Her gün teknoloji gelişiyor, yaşam şeklimiz değişiyor ama konu ilişkilere gelince hala klişelerin ötesine geçmekte zorlanıyoruz. Erkek-kadın ilişkilerinde en klişe cümlelerden biri de; ‘kaçan kovalanır!’ Peki sizce bu cümle günümüzde geçerliliğini ne kadar koruyor?
AŞK BİR OYUN MU?
Aşk bir oyundan çok daha öte, dünyanın en güçlü duygularından. Ama aşka biraz oyun katmanın da aslında hiçbir zararı olmaz. Kaçmak demek erkeğin hiçbir girişimine karşılık vermemek olmamalı. Flört aşamasında yapacağınız küçük oyunlar da sizin kaçıyor imajı yaratmanıza yetecek:
• Her aradığında telefonu açmayın. Size her istediğinde ulaşamayacağını bilsin.
• Her istediğinde görüşmeyin, özellikle program yapmak için son anda arıyorsa bunun cezasını çeksin.
• Kendinize ait bir hayatınız olsun. Kendi arkadaşlarınıza, işinize veya ailenize zaman ayırın. Onu hayatınızın merkezine koymayın.
• Onu kısıtlamayın, kıskanmayın (kıskansanız da çaktırmayın), sahiplenmeyin, dırdır yapmayın.
• Aklınızdan neler geçtiğini, hislerinizi belli etmeyin. Bırakın o sizi tavladığını sansın.
“Eski kız arkadaşım ilişkide bir strateji uzmanıydı adeta. O zaman farkında değildim ama şimdi düşününce anlıyorum ki her adımını ustalıkla planladı, ipleri elinde tutup beni yavaş yavaş kendine çekerken ağlarını ustalıkla ördü ve beni çok sağlam ağına düşürdü.” Baran H./Avukat
Neden erkekler kovalamayı seviyor?
Çünkü erkekler elde etme sürecini seviyor. Genlerinde milyonlarca yıl öncesine dayanan avcılık var. O yüzden önlerine hazır konan yemek yerine kendileri avlamayı tercih ediyor. Avlama sürecinde kendilerini daha erkeksi ve daha güçlü hissediyorlar.
“Flört aşamasının zevki bence biraz da kovalama süreci. Bir şeyi hemen elde edersen onun kıymetini bilmiyorsun zaten. Halbuki uğraştıkça senin için kıymeti artıyor.” Murat C./Mimar
Ava giden avlanabilir mi?
Kadın akıllı hamlelerle bu sürecin yönetimini erkeğe çaktırmadan elinde tutabilir ve ava gittiğini sanan erkeği avlayabilir. Önemli olan kadının gizemini koruması ve tamamen teslim
bayrağını çekmemesi. Kadın en azından ilişki oturana kadar karmaşık davranışlar sergiler ve erkeğin onun hislerinden emin olmasına izin vermezse erkek ona çok daha kolay
bağlanacaktır.
“Sevgilimle ilk tanıştığımızda sıcak davranışlarından bana ilgisi olduğunu düşünmüştüm. Ama üzerime hiç düşmediğinden; ‘Bu davranışları acaba arkadaşlık mıydı?’ demeye başladım. Ne hissettiğini o kadar uzun süre açık etmedi ki, belli ettiğinde ben zaten ona sırılsıklam aşık olmuştum çoktan.” Cenk U./İnsan Kaynakları Uzmanı
Fazla naz aşık usandırır mı?
Kadının istemli veya istemsiz olarak ilk başta sergilediği kaçma psikolojisinin altında biraz da karşısındaki erkeğin aşkını sınamak var. Erkeğin peşinden koştuğunu gördükçe
gelecekteki ilişkilerinde kendisinin değerini daha çok bileceğine inanıyor. Fakat kaçma sürecini abartmak veya uzatmak ilişkinin başlamadan bitmesine de neden olabiliyor. Çünkü artık günümüzde kimse bulunmaz Hint kumaşı değil, erkek çok kolay pes edip ‘bununla mı uğraşacağım’ diyebiliyor.
“Azra’ya ilk görüşte vurulmuştum. Ben bu kızı tavlayacağım dedim; hatta hemen arkadaşlarıma söyledim ve direkt işe koyuldum. Azra net bir karşılık vermiyordu, nazlanıyor gibiydi. Ama bir, iki, üç derken bir noktada ‘tamam yeter!’ dedim, Azra dünyadaki son kız değildi ve benim daha fazla kaybedecek zamanım yoktu.” Hasan Ç./Karikatürist
Erkek kaçar, kadın kovalarsa...
İlişkinin ilk başlarında genelde kaçan kadın, kovalayan erkek oluyor. Tabii ki bunun istisnaları var ama kadınların ülkemizde ilk adımı atmaya olan çekingenliği zaten onları otomatikman
kaçan durumuna düşürüyor. Ama ilişki ilerledikçe roller değişmeye başlıyor. Kadın flört sürecinde ilgiye alıştığından sürekli o ilginin devam etmesini istiyor. Fakat erkek amaca
ulaşmış olmanın verdiği rahatlığa geçiyor. Bu da bir kısır döngünün başlamasına neden oluyor. Kadının ilgi talebinden sıkılan erkek kaçmaya, kadın ise duygularına karşılık alabilmek için daha çok erkeğin üzerine düşmeye başlıyor. İşte bu aşamalar ilişkinin geleceğini belirliyor, bu döngüden çıkıp ilişkide dengeyi kurabilenler sağlıklı ve mutlu ilişkilere imza atıyor.
“İlişkimizin beşinci ayında bir çıkmaza girmiştik. Zeynep devamlı olarak benim çok değiştiğimi söyleyip şikayet ediyordu. Ama ben neyi kastettiğini anlayamıyordum, bana göre ben
hep aynı bendim. Sonra bir gün maillerimi temizlerken Zeynep’e ilk zamanlarda attığım bir maili gördüm, gerçekten Romeo yazmıştı sanki onu. Zeynep’i nihayet anlamıştım, oturduk tüm bunları konuştuk ve ilişkimizi ipten kurtardık.” Onur Y./Satış Müdürü
Kaçma ve kovalamanın modası hiç geçmeyecek mi?
Aslında ‘kaçan kovalanır’ felsefesi yavaş yavaş geçerliliğini kaybedecek gibi görünüyor; en azından artık eskisi kadar büyük kaçışlar ve kovalamalar yok. Çünkü devrimiz kolay tüketim devri. Kolay ulaşılabilen şeylere alıştık. Ama onları da bir o kadar kolay tüketiyor ve bir sonrakine geçiyoruz. Önemli olan ‘kaçan, kovalanır’ felsefesinin içinde aşk olması. Yok eğer kaçan egosunu tatmin etmek için, ne kadar ilgi gördüğünü kendine kanıtlamak için kaçıyorsa veya kovalayan ‘kimse beni reddedemez’ diye kovalıyorsa burada yanlış bir şeyler var demektir.