Fransız fizyoloji bilgini.

(Rhöne 1813-Paris 1878)

Orta halli bir ailedendir. Tıp öğrenimine başlamadan önce Lyon'da bir eczanede çalıştı. 1841'de College de France'da Magendie'ye labo-ratuvar hazırlayıcısı, 1843'te tıp doktoru oldu. 1844'te agregasyon sınavını kazandı. 1854'te Bilimler akademisine seçildi; aynı yıl, Sorbonne'da kendisi için yeniden kurulan deneysel fizyoloji kürsüsüne getirildi. 1855'te, College de France'da Magendie'nin yerine, deneysel tıp profesörü oldu. Fizyoloji; canlının hayati fonksiyonlarını ve sistemlerinin işleyişini inceleyen bilim; canlılığın, yaşamanın mekanizmalarını, en ince ayrıntılarıyla insan vücudunda veya canlılarda vuku bulan hadiselerin esasına inerek araştırır. Bu sebeple bakteri fizyolojisi, hücre fizyolojisi, insan fizyolojisi ve daha birçok fizyoloji dalları vardır.

1868'de Museum'da karşılaştırmalı fizyoloji profesörlüğüne atandı ve Academie Française'e seçildi. 1869'da senatör oldu. Claude Bernard önce sindirimle ilgili kimyasal olayları özellikle tersinir mayalarla kamış şekerinin ve pankreas özsuyu ile yağlı maddelerin sindirimini ele aldı. Bu çalışmalar sonucunda karaciğerin şeker depolama görevini buldu ve büyük bir yankı uyandıran şeker hastalığı kuramını ortaya koydu.

1853'te, büyük sempatik sinir sistemi hakkındaki çalışmalarından ve kan damarlarını genişletip büzen sinirlerle durdurucu veya önleyici sinirleri bulmasından dolayı üçüncü kez Fransa Bilimler akademisinin fizyoloji armağanını kazandı.

Aynı zamanda, zehirler ve anestezi ilâçları hakkındaki mükemmel araştırmalarıyla fizyolojinin gözlem alanını genişletmeye çalıştı. Çevresinde toplanan öğrencilerini, düşüncesi ve araştırma yöntemi ile büyük ölçüde etkiledi. Dastre, P. Bert, Grehant, A. Moreau, Ranvier v.b. gibi öğrenciler de onun düşünce ve yöntemlerini yaydılar. Onun yöntemi, değerini, sadece gözlemden, canlı hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerden ve çok sıkı bir deneysel eleştiriden almaz.

Bu yöntemin en büyük özelliklerinden biri varsayım'a, yani ipotez'e verilen roldür; varsayım deney sırasında deneyciyi etkileyecek şekilde araya girmemeli ancak olayları birbirine bağlamak, araştırmalara yön vermek ve sonuçları birleştirmek için kullanılmalıdır. Determinizme dayanan deneysel yönteminin kesin ve somut bir özellik taşımasına rağmen, Claude Bernard, genel felsefe bakımından, mutlak gerçeklere ulaşmak imkânını inkâr eden akıma, yani zamanın pozitivist akımına bağlıdır.

Bu konuda şöyle der: «Deneyci kısmi gerçeklerden genel gerçeklere doğru gider ama mutlak gerçeği elde ettiğini asla ileri süremez. Mutlak gerçeğe herhangi bir konuda vardığımız anda, başka konularda varmamız için sebep kalmaz. Çünkü mutlak, kendi dışında hiç bir şey bırakmaz.» Bu bakımdan spiritüalist kalan Claude Bernard'a göre, olayların yalnız nedenini öğrenebiliriz: bunların niçin'i kavrayış gücümüzü aşar.

Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM)