Türk-Amerikan ilişkileri açısından epey çalkantılı geçen 2017 yılı kapanırken Washington’dan son dakikada müjdeli haber geldi. Türkiye’den vize başvurularını süresiz askıya alan ABD’nin Ankara büyükelçiliği kısıtlamalarının kaldırıldığını açıkladı.
Ankara, kararı “Geri adım atıldı” diye yorumladı. Birçok uzman aynı görüşte, zira hakim kanı ‘vize yaptırımı‘nın halen terör suçlamalarıyla tutuklu bulunan ABD’nin İstanbul konsolosluğunda görevli Metin Topuz ve Adana konsolosluğunda görevli Hamza Uluçay özgürlüklerine kavuşana denk süreceği yönündeydi.
ABD’in bu ‘jest‘inin Ankara’nın Rusya’dan S-400 füzelerinin alımının tamamlandığına dair açıklamasına denk gelmesi kafaları daha da karıştırdı.
Peki ne oldu da ABD çark etti?
ABD’nin resmi açıklamasına bakıldığında sebebi basit: “Ekim ayından bu yana Türk hükümeti, Türk misyonumuzdaki yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığı, Büyükelçilik ve Konsoloslarımızdaki yerel çalışanlarımızın, Türk yetkililerle iletişim de dahil olmak üzere resmi görevlerini yerine getirdikleri için gözaltına alınmayacağı veya tutuklanmayacağına dair üst düzeyde sağladığı güvenceye bağlı kalmıştır. Ayrıca Türk hükümeti ileride yerel çalışanlarımızdan birini gözaltına almak ya da tutuklamak istediğinde, Türk makamlarının Amerikan hükümetini önceden bilgilendireceğini de kaydetmiştir.”
Özetle ABD, Türkiye’nin bundan böyle elçilik ve konsolosluklarında görevli Türk personeline dokunmayacağına dair taahhütte bulunduğunu, böylece ortada sorun kalmadığını söylüyor.
Oysa kriz patlak verdiğinde bizim görüştüğümüz ABD’li yetkililer de en azından Metin Topuz salınana kadar ‘vize yaptırımı’nın süreceğini iddia etmişti. Uluçay için aynı netlik söz konusu değildi.
Görünürde krizi tetikleyen Topuz’un tutuklanmasıydı. Ancak basına yansımayan önemli bir diğer neden konsoloslukta saklandığı ve hakkında gözaltı kararı olduğu iddia edilen üçüncü bir Türk uyruklu konsolosluk görevlisinin evine düzenlenen polis baskınıydı.
Güvenilir ABD kaynaklarının ifadesine göre polisin adı açıklanmayan görevlinin evinin kapısını kırmak suretiyle girip eşini ve çocuğunu gözaltına alması bardağı taşıran son damla oldu.
İstanbul Başkonsolosu Jennifer Davis eski büyükelçi John Bass’in de desteğiyle Ankara’ya karşı net tavır koyma gerektiği konusunda Washington’u ikna etmiş. Her şeyden önce Türk personele “Arkanızdayız” mesajını vermek için.
Ancak vize kısıtlamasının açıklanmasıyla Washington’da çatlak sesler yükselmeye başlamıştı bile. Maksat iktidarı uyarmak ise neden bütün Türk vatandaşlarını etkileyen bu denli radikal bir adım atılmıştı? Üstüne üstlük ülkenin yarısı Erdoğan’ı desteklemiyorken…
Bugün görüştüğüm yönetim kaynaklarına göre, ‘geri adım’ın başlıca nedeni ‘fazla ileri’ gidildiği yönündeki görüşün ağırlık kazanmış olmasıydı.
Henüz yeni büyükelçi atanmadığı için elçiliğin başında olan maslahatgüzar Phil Kosnett’in bu kararda payı olduğu aldığımız duyumlar arasında. Eski eşi Türk olan ve kendisinden çocukları bulunan Kosnett, Türkiye ile müttefiklik ilişkilerinin canlanması gerektiğini hararetle savunanlardan. Vize yaptırımına ilk günden karşı çıktığı iddia ediliyor.
Ancak büyük resme bakanlar vize konusundaki yumuşamayı Türkiye ile ilişkilerin daha da dibe vurmadan bir ön alma tedbiri şeklinde yorumluyor. Zira ilişkileri zehirleyen unsurlar yerli yerinde duruyor ve yeni ve büyük krizler kapıda.
Bunların başında elbette ABD’nin YPG’yle süren işbirliği var. Trump’ın Erdoğan ile yaptığı son telefon görüşmesinde ''Artık YPG'ye silah verilmeyecek''demesine karşın Kongre 2018 savunma bütçesinde aralarında YPG’nin de bulunduğu Suriyeli muhalifler için 500 milyon doların ayrılmasını onayladı. Ankara’ya göre bu PKK’ya destekten öte bir şey değil.
Tabii Zarrab davası kapsamında yargılanan Halkbank yöneticisi Hakan Atilla ve bankaya kesilecek muhtemel cezaların ilişkilerde yeni bir türbülans dalgasını tetikleyeceğine şüphe yok.
Türkiye S-400 füzelerini satın alırsa bu da yeni bir krizi beraberinde getirebilir çünkü füzeleri üreten Rus devletine bağlı Rostech şirketi, Kongre’nin Rusya’ya yönelik yaptırım listesinde yer alıyor. Kongre, Türkiye’yi cezalandırmak için adeta fırsat kollar hale geldi.
Türkiye’de iktidarın kamçıladığı Amerikan karşıtlığı, ABD’li rahip Andrew Brunson’ın bir yılı aşkın süredir düzmece terör suçlamalarıyla İzmir’de hapiste tutulması, cumhurbaşkanının korumalarının Washington’da estirdiği şiddet ve Türkiye’deki bunaltıcı otoriterlik Kongre’de giderek yükselen Türkiye aleyhtarlığına hizmet eden unsurların başında geliyor.
S-400 alımı, Kongre’nin Türkiye’yi cezalandırması için neden teşkil edebilir. Yönetimin, bu konuda herhangi bir müdahalesi ya da engellemesi de kanunen mümkün değil.
Bunca sorunun arasında vize yaptırımı üst düzey bir ABD yetkilisinin ifadesine göre, “İlişkilere lüzumsuz ek gerginlik yükledi ve sanırım hata olarak değerlendirildi.”
Yani, Ankara büyük olasılıkla konuya ilişkin yorumunda haklı. ABD geri adım attı.