planarya’daki; sindirim sistemi de, hidranın sindirim sistemine benzemektedir. Sadece farklı olarak, sindirim boşluğu vücut içine doğru dallandığından, besinlerin dağıtılmasını da sağlar.
Toprak solucanlarında (halkalı solucan); ağızla başlayıp anüsle biten sindirim sistemi (sindirim kanalı; ağız, yutak, yemek borusu, kursak, taşlık, düz bir bağırsak ve anüsten meydana gelir) vardır. Bu hayvan, besinlerle birlikte küçük taşları da yutar. Yutulan besin ve taşlar, yutak ve yemek borusu yardımıyla önce kursağa getirilir.
Kursakta besinler bir süre depolanabilir ve buradan taşlığa iletilir. Taşlıktaki kas hareketleri ile besin ve taşların birbirine karıştırılması sağlanır. Böylece besinler, mekanik olarak sindirilmiş olur.
Taşlıkta kısmen parçalanmış olan besinler, bağırsaklarda kimyasal sindirimle, yapıtaşlarına kadar parçalanır ve bağırsak epitel hücreleriyle emilerek kan dolaşımına katılır. Sindirim artığı olan maddeler ise, anüsten vücut dışına atılır.
Böceklerde de tam bir sindirim sistemi vardır. Sindirim, ağızla anüs arasında bulunan özelleşmiş organlarca gerçekleştirilir. Ayrıca böceklerde besinleri tutmaya, parçalamaya ya da öğütmeye yarayan ağız yapıları görülür.
Böceklerin sindirim sistemi oldukça gelişmiştir. Bu hayvanlarda ağız, beslenme çeşitine göre delici ve emici gibi farklı şekillerde olabilir.
Böceklerin sindirim kanalı, ön bağırsak, orta bağırsak ve arka bağırsak olarak üç kısımdan oluşur.

  • Ön bağırsak; ağız, yutak, yemek borusu ve kursaktan oluşur. Ağzın yanlarına tükrük bezleri açılır.
  • Orta bağırsak; mideden meydana gelir. Bu kısımdan enzim salgılanır ve sindirim olayı burada tamamlanır. Sindirim sonucu oluşan besin yapıtaşlarının emilimi de buradan yapılır.
  • Sindirim kanalının son bölümü arka bağırsaktır ve anüsle vücut dışına açılır.