İçişleri Bakanı’nın “Uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın” sözlerine tepki gösteren doktorlar: Uyuşturucuyla mücadele asayiş sorunu değildir.
Dr. Ergün DEMİR
Dr. Güray KILIÇ
Yapılan bilimsel çalışmalarda son yıllardaki madde kullanımının hızla arttığı görülüyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Uyuşturucunun belini 2018’de kıracağız’’ ya da “Uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın, suçu bana atın” gibi ifadeler kullanarak uyuşturucu ile mücadeleyi sadece asayiş sorununa indirgiyor ve böyle çözeceğini iddia ediyor.
Oysa uyuşturucu ile mücadeleyi salt bir asayiş sorununa indirgenmeden bu soruna bütüncül ve toplumsal yaklaşmak gerekir.
Aldatmacayı bırakıp gerçekleri konuşalım
Bilimsel gerçekler:
Yapılan bilimsel çalışmalar son yıllarda madde kullanımı ile ilişkili tedavi merkezlerine ayakta başvuruda %674, yatan hasta sayısında %381, madde bağlantılı toplam ölüm sayılarında % 220 artış görülürken “uyuşturucu” madde bağlantılı suçlardan ceza infaz kurumlarında bulunanların sayısı da % 401 artmıştır.
Artışın sebebi nedir?
Düşük eğitim seviyesi, işsizlik, borçlanma, göç, fuhuş ve şiddet, madde kullanımını tetikleyen faktörler arasında yer almakta ve son yıllarda bu faktörler hızla artmaktadır.
İçişleri Bakanına hatırlatıyoruz;
» Uyuşturucu ile mücadele; doğru bir hedef, bu hedeflere ilişkin faaliyetlerin oluşturulmasında yeterli düzeyde çaba ve bütünsel bir mücadele stratejisi oluşturmakla,
» Madde kullanımını tetikleyen faktörlerin en aza indirilmesiyle,
» Bu sorunu çağımızın ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alıp uzun vadeli ve kalıcı devlet politikaları geliştirmek, gerekli önleme ve tedavi programları üretmekle mümkündür.
Meseleyi salt bir asayiş sorununa indirgeyip “bacak kırmakla” çözüm mümkün değildir.
Uluslararası ve ulusal bilimsel veri tabanlarında sıklıkla kliniklerde yatarak tedavi gören hastalar ve tedavi konulu çalışmalar yer almaktadır.
Son 10 yılda; Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezleri’nin sayı ve yatak kapasitelerinin artırılmasına rağmen artan hasta talebini karşılayamamaktadır. Ayakta başvuruda %674, yatan hasta sayısında ise %381 artış meydana gelmiştir.
Madde kullanım sorunu toplumun tüm kesimini etkilemekle birlikte işsiz ve yoksul kesimini daha çok etkilemektedir. Tedavi gören hastaların %53,9’unun işsiz, %10,4’ünün düzenli işinin olmadığı, % 28,9’unun düzenli işi olduğu ve %2,7’sinin ise öğrenci olduğu görülmektedir.
Tedavi gören hastaların; %70,7’si ’ ilk ve ortaöğretim mezunu, %24,4’ü lise mezunu, %3,3’ü yüksekokul mezunu, %1,7’si hiç okula gitmemiş olduğu görülmektedir.
Nüfus artışı ve göç madde kullanım sorununu beraberinde getirmektedir.
Son yıllarda göç ve nüfus artışı beraberinde ekonomik ve sosyal sorunlara neden olmaktadır. Bu durum ailelerin özellikle gençlerini ve çocuklarını etkilemekte ve madde kullanım sorununu da beraberinde getirmektedir.
Yatarak tedavi gören hastaların ikamet ettikleri iller incelendiğinde; en yüksek vaka sayısının sürekli göç alan ve nüfus yoğunluğunun olduğu iller olduğu görülmektedir. Bu illeri şöyle söyleyebiliriz; İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Konya, Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa, İzmir, Bursa, Hatay.
Yaşam koşulları bağımlılığı etkiliyor:
» Eğitim seviyesinin düşmesi, işsizliğin artması, vatandaşların yaşamlarını borçla döndürmeye çalışması, ülkemize gelen göçmen sayısının hızla artması, fuhuş ve şiddet olaylarında meydana gelen artışlar madde kullanımını tetiklemektedir.
» Toplumsal sahiplenme olmaksızın bağımlılık sorunu ve sonuçları büyük ölçüde bağımlıların ve ailelerinin yaşadıkları ve katlandıkları bir sorun haline gelmektedir.
» Madde bağımlıları, tedavi sonrası sosyal rehabilitasyon aşaması takip edilmediğinden tekrar kısa sürede madde kullanmaya başladıkları belirtilmektedir.