İnsanların ve cinlerin ruhunu ya bizzat Hz. Azrail (aleyhisselâm) ya da onun yardımcıları alır.

Peygamberlere bizzat Azrail'in (aleyhisselâm) kendisi gelir ve bazen de geldiğini haber verir. Meselâ, Hz. Âdem (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm) ve Efendimiz'de (sallallâhu aleyhi ve sellem) böyle olmuş, hatta sahih bir hadiste ifade edildiği üzere, huzura girip ruhunu kabzetmesi için Efendimiz'den (sallallâhu aleyhi ve sellem) izin istemiştir.

Azrail'in (aleyhisselâm) bizzat gelmediği durumlarda ise, vefat edenin derecesine göre ruh, ya Azrail'in (aleyhisselâm) bir yardımcısı tarafından ya da bizzat kendi nezaretinde kabzedilir.

İnsanların ruhları için Azrail'in gönderilmesi, onlar için bir şereftir. Çünkü, Azrail Allah'ın özel bir memurudur. İnsanların ruhlarını almak için ölen insanın yanına gelmesi, insanoğlunun şerefli bir varlık olduğunun işaretidir. Kâfir de olsa bütün insanlar Allah'ın mükerrem yarattığı varlıklardır.

Bir elçiyi gönderip ruhlarını bir emanet olarak teslim almasını sağlamak, hiç bir elçi göndermeden doğrudan onu kabzetmek arasındaki katma değer farkını görmek zor olmasa gerektir.