Bir varmış, bir yokmuş.İki varmış, üç yokmuş. Dört varmış,beş yokmuş.Altı varmış,yedi yokmuş.Sayılar böyle bir var, bir yokken “yok” olan sayılar :
-Biz niye yokuz, biz niye yokuz, diye bağırıyorlarmış.
Varolan sayılar ve yok olan sayılar hemen birer kümeye ayrılmışlar. Yok olan 1,3,5,7,9,11,13.....sayıları bir araya gelmişler. Bir gurup oluşturmuşlar. Varolan 1,2,4,6,8,10,12.....sayıları da kendi aralarında toplanmışlar. Ayrı bir gurup oluşturmuşlar. Bu masalda kendini en şanslı sayan sayı 1’miş. Çünkü hem varmış hem de yokmuş.
Yok olan sayılar gurubunu susturmak imkansızmış. Bu sayılar devamlı bağırıyorlarmış:
-Biz niye yokuz, niye yokuz?Hey! Masalı anlatan Masalcı,niye yokuz söyle bakalım, cevap ver,diyorlarmış.
Masalcı:
-Ay ne kadar gürültü yapıyorsunuz.Bir masal anlatayım dedim.Ama gürültünüzden anlatamadım. Susun lütfen, masalıma devam edeceğim,demiş.
Yok olan sayılar:
-Anlatma,dinlemek istemiyoruz. Çünkü biz masalda yokuz,demişler.Varolan sayılar söze karışmış:
-Çocuklar susun lütfen. Masal sizin de hoşunuza gidecek,demişler.
Yok olan sayılar:
-Tabii, sizin için hava hoş.Siz varolan sayılarsınız,demişler.
Bu duruma dayanamayan Masalcı söze karışmış:
-Varolan sayılar doğruyu söylüyor.Hem siz niye karışıyorsunuz? Saygısızlık yapıyorsunuz,demiş.
O zaman var olan sayılar:
-Peki devam et,demişler.
Masalcı teşekkür etmiş. Masala devam etmiş:
“Bu iki gurupta yer alan sayıların arasında bir kavga çıkmış.Varolan 2 sayısı:
- Bence her kümenin bir ismi olmalı,diye ortaya fikir atmış. Birden kavga durmuş.
Aralarında konuşmaya başlamışlar. Varolan sayılar:
-Evet, yok olan sayılar da kimlik kazanmış olur. Yok olan küme de varolmuş olur,demiş.
Varolan 4 sayısı:
-Onlara da yokluk kümesi diyebiliriz,diye öneride bulunmuş.
Her iki küme de bu öneriyi beğenmişler.Böylece sayılar iki kümeye ayrılmışlar.Varlık ve yokluk kümesi ismini almışlar.”
Masalcı bu cümleyi söyledikten sonra duraksamış ve sayılara bakmış. Hepsi de bu fikri çok beğenmişler. Masalcı da, sayıların anlaşmasına sevinmiş. Sayılarla konuşmaya başlamış.Ancak birden kapının önünde bir ses duymuşlar.Bu ses evin küçük oğlu Alican’a aitmiş.
Alican:
-Anne ben geldim,diye seslenmiş.
Sayılar telaşlanmışlar. Alican’a yakalanmak istememişler.1’den 12’ye kadar olan sayılar masa saatine girmişler. Bir gurup sayı, Alican’ın askıdaki tişörtüne atlamış. Ama hepsi tişörte sığmamış. Atlayayım derken düşmüşler. Düşen bu sayılar da bir köşeye saklanmışlar.Tam bu sırada da Alican odasının kapısını açmış. Çantasını bir kenara bırakmış. Askıdaki tişörtünü giymiş.
Tişörtteki sayılar:
-Oh , evde oturmaktan sıkılmıştık. Alican’ın sayesinde dolaşacağız,demişler.
Alican odadan çıkarken masa saatine bakmış.Gözlerine inanamamış. Saatteki sayılar karmakarışıkmış. “Nasıl olur?” diye düşünmüş.Saatin içindeki sayılar birden telaşlanmışlar:
-Aaa, biz ne yaptık, aceleden saatin içine karmakarışık girmişiz. Ne olacak şimdi? demişler.
İşte o anda Masalcı’nın sesi duyulmuş:
-Alican, Alican!
Alican :
-Efendim? demiş ama kendisini kimin çağırdığını anlayamamış. Sanki birisi ona dolabın içinden sesleniyormuş. Dolabın içine bakmış, giysilerinden başka bir şey görememiş.
-Yoksa beni çağıran annem miydi, diye kendi kendine söylenerek kapıya doğru ilerlemiş. Sonra aynı sesi tekrar duymuş:
-Alican, korkma sakın. Ben Masalcı’yım.
Alican şaşırmış ama korkmamış. Ses çok yumuşak ve hoş bir tondaymış çünkü. Merakla sormuş:
-Sen kimsin? Masalcı dedin ama anlayamadım.
-Senin okuduğun masal kitaplarını ben yazıyorum, demiş Masalcı.
Alican, okuduğu masalları düşünmüş. Hepsinde olağanüstü durumlar varmış. Biraz önce gördüğü masa saatine tekrar göz atmış. Saatteki sayılar hala karmakarışık duruyorlarmış. Alican, kendi kendine “Bu durumu bilse bilse Masalcı bilir”, demiş. Hemen sormuş:
-Masalcı, o zaman sen benim odamdaki garip durumu açıklayabilirsin. Sabah okula giderken masa saatimin üzerindeki sayılar sırayla diziliydiler. Şimdi ise karmakarışık olmuşlar. Ne tuhaf, değil mi? Yoksa bende mi bir tuhaflık var?
Masalcı:
-Ben de sana bunun için seslenmiştim.. Seninle ilgili bir masal yazıyorum. Masalın kahramanı sensin. Ayrıca masalda sayılar da var, demiş.
Alican:
-Şimdi anlıyorum masa saatimin sayılarının neden karmakarışık olduğunu, demiş. Bunu sen yaptın değil mi? Peki neden?
Masalcı:
-Eğer yazacağım masal kitabını alıp okursan, orada öğrenirsin, demiş.
Alican:
-Alacağım tabii, diye cevap vermiş Masalcı’ya. Okumayı çok seviyorum.
Masalcı:
-Aferin Alican, demiş. Sen saatindeki sayıların karmakarışık olduğunu görünce şaşırdın ya, ben de seni uyarmak için “Alican!” diye seslendim. Masalımı buraya kadar yazdım.
Alican bunu duyunca çok sevinmiş:
-Madem artık her şeyi biliyorum, masalın yazılmasına yardım edebilir miyim? diye sormuş. Masalcı “olur” deyince de Alican masala devam etmiş, bir yandan da söylediklerini yapmaya başlamış:
-Alican tüm şaşkınlığına rağmen masa saatinini eline almış ve sayıları düzenli hale getirmiş. Bir yandan da “neden bu sayılar karıştı” diye söylenmiş. Zamanın geç olduğunu fark edince, çantasından matematik defterini ve matematik kitabını çıkarmış. “Ödevimi yapayım da okuldaki derslerimi daha iyi anlayayım” demiş.
Alican’ın anlattıklarını dinleyen, matematik kitabını eline aldığını gören Masalcı, masalına devam etmiş:
-Ama Alican ne görsün? Matematik defterindeki ve matematik kitabındaki tüm sayılar silinmiş!
Alican bunu duyunca kızmış Masalcı’ya:
-Hani masala ben devam edecektim?
Masalcı:
-Alican, ben sana masala devam et diye izin vermedim, demiş. Masalı yazarken bana yardım edecektin. Unuttun mu?
-Tamam haklısın Masalcı, demiş Alican. Ama ben sana yardımcı oluyorum sen ise ödevlerimi yapmamı engelliyorsun. Ben ödevlerimi nasıl yapacağım şimdi? Toplama, çıkarma işlemlerim, bugün öğrendiğim bölme ve çarpma işlemlerim, hepsi silinmişler.
Bu sefer Masalcı şaşırmış:
-Bir çok çocuk, “oh ne güzel, ödev yapmaktan kurtuldum” diye sevinirdi. Sen neden bu kadar üzüldün?
Alican:
-Ben matematik dersini seviyorum. Bir de benim işime karışmana kızdım. Lütfen yaptığın hatayı düzelt, demiş.
Masalcı:
-O halde, tişörtündeki sayıları kullanalım, diye öneride bulunmuş.
Alican:
-Ama hangi sayıyı hangi işlemde kullandık, nereden bileceğiz? diye sormuş üzgün üzgün.
Masalcı:
-İşte onun için tişörtündeki sayıları kullanalım dedim, demiş. Bu sayılar sihirli olduğundan, onlar bu sorunumuzu çözebilirler.
Alican bu öneriyi kabul etmiş. Masalcı ile masalı yazmaya devam etmiş:
-Evet, nerede kalmıştık? Alican çantasından matematik defterini ve matematik kitabını çıkarmış, sihirli sayıların yardımıyla ödevlerini hemen tamamlamış. Derste öğrendiği konuyu tekrar etmiş. Tam odadan çıkmak üzereymiş ki bir ses duymuş:
-Hey, Alican! Bizi unuttun. Biz de dışarı çıkmak istiyoruz!
Alican bu sesin ödevini yaptığı defterinden ve kitabından geldiğini anlamış. Bu, sayıların sesiymiş. Defterini ve kitabını eline alınca bu sayılar hooop diye tişörtüne atlamışlar.
Alican :
-Ne yapıyorsunuz çocuklar? Durun lütfen! diye bağırmış.
Sayılar:
-Duramayız Alican, Biz de gezmek istiyoruz, demişler.
Alican:
-Tamam o zaman, demiş. Yavaş yavaş atlayın ve tişörtün üzerine dağılın.
Sayılar:
-Nereye gidiyoruz Alican? diye sormuşlar.
Alican:
-Dışarı çıkıp biraz dolaşalım, evin etrafında gezeriz, demiş. Ama geziden sonra matematik defterime geri döneceksiniz anlaştık mı?
Sayılar Alican’a “olur” demişler. Böylece evin etrafında gezen Alican, sayıların da mutlu olmasını sağlamış. Ancak geri dönüş yolunda, tam evin kapısına doğru yürürken hızla geçen bir otomobil Alican’ın tişörtüne ve pantolonuna çamur sıçratmış. Alican üzülerek:
-Olamaz, şimdi annem bana ne kadar kızacak, demiş. Ama birden aklına başka bir şey gelmiş ve daha da çok üzülmüş:
-Aman Allah’ım, tişörtüm! Tişörtüm mahvoldu, sayılar da görünmüyor bile! Ne olacak şimdi? Tüm sihirleri gitti!
Alican üzüntüyle eve varmış. Annesi üzerini kirlettiği için ona kızmış. Ama yapacak bir şey yokmuş. Alican üzerindekileri çıkararak onları kirli sepetine atmış. Elini, yüzünü yıkamış, yemeğini yemiş. Pijamalarını giyip yatağına uzandığında masa saatine gözü ilişmiş. Alican’ın üzüntüsünü gören masa saatindeki sayılar:
-Üzülme Alican, bir çare bulabiliriz, demişler.
Alican:
-Nasıl olur? Sihirli sayılarım kayboldu, defterim ve kitabım bomboş kaldı, ben ne yapacağım? demiş.
Sayılar:
-Unuttuğun bir şey var. Hatırlasana, demişler.
Alican:
-Neymiş o? diye sormuş.
Sayılar:
-Hani biz sayılar varlık ve yokluk kümesi olarak iki guruba ayrılmıştık, hatırlıyor musun? Senin geldiğini duyunca korkmuştuk. Her iki kümeden bir gurup sayı tişörtüne atlayıvermişti. Biz de masa saatine atlamıştık.
Alican:
-Hatırladım şimdi, demiş.
Sayılar devam etmiş:
-Başka bir gurup daha vardı. Onlar sana yakalanacaklarından korkup kapın arkasına saklandılar.
Alican hemen kalkarak kapının arkasına bakmaya gitmiş. Gözlerine inanamamış. Nasıl olmuş da görmemiş? Sayılar korkudan üst üste kapının arkasına sinmişler. Alican büyük bir sevinçle:
-Yaşasın, demek ki ödevimi yarın öğretmenime gösterebileceğim, demiş.
Defterini ve kitabını açmış. Sayılar da birer ikişer zıplaya zıplaya yerlerini almışlar. Zaten onlar da, kapının arkasında durmaktan sıkılmışlar. Alican da yaptığı ödevin kaybolmadığına sevinmiş. Tam uyumak için yatağına giderken bir ses duymuş:
-Alican!
Alican bu sesi hemen tanımış:
-Sen misin Masalcı? diye sormuş.
Masalcı:
-Benim Alican, demiş. Aferin sana. Masala hiç karışmadım. Sen de çok güzel bir masal yazmış oldun. Yardımcı olmanı istemiştim ama baktım ki iyi gidiyorsun, izin verdim sana. Masalın sonunu güzel getirdin, seni kutlarım.
Alican:
-Bana güvenip masalı bitirmeme izin verdiğin için teşekkür ederim, demiş Masalcı’ya.
Ama masalın ismi ne olacak, onu konuşmadık seninle.
Masalcı:
-Onu da sen bul bakalım, demiş.
Alican düşünmüş, sayıların yaptıklarını yeniden hatırlamış :
-Bence “Yaramaz Sayılar” olsun, demiş.
Masalcı, Alican’ın önerisini çok beğenmiş:
-Peki, “Yaramaz Sayılar” olsun, demiş. Ama şimdi uyku vaktin geldi. Sabah erken kalkabilmek için hemen uyumalısın. Masallarda buluşmak üzere Alican... Bu arada, derslerine iyi çalışmayı unutma. Haydi iyi geceler!
Alican:
-İyi geceler Masalcı, demiş. Yeniden görüşmek üzere, iyi geceler!