TRT Spor'da yayınlanan Stadyum programına konuk olan Ünal Aysal, ''Galatasaray yönetimin erken seçim kararı şekil olarak doğru değil. Hukuka uygun ya da direkt Mayıs ayında yapılabilirdi'' derken, ''Yeni görev süresinin 3,5 sene olması da tüzüğe uymuyor." ifadelerini kullandı.
Aysal'ın diğer sözleri şu şekilde:
Mayıs'ta seçilememe kaygısından dolayı erken seçim yapılması hatıra geliyor ancak ben yine de öyle düşünmek istemiyorum.
Galatasaray, geleneklerin büyüttüğü bir kulüp. Eğer teamüllerin dışına çıkarsak kaybederiz.
Benim geriye bakmak gibi karakterim yok. Daime ilerim bakarım. Çıktığım bir kapıdan tekrar girmek bana göre bir davranış değil. Ben Galatasaray'ı çok seviyorum ama başkan olmadan da hizmet edebilirim. Ben Galatasaray'ı çok seviyorum. Çok sevdiğim için de gelip görev aldım. İlerde ne gösterir, şartlar ne gösterir bilemiyorum. Gençlerin yolunu açmak lazım kulüpte.
Mustafa Cengiz son Mali Kongre'de benim ibra edilmemei istemiş bir genel kurul üyesiydi. Ancak çok iyi Galatasaraylı. Ben seçim yarışında onu çok daha dürüst, çok daha yapıcı buluyorum.
Mustafa Cengiz'in adaylığını hem kutluyorum hem de şans diliyorum. Genel Kurul'un kendisine şans tanıması da takdir toplayacaktır.
Benim Galatasaray'dan ayrılmamın hiçbir maddi, mali bir sebebi yok. Benden sonra gelen Duygun Yarsuvat aynı kadroyla oynadı, kredi almadı, borç kapatmaya çalışmadı ve bir dönemde 3 kupa aldı.
Ben 328 milyon dolarlık bir borç-alacak farkıyla aldım ve 358 milyon dolar ile bıraktım. Buna karşılık olarak 120 milyon euroluk kadro değeri olan bir takım bıraktık. 81 milyon dolar faiz ödedik. Bütün bunlara rağmen sadece 30 milyon dolar fark ile kapattık.
Galatasaray battı deniyorsa benden öncekiler batırmıştır. Ki ben Galatasaray battı deyişlerine asla katılmam. Galatasaray batmış falan değildir.
Galatasaray'a geldiğimide uluslarası bir firmayı çağırdık, Galatasaray'a dair durum tespiti yaptırdık. Ayrıldığımız gün de aynı firmaya yine kulübü analiz ettirdik. Biz asla Fraud Audit yaptırmadık. Sadece durum tespit raporudur.
Fatih Terim meselesi...
Aramızda hiçbir şey yoktu karşılıklı. Arkadan olur, bilemem. Galatasaray'da başkan önemli bir adamdır, ailenin babasıdır. Futbolcu, teknik direktör, diğer yöneticiler... Onlar başkanın çizdiği çizginin üzerinde yürürler.
Fatih Hoca ile aramızda bir yanlışlık oldu. Bir ağustos günü, Florya'ya uğradım. Bana bir sürü duyumlar geliyordu 'Hoca milli takıma gidiyor' diye. Başkan olarak ilgilenmezseniz, görevinizi ihmal edersiniz. Beni de çok iyi karşıladı sağ olsun. 'Hocam böyle bir şeyler var' dedim. O da 'Milli görev, ısrar ediyorlar. 4 tane maç oynanacak. Bana ihtiyaçları var' dedi. 4 maç içinse sorun yok dedim.
Fatih Hoca 'Ben Galatasaraylıyım, Galatasaray'da kalacağım' dedikten sonra sorun benim için kapandı.
Yıldırım Demirören'le konuştum, Fatih Hoca'nın 4 maç takımın başında kalacağını, aynı zamanda Galatasaray'ın da başında olacağını söyledim. Demirören şaşırdı, 'Biz böyle anlaşmamıştık' dedi.
Daha sonra Yıldırım Demirören, '4 maçlık formül bize uymaz. Biz başka alternatif bakalım o zaman' dedi. Sohbet orada bitti. Fatih Hoca'ya dönüp 'Bu işi temizledik' dedim, rahatladık.
Ben o gün Bodrum'a gittim, tekneme bindim. Televizyonu açtığımda bir merasim gördüm, imza merasimi. Baktım Fatih Hoca da orada, baş rollerde. Bir kulüp başkanı olarak size ne hissederdiniz diye sorsam, uykunuz kaçar mıydı?
Fatih Hoca ile aramızda yaşanan sorun buydu. Başka bir şey olmadı. Bu olaydan sonra hoca ile bir yerde görüşmedik. O dönem 4 maçlık süreçte 1 galibiyet aldık, 3 maçı kazanamadık. O dönem, 'Ne oluyoruz?' demek için görüşmek istedim, hoca ile görüşemedim. Sonuçta hoca antrenmanda öğrenmedi gittiğini. Daha öncesinde kendisine gerekli tebligatlar yapılmıştı.
Terim Milli Takım'ı seçti!
Hoca eğer o akşam antrenmanda kalmayıp da yönetim kuruluna gelip bir 'Merhaba' demiş olsaydı çok daha farklı bir ayrılış olurdu. Hocayı Galatasaray'dan biz göndermedik. Milli Takım'ı seçen hocanın kendisi!