Başkalarının gözleri önünde esrarengiz şekilde ortadan kaybolan insanlarla ilgili anlatılanlar, genellikle kuşkuyla karşılanır. Aynen Bermuda Üçgeni hakkında anlatılanlar gibi. Fakat “Şeytan Üçgeni” olarak da bilinen “Bermuda Üçgeni”nde kaybolann Amerikan savaş uçakları ve gemilerin izine günümüzde hala rastlanamadı ve bir açıklama da getirilemedi. Uçakların, gemilerin yok oluşunu bazı bilim adamları “orada bir zaman kırılmasının veya bir zaman fayının oluştuğu ve o anda orada bulunanların başka boyuta geçtikleri” şeklinde. Ama bu tez de kanıtlanamıyor. Fakat son yıllarda İsveçli ve Rus bilim adamlarının beraber yürüttükleri çalışmaları, “kuantum nakli” alanında ilginç sonuçlar verdi. “Kuantum nakli” ile biyolojik bir obje hakkındaki enformasyonun her mesafeye ani transferinin mümkün olduğunu keşfettiler. Deneyler sırasında fareler kullanıldı. Elde edilen sonuçlar hakkında ise ayrıntılı bilgi verilmedi. Bilim-kurgu dizisi Fringe, FBI’ın Boston’da faaliyet gösteren ve açıklanamayan ilginç olayları araştıran özel bölümünü anlatıyor ve bilimin sınırlarını zorlayan fantazileri konu ediniyordu. Dizide herkesin ve her şeyin bir eşinin bulunduğu, yaşadığımız evrene paralel bir diğer evren ile mücadele yürütülüyor ve evrenler arasında geçiş yapanlar oluyordu. Tarihte nedeni açıklanamayan bugün bile gizemlerini koruyan kayıp olayları var ki arkalarındaki sır perdesi çok uzun zaman geçmesine karşın hala aralanamamıştır. İşte dünyanın en gizemli kayıp olaylarından bazıları;Amerikan “History of Scientist” dergisinde 30 Temmuz 1969’da Ontario’nun Picton kasabasında meydana gelenolaya yer verildi. 30 Temmuz 1969’da, 13 yaşında bir çocuğun, güpegündüz, arkadaşlarıyla meydanda top oynarken, arkadaşlarının ve komşularının gözleri önünde yok olduğu anlatılıyor. Çocuk 2 gün sonra meydana yakın bir yerde yeniden ortaya çıktı. Tüm incelemelere rağmen çocuk, bu 2 gün içinde ne olduğunu hiç hatırlayamadı. ABD’nin New Hampsire bölgesinde Whitfield kasabasında yaşayan Betty ve Barney Hill çifti, Eylül 1961’yılında, tatilden evlerine arabalarıyla dönerken, yolda aniden yok oldular. Çift, arabayla bir kasabayı geçer geçmez parlak bir ışık gördüklerini hatırlıyorlar. Fakat yok oldukları yerden 20 kilometre uzakta 2 gün sonra ortaya çıktıklarında, bu 2 gün içinde ne olduğunu, ne yaptıklarını hiç hatırlamadılar. Üstelik onların arkalarında seyraden 2 araç, Hill çiftinin araçlarıyla birlikte birdenbire yok olduklarını doğruladılar. Hill çiftini ve yok olduklarını gördüklerini söyleyenleri inceleyen doktorlar, psikiyatri uzmanları ve hatta konuştukları astrofizikçiler bile tamamen sağlıklı olduklarını belgelediler. Ancak olayın esrarı hala devam ediyor.Kenya’daki Rudolf Gölü’nün ortasındaki “Envitened Adası” na yerel halk “Dönüşü Olmayan Ada” diyor. Yerel kabileler lanetli bir yer olduğuna inandıkları için bu adada yaşamıyor. İngiliz bilim insanı Vivian Fush 1935 yılında adayı incelemek üzere Kenya’ya gitti. Ekibinden iki kişi Bill Dayson ve Martin Sheflis adaya gittiler. 15 gün geçtikten sonra hala dönmemiş olan iki araştımacıyı bulmak için adaya hareket eden bir kurtarma ekibi, iki araştırmacıdan tek bir iz bile bulamadan döndü. Bölge halkı, Fush’a bu adada yaşayan insanların da aynen bu şekilde, bir gün aniden ana karaya gelmediklerini, adaya gidenlerin ise tamamen terk edilmiş bir “hayalet köy”le karşılaştıklarını anlattılar. Adanın gizemi ise hala çözülemedi. Moskovalı Oksana Volkova olayı da günlerce Rus medyasını meşgul etmiştir. Bir kış günü akşam saat 18.00 civarında markete gitmek üzere evinden çıkan Oksana sokakta bulunan 10 kadar kişinin gözleri önünde aniden kayboldu. Oksana, 3 gün sonra kendisini evinden 100 kilometre uzakta bulduğunu söylüyor. Fakat oraya nasıl gittiğini, 3 gün boyunca ne yaptığını bilmiyor. Beyin MR’ı çekildi, testlerden geçirildi, hipnozla konuşturuldu ama başından geçenler aydınlatılamadı.Felç hastası Owen Parfitt 1763 yılında İngiltere’de kız kardeşiyle evin dışında oturan Parfitt evinin önünde verandada ceketini sırtına sararak güzel havanın tadını çıkarmayı çok seviyordu. Felçli olduğu için hareket etmesi imkansızdı. Evinin karşısında çalışan çiftçiler ise günlük işlerini bitirmek üzereydi. Akşam üstü kızkardeşi yaklaşan fırtına nedeniyle abisini eve taşımak için komşulardan yardım istemeye gitti. Geri döndüğünde ise felçli abisi ortada yoktu. Sadece sırtına aldığı ceketi oturduğu yerde kalmıştı. Bu gizemli kayboluş olay uzun süre çözülmeye çalışılmasına rağmen hiçbir ipucu elde edilemedi. Sinematografinin babası olarak da bilinen Louis le Prince garip kayboluş hikayesiyle biliniyor. 16 Eylül 1890’yılında Paris trenine binen ve en son bagajını kontrol ettiği sırada görülen le Prince, kompartımanına girdikten sonra bir daha görülmedi. Tren Paris’e geldiğinde trende yoktu. Kabininin camı sıkı sıkı kapalıydı, atlamış olma olasılığı yoktu. Louis le Prince’in başına ne geldiği, nereye kaybolduğu hala bilinmiyor. 1975’de Jackson Wright, karısı ile New Jersey’den New York’a doğru arabasını sürüyordu. Bu yolculuk için Lincoln Tüneli’nden geçmeleri gerekiyordu. Tünelde arka camlarının kirlendiğini gördüler.Wright’ın karısı camı silmek üzere arabadan indi. Wright o anda arkasını dönünce karısını göremedi. Arabadan indi fakat karısı yine yoktu. Wright anormal hiçbir ses duymadı, yapılan araştırmalar da sonuç vermedi. Bu olaydan sonra Lincoln Tüneli, “Zaman Tüneli” olarak anılmaya başlandı.1655 de Hindistan’da Goa kentinde, bir adam işine giderken, kendini birdenbire Portekiz’de doğduğu yerde buldu. Bu ani “eve dönüşe” o kadar çok insan şahit oldu ki, sonunda olay engizisyonun da kulağına gitti ve adamın bir büyücü olduğu sonucuna varıldı. Yargılandıktan sonra da diri diri yakıldı. Geçmişte bireysel kayıp olaylarına birçok kez rastlanmıştır. Fakat insanların toplu halde kaybolmalarına belki de hiç rastlanmadı. Joe Laballe isimli avcı Kanada’nın Kuzeyinde bir Eskimo köyüyle iyi bir diyalog içindeydi. 1930 yılının kasımında Labelle Eskimo köyüne gittiğinde inanılmaz bir manzarayla karşılaştı. Tüm çadırlar boştu. biraz ilerlediğinde hala tüten birkaç kapkacak ve içinde yanmış etler buldu. Labelle bu manzara karşısında hemen yetkililere haber verdi. Yetkililer araştırmalara başladı fakat Eskimoların köyden ayrıldığını gösteren hiç bir ayak izi bulamadılar. Araştırma toprak altına inince dehşet verici ayrıntılar ortaya çıktı. Köylülerin köpeklerinin açlıktan öldüğü ve gömüldüğü anlaşıldı. Bir başka tüyler ürperten detay daha sonra keşfedildi. Eskimoların atalarının yattığı köy mezarlığı da boşaltılmıştı.